Bu kitap ilk defa: 1965 yılında Tarihsel Maddecilik Yayınlarında yayınlanmıştır. Bu kitap KöXüz sitesinin dijital yayınıdır. Kar amacı olmadan, okumak ve okutmak için, indirmek, dijital olarak basmak ve dağıtmak serbesttir. Alıntılarda kaynak gösterilmesi dilenir.
Batıda Kapitalist Sınıfı Türkiye'de Kapitalist Sınıfı Derebeyi-Kapitalist Çekişmesi İlk: Antika (Kadim) Sermaye Oyunu İkinci: Modern Kapitalizm Oyunu Tarihte İşçi Sınıfımız I. Kadim Tarih Bakımından II. Çağdaş Tarih Bakımından "Hayırlı Şirket" Osmanlı Bankası Saltanatı Düyunu Umumiye Saltanatı Sermaye: Hesap ve Garanti ister. Yerli Sermayeye Karşı: Devlet+Ecnebi Bankanın Dokunulmazlığı Müslüman'ı Tehdit İslâm Olmayana Güven Türk Mehmet Nöbete: Yüzde On Beş Türkiye'nin Kapitalizme Pazar Oluşu Her şey Şirket için Devletçiliğimiz: Kapitalist Fideliği Hürriyet ve Namusu Öldüren: Hırsızlık
II. BÖLÜM: HÜRRİYET ÇAĞINDA KAPITALİZM Sosyal Devrimde İki Sosyal Sınıfımız İşçi Sınıfının Sosyal Dilekleri Devletle Milletin. Arasını Açanlar. Konkret [somut]Bir İşçi Hareketi İstibdadı Aratan Hürriyet Avrupa Söylemiş Finans Kapitalin Kanlı Öcü Hürriyet: Şirketler Furyası Biricik Finans-Kapital ve Emperyalist Egemenlik Antika Devletçilikten Modern Devletçiliğe Devletçiliğimizin Görevi: Kapitalist Kayırma Yerli Finans-Kapital Özel Sektör İşçimizin Alın Yazısı Devletçiliğimiz ve Modern İşçimiz Yurtta Savaş-Cihanda Savaş Etken: "Kişi" mi, "Sınıf" mı? İaşeciliğimiz Vagonculuğumuz III. BÖLÜM: CUMHURİYET ÇAĞINDA KAPİTALİZM A) SOSYAL EKONOMİ Sanayi Neden Eksik 1913'te Sanayi Kapitalizmi 1913'te Sanayi İşçileri Kanun Dışı Sanayi Paryaları Tarım Kapitalizmi Kanun Dışı Tarım Paryaları Özel Teşebbüsün "Gizli Faaliyeti": Devletçiliğimiz Türkiye İşçi Sınıfının Sosyal Varlığı B) POLİTİK EKONOMİ Türkiye ve Atatürk İnönü ve Çakmak Atatürk'ü Öldüren Nedenler. "Zinde Kuvvetler" Simsarlar: Para Oyunu 124 126 128 129 132 103 107 110 112 114 116 119 121 82 85 87 89 92 94 97 99 59 61 63 65 68 70 73 75 77 80
Spekülatörler: Toprak Oyunu Sosyalizm Yaşantısı, Sosyalizm Düşüncesi Türkiye'de "Sınıfsız" ideologlar. "Neo-İdeolog"larımız Gerçek: Kemalizm'in Sosyalizmle İttifakı Cumhuriyetçi Finans-Kapital Finans-Kapital Vurgunu Cumhuriyetçi Devletçiliğimiz "İdeologlarımız ve Gerçeklerimiz SON SÖZ BİBLİYOGRAFYA EK: TÜRKİYE'DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ ÜZERİNE
134 136 138 143 145 146 148 150 153 159 161
163
ÖNSÖZ Meselelerimizi en basit yurttaşın anlayabileceği kadar açık, duru ve belirli koymazsak, Demokrasi ye inancımız yapma olur. Anlaşılır konuşmanın ilk şartı, olay ların diline uymaktır. rükçü gibi, DOKTRİNSİZ akımlar: Millet dertlerini üfüokumakla iyileştire"Mernûş-Debernûş-Kefeştetayyuş" duâları
ceklerini sanıyorlar. Ama, DOKTRİN taslayan akımlar da; yabancı kitap sayfalarından kesilmiş reçeteleri ezberlemekle, millet hastalığını teşhis, hele tedavi etmeye kalkıştıkça, daha az "Mütetabbip" [hekimlik taslayan] düşmüyorlar. Dertlerimize gerçekten deva aranacaksa, ilkin toplumumuzun muayenesi: Kendi ekonomik ve politik yapısı içinde, bütünüyle ve olduğu gibi yapılmalı; oradan varılacak sonuçlarla ortaya çıkacak hastalığın adı ne olursa olsun, teşhis ikirciksiz ortaya atılmalıdır. Kendimizi veya başkalarını aldatmaya en elverişli özelliğimiz: Sosyal Sınıflar dışında ulusal veya uluslararası bir politika nın yeryüzünde bulunabileceği yalanına çok alışkın olmamızdır. İsmet Paşa'nın, "Sınıf esasına müstenit [dayanan] partiler kurmak serbesttir" buyrultusundan 20 yıl sonra, "Sosyal Devlet" prensibini Anayasaya geçiren 27 Mayıs'tan 5 yıl sonra, kalkıp da Türkiye'nin Tarih maddesi doğru incelenmeksizin, şundan bundan kapma, basma kalıp "Sosyal Sınıflar "dan, "Sosyal Adalet "ten "Devletçiliğimiz' den ve ilh.. dem vurmayı bir marifet, hele kahramanlık saymak, apaçık bir kuş beyinlilik ise, Türkiye'de sosyal sınıf ilişkilerinin duruluğunu bulandırarak, yahut "Sınıfları inkar" sözüm ona "TAKTİKA "sı ile sosyalizm kaçakçılığı yapılabileceğine inanmak da, başını kuma sokarak avcıdan korunacağını uman devekuşu mantığına develeri güldürmektir. 1- Batı ile karşılaştırma yapılarak, Türkiye'de "Sosyal sınıflar yok" demek her şeyden önce yalandır. Batıda sınıflar en çok bin yıldan beri varsa, bin yıldan beri Türkiye'de (Tarihsel Devrimler geçtikçe) en az beş altı
vardır.Tarih öylesine kalplaştırılamaz. Bizde sınıf yok değil, sınıf bilinci yoktur. Onun için her meselemiz kördüğüm, politikamız mide bulandıran bir kargaşa, düşüncemiz çıkmazdır.
2- "Türkiye'de Sermayecilik yok" demek de, gene olanı olmamışa çevirme kurnazlığı gibi öne sürülüyor, Sermaye, kapitalizmden önce de vardır. O, Kadim Toplumları batıran, kapitalizmin zıddı "PREKAPİTALİST" sermayedir. Sümer Kervanları Erciyaş ve Ergani'ye uzandığı günden beri, Türkiye'de SERMAYE vardır. Türkiye'de kadim KAPİTAL gibi, rünürler. Türkiye'de, modern KAPİTALİZM de ile, yok değiller, yok olma aşamasındaki biçimleriyle varoldukları için yok gibi göKadim Toplumun Tefeci-Bezirgân soysuzlaşması Modern Toplumun Tekelci Finans-Kapital dejeneresansından KARMA bir düzen, ezberlenmiş formülleri şaşırtır. 3- Batı Kapitalizmi: Daha yüksek Teknik ve Metotlarla silahlanarak, kendi Anayurdu içinde küçük üretmenlerin mülklerini ellerinden aldığı gibi, geri kalan dışarıdaki bütün cihan toplumlarının varlıklarını da çapul ederek, SERMAYE'sini "sözde" biriktirmiştir. Demek, sermaye, cibilliyeti iktızası (karakteri gereği), küçük özel mülkiyet düşmanıdır. Sosyalizme boşuna iftira edilir. Sermaye, ikide bir söylendiği gibi: "Dişten tırnaktan arttırılarak" birikmemiş, gerek kendi milletinin, gerekse başka milletlerin çalışanlarınca biriktirilmiş küçük ve dağınık mülkceğizleri, ilerlemeyle Büyük Sanayileşme ve sahiplerinden ekonomik veya Bayındırlık yaratışına politik ve zorla aşırarak gasp etmiştir.Yalnız bu gasp ediş, Batıda: Anayurdunu hızlı bir yüceltmiş, kendi milleti içinde hayat standardını nispi de olsa yükseltmiş olmak gibi tarihsel bir görev başarma haklılığı ile mazeretlenebilmiştir. 4- Türkiye Özel sermaye sinin: Dışarıda, yabancı toplumları talan edip kendi varlarını ve zenginliklerini Anayurda başkalarının varlığını aktarıp yığma şansı, kökten yok olmak şöyle dursun, Batı etkisi altına düştüğü ölçüde, kendisinden çok usta ve üstün yabancı sermayeye kaptırdığı için, tam tersine orantılıdır. İçerde kendi milletinin küçük üretmenlerince sahiden alın teriyle biriktirilmiş küçük mülkleri ekspropriye etmeye gelince, iki ucu tutulmaz bir değnekle karşılaşılır: a) Batının 500 yılda yaptığı küçük mülk sahipleri "katliâm "ını 5 hattâ 50 yılda yapmak, kılıçtan geçirilecek halkı ayaklandırabilir. b) Bütün o kılıçtan geçen küçük üretmenlerin sermayeci elinde "biriken" aşırılmış mülkceğizleri yığınından aslan payının yabancı sermaye adlı kurt boğazına kaydığı düşünülürse, milletçe duyulacak öfke ve dayanç, on kat, yüz katken, bin kata çıkar. 27 Mayıs Devrimi bu gerçekliğin en yeni ispatıdır. 5- İşte o tarihsel ekonomik ve sosyal nedenlerle, Özel Sermayemiz yahut kapitalizmimiz, "Cin olmadan insan çarpmaya" kalkışmış bir monster [canavar] oldu: Modern olamadan (daha doğrusu: 19. yüzyıl Batı Sanayinin prosper [başarılı] kalkınmasını hiç bir zaman yaratamadan), ultramodern oldu (Yâni; Tekelci finans-kapital emrine girdi). Böylece Tarihsel görev yokluğu ve millet önünde haklı çıkma yokluğu, kapitalizmimizi "yüzük taşı" gibi göze batar etmiş; kendi sosyal sınıfını bile inkâr edip ezen ultramodern tekelci finans kapitalistlerin sayıca ve kalitece düşüklükleri, aşağılık kompleksini
andıran en ters tepkilere yöneltmiş oldu: a) Bir yandan kendi milletine karşı insan hakkı tanımaz bir keskin yırtıcılık kazandı; b) Öte yandan, millet önündeki zaafını telafi etmek için, uluslararası yabancı finans kapitale kul köle olmak zorunda kaldı. Kapitalizmimiz genellikle DEMOKRASİye, özellikle VATAN ve MİLLET'e kolayca ihanet etti. Tanzimat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet, Kuvayimilliye Hareketi ve son Demokrasi denemesi, hep Türk milletine kapitalizmin ihanetlerini ispatlamakla geçti. Kırk yıldır söyleriz. Vurduklarına değil, dinlemediklerine yandık. Biraz acele de olsa, gene diyeceğiz. Lâf anlayan beri gelsin!
'kılûn!" (Hiç şüphe y o k ki, ayaklarıyla yürüyenlerin Allah indinde en kötüsü, aklını kullanmayıp sağır ve dilsiz kalan iki ayaklı hayvanlardır.) (Enfâl Sûresi, 22. Âyet) KUR'AN'ı Kerim
TÜRKİYE'DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ
Yazan: DOKTOR HİKMET
I. B Ö L Ü M İSTİBDAT BATIDA ÇAĞINDA KAPİTALİZM
K A P İ T A L İ S T SINIFI kırk yıldır sürer. ya dışarıdan Nedenleri üzeBu kanıyı öne sürenler, çok defa alt-üstlüklerin, aldanırlar, 1908 yılından beri g e l m i ş , yahut
T ü r k i y e ' d e "sınıfsız t o p l u m " sözü rinde d u r m a y a l ı m . Türkiye'de dışarıya gelen şey: talizmdir. soktu. patlak v e r m i ş Coğrafya 1908
karşı olmuş b u l u n m a l a r ı n a Hürriyet Kuvayi
"Dışarı" denince akla 250 yıldan Büyük
b a k ı m ı n d a n "Avrupa", t o p l u m b a k ı m ı n d a n "KapiDevrimi, A v r u p a Milliyecilik savaşı, hareketi oldu. kapitalizminin Mustafa Böylece
beri ö n g ö r d ü ğ ü düzeni, T ü r k i y e ' y e bir değerli İTHAL malı gibi dışarıdan 1919-1923 karşı" Kemal'in Millet Meclisinde defalarca pitalizme s ö y l e d i ğ i deyimle, " E m p e r y a l i z m e ve Ka1908 yılı A v r u püskürtme demek demek 1 9 1 9 - 1 9 2 3 yılları, geri için bir "Ecnebi konuldu. İşi
bir kurtuluş
pa'dan "İthal" ettiğimiz kapitalizmi, ter ihraç edelim, Türkiye'de açıkça ve bir sınıflı mantıkla kapitalizm T ü r k i y e bir mal toplumdu. ele alan
biçiminde, sanki A v r u p a ' y a "ihraç" etmiş gibiydik. İster ithâl edelim, ismetah", yoktu, öyle aydın bulunmayan yerine Avrupa bizde bu kapitalizmi,
Mâdemki
kapitalizm bu
T ü r k i y e sınıfsız bir t o p l u m d u r , s o n u c u n a varıldı. kuru siyasilerimiz, sarıldılar ki, başka türlü
kadar m e k a n i k dört elle kapıkulolduk-
görünüşe
d ü ş ü n m e y i yersiz kılmak için, Kimse de sosyal
larından " Î d e o l o g " l a r çıkarttılar.
gerçeklerimizi
ları gibi inceleme z a h m e t i n e kalkmadı. Soyut tartışmalar bir yana: karşılaştıralım. (hatta bizim 1789 "Îdeolog"ların Batı A v r u p a ile T ü r k i y e ' d e n iki örnek alıp olan bildiği "Ulu Devrim" nedir? Herkesin 1923 "Burjuva Devrimi "dir.
Fransa'sında bile)
Cumhuriyet Devriminden 15 yıl önce Türkiye'de yapılan Devrimi ile,
1908 Meşrutiyet
1789 Fransız Devrimi arasında bir fark var mıdır? Bunu an-
lamak için, bir Burjuva Devrimi olduğunda kimsenin kuşku beslemediğini sandığımız Fransız Devrimindeki Kapitalist sınıfının kimliğini, açıkça belirten bir Tarih kitabını okuyalım:
18. (finans) neraller, konto Bu etmiş renin de tiyat ansızın dayandığı danında "O caklıları yapılmıştı. temişlerse, milletin ca pek bildirdiği tuyordu. kapımızı nöbet jim er)leri
yüzyıl sonunda burjuvazisi büyük Sandığı bulunan yeni para gibi çıkarlı veya ordu
burjuva
sınıfının
tepesinde, muazzam başlıca Hindistan
bugün zengin
yüksek
mâliye İs-
kapitalisti
denilen
(fermier geyahut vardı. mutlak idave karşı içinihcüzteşebbüsleri "Sinsi Kasası etmişlerdi. Devlet düzen alaisolan anlamNecker'in kadar tuVe iflâs iflâs"ın
(fournisseur)leri, eski
Kumpanyası, hissedarları ve halde, gibi
imtiyazlı aristokrasisi, tekelleri karşı, yer
kumpanyaların düzenle muhafaza tuttukları kaprisli (maliye) ve Krallık
yaşadığı Bankası
kendisini zengin
etmek istediği İskonto sorumsuz hazinesinin deneticileri, çoğu
keyfi güdümüne koca ortadan tedbirleri olan yaldızlı Şurası
bir çeşit Fransa
demek olan
sermayelerin almak
Sandığı
kaldırıveren finans
bir bürokrasiye kapısına İskonto
istiyordu.
sıralarda,
varı zorla
ödünç alarak, altında diyor eğer kralın borcu,
kez çapul bile kalabalığı,
burjuvazinin
(rentier)ler ki:
bulunuyorlardı. sırf kamu sözlerdir. göre 230 4
Rivarol borcunu, Kamu milyon
Devrim
(rentier)ler daha kesin
tarafından
muhakkaktır ki, koymak için
çok burjuvalar bir yeni garantisinden Bu 1789 yılı
sağlam sözler,
garantisi altına derin tabloya Her yıl, çalıyordu! sözü devlet bütün
istemişlerdir. günkü
Kurucu 9-10
Meclise milyar)
buçuk milyar (bu
faizler hesabına Tehdit kendi edilen
tahsis Millet Onun
ediliyordu. Hazinesi için,
"Rivarol'ün tutan değişikliğini
dupdurudur. alacaklıları, güçleriyle Gene
çevresinde bir rebirkiburdu (renti-
iflaslarını irad) için,
önlemeye
elverişli Paris
çağırıyorlardı. onun
-o zamanlar Paris ineceklerdir. mülklerini müsadere
(rente: edecektir.
başkenti idiDevrim, (Pierre daha iktidarını
varoş halkıyla başlangıcında tutan Historié elinde
likte sokağa lisenin juvazi,
Finans
biricik ticaret ve sanayi iktidarı idi de.
Brizon,
Travail Et Des Travailleurs, Bruxelles,
1926, s.302-303)
TÜRKİYE'DE
K A P İ T A L İ S T SINIFI
1908 yılı değil, ondan 31 yıl önce, Türkiye Parlamentosunda Milletvekili Vasilâki Bey şöyle seslendi: "Ekonomi politik ziraatın, gemilerinin rimizi bi çıksın, ve sermaye biz ticaretin, adı verilen ve ihale bilimin başındaki ve tembihi işlemesiyle altındaki budur. ormanların, yerli ve "Gelirler tüccar ecneortaya "Bir sanayinin ve zanaatın, çoğalmasıyla ve kayıtsız yerin edelim, madenlerin,
ilerlemesiyle ormanlarımızı sahiplerine de
artar. "Madenle-
külfetsiz
kolay bir yolla memleketimize
zenginliğimiz getirelim.
yabancıların
zenginliğini
devletin
ehalisi
ne
kadar zengin
olursa
o
kadar
kuvvetli
ve
ulu
olur."
(Meclis'i Meb'usan Zabıt Ceridesi, 2 Haziran 1877, 41. oturum) (Zabıtlardaki cümle yanlışlıklarına d o k u n m u y o r u z . ) Demek, değil 1923 T ü r k i y e Cumhuriyet yılı, ondan yarım yüzyıl (46 yıl) önce, Türkiye'de madenleri ve ormanları ele geçirecek yalnız yabancı değil, yerli sermaye de vardı. Ve bu sermayenin Meclis mümessilleri, Vasilâki ağır Beyin yukarıki nasıl Ekonomi Politik dersini, "Fevkalade alkışlar" ile 1789 Fransa'sında karşılayabilecek güçteydi. Abdülhamit'in topladığı Parlamentoda bu kerte basanlar, sermayedarlardı? Tıpkı, Tarihin bulduğu tipte: a) Fermier General'ler: Düzeni" adlı Türkiye'de "Devrim"den Kanuni beri, Süleyman şehirlerin ve çağında köylerin
yapılmış "Kesim
bütün zenginlik kaynaklarını, ZİM denilen kişilerdi. b) Fournisseur'ler: damarlarına
hele imparatorluğun
e k o n o m i k temeli olan
T o p r a k Üretimini tekellerine geçirmiş tefeci-bezirgân sınıfı içinde, MÜLTET ü r k i y e ' d e bu bağlı ve güne dek "Devlet Baba"nın kamu sektörünün aktarıp Frenkçe kanını, isteğinden daha can
göbek bağlarıyla
iliğini, te-
hep öyle olağanüstü alkış tutarak, Vasilâki'nin ve kayıtsız kolay bir yolla" kutsal feci-bezirgân adlı kişilerdi. sınıfı "Özel Sektör"e içinde A r a p ç a
"külfetsiz
Karunlaşan,
MÜTEAHHİT,
KONTURATÇI
Serfiçeli T ü c c a r eşraf çocuğu, mülkiye amiri Mehmet Ali Ayni Bey şöyle anlatır: "Kosova'da geliyordu: verilmemesi. alamıyorlardı. lüyor Ağa şa'nın küçük bul'a du. kimi ve Paşa daha teşkil Bu bir gaaile mezsiniz... ve bulunduğum çeşitli erzakı yüzden ediyordu... adamlar, toptan ikinci Bundan ikide Hükümet öldürmeye de Zira, Bu sonra zaman gördüğüm eden çirkin hallerin en başında ait bir şu Vilâyetin noktalarında TEAHHÜT bulunan askeri kıtalara haklarını erzakın türlü
şahıslar, önce Bu erzakı
MÜTEAHHİTLER Bu maksatla
erzakı
keseceklerini söydağıtabilmek büyük ile bilePadökülüyordu,
dediklerini yapıyorlardı. Paşa 'ya
MÜTEAHHİTDebreli İsmail Paşa İstanbul'da bu Serasker Rıza
ve Priştineli Şaban
ne kadar yüz suyu
ordunun
erzakını
himayesi ile doğruya halde,
taahhüt ederler, MÜTEAHHİTlere Paşa başka konağına
taahhütlerini edilmesini toptan
vilâyet içindeki erzakın İstanüste
ikinci MÜTEAHHİTLERE devrederlerdi. ihale erzakın Serasker Rıza bir de
Hafız Mehmet Paşa, üst
doğrudan
yazdığı Bu
verilmesi usulünden ödenemiyorPiriştine'de muhasebeci ve
vazgeçmemiş idi. sebeple subaylar,
er ve subayların gidip kılıçlarını
maaşları da Bir defasında, çekmişler, acele
hadiseler çıkıyordu. Kalemin
Raif Efendi'yi
kalkışmışlar.
kapısı
kapatılmış
arkasına Meselenin riştine'ye oradan vermeyen alınca Yapılan lardan sonra bu
bütün
masa ve
ve sandalyeler yığılmış! Bey'in orada babası tatlıya Mustafa Ordu İşi müşirliğine yollattım. Bir kandil günü, rast babası Saraydan Hasan gelerek Sarayda gelen Vasfi
O
tarihte, Kâmil
Piriştine'de tahkikat için
eski Pi-
Belgrat sefiri
Tevfik Kâmil
Bey
mutasarrıf idi. Muhasebeciyi maaşlarını kahaber İştip'e Bun-
Vilâyet kaldırarak
bildirilmesi üzerine, bağlamak
gönderildim.
istedim.
Selânik'e anlatayım:
"Bir olay daha dar dövmüşler! yollandım.
İştip'teki subaylar, adamcağızı tüfekçi sıkı Bey de imiş!
malmüdürüne Meğer bu arz
sokakta zâtın etmiş!
öldürünceye Olanı
Abdülhamit'e Bana tahkikat adamın
bir emir üzerine arkadaşlık ispatlandı.
Kurmay Albay neticesinde,
ediyordu.
kimi subayların üniforması
sorumluluğu Geçen ile
Halit Bey adında
birisi Bulgaristan'a Hatıraları,
kaçmıştı.
Büyük Savaştan dolaştığını şa1945)
Fransız Binbaşısı
Beyoğlu'nda İstanbul,
şarak görmüş idim. "(M.A.A.
s. 22,23,
1898 yılında görülen bu manzara, 10 yıl sonra kopacak Hürriyet İhtilâlindeki bekesi. bütün kahramanların şanlı orduya portrelerini özetlemiyor mu? suyu" Bir yanda: Başkentten ücra kasabaya dek ö r ü m c e k ağını kurmuş M Ü T E A H H İ T l e r şeÖnlerinde d ö k t ü r m e d i k "yüz bıraktırmıyor. A m a gene de hoşnutsuzlar. Çünkü, müflis hazineden alacakları vaktinde çıkmıyor... Ötede, rejimin biricik dayanağı olan orduda, aylık alamadıkları için daire basıp, devlet memurlarına meydan dayağı atan gözü d ö n m ü ş subaylar... Bir gün, o sosyal sermayeci sınıfı ile, bu siyasal silâh gücü, suçun muhasebeci veya malmüdürü zavallılarında değil, Derebeyi Devletinde olduğuna karar verirlerse neleri yapmayabilirler? Bu e k o n o m i k ve sosyal SINIF münasebetleri, daha termelik Millet Meclisinde, tahta yeni çıkmış altındaki yerini istiyordu. DEREBEYİ Rasim Bey KAPİTALİST ÇEKİŞMESİ (Edirne) bağırıyordu: Buradan "Şimdi ihtar ederim ki, KONTURAZa. 4 Haverildi. çıkarılmalı." (Mec. "62. Meb. 1877 yılı ilk gösgüneşin
Abdülhamit'ten
TO hâsılatı Belediyeye ziran, 43. oturum)
Hasan Fehmi Efendi (İstanbul) tekrarlıyordu: TURATO hasılatı Belediyelere terk olunmuş. ait olan bâzı şeyler terk olunmuştu" (Keza, Frenk burjuvaları den, gibi bizim
maddesinde KONnizamnamesine 49)
KONTURATO
13/6/1877,
oturum
Bizim mültezim ve müteahhitlere, A v r u p a ' d a B U R J U V A adı veriliyordu. Mültezim-Mütteahhitler de, "Mutlak idarenin keyfi idaresine karşı" idiler. Millet Meclisinde Derebeyi suiistimâlinmemur v u r g u n u n d a n yaka silkiyorlardı:
Astarcılar K e t h u d a s ı A h m e t Bakanlığınca tiler. me yolu bir MÜNAKAŞA tarafından ile keten Encümen (Kâğıt para) varken, altı
Efendi
(İstanbul)
söylüyor: için
"Bahriye Kaayi-
[Eksiltme, alıp kendi
ihalelerde
indirim]
şikâyet et-
bir müzekkere gitti. kuruşluk hâlâ
Bir etkisi olamamış. bükerek alınıyor. 1877, gümüşle
fabrikamızda satın Mayıs altın
halat yapmak Bunlar gözümüz oturum) oranlı 19 bir Mart
yüz elli bin halkta
önünde dururken "Büyükler yardım Osmanlı ve
nasıl güven ulular, karşı
olur." (12 evlerindeki
Naif Efendi (Halep) Devletlûların da kesenin ağzını açmalarını istiyor: saygıdeğer vermelidirler." (Keza) Devletlûları savunan da vardı.
burjuvalarına
1877 günü "Ezâni saatle iki buçuk sularında açılan" Millet Meclisi, başkan "Atûfetlû A h m e t V e f i k Efendi" 25 Mart 1877 günü "Devletlû A h m e t Vefik Paşa ben ise, ginleri o Hazretleri" olunca Her kimin ev yıkıktır. ve şöyle evi buyurmuştu: ona "Müsaade ederseniz bir de karışmam. ölüyorlar. Aylık Kimin Ben yeni zensöyleyeyim. onarılmamışsa Fakat 1877, doğru
Kendilerini zengin Mayıs
sayanlar açlıktan söylerim. oturum) iç gümrükler,
zenginliği sevmem.
alanlar hizme-
ti karşılığı alıyorlar." (12 1789
Fransız burjuvası, "Ticaret,
mururiyeler bir sürü
rüsumlar, mahşer gibi tedbirler, Ortaçağdan beri bir türlü kalkmamış alay alay engellerle bukağılanıyor" diye ayaklanmıştı. 1877 mültezim ve konturatçıları da aşağı yukarı aynı şeylerden yaka silkiyordu. Çünkü "Devletçiliğimiz" o zaman yalnız Devletlûların tekelindeydi. Hüsnü aşağıdaki ğum meye den larıyla tahsil hâlde, hazırım Efendi makaleyi (Takvim-i Vekayi, s.1935) okudu: çıkıp ki, miri bir "Şu âciz, bağlanırsa tüm Ve bu varımı fikirde söz bu hitabet kürsüsüne çıkarak en alçağı olduçoluk eş çocuğumla tüketelçıkacağına esef kulakzimmetleri olup, gecihetimemuriyetle sarf edip ki, bu millet kişilerinin veririm hayli Devlet uğruna adam
giderler sağlama diyebilirim. çare hâlâ ve
çıplak olarak evimden inanırım; fakat ne işitilmekte edilemez ve
bana
bir yandan malları Çoğu, taraftan
kimi memurlar gene bulundukları memur ve aşırısı ve
insafsızlığı
bırakmayıp,
öldürmekte hazineye iktidar aşırının
olanların ve
durmaktadır... gerek
zenginlik sahibi refah bütçenin (387)
rek İstanbul'da yaşayarak, nin Osmanlı ruyorlar, hakkıyla
taşralarda gidilmeyip
zimmetleri
istenilmeyip
kalmak
masrafları
kısılmasına
geçmekle."
burjuvaları da, hem istibdadın "Keyfi idaresine karşı" dumeyveli te-
hem de "Kendilerini z e n g i n l e ş t i r m i ş bulunan
kellerini m u h a f a z a e t m e k istiyor "lardı. V u r g u n c u ticaret, Cumhuriyet ve Demokrasi devrimlerini beklememişti. O zaman da, şimdiki gibi ecnebi imtiyazlarından yararlanarak, vergi ve döviz kaçakçılığını yoldaşları yabancı sermaye kadar beceriyorlardı.
Bir mebus: "Mısır Hidivliği ile ittifak üzerine pek ağır rüsum konmuş. Bizim tüccarımız ithal resminin ağırlığından dolayı, doğrudan doğruya gönderemiyorlar. En sonra Avrupa ürünlerine benzeterek bir takım kutularda Mısır'a gönderiyorlar. Bu durumda ne Mısır, ne de biz gümrük alıyoruz. Tüccar bu yoldan kazanmak için Avrupa adıyla kaçırıyor" (43. Oturum) Bu vurguncular, A n a y a s a d a : almamış olanın üyeliğe hakkı "İflâs ile m a h k û m olup da itibarını geri kuro l m a y a c a k " maddesinden yakalarını
tarıp, Millet Meclisine sızmak için "Seçim zamanı iflâs d u r u m u n d a bulunm a m a k " gibi rakik (ince) sözcük oyunlarına baş vuruyorlardı. Ve milletvekilliğini Mebuslar lâkırdının emlâk emlâk sahiplerinin Meclisi birbirine bunların uygunluğu olmak birisi nasp egemenliği Meclis olsun seçilsin, seçimiyle hasıl üzere olunsun altında tutma uygun seçilmiş geleneğini görülmüş, adamların Seçilenler Haziran şöyle bu içinde içinde temellendiriyorlardı: "Mademki bu yalnız Hükümet işidir. da, Mâdemki
yapılmış,
sahiplerinden
demişler...
emlâk sahiplerinden
[atansın]." (12
oturumu)
Şimdi, Türkiye'de mültezim ve müteahhitlere "Burjuva" denilmediği için, kapitalist sınıfı bulunmadığı ve ta 1877 yılı Millet Meclisini ele geçirmiş olan bu sınıfın, 1908 veya 1923, yahut 1933 yıllarında ne sihirdir ne keramet yok oluverdikleri, yahut yerli "ideolog"luğa ne ad verilebilir? İLK: A N T İ K A ( K A D İ M ) S E R M A Y E O Y U N U Ya "Hindistan Kumpanyası" yahut "İskonto Sandığı" ve "Bu yaldızlı burjuvazinin altındaki Rentier'ler ulusu, Devlet alacakları" denecek. Türkiye'de bulunur. geçinenler Frenkçe Kumpanyanın Arapça karşılığı ŞİRKET'tir. iratla " S a n d ı k " ise artık (Emniyet S a n d ı ğ ı ' n d a n başkası) " B A N K A " adını almış Devlet alâcaklısı denilir. " R e n t i e r " ler ulusuna, bizde İ R A T Ç I , kapitalist sınıfı olmaktan çıktıkları ve t o p l u m u ansızın sosyal sınıfsız imtiyazsız bıraktıkları öne sürülürse, bu
Türkiye'de Kumpanya, Banka ve İratçılar yok muydular? Elbet vardılar. Yalnız burada işin rengi bir azıcık değişir. Burada ansızın "Biz bize benzeriz." Ve batı toplumu ile Türkiye arasındaki yürekler acısı fark: "Sosyal sınıfları" da, "İmtiyazları" da en aşırı ve ayaklandırıcı biçimiyle göze batırır. Finans Kapital, 19. yüzyılda henüz serbest rekabetçi bankalar ve şirketler halinde iken de iratçı (rentier) idi. Onun için, Türkiye'nin antika tefeci-bezirgân sermayesinin iratçılığı ile çabuk, neredeyse kendiliğinden koklaşıp kaynaştı. "Hacı hacıyı Arafat'ta, it iti kalafatta" dediğimiz oluşla, iki hazır yiyici yerli-yabancı sermaye, daha ilk adımda Türkiye'yi
haraca kesmekte kolayca el ele verdiler. Bu "Menfaat e v l e n m e s i " idi. Evlenmede iki yan nasıl gerekliyse, bu gelin güvey oluşta da hem yerli hem yabancı çılgınca Bu sermayenin "iğfal" gönül bulunması için, kendiliğinden Yerli sermaye en anlaşılır. adlı Ecnebi sermaye ona kapıdan, Bir kaç (Madam Türkiye'yi etmemiştir. sermayemiz yosmamız
verdiği
yabancı
aralık bırakılmış köklü gerçektir.
Türkiye'de " h o v a r d a l ı ğ a " girmiştir. olay, Türkiye'nin eski geleneğinde yüzyıl önce, bir yol daha gene "Ecnebi" bir sermaye zamparası Roksalâna'ların, topraklarına sermayenin girmiştir. çoktan O zaman
Frenk Beyi'lerin " D o l a p " adlı Y a h u d i sermayesi) T ü r k i y e da T ü r k i y e içinde Tefeci-Bezirgân yerli olmasaydı, Kur'ânı Kerimin yasak herkehazırladığı zemin
(haram) ettiği fâizciliği Müslüman olmayanların paravanası ardında yapmak için "Sulu m u k a b e l e h â n e " l e r (Hamam âlemleri) işlettiren, sin bildiği bu şeriata aykırı fuhşu kitabına uyduran ünlü paşalarla beyler bulunmasaydı, yabancı sermaye, İspanyol Yahudiliği kılığında, Devlet kanalıyla bütün toplum topraklarına rahatça el koyamazdı. Türkiye toprak ekonomisindeki ilk Dirlik Düzeninin yerine, tefeci-bezirgân sermayenin şartsız kayıtsız e g e m e n olduğu Kesim Düzenini (Mukataaları) geçiren " D O L A P Ç I L I K " , görünüşte çok haklı tunmuştu. Devlet hazinesi bomboştu. bir gerekçeyle tu(Miri arazi) doKamu toprakları
lapçılığın emrinde " M Â L İ K Â N E " kılığına sokulursa, ömür boyunca (Kayd'ı hayatla) "kiralanmış" sayılacaktı. Mal gene mülk olarak milletindi, korkulmasın! Şeriatça "kiracı" d u r u m u n d a olan "Mâlikâne sahibi", ilkin peşin para (MUACCELE), sonra da taksitli kira (MÜECCELE) ödeyerek, Kamu hazinesini (Beytülmâl'i Müslimin'i) parayla dolduracaktı...
Bu alaverenin sonucunu biliyoruz. Allah'ın Şeriatı adına, erken ve geç ödemelerle "Kiralanmış çiftlik" sayılan geniş İmparatorluk toprakları, kapanın elinde kaldı; bu günkü anlamıyla "Mâlikâne" bir kaç nesil sonra kiracının özel kişi mülkü biçimine soysuzlaştırıldı. Şeriat (Anayasa) çiğnendi... Demek yerli s e r m a y e - y a b a n c ı sermaye oyunu: durmaktı". Araya Millet malını özel kişiuyharamdı ölçüsünde (yasaktı). egemen OrtaBatı lere aktarma gibi açık kanunsuzluğu (Şeriat düşmanlığını) "kitabına İslâm dininde "RIBÂ" (tefecilik, fâizcilik) toprakları değilse konularak, bile tefecilik ülke toplum
kılınırken, Allah
kullar aldatılmak isteniliyordu. haraca kesen Hıristiyan
çağında A v r u p a toprak ekonomisini
Kilisesi de,
İsâ dininde haram olan fâizciliği maskeleyip, kendi din derebeyliğini buna benzer gerekçeler ve yollarla kurmuştu. Modern Kapitalizm, Osmanlı t o p l u m u n d a dört yüz yıldan beri başarıyla oynanmış o Ali Cengiz o y u n u n u n sınangılı geleneğine uydu.
İKİNCİ:
MODERN
KAPİTALİZM OYUNU
(Biz Bize Nasıl Benzedik) Kamu Hazinesini sözde kazandırmak için uygulanan Kesim düzeni dolapçılığı Türkiye'yi çökerte çökerte, uçurumuna çoktan yuvarlamıştı. sefer Kamu toprakları da bu deve oldu " M â l i k â n e " adıyla verilmişti, "Hayırlı Tanzimat" "Batılılaşma" kanunlarıyla ni Devrimle talan 19. yüzyılda Osmanlı Devletini miri iflâs Kamu Hazinesi gene bomboştu. Ve bu topraklar altında, bir daha geri alınamamıştı. Avrupa zagonu Elde, EVKAF topraklarından s e r m a y e y e ak-
edilmişti. Yüzyıllar önce bittiyi, Batı
kiracılar elinden kesinleştirmişti.
başka yarı Devlet toprakları kalmıştı. Batılı Burjuva sınıfı, Kilise mülkleriedecek güçteydi. Bizde, evkafın özel tarılması 1908'den beri bu gün de t a m a m l a n a m a d ı . Devlet toprakları aynı t e m p o y u güttü. Derebeyi Devleti kartal gibiydi. Onu teslim almanın yolu, Batıda borca batırmaktı. Kesim Düzenindeki antika dolapçılar, hiç değilse "Muaccele" ve "Müeccele" paralarını kira biçiminde ödedikleri için, Devlete verdikten sonra, bir daha geri alamıyor, hele faiz falan isteyemiyorlardı. Modern Batı Kapitalizminin muyla hemen Devleti ve Milleti s ö m ü r m e sistemini "Hayırlı T a n z i m a t " reforirkilip benimseyen eski "dolapçı" yerli malı sermaye, batı sermayedarlığının finans kapitâl okuluna yazıldı. koku alırca omuzdaşı
Batakçı Devlet ondan " Ö d ü n ç " (istikraz) almaya görsün, önünde sonunda yakayı ele verip haraca bağlanacaktı. İki yüz elli yıldır depreşen "Modernleşme" (Çağdaş uygarlık) hareketlerinin öz temeli bu davranış oldu. Eskiden küçük derebeyilerle küçük üretmen ve mülkiyet sahiplerine karşı oynanan T E F E C İ L İ K , şimdi bir milletin bütün zenginlik kaynaklarından pay alabilen Derebeyi Devlete karşı: Şirket, banka, kasa vs. gibi adlarla, MODERN İ R A T Ç I L I K kılığına girdi. Abdülhamit, para bulmak, açmıştı. Bizi bize benzeten ilk g e r ç e k budur. sırf yerli yabancı sermayeden ödünç
ilk Millet Meclisini en başta "Dahili
istikraz" (İçerde ödünç) y a p m a k için büyük mücedditler (Yeni-
Sermaye;
bir yanda Abdülhamit'i "En
likçiler) sırasına koyuyor, tanrının gizli lütuflarının a ç ı k l a n m a s ı " sayıyordu. (Mebusların cevabı) Öte yanda, "Maliye d e n g e s i " konusuna gelince: "Şan ve büyüklüğünün korunma sebebinin, her işin başı para olduiçin m e m l e k e t i m i z d e ğunda ve adaletin emrinin gereği gibi uygulanması let ve Hürriyetin ise: kişi şartla
aranan şey olarak, kişi özgürlüğünün sağlanması gerektir" diyordu. Ada"Tabii zenginlik kaynaklarının işletilmesi"nde, "Özel kolaylaştırılması" dokunmayı (teşebbüsât'ı geçiren hususiyyenin y o k edilecekti. girişkenliklerinin Abdülhamit'in
teshili) d e m e k olduğunu (Âyânın cevabı) Padişaha anlatıyordu. A n c a k bu kılına aklından
"Padişahlığın yüksek, bağımsız şanına dokunur kısmi veya toptan eğilimler oluşması halinde, yasaklanıp y o k edilmesini işlerin en öncesi sayarak, kalben ve lisan olarak hepsi birden, her türlü fedakarlığı kabul ederler ve bu uğurda can vermekle iftihar ederler" idi. (Âyanın cevabı) Fakat iş paraya dayanınca, kızıştı. ötürü geçim Derebeylikle S e r m a y e arasında pazarlık Hüsnü Efendi: "Tüm sanayiin A v r u p a tekelinde b u l u n m a s ı n d a n işi ve idarece güçlükler ç e k m e k t e bulunan hoşnutsuzluğunu savunurken, Devlete karşı bir halk fukarası"nı
(51. O t u r u m , 16 hazır) öne sürdü. Özel S e r m a y e , T ü r k i y e halkının istibdat s o y g u n u n d a n çok faiz kullanarak, az parayla açıklamış oluyordu. üreSanayi, yâni kopartmayı gerçeğimizi
T ü r k i y e ' d e yalnız bezirgân ve tefeci s e r m a y e gelişkindi. ticaretin de, ğimiz bankacılığın da, tim temeli " A v r u p a t e k e l i n d e " idi. buydu. sosyal sınıflar ve
kâr ve iradını g a r a n t i l e y e c e k modern
Bizi bize b e n z e t e n ikinci g e r ç e -
Demek Türkiye'de
s e r m a y e y o k değildi.
Y o k olan
modern sanayi idi. Özel S e r m a y e m i z böyle bir üretim temelinden yoksun ve hazır yiyicilikte iratçı derebeyilerden farksız olduğu için, "Ziyb-evreng'i Hilâfet'i islâmiyye ve ziyver-efzây'i serir'i saltanat-ı O s m a n i y y e velinimet'i biminnetimiz eğiliyordu. çıkmadığını efendimiz görünce, hazretlerinin" bu pinti en az (Abdülhamit'in) iki katı fazla önünde gelen dört kat para Abdülhamit, vurguncu sermayeden güzellikle
ihtiyacın
memurları,
" T e n k ı y h â t " (kadroları azaltma) ile ürküten özel sermayeye karşı hafiyeleştirdi. 31 yıllık istibdat başladı. 1877 yılı "Atiyye", "ihsan" (bahşiş ve sadaka) diye selâmladığı siyasi lamıştı. Üçte bir yüzyıl sonra, iktidarı elinden kaçıran Özel S e r m a y e m i z , ikinci defa ekonomi iktidarını çoktan ele geçirmiş, Devleti ister istemez haraca bağayni A b d ü l h a m i t müstebidine "Hürriyet "i ve "Anayasa "yı ilân ettirene dek, yabancı sermaye ile yerli s e r m a y e m i z yapmadığını bırakmadı. Y a b a n c ı sermaye ile işbirliği nicedir almış y ü r ü m ü ş t ü . Yerli Sermaye, üretim rotasını tekelinde tutan yabancı sermayenin dümen suyundan gitti. "Con T ü r k " l ü k ister istemez "Kökü dışarıda" kaldı. Bizi bize benzeten üçüncü g e r ç e ğ i m i z bu oldu. O zaman derebeyilerimiz de, özel s e r m a y e m i z de bir noktada birleştiler: Güç, kuvvet Avrupa'dadır. A b d ü l h a m i t , "Osmanlı devletini A v r u p a devletleri topluluğuna bağlayan dostça ilişkiler ve iyi geçinme niyetini bir kat daha doğrular" u m u d u n d a y d ı . Özel S e r m a y e m i z ise kendisini "Avrupa t o p l u m u n a bağlayan dostluk m ü n a s e b e t l e r i ile iyi g e ç i n m e niyetini" pratikçe K U M P A N Y A = Ş İ R K E T biçiminde "bir kat d a h a " ilmikledi. 1850'den 1950'ye dek en az yüzyıldır sürüp giden her şeyimiz gibi, parmağını bulmak, yabancılara ŞİRKET serüvenimizde de yalnız yabancı
Türkiye'de sağlam yataklık eden asıl yerli kapitalist sınıfımızı hiçe s a y m a k gibi tek yanlılık olur. gizlenir. Sömürge'de: Sömürge Yabancı ile yarı-sömürge arasındaki kapitalizmin doğrudan fark burada kendisi doğruya
bir ülkeye zorla girip yerleşir. Y a r ı s ö m ü r g e d e : Y a b a n c ı sermaye, yerli antika sermayeyi kendisine aracı (ajan, komisyoncu) y a p a r a k bir ülkeyi kolayca sömürür. Türkiye'nin yarım sömürgeleşmesi, Osmanlı İmparatorluğunda yabancı sermayeye yataklık (yahut ortaklık) edecek bir yerli sermayeci sosyal sınıfın daha önceden v a r o l u ş u n u bulunmayan eşkıya, s o y g u n c u l u ğ u n u sürdüremez. suç ortaklığı yapan yerli sermaye bulunmasaydı, yabancı sermayenin, Türkiye'yi o denli elini belirtir. A n a d o ser-
lu'da her "cahil köylü" nün bildiği gibi, kendisine yataklık edecek kimsesi Boyuna yabancı mayenin " g ü n a h ı n a " gireriz; ona Türkiye'de yataklık ve işbirliği biçiminde haddine mi d ü ş m ü ş t ü sallayarak haraca kolunu
bağlayabilsin? Bizi bize benzeten d ö r d ü n c ü g e r ç e k budur. Bütün bu ve benzeri gerçeklerimizin "orijinallikleri" ne olursa olsun, Batı kapitalizmiyle sıkı fıkılığı, gerek ekonomi temeli, gerek sosyal sınıflar ve tümüyle üstyapı çıkan ulusal ve bakımından besbellidir. Yirminci yüzyıl Türkio gerçeklerimizi
ye'mizi, dünyadan ayrı bir yıldızda "sınıfsız" bir toplum gibi koyarak yola uluslararası "Dokt-İdeolog "larımız atlıyorlar, pas geçiyorlar. İŞÇİ S I N I F I M I Z
TARİHTE
Formül ezberlemeye alışık olanlara paradoks gibi gelecek ama, Türkiye'de işçi sınıfı belki modern A v r u p a ' d a k i n d e n önce vardır. Bunu, iki anlamda biz söylemiyoruz, Tarih belirtiyor. I- Kadim Tarih B a k ı m ı n d a n Marks, "İşin ne ka ve dern olan 7 Temmuz araçlarıyla insan onaylanıyor?" " S a v a ş ve onun aracı ordu teşkilâtı "askerlik sistemi, bir küçük ada kurulduğu 1867 günden neredeyse günü beri, Mogibi kalmış, Marks'a göre, teorimiz, 1866 günlü mektubunda Engels'e şunları yazdı: üzeribaşüretim nerede teşkilâtlanma öldürme determinasyonu olduğu (belirlenişi) kadar parlakça
endüstrisinde
"İnsan ö l d ü r m e sanayii": tekniğidir" Tarih Antika Ummanı ortasında,
çağ kurucusu kapitalizm için
taslağıdır." 25 Ağustos incelenimini
Engels'e
yazdığı başka bir mektubunda Marx, gözüne keskince çarpan fakat "Kompetansı" olmadığı içine giremediği, Engels kardeşinden Örneğin, tümüyle beklediği konuyu bir daha neşterler: "Genel olarak Ordu, gelişmiş gündeliği (işçi ekonomi gelişimi için ücretini) ilkin ordu önemlidir. içinde buluyoruz. Romalılarda
peculium mülkiyetini ki lonca ledir. Grimm'in taşıdıkları sünde şekillerinin
castiense tanıyan düzeni de Hattâ, Taş önem bütün çağı
(kamp ilk öyledir. bir açılışı, tarihi,
askerinin
ücreti) Fabri
âile
babası
olmayanın
taşınır da öyiçin göğ-
hukuk şeklidir. Makinelerin özel yol geçti
(askeri ve para
işçi)lerin olarak metallerin
loncalarındakullanımları, savaş dalının
büyük ölçüde aslında Gene
uygulanması
metallerin üzerine
değerleri miydi, benzer.
dayanıyora ilkin orada,
bir üretim
işbölümünün
ordu göze
içinde batarca
yapılmıştır. özetlenmiş
Burjuva
toplum
bulunuyor."
Acep, Türkiye'de işçi sınıfı var mıydı? Çağdaş proletarya mıydı, değil miydi gibilerden ince ince, sinek kaydı kıl kesen aydın baylarımıza düşünce pekliği çektirmesin. Göçebe ekonomi Osmanlılık, söz yerindeyse, ilkel sosyalist tolegücüyle halktan ransının, su gibi demokrasisinin yarattığı Yeniçerilik v u r u c u koparılıp, geçtiği
kurulmuş bir Devlet ve İmparatorluktur. Osmanlı ordusu, kapitalist orduhayatından ve T o p l u m edilmemişti. üretiminden sanıldığı kadar tecrit İlk T ü r k ordusu, toprakları,
yalnız sosyal ve e k o n o m i k mecaz anlamında değil, gerçek toprak işleme anlamında da buldozer gibi tesviye ede ede yol yapan, çığır açan, köprüler kuran, kervansaraylar, siteleri (câmi külliyeleri: hanlar, hamamlar, su yolları, Tapınak-Pazar-Bilim üçüzü) kaldırımlar, din kamu yararlı işçiler ve tekvb.
bayındırlıkları işleye işleye y ü r ü y e n , yayılan bir gündelikçi
nisyenler ordusu idi. Sonra, derebeyileşme azıtınca bozuldu. Türkiye sınıfı)nın gibi) Devletinin dört güdücü sınıfından ikisi: İLMİYE (Bilginler
büyük çoğunluğu
ile SEYFİYE (Kılıçlılar sınıfı)nın çelik çekirdeği ücretliler yığınıydılar. Devletin Mülkiye
olan Yeniçerilik, A L U F E (yulaflık) adı verilen (Roma askerinin peculium'u gündelik akçayla çalışan (İdare) ve Kalemiye (Maliye) sınıfları ile t o p l u m u n Tefeci-Bezirgân ser(EnfDe-
maye zümreleri gibi T O P R A Ğ A el koymuş, üretimi kontrol eden kümeleri Hazineyi t a m takır edip "Züyuf akça" (Kalp para) çıkardılar mıydı lâsyon) İlmiye ile Seyfiyyenin gündelikleri düştükçe, kendileri k a l d ı r m a k " ve Şeriat (Sosyal Adalet) a r a m a k zorunda kalıyorlardı. "Kazan
rebeyileşme y ü z ü n d e n aldığı soysuzlaşma biçimleri ne olursa olsun, o Şeriat uğruna Kazan kaldırmalar, T ü r k i y e ortaçağında kopmuş ilk ücretli işçi grevleri taslağı idiler. Marks'ın lum tohumu haklı olarak üzerinde durduğu, fakat incelemeye vakit bula-
madığı Ordu olayları bakımından, Yeniçeri teşkilâtı ve düzeni, modern Topkarakterini taşıyorsa, aşırılığa gitmeksizin denilebilir ki, Osmanlı Türkiye'si ücretli işçilerin A n a y a s a s ı (Şeriatı) ve V u r u c u gücü (Gündelikçi ordusu) ile yaratılıp örgütlenmiş bir devlet idi. Demek Türkiye'nin Tarihsel ve Ekonomik-Sosyal gelişiminde sermaye hiç bir zaman üretici ve
olumlu bir güce eremediği hâlde, modern gündelikçi işçiyi andıran yığınlar, hiç bir vakit eksik olmadı. Bu yığınların çağdaş proletarya kadar hür ve bilinçli bulunamayışları, o zamanki tekniğin seviyesiyle belirli olmakla birlikte, çalışma ve y a ş a m a şartları, örneğin maden işlerinde bugünkünden Keban, pek farklı değildi. Daha düne kadar Ereğli, Zonguldak madenlerinde anmükellefiyeti, tıpkı, 1212 (1798) yılı ile mütesellimlerine gönderilen şu fermanın ve yabani hayvan olanları ma kulesi tahrik ve (türü) güçsüz olan ve feyabaşiş
garyacılığı andıran çalışma Ergani, G ü m ü ş h a n e kadıları aralığından satçılar, rarsız ka sezilebilir: bazı bilinçsiz gâh "İçlerinden ikide
bir kendileri gibi hafif akıllı Âsi tane öteki zaman gitmek bu boş her an bu gereğince, dâvâlı fasıl sevdasıyla, lâfları ve sebep çeşit söz oldukta
maddeler için, yerlere ve
(İstanbul) madenciler
tarafına reâyâsı
gelmek arasında dahi
ve gâh işgal
dedikoduya idüp, her gün geçimleri MugemariÂsitâne Belediönve
kalkışmak düzenlerinin cevher için rek kataası yanına fetiyle
madenciler tayfasını ve furun aslında (halt'ı ve marifeti yakmakla gerek
bozulmasına iken,
olup
maden kelâm)
reâyâsı
çıkartıp, şartları
uğraşmak, birbirleriyle ve ile ve
gerekli
karıştırmak başka
sebebiyle...
madenciyan yerin
tayfası eyalete
başkasıyla hallerine
vilâyetlere
getirilmeyip
bulunduğu
İş-emini
Şeriat
verilmek.." (Osman
Nuri:
Mecellei
Umur'u
ye'den, H.A. lemeye
notu) kayıtları besbelli, taşradaki sivil işçilerin başkentteki doğabilecek tehlikeleri
asker gündelikçilerle tanışıp k a y n a ş m a s ı n d a n çalışıyordu.
Yeniçerilik kaçınılmaz derebeyileşme gidişine girdi. T o p r a k üretiminin aşırı çapulu, dolayısıyla züyuf akçadan Demoklesin kılıcı işledi. O nedenlerle gittikçe esnaflaşan Yeniçeri hareketleri, Ortaçağın bilinçsiz ve sonuçsuz esnaf ve köylü ayaklanmaları kılığına girince, kan ve ateşle bastırıldı. Yeniçeri Ocağı söndürüldükten sonra da kurulan Ordu sistemi, gene "Asker Ocağı" adını almakta d e v a m etti. Ordu sanayi, eski tarihsel özünü daha modern yeni şekillere kavuşturdu. Dört yüz yıllık sosyal gelenekgöreneklerde çok büyük değişiklikler olmadı denilebilir. T ü r k i y e ' d e Ordu, her m o d e r n l e ş m e hareketine motor ve öncü kesildi. Bu özellik, e k o n o m i k ve sosyal tarihimizin maddesine uygun, derin köklü ve anlamlı ulusal geleneklerimizdendir. Ve geleneğin temelinde, derebeyi kabuklu gündelikçi işçi sınıfının çağdaş uygarlığa el sallayan özü yatmaktadır.
II- Ç a ğ d a ş Tarih Doğrudan doğruya
Bakımından çağdaş proleterliğinde kuşku götürmeyen işçi
sınıfımızın sosyal Tarihi de, gene Türkiye de Modern yerli Özel sermaye
tarihinden çok önce başlar. "Bizde mut işleri geçmişe ilk defa yoğun harp Büyük inşaat devrinde çevresinde idi. kurulan bu
Bunu en ufak araştırmalar bile gösterebilir: bir durumda sanayi tarımın işçileri de saat Bu Bu ve işçilerin, sanayi demiryolları, demiryolları gibi ikinci Mahbir Dekötü hat çüyaişçilerinden daha eski
mâliktirler... çalışan gündelik Fon olan ile
gelişimi, bu
bayındırlık daha
tarz mevsim işçilere
işçileri
toplanmıştı. toprak para yordamla söz pek maliyet başına
Vaktiyle Anadolu işçilerinden veriliyordu. işçileri kuru ekmek,
miryollarında durumda zamanlarında müdürlerinden rük zeytin iş yapacak
Çalıştırılan
Dinlenme iki pek
işlemiyordu.
sömüren
Kölmann: Avrupa
"Yerli işçiler bir lokma fiyatı
geçinebilir" demişti.
meşhur
olmuş,
Anadolu'da
kapitâlistlerinin
hesaplarına
ramıştır." (Hüseyin Avni: lar, s.7,10, İstanbul
1908 de Ecnebi S e r m a y e y e Karşı İlk Kalkışma-
1935)
Demek, bizim antika Tefeci-Bezirgân yerli sermaye; henüz yabancı finans kapitalle kaynaşıp bir tek vücut olarak m o d e r n l e ş m e d e n önce, Ordumuzun, Batı Devletçiliğimizin.. ve yabancı sermayenin çalıştırdığı işçi sınıfımız vardı. "Büyük T a r ı m " denilen pamukçuluk da, madencilik de
kapitalizminin gelişen d o k u m a vb. sanayine ucuz h a m m a d d e yetiş-
tirme itkisiyle d o ğ m u ş t u . Orada da özel sermaye milli bir kılığa girmeden önce yerli milli Türkiye işçi sınıfı çağdaşlaşmıştı. "Mevsim görülür." usullerine lüsü madenlerde lübelerinin İşçilere Kadar labiliriz. 1856'da ların işçileri dışında, maden tüzüğü zorla daha çok sürekli Bu işçi yığını Dilâver göre, maden Paşa, sanayinde angarya 15 gün İş de
Zonguldak'ta göre bir işçi
müdürlüğü yapmıştı. kadar,
yapan
tüzüğe 15 gün tâbi (H.A.:
Zonguldak köysaatle-
13 yaşından
50 yaşına için
bir ayda,
tarlada, Keza,
çalışmak yanı
mükellefiyete
tutuluyordu.. s.2) daha uygun
ri gün doğuşu,
gün batışı diye hesaplanıyordu. başındaki ahırlar, hattâ doktor bile yoktur. Naim: Keza)
"İşçi kuyapılmıştı. binGüne buhatBu
sıhhat şartlarına Uzun İngiliz çeşitli bir işçi
özel hastane, Zonguldak
Hastalanan
işçi bir ata
dirilerek köyüne gönderilirdi." (Ahmet Havzası, ilk Bu Anadolu'da kurulmuştu. çevresinde "Gardöfren, ve ren bu az biçarelerdir. seçerler. seçim, önemli makasçı, İdareyle Bu
Mehmet'ten sermayecileri
"Daimi işçi beri,
tiplerini demiryollarında kapitalistlerce kalabalığı kurulan
Demiryolu, tarihten kertede
tarafından dolmuştu."
denecek ateşçi,
geçit bekçisi, çok, hattâ
hat muhafızı... daima ihtilâf çıkarsa, bir hakem Dersaadet
az ücret alan iki taraf birer İşcenapları
ücret almalarına
karşılık en
tehlikelere göğüs geseçemezlerse: Konsolosu
çalışanlar arasında üçüncü s.14,15) Devletinin
hakem
ikisi müttefikan Fehametli Av.: Keza,
Almanya
tarafından yapılır." (Hüs.
Türkiye İşçi sınıfının alın yazısı bir doktordur: "Ayağı ayağını çinin) dükten tanede mez. kerte du. yüzü, nasılsa bir vagon
ile ilgilenen tek aydın, T ü r k olmayan kaptırılarak işçi. üzere Bu (bin sakatlanmış bir yüz suyu altında Uzun duygu süre para saygı ve bir (işdehasverildeğil, o
tekerleğine olmak iki üç
yitirmiş, maaşını sonra)
üç ay hastanede kalmış.. kesmiş, hastane bir istisnâ masrafı kalır. işçilerin İşte de, bir gülle vesile bu gibi kemiklerinden verilmiştir... Yattığı idareye gibi
üç ay içinde idare kalır,
dökül -
Bir işçi tren tanesi kırılır. için gösterdiği ufacık
risi yüzülür,
kaburga ve
yatmak zorunda Memurların birikmişti ki, o duygusuydu.
zaman karşı duygular
kendisine
düşmanlık
memurların
yüreğinde
patlamasına
bir sebep
aranıyorvurmuş-
O sebep,
grev meselesinde
kendi kendini açığa
tu." (Dr. A r h a n g e l o s Gavril: 1908, Keza, s.16)
A n a d o l u - B a ğ d a t Demiryolları İdaresinin İç-
Bu gün aynı Zonguldak'ta kurşunlanırlarken bir doktrin "tahriki" ile suçlandırılan maden işçilerine, mutsuz ağabeylerinin bıraktıkları kötü miras t a m 58 yıl önceden kalmıştı. "HAYIRLI" örnekleme ŞİRKET
Sosyal ve e k o n o m i k gerçeklerimizi daha yakından g ö r m e k için bir kaç yapalım. imtiyazlarıyla ve resmen G İ R İ ilk "yardım" görüşü ile başEcnebi sermayenin Türkiye'ye bütün
Şİ, Türkiye'nin "Batılı müttefikleri "nden
ladı. Devlet hazinesi öylesine boşalmıştı ki, onu yerli s e r m a y e y e borçlanmakla k a p a t m a k elden gelmiyordu. İlk büyük dış ödünç (istikraz), Abdülmecit'in Londra ve Paris'te iki finans kapitâl (Mâliye) grubundan aldığı 3 milyon sterlinlik 1854 istikrazı oldu. Oysa Türkiye'nin içinde ilk Yerli Şirket ondan lin katılan dört yıl yardımı önce ve kuruldu. (l267 "Rahmetli Mustafa Reşit Paşanın başve1850 yılı) adı geçen Nuri: başvekiile "Türkiye ve Cevdet Paşaların (Abdülehad 1926) Ödünç"ünden gemi gidiş (vapur) gelişleri bir satın l260 habu bir girişkenlikleri killiği fâsılalarından Şirket'i Hayriye'nin birinde, kurulduğu tarihinde
rahmetli Fuat
bilinmektedir."
Seyr'i Sefain İdaresi Tarihçesi, s.15, İstanbul, Şirket "Tersane alınmış (1843) ris ulu işte girişkenliği önce 1243 de, için ise yılına de nereden Türkiye'ye (1827) kıyılarımızda yılı doğdu? Avrupa ilk buharlı önce Çünkü
İlk "Yabancı tekniği teknelerin ki, makineli
çeyrek yüzyıl
girmiş
çalışıyordu.
buhar
kadar geri kıyılarımızdan bize öncü
kalmıştır. bizden olmuşlardır.
İtiraf edelim
memleketimizin koyulmuşlar, şu uyanıklığı,
komşuları
yararlanmaya Tersanenin
iki
ecnebi
vapurunun
Boğaziçi'ne
yolcu s.l4)
götürüp
getirmekte
olmalarını
görmekle
hasıl
olmuştur." (AN:
Keza,
Bu "Uyanıklık" gene devlet eliyle Özel S e r m a y e d a r yetiştirmek prensibini güttü. Boğaziçi'yle Marmara'ya (Gemlik, İzmit, Tekirdağ'a) giden 2 vapur, çarçabuk T e r s a n e d e n (Devlet İşletmesinden) kızı ayrıldı. "Eski Mısır kovâlisi A b b a s Paşanın oğlu ve A b d ü l m e c i t Hânın Münire Sultanın
cası İlhami Paşa gözetiminde (nezaretinde), Mustafa Fâzıl Paşa ve Bogos Beyin idareleri altında" bir yarı derebeyi-yarı burjuva y e y i m yeri kılığında "Fevâid'i O s m a n i y y e " (Osmanlı yararlanışları) adlı şirket melezine çevrildi. Dikkat edelim, henüz yerli girişkenlik Devlet malına el koyuyordu. depreştirdi. "Gereği gibi adında idarenin bir yabancı hem ellere kendisi, Fevâid'i verilirse elde verilmesini hem daha arz de çok halkı faydalı s. 15) faydaişlemleolayolunu A r k a s ı n d a n , bu gediği daha çok genişletmek için yabancı girişkenlik ünlü " U Z M A N " hastalığımızı (Fevâid'i landırıyordu... ri Fransızca ve cağından bulup konu böyle Osmaniyye) Bonald olur, açarak
Fransız,
Osmaniyye'nin etmenin
idaresi
kendisine
bir padişah
buyrultusu
(irade)
etti." (Keza,
Bu bir antr-akt (perde arası) geçit oyunu idi. Padişahların ve ihtilâllerin üstünde veya altında oynanıyordu. O geçit konaklarının amacı, başlıca dört noktada toplanabilirdi: 1- Türkiye'de kapitalist mülkiyet münasebetlerini geliştirmek, 2- Türkiye'yi Batı kapitalizminin savunucusuz açık pazarı yapmak, 3- Türkiye'de ecnebi sermaye maşası bir yerli sermaye yaratmak, 4Türkiye işçi sınıfı ile çalışan halk yığınlarını sindirip sömürmek. tabında heyecanlı bir roman gibi okumak güç bir şey değildir. Bu hatlıkla buna sonuçlar hangi mekanizma işbirliği ile bu ve kadar çabuk, nasıl kaçınılmaz kolay ve oldu? raişleyebildi? Yerli ve Y a b a n c ı sarsılmaz değinelim. BANKASI SALTANATI kaba Y a h u d i düşmanlığı hikâyesinneden sermayelerin dünyaya ö r n e k olaÖnce Bütün bu genel sonuçların özel uygulanışlarını "Seyr'i Sefâin İdaresi Tarihçesi" ki-
cak kertede kısaca
OSMANLI
Kırım savaşına sokulan T ü r k i y e ,
deki "İğneli fıçı "ya düşmüş gibi oldu. Fıçının dört yanını Batılı kapitalist dost ve müttefikleri sarmıştı. T ü r k i y e ' y e , "Kaç ben iğnelerine gövdesiyle saplanıyor, başladı. 1854 yılı, Kırım Savaşının silâh arkadaşları olan Londra ve Paris finans gruplarından, Türkiye yüzde 6 faizle 3 milyon sterlin, 1855 yılı Roçilden yüzkanıyordu. Osmanlı k u r t a r a y ı m ! " diyorborçları tam öyle lardı. T ü r k i y e hangi yana kurtulmak için atılsa, orada sivrilen "İstikraz"
de 4 faizli 5 milyon sterlin borç aldı. O zaman bir sterlin 110 kuruştu. 1958 yılı bir Reşat altını 161,63 TL bir sterlin 177 TL.sı olduğuna göre, o ilk borç şimdiki kâğıt parayla 1,6 milyar TL'sı eder. Bu günkü ufacık Türkiye'nin 1962 yılı 18,5 milyar borç yaptığı düşünülürse, Koskoca Osmanlı İmparatorluğu için bir buçuk milyar borç küçümsenebilir. Fakat, "Batılı müttefiklerimiz" Padişahlara güvenmiyor, alacaklarını sağlama bağlamak için, verdikleri ödünçlere karşılık, Mısır vergisinden başka, Türkiye'nin genel gelirleri, hele İzmir, Suriye g ü m r ü k gelirleri karşılık tutuluyordu. Padişah ölür, paşa asılır: Devlet kalırsa geliri Batı bankerlerine yarardı. Üç dört yıl sonra, borçları önünde iflâs eden Türkiye, gene Batılı dostlara uyup çıkardığı kâğıt paralarının 3,5 milyonunu (Şimdiki 560 milyon) piyasadan kaldırmak için 600,000 sterlin (Bugünkü alınca, Batılı 120 milyon TL) borç "Hâmiller (borç biri gene savaş müttefiklerimiz, artık Türkiye gümrüklerini: İkisi Savaş masrafı,
senetlerini elinde tutan alacaklılar) mümessillerinden bir heyetin gözetimi altında tahsil" etmeye geldiler. ye'yi açıklarını " k a i m e " (kâğıt para) ile kapatmak için yapılmış üç borç, Türkiborçlar "Fâsit dairesi" içine hapsetti. sonra için hemen hemen -tefeci eline düşmüş köylü gibiborç alınan yeniden borçlanmalar birbirini kovaladı. Çünkü Ondan ödemek
ödünçlerin faizleri
bir yana,
bir de "İhraç kıymeti" denilen oyun vardı.
Hacı ağa köylüye yüz lira borç verir, senedine 200 lira borç yazar. Batılı dostlarımızın da 100 liralık borç senedi aldıkları zaman Türkiye'ye gerçekte 50 lira verdikleri oluyordu. İhraç kıymeti bu idi. Y ü z d e elliden düşük ihraç kıymetleri bile vardı. 1874 genel borç tahvilleri, yüzde 43,5 ihraç kıymetli idi: Türkiye 43 buçuk lira ödünç alıyor, 100 lira borçlu çıkıyordu. Y ü z d e beş faiz böylece yüzde 12'lere çıkmış oluyor, ayrıca alacaklı dostlara havadan her 100 lirada 56,5 lira fazla borçlanılıyordu. Böyle bir "Rezil ç e m b e r " içine düşülmek kimseyi rahatsız etmiyordu.
Çünkü, Türkiye'nin egemen sosyal sınıfları derebeyiler de, kendi toprakları içinde yerli tefeci-bezirgân sınıflarından aynı ağır şartlarla borç alındığını biliyorlar ve o sosyal düzeni savunuyorlardı. Türkiye içindeki bezirgân ve hacı ağalar, Türkiye çalışan halkından yüzde yüz, üç yüz, sırasında bin aldıkları için, "gâvurun" görünüşte yüzde beş altı faiz istemesini, dostlukların en fedakarcası bir davranış sayabiliyorlardı. Çünkü, yabancıdan yüzde beş, on faizle alınan paralar, Türkiye içinde sermaye edinilip, T ü r k üretmenlerinden yüzde yüz, üç yüz faiz sızdıracak biçimde işletilecekti. O yüzden, ecnebi tefeciliği bey ve efendilerimizin hiç birisine anormal veya olağanüstü bir vurgunculuk gibi görünmüyordu. İhraç kıymetlerindeki aşırı insafsızlığın Devleti iflâsa götürdüğüne gelince, aslında sermayedârlarımızın istedikleri de
bu Derebeyi Devletini bir an önce çökertip dize getirmek ve en sonunda teslim almaktı. Bu bakımdan yabancı sermaye dışardan, yerli sermaye içeriden elbirliği edip, Sebâ sedlerinin temellerini kazıyan fareler gibi, Osmanlı İmparatorluğu'nun temellerini aşındırmakta düşünmeden anlaşmış durumdaydılar. Sınıf determinizmi buydu. A l d a n m a k yok, elle tutulur hesap ve sosyal eğginlik vardı bu işte. 1860 yılı, Baron von Hirsch adlı bir "endüstri şövalyesi"nden adı 400, kendisi, yâni ihraç kıymeti 212 milyon frank ödünç alındı. Şarlatan hâpse girince, 240 1862 yılı gene adı 200, kendisi: ihraç kıymeti 136 milyon borçlu frank borca girildi. Her iki son ödünçle T ü r k i y e , bu günkü para hesabı
milyon TL eline geçirmiş g ö r ü n e r e k 392 Londra'da Otoman
milyon T ü r k lirası
çıkartılmasını batılı dostlarının bir lütfu saydı. O yıl T ü r k i y e ' n i n sırtından merkezi Bank, öküzün derisinden çarık çıkarır gibi çıkartıldı. Ertesi yıl aynı şartlarla, kalp paraları d e ğ i ş t i r m e k için 150 milyon frank (7 milyon altın, 1,12 milyar bugünkü T ü r k lirası), Galata bankerlerinin alacaklarını di: Osmanlı karşılamak için 50 milyon frank (2,2 milyon altın daha e g e m e n yetkileriyle T ü r k i y e ' n i n 3520 milyon bugünkü T ü r k lirası) borca girilirken, beklenen misafir gelB a n k a s ı , sultandan başına oturdu. karşısında sermayenin yerli yabancı ayırdı ile Devleti Batılı kal-
Böylece Türkiye halkı milyon kâğıt para oyunu
mamıştır. 3520 milyon alacaklı Galata Bankerleri (Yerli sermaye), 1.120 dost finans Kapitale yeniden borçlandırarak, kutsal İmparatorluğun hazinesine ortak çıkmıştır. Bu yağmanın gerisi çorap söküğü gibi gitti. 1865 yılı, Türkiye ansızın borç ödey e m e z duruma girince: "Birinci Tertip G e n e l Borçlar Tahvilleri", 1873 yılı: "İkinci Tertip G e n e l Borç Tahvilleri", 1874 yılı, Osmanlı Bankasına yeni imtiyazlar sunularak, 20 yıl kuponları ödeme kontratı ve "Üçüncü bir tek kumpanya: Osmanlı Tertip Genel Borç Tahvilleri" çıkarıldı... Ve 1789 Fransa'sındaki bir kaç şirket yerine, Türkiye'de "Allahuteâlâ" gibi Bankası "Her yerde hâzır-nâzır." Kurşuni devletlû "Eminance grise" oldu. Kurnaz Batılı Finans Kapitalin İngiliz-Fransız kalesi, Türkiye'nin bütün gelir kaynaklarına davul zurna çalarak sahip çıkmak için, İslâv Barbarlığını koçbaşı gibi kullandı. Doğu A v r u p a ' n ı n bütün lenduha Antika İmparatorluklarını 1866 Kandiya (Çar isyanı, Rusya'sını, Avusturya Kayzerliğini, isyanı, 1877 Osmanlı Sultanlığını) birbirine düşürdü; 1854 Kırım Savaşını dışarıdan içeriye soktu. Plevne Savaşı,
1869 Süveyş Kanalı
1885 Doğu Rumeli'nin Bulgaristan'a katılması... Türk'ün belini kırdı. Borçlar bütçe açığını, bütçe açıkları borçları kovaladı. Harp ihtilâli, ihtilâl harbi kışkırttı.. Osmanlıya ne istenirse yaptırılabilirdi.
DÜYUNU gereği gibi
UMUMİYE
SALTANATI yetersizlik gösterdikçe, yeni bir örgüt
Bir tek banka şirketinin şubeleri ve Kapitülasyon kuralları, Türkiye'nin sağmallaştırılmasında gerekti. Orijinal ilk "Karma Ekonomi" kuruldu: rinden derlenmiş: (Genel "Düyun'u (Türk, İngiliz, Fransız, M u h a s s a s a İdaresi" Osmanlı 1881 yılı Doğu
A l m a n , İtalyan, A v u s t u r y a ) İmtiyazlı Tahviller Hâmillerinin mümessilleU m u m i y e Varidat'ı doğdu. Borçlar Tahsisli Gelirler idaresi) Mısır vergisi,
Bankası kanalıyla İngiliz'e kaptırılmıştı. T ü t ü n - tuz d a m g a resimleri ipek âşârı, balık ve av resimleri "İstanbul tekellerine: Tünbâki Bankalarına"... resmi, önceki finans kapitâl Bulgaristan,
Rumeli, Kıbrıs gelirleri peşkeş çekildi. Gelirleri her yıl: artık hiç bir gerçek gücü kalmayan Devlet değil, yerli-yabancı S E R M A Y E hazretlerinin güvendiği fâizlere, D ü y u n u U m u m i y e toplayacak: 4 9 0 . 0 0 0 lirayı (Şimdiki 86 milyon T ü r k lirasını) Galata bankerlerine ödedikten sonra, kalanın 4/5'ini 1/5'ini Tahvilleri "İtfâ" (söndürmek) için ayıracaktı. çetesi sahneye girdi: Prusyalı Yunker (Ağa-Paşa) yapısıyla 1,65 milyon Sayd'ı mâhi (Balık avı) 1888 yılı, Batı dünyasının yeni olduğu ölçüde daha yırtıcı ve atılgan bir finans kapital Türkiye yapısına daha kolayca kaynaşıveren Alman Emperyalizmi, silah satmak üzere Doyçe Bank'tan verdiği ödüncü ile turnayı gözünden vurdu. 1890 yılı Düyûnu Umumiye İdaresi, çeşitli Türkiye Sancak (il) larının "Hububat âşârını" da ele geçirmeye girişti. Böylesine uslu "yağma Hasanın böreği", artık biricik Anonim Şirket geleneğini de çatlattı. 1888'den 1906 yılına dek Türkiye'de 94.885.000 frank sermayeli 3 ve 495.000 T ü r k lira sermayeli 2 olmak üzere 5 A n o n i m Şirket daha kuruldu. Bu günkü para ile 18 yılda 1 milyar liraya yakın (763,980 milyon yabancı sermaye, 79,20 milyon yerli sermaye) "yatırım"ıydı bu. "Hürriyet", yahut "Meşrutiyet" adını alan ca milyarlık finans kapital "Yatırım"larını 1908 Devrimini anlamak getirmek gerektir. için her şeyden önce bu 1 milyarlık ve ondan önceki ö d ü n ç biçimli onlargöz önüne 1854'ten 1903 yılına dek 50 yılda, T ü r k i y e 26 finans kapital "Ameliyatı"
geçirmiştir. "Hasta A d a m " a her iki yılda bir para ve e g e m e n l i k ampütasyonu! O 26 ameliyat içinde yalnız 3 taneciği, hiç değilse görünüşte "olumlu" bir amaç gütmüştür: hiç ayrılmadı. les'de Baron Hirsch'le Demiryol. Onların yapıldı. karakteristiği de ötekilerden Alınan 254.430.000 franka gibi "asil" 1870 yılı "Rumeli Ş i m e n d i f e r l e r i İstikrazı" için Bruxeibir anlaşma borçlu frank düşecektik. İdarecilerimiz "Endüstri
karşılık 792.000.000 olan Baron, indirince sırra kadem
100 liralık tahvilleri 42,5 liraya satarak 170 milyonu cebine bastı. parayla Şükredilmeli, 1 Baron, şövalyesi" milyar 850 milyon lira karşılığında 21
çıkmasaydı, bu günkü
milyar 300 milyon lira ödenecekti.
1894 yılı, bir finans grubu ile Doyçe Banktan "Rumeli Ş i m e n d i f e r l e ri A v a n s ı " olarak 40 milyon frank (Bugünkü: 470 milyon TL); gene Doyçe Bank ile A n a d o l u Demiryolları Şirketinden razı, Birinci Tertip" olarak 2 milyon 376 bin (bugünkü: 1903 yılı, "Bağdat İstik380 milyon) li-
ra alındı. Rumeli d e m i r y o l u : Girdiği yerde bir ihtilâl patlatarak, en sonra Balkan savaşı ile İmparatorluğun Rumeli topraklarını kopartmaya yaradı. A n a d o l u d e m i r y o l u : İngiliz grubu ile A l m a n grubu arasındaki Birinci cihan savaşını patlatarak, İmparatorluğun g ö m ü l m e törenini sağladı. Modern finans kapitalin ti: ga, yon) bir ülkede en "olumlu" davranışı da bu idi. O hengâmeler ortasında, Türkiye'nin varı yoğu S E R M A Y E ' y e teslim edilmişMısır vergisi, Hükümetin genel gelirleri, (özellikle: İzmir, Suriye güm[giriş vegisi], tütün tuz, damBulgaristan, artırımı, Doğu Rumeli, içki, deniz ve kara avcıları, ipek âşârı, gümrüğü rükleri), İstanbul gümrükleri ve oktruvası
Kıbrıs gelirleri, geri kalan g ü m r ü k gelirlerinden 390.000 (şimdiki 30 millira, T ü n b e k i şirketi, T ü n b e k i çeşitli toprakların öşürleri finans kapitalin elindeydi. Bütün bu alacakları ne A b d ü l h a m i t ' i n
kişiliği, ne sallanan hafiye teşkilâtı sağlama bağlayamazdı. Bütün bir millet, olmazsa bir çok milletler, finans kapital burjuvazisinin iratlarını ödemeye kefil olmalıydı. Fransız edilen "Şurası yeni için derebeyi Devletini yıkan burjuvaların alacağı 32 idi. milyarsa, Rivarol'un bir
1881 yılı Osmanlı Derebeyi Devletinin aldığı ödünçler, "Tenzilâta m a h z a r " 13 milyarla, t a m 30.4 milyar bugünkü T ü r k lirası muhakkak daha ki, (Yerli-yabancı) Hürriyet) olan Türk bir çok burjuvalar kamu garantisi 1789 Fransa'sı için söyledikleri, düzen (Meşruti 1908 Türkiye'si için şöyle tekrarlanabilir: (Türkiye'de) altında istemişlerse, borcunu Abdülhamit'in koymak
garantisinden
sağlam
milletinin
istemişlerdir." Türkiye 1854'ten 1914'e kadar 60 yılda 40 istikraz yaptı: Umumiye eli Saltanatını Türkiye içine Her 3 yılda 1874 ile pa-
2 Ödünç! İstikrazların uzun yıllar durduğu iki devir vardır: 1886 finans ondan da Düyûnu
İlki:
yerleştirme çağı
zarlığının sürdüğü 12 yıldır. Türkiye'nin belli başlı gelir kaynakları üzerine kapitalin sonra demir konulur ansızın konulmaz, istikrazlar göze yeniden 1896'dan açılmış, 1886'dan 1896'ya kadar 10 yılda t a m 9 istikraz yapılmıştır. Fakat gene epey bir tökezleme çarpar. 1909'a kadar geçen 13 yıl içinde, Finans Kapital hazretleri Türkiye'ye 2 istikrazdan başkasını yapamayıverir. Bu, o zaman için tesadüf gibi görünse bile, bu gün, olayların muhasebesi yapılırken açıkça görünüyor ki, Finans kapital tam o yıllarda artık A b d ü l h a m i t ' e resmen rest çekmiş ve koynunda yetiştirip beslediği Con Türklerin gölgesinde gizli gizli kışkırtılan 1908
Devrimini beklemiştir. miz, istediği düzen
1908'le birlikte "bekleyiş" biter. kadar sıkıca kapattığı
Sermaye efendiistikraz kesesinin
kuruluncaya
ağzını 1908 devrimi ile birlikte yeniden açar. Ve tâ 1914 yılına kadar hemen her yılda bir defa (hatta tikrazı", " H u d e y d e - S a n ' a Doklar istikrazı, İanc 1911 yılı 2 defa) ödünç verir. Türkiye'nin ovasını Türk sulandırma Millet istikrazı, Meclisi geriye nesi kaldıysa (gümrükler, âşârlar) ele geçirir. " S o m a - B a n d ı r m a isistikrazı," "Konya hissesi alır yürür. istikrazı". Milletini,
aracılığı ile yeni tipte borçlanmalara doğru iter. O sırada şirket yatırımları görülmedik ölçülerde ise, 93 anonim Türkiye'de 7-8 1883'ten 1 1908'e kadar 25 yılda yılda yalnız 6 a n o n i m şirket kurulmuştur. şirket kurulmuştur. 10'dan fazla şirket! Kamu borçlarının millet garantisi altında sokuluşu, Lozan Zaferinden 1909'dan 1914 e kadar 5 yılda yılda şirket yerine,1
sonra 13 Haziran 1928 Paris anlaşması ile Osmanlı mirasına konmuş milletler arasında şöyle üleştirilmiştir: 1 7 . 1 0 . 1 9 1 2 ' d e n önceki istikrazların y ü z d e s i Türkiye'ye Yunanistan'a Suriye'ye Yugoslavya'ya Irak'a Filistin'e Bulgaristan'a Arnavutluğa Hicaza Yemene SERMAYE: 62.25 0.57 8.17 5.25 5.09 2,46 1,62 1,57 1,13 0,89 H E S A P V E G A R A N T İ İSTER alacaklıların mümessili olan dev finans kapital 17.10.1916'dan istikrazların 76.54 0.55 10,17 6,25 3,03 0,16 1,39 1,09 sonraki yüzdesi
Türkiye ilk istikrazını 1854 yılında yaptı. A r a d a n 9 yıl geçmedi, biriken borçlar üzerine, yabancı şirketi Osmanlı Bankası, Türkiye'ye bir Fatih gibi girdi. Girdikten sonra 10 yıl geçmemişti ki (1879), Osmanlı Bankası, yeni imtiyazlarıyla Türkiye'nin en büyük E K O N O M İ K iktidarı kesilmişti. Fakat, sermayenin yalnız ekoSiyasi egeCon Türkleri nomi iktidarı y e t m e z d i . O, Devlet alacaklısı olarak S İ Y A S İ iktidarı ele geçirmezse, ekonomi gücünün garantilenmeyeceğini biliyordu. menliğini T a n z i m a t ' t a n onun için A v r u p a ' y a beri zorluyordu. Namık Kemalleri, kaçırıyordu.
Paşalar ve beylerle, sultanlar arasında
ikide bir patlak veren saray ihtilâlleri, en sonunda Abdülhamit'i, ilk Millet Meclis d e n e m e s i n e zorladı. Türkiye'de ilk Parlâmento girişkenliğinin genel olarak S E R M A Y E , kısacık ömrü ve özellikle DEVLET A L A C A K L I L A R I kampanyası olduğu, yapılmış başlıca içinde
Meclis müzakerelerinde apaçık okunur.
" M e b u s a n " top-
lantılarında A b d ü l h a m i t PARA, Milletvekilleri H E S A P ("Emniyet" dedikleri G A R A N T İ ) istiyordu. A b d ü l h a m i t ' i n eski kurt Devletlûları,101 gün sürecek Meclis toplantılarının 60 gününü; (Tören, Söylev, "Makale", A n d içme, iç tüzük - Vilâyet, Belediye, Basın kanun ve tüzükleri, Donanma ziyaretleri) ile geçirtti. Bu, asıl önemli para işini en sonda sıkıştırıp, acele oldu bittiye g e t i r m e k taktiği idi. Önce Karadağ, sonra "Milletvekilleri kanunlar ile EMNİYET kadar (sayı larının) sair mal ve verecek Heyeti, bir savaş Moskof savaşı iki aya patlayınca, Y e n i ş e h i r l i z â d e A h okudu: yalnız bir takım için, tüzükler halka ve düzeltilmesi ve memur fazla kimi ve cidden yarısı TENKİHİ (kapıkuluygunsuz aşar ve yetkonulmilyon hesap
met Efendi, d a y a n a m a y ı p "Makale "sini uğraşıyor. Maliye suret sonuna azaltılması) Dengesinin dek ile
yaklaşıyor,
bulunmasına
maaşlarından memurların
bir şeyin almakta
kesilerek, birlikte, lüzumsuz ve sokacak dengede bu
maaşlarının bunların elde
bendegâhının satın alışları ve ve posta yolda
oldukları
"tayın "lar
olduğundan, memesi masına liralık edilerek için ve
dahi düzeltilmesine hazineyi ziyana masraflar adıyla milyar) bir farkın
rüsumat bu
memurlarının olağanüstü 2,4 anlaşılmıştır."
özelliklere
güçlerinin bir kanun 14
bir kanun
bulunmadığından,
açık gösterilen
(bugünkü
suretle
kapatılabileceği
Meclis Başkanı, işi hemen " e n c ü m e n e havale" etti.
(Bu söz, on-
dan sonra T ü r k i y e edebiyatında bir konuyu atlatmak anlamına kullanılan tiryaki sözü olacaktı). Bir başka çıban başı daha vardı: "İstanbullu muâfiyetleri". Ona lerinin da Gerçekte, bu devletlûlarla Bey (Niş) ne kapıkullarının ve kodaman şehir "Padişahımız Efendimiz Hazretve ve mallarımızı misaak getirilmesinde bulundukları (milli özge fedâye (sözleşip Taşra ve (bu hazır an(İsdaha tasdik söztefeci ve bezirgânlarının askerlikten ve vergiden imtiyazlı tutulmalarıydı. Süleyman bütün dokundu: yolda adına değin çaba ve can ahd yerine meymenetli edilmişti. iller) besbelli kimsenin (servet uğurlarında Bu halkının olan
bulunduğumuz laşılmıştı) tanbul dışı hiç
Osmanlılar şimdiye yüce
teahhütlerimizin
göstermiş hamiyyeti Bu
gösterecekleri etmemek cüğü lik ve Nişli
onuru)
elinden ve
gelmeyeceğinden, edilerek,
fiiliyatta vatan genel
aynen
kullanıyor)
şâhit istemez... sâmân)
sayesinde zenginmuaflıkla
zenginlik
vergilerden
kayrılarak, zenginlerine fedakârlıkları
Yurt âit
hizmeti
şerefinden olan
şimdiye para
dek
mahrum bakımından
kalan
İstanbul
ve pek acele görülmüyor."
yardımı
henüz bir tek
Başkan- "Bunu da verin, öteki kâğıda iliştirilsin.. İngiltere Devleti hak tanır ve tarafsız bir devlettir" diye, Oturum) yedar: lar: Derebeyi: Kapıkullarının maaşlarını konuyu, İngiltere elçiliğine kesmek istemiyor; SermaMeclisin şükrân mektubu sunmasına çevirtiverdi. (12 Mayıs, 27. Toplantı, I. İktidarı ele geçirmedikçe kesenin ağzını açmıyordu. Kabak köylü-
nün başına patlarken, ağaya da dokunması akla geldi: "Ağnâm" (Koyunhayvan vergisi) ele alındı. Halil Bey (Suriye)çeker." Manok Efendi (Halep)- "Ağır değildir." (O kapitalist gibi hesaplıyordu.) Yenişehirli ler niçin ekmeği Zade Ahmet gün Ef. kuru (İzmir)"Yarım çarıklı çiftçi savaş Buğday yardımını verirse, burada iki atlı arabaya (O zaman "Kadillak" yok) binenvermesinler? Bu yiyorsak arpa ekmek yemeye az razı olmalıyız. ekmeği yiyelim, harcayalım." " A ğ n â m vergisine bir misli zam etmek, şikâyeti
Manok Ef. (Halep)- " Y u r d u m u z ortak Vatandır. İstanbul'da daha zengin adamlar vardır. Onlar daha çok y a r d ı m etmelidirler." Başkan- "... Yalnız benim elimle kayıkçı, balıkçı gibi adamların, ellişer, altmışar, para olarak toplanan yardımına ben şâhidim." Astarcılar Kâhyası A h m e t Ef. (İstanbul)- "İstanbul ehalisi vergiden bir kaç kaçmadılar, verdiler... Oysa, şimdi y e d e k 60 paralık bir şey için ranti) ister. bakmadı." Mustafa runa şeyin ne herkes ne değin için sonra Bey malını (Yanya)değil, oraya olmayan A. edecek yalnız Ef.bir "Yurdu kurtarmak ve namusu ikmâl etmek uğfedaya hazırdır. ister. Fakat, Herkes işte bu sanırım." İstanbul'dan ki, başka BakanBirinidaâşâsuretGörsünler herkes herkes Savaş olmaz. vereceği için para Bugüharcanmasını bundan yol
takrir gönderdik; karşılığını alamadık. Ehâli bu gibi işlerde EMNİYET (GaEski Başvekil Mahmut Nedim paşanın bu kadar şeyleri var. Zimmetleri olduğunu gazeteler dahi yazdı. Y ü c e Kapı (Bâb'ı Ali) birisine
canını
alındıysa meşru Zâde teşvik da
verir de,
bir masraf yapılırsa çıkmıştır, düşünmeliyiz. yakasını İkincisi: Gazetelerde "Eğer iş
EMNİYETSİZLİK de
Yenişehirli yerler ahalisini lar önce cisi re ra ve İstanbul'da Tenkih mı,
yapacaksak,
Milletvekilleri
fukaranın yapalım.
tutmuyor... gelirlerimizi ne
Vilâyetlerden görsün... yolda sonra Bu
bir şey yapalım. bir kanun,
(Masraf azaltımı) ona göre
edecek isek, vergiye
bir tüzük yapalım.
Ondan
mi zammedeceğiz? Her ne
yapacaksak yapalım.
le
ehali dahi EMİN
(garantilenmiş) 2. Oturum.)
olur.
Bundan
önce bir şey veririz diye-
meyiz." (28. Toplantı,
Yardım, vergi tartışmasında, görüyoruz, yerli yabancı, Müslüman olan olmayan bütün Sermaye, Derebeyi Devletine karşı tek cephedirler. Çıkmaz, bu yönde yontulmaktadır. Meclisin bütün duygululuğu, Derebeyi Devletinin hesaplarına el koymaktadır. Derebeyi oyalamasına karşı 29. Toplantının 2. O t u r u m u n d a İstiyzâh [soru önergesi] yapıldı: 1- Beş on yıldır Devlet gelir ve giderleri nedir? 2- Yıllık gelir artıyor mu? Ne kadar? 3- "Artan gelirden ne yolda yararlanılıyor? İstikrazlardan bütçeye her yıl düşen faiz ve amortisman yıllık gelir artışıyla orantılı mıdır? Değilse aradaki fark nedir?" 4- "Faydasız memurlarla lüzumsuz masrafların çoğalmasının, bayağı gelirden üstün olduğu anlaşılıyor?" Denge düzeltimi (mali muvazenenin ıslahı) için hazine ne d ü ş ü n ü y o r ? 5- "Bu gidişle mâliyenin geleceğinin hangi sonuca varacağı üzerine bir istatistik ve maliye hesabı var mıdır? V a r s a nedir? Y o k ise, Mali durumların geleceğine EMNİYET ve GÜV E N Ç v e r e c e k kıyaslama Başkan- "Maliye yıllık bir iştir." 1877'den 12 yıl öncesi: Y ü z d e 50 "ihraç kıymetli" (yani bir verilip iki yazılmış ve "Londra'daki bir m ü e s s e s e d e n " yapılmış "Birinci Tertip Ge1877'den 15 yıl öncesi: Osmanlı nel Borçlar Tahvili" yılı (1865)tir. Bunlar, "Galata bankalarına âzami 24 yılda ö d e n e c e k çeşitli tahviller"dir... Bankasının Londra'da kurulduğu yıldır (1863)... T a m o yıllarda Yerli Devletinin Kapitalist Devletine doğru gidişinde HESAP nedir?" her yıl pek ayrıntılı, kitap kadar maliye
Bakanlığı
dengesi yayınlar. O kitaplar vilâyetlere geldi mi? Bu iş on, on iki, on beş
Y a b a n c ı (Galatalı-Londralı) Finans kapitalin Türkiye'de Bütçe hesaplarını yayınlatması, Derebeyi Sermayenin oynadığı rolü açık açık belirtmez mi? Böyle bir ülkede en az 19. yüzyıl ortasından beri "Sosyal sınıf "ların "Çağdaş Uygarlık" yönünde ne kadar yol almış bulundukları anlaşılmaz şey midir? Fakat, Neden Türkiye'nin böylece " Ç a ğ d a ş Uygarlaşma"sı, Batıdakinin tersine memleketi yükselteceğine alçalttı? Bu ayrı konudur. Onu, kuru mantığımızdan çıkıp olayların gidişine uyarsak kavrayabiliriz. Y E R L İ S E R M A Y E Y E KARŞI: DEVLET + ECNEBİ
Abdülhamit'in Derebeyi Devletine karşı tek cephe kuran yerli ile yabancı sermaye Türkiye'nin Batı A v r u p a uğruna kurban edilmesi konusunda farkına varmaksızın ayrılırlar. Gerçi Türkiye'deki antika Tefeci-Bezirgân sermayesinin yapısı "rezonans" bakımından Batının s e r m a y e s i n d e n çok "Finans kapital "ine yaklaşır. Onun için iki taraf çabuk anlaşmış, De-
rebeyi Devletini teslim almak taarruzuna geçmiştirler. A m a , bu taarruzda Batı finans kapitalinin amacı,Türkiye'de modern sanayii kurdurtuşakmaksızın, kendisine acentelik edecek bir müttefik kapitalist sınıfını
laştırmaktır. Onun
için, " t a v ş a n a " (Yerli sermayeye) "Kaç!", Tazıya (De-
rebeyi Devletine) "Tut!" der. Bir yanda "Con Türkler"i kanadı altına alarak A b d ü l h a m i t ' e karşı "Hürriyet s e v e r " görünür; ötede el altından Türkiye'nin y ü k s e k idareci kadrosunu görülmedik lüks ve rüşvetle kendi emri altına sürükler. Bu tezatlı davranış dış politikada da aynen güdülür: milletlerini "O ve Çar Rusya'sını Bir yanda Türkiye'nin T ü r k o l m a y a n (Düvel'i Muazzama) karşısına Osmanlı Batının
devleti üzerine saldırtır; ötede, Çar aşırı gitti mi, bütün "Yüce Devletler" çıkıp: kadar d e m e d i k ! " yollu, e k o n o m i k ve politik egemenliğini en iyi sağlayacak bir "Tarafsız h a k e m "
kürküyle ortalığı yatıştırır görünüp, parsayı toplar. Batı kapitalizminin bu alicengiz o y u n u n u n da en uysal maşası, Türkiye'deki T ü r k olmayan kapitalistlerdir. Yüzyıldır hiç şaşmaksızın sürüp giden "Batılı dostluk" politikasının (tipik örneklerle belgeleşmiş) en eski Devletinden alacaklılarına ispatı gene Türkiye'nin istenirken: ilk Millet Meclisi zabıtlarında bütün ayrıntılarıyla okunabilir. Derebeyi "Emniyet" Gâvur, Müslüman, yerli, yabancı sermaye bir olur. Derebeyi Devletinin her türlü ekonomik, sosyal ve politik güçlerimizi çökerten pahalı ve lüks, lüzumsuz ve baskıcı bürokrasisine karşı " T E N K İ Y H Â T " (Maaş indirimi) istenince, her kafadan Halil leştirilerek, ha suz sine 25 bir ses çıkmaya Bey (Suriye)herkesin Ama, (Halep)Oysa, başlar. "Ağnam Mecliste Paşalarla azınlık Milletvekilleri, ve âşâr vergileri ve askerlik bedelleri birbir şey yapma tenkihi yolunu ve fazla tutmak dave lüzumhele Müslüman olmayanlarla sarıklılar el ele verirler. üzerine mutedilce gerekli
uygun görülür. memurlukların Manok inmiş Halil bin şu Sebuh Ef. Ef.Ef.
ilk iş olarak maaşların "Kâyime dolayısıyla da memurun yıldan
kaldırılması
görülür." maaşlar zaten alamıyorlar." değil, Mühtâcın kâğıtlarının dahi erzaka vakit maaşı, faizleri yazıldı." beş ihtiyaç kaybePaşanın yeteri derece-
demektir. kadar kese
memurlar onu
"Kesilmesi istenen (İstanbul)KedhudasıEf. kişi hudut "İki
maaşı beri
çıraklık maaşı." konsolid
verilemiyor." Astarcılar Hamazasb altı yüz bin varken, diyorlar. na ihtilâsına "Zimmetleri bulunup, oldu, tenkih olduğu gazetelerde Vatan ve varsa (Erzurum)üzerinde şöyle çırpma), maaşları vaktiyle "Teessüf ederim. böyle etmek, çocuklarından
mühimmat bir şey
Milletvekilleri İhtilâs
olacak diye kimileri
(çalma, Kimileri
hırsızlık için sonra
başka zama-
bıraksınlar. bakmak
Mahmut
istiyorlar.
Bunlara
bakmalı."
Rasim dahi Başkan
Bey
(Edirne)biraz eksik
"Bir çobanın alsalar." Paşa)-
dört kuruş "Memurun
verdiği gibi, on
memurlar bin kuruş
maaşlarını
(Ahmet ki,
Tevfik
aylığından
keserseniz bilin Y u s u f Paşa siz mütâcinden de bu Tenkih elbet mez letinin laşılır? dahi
hazine (Maliye
üç yüz bin Bakanı)Lâkin vakit olan
lira zarar eder." bir usulü var ki, ilmühabergirdiğinden... ki, mütekaitler, Verilşimdi tevcihat sırasında nispetle gerek verir." Osmanlı Devne anFukaraların bundan
"Hazinenin var mı? gelirlere
olanlar Devletin
olur. Tetkike
tetkike muhtaç.
Yok mu? Kulunuz derim Vermek lâzımdır. kadim
ülkesinde aç kalır,
gerek mâzûller, olmaz.
gerek muhtaçlar için fukara (Bağdat)beş yüz
maaş
azdır.
Kimi
arzuhaller (dilekçeler) "Duâgûlar (duacılar) yukarı almalı. olursa
A b d ü r r e z z a k Ef. duâcılarıdır. Hiç duası olmazsa yüce Ziya
Yüz kuruş, Devlete Ef.
iki yüz kuruş alacağı kuruştan
Çünkü
lâzımdır." "Bunlar çalışarak mükemmelen uğraşırlar. Dört beş (işten çeşit ekmeklerini alanları mütekaBin ke-
Yusuf bulunur."
(Kudüs)işlerde
kazanabilirler... Mebusitlere se: olduğu burada zamıdır, Yusuf Onun beş
Başka "İşte
tahsisat
defter önümüzde. veriliyor. (kadı, nüvvâb Şu
Mâzüllere Ülemâ
çıkarılmış), nesi kuruş
(emekli) halde... onun
25 bin kese sınıfın
yalnız 19 bin kese... bilmem bin Bu
Asker içinde, Başkan-
hâkim)
içinde, falanın
hepsi içinde aldığı olsa,
kanununa kesmeye
dokunmaktadır." devletin nesini eski nikeselim? bi(ço-
"Adaleti
sorarsanız,
evkaftan
beş parasını
hakkımız yoktur. 30 kuruştur. (Meclisin Teb'anın
kesmiş." Paşa"Bir neferin verilecek." ki müddetimiz bırakmalı... miktar üçte maaş ne kadar süreceği!) iyâli hepsi Devletin "Mâdem Bir maaşı Onun çocuğuna
Abdürrezaklinmiyor. luk çocuğu) Ahmet BaşkanHeyet Rasim narak maaş BaşkanRasim bir çok "Mâzülin"dendir. isimleri
Bunu gelecek yıla demektir. Ef."Bunu "Geçtik. " "Mutlaka
vermemek gerekmez."
bir maaşlarından."
geçtik mi?" Haziran hem oturumu.) bulu-
"Bu aralık askere ilişmek câiz değil!" (II Beyalan "Bu Bey"Hemmâzüllük, memurlar kimselerin "Bu var." ismini söylemeye fâş etmek Bu memurların olurdu." (işten kovulmuş)
feâl işlerde sizi."
davet tam
ediyorum
memurları etmek
istemem." (Başkan
Paşa
da idi
Israr edince).. işaret
bir listesi bulunsa
mümkün
Yusuf kaldırılması... aşların
PaşaBüro
"Bu
listenin
hazırlanması yukarı savaşta azaltılması "Komisyon Haziran özel kanalı
uzun ve
zamana duagûlara bir
bağlıdır." tayınlarının mamesarıklı La ayrılan
Meclis'te:
"Binbaşıdan
olmayan kararı 1877
subay çok
masraflarının teklif edilince
kaldırılması"
puslar tarafından gazetesi) Böylece, man
itirazâ
uğradı." (13
tarihli
Turquie
bir az güneşin karşı
altındaki
yerini
isteyen hemen
yerli-Müslüyerli gayri-
Türk sermayeye başta
Yabancı
sermaye
m ü s l i m - g a y r i T ü r k sadık ajanları g ü ç l e r i n i (en bir az milli
ile bütün antika d e r e b e y i harekete geçirir. T ü r k i y e ' d e inmelen-
paşalar ile sarıklıları)
menfaat g ü t m e k isteyen cılız y e r l i - T ü r k s e r m a y e y i
dirip teslim o l m a y a zorlar. BANKANIN DOKUNULMAZLIĞI
Konu para ve banka işlerine gelince, bölünme ve çatallaşma daha çok artar. 21 Mayıs (30. toplantı) da: Hicaz, Batı Trablus, Bağdat, Basra ve Yemen dışı bütün imparatorluk için 2 milyon kayme (kâğıt para) kabul edildi. Rasim dengesi ya ne bir şey BaşkanHey'etBaşkansıkıştı. Acele Rasim (Üçüncü Bey yolda verecek "Bu "Evet. kayme Bey madde (E.)(Edirne)olduğuna miyiz?" kaymeler ne Çünkü bastı. vakit basıldı?" vakti geçmiş borçlar çoğaldı. verdi. " kaymelerin kese hepsi savaş için savaş mi?" masrafolağanüstü Devlet "Bu kaymeler üzerinde ulu Hazine ile Bankanın gelmedi: Bankadair sorduğumuzun karşılığı
"Geçen yıl. " bir takım Borçlarına
"Şu iki milyon 500.000
okundu:
larına, 4 0 0 . 0 0 0 kese gelecek olağanüstü masraflara, 4 0 0 . 0 0 0 kese gayrı m u n t a z a m rehinli borçlara, 20.000 kese bakır paralardan kuruşluğun beşer paralığa çevrilmesi Sebuh verilmemiş Rehinsizlere Başkan mayarak, rirseniz Biz gim hesap yok Ef. mi? de Bir de için sermaye olarak ayrılıyordu...) "Rehinli borçlara rehinli biliriz. verilecek deniyor. verileceğini Verilmiş mi, anlayamadım. bulaveyalnız borçlara (İstanbul)bir şey
verilmeli. " Devlet istikraz ede ede para ama şu kadar kâğıt rehin Şimdi biz ne her ne dâvâ buldu,
"Biz İstanbulluyuz, dediler. Ef. de, Rehin
en sonunda veririz, dâvâsı ise
bir yerde para
verdik aldık. "Kulunuzun takım
ediyoruz?
ediyoruz. sanırım,
Hey'et sorsun. " kadar gereği gibi bilborç etmiş. Bu bir bankalara Devlet
Hüdaverdi
(İstanbul)-
bankalarda Devletle rehinleri yük
Devletin yazışmışlar:
bir
takım (Şu
sehim Çünkü,
(hisse
sahip)leri
rehinlidir. yanımızda bundan
Bunlar bulunan bü-
kadar
kayme
verirseniz
satmayız)
demişler.
eğer satılacak
olursa
zarar
çıkacakmış."
"Bankalar" denilen kaç kişi? O bir avuç adam her şeyin üstünde güçlü görünen Devleti karşısına almış, şartlarını dikte ediyor. Koca Mecliste kimse bu trajediyi aykırı bulmuyor. Çünkü, orada "Herkes" değilse bile sözü geçenler "Bankaların adamıdırlar. Netekim "Reis" (Ahmet Vefik Paşa) karışır: Başkanki (Eğer paralar mı, di satalım bir şey "Efendim, verilmezse kurtaralım buna geçmişle savaşıyoruz. falan şey satılır!). çâre bakmalı." mı? Geçmişe Şubede Bundan Bu iş bulmalı. 8 ay önce denilmiş şimhiç olmuş, geçmiş; Mecliste
Fakat bu
yapılamaz,
"Şube" neden Meclis'in yerine geçiriliyor? Bunu I4 Haziran Oturumunda "Reis" şöyle anlatıyor: Başkangerek herkes betsiz iş ne sa dolu, cevap "... Encümen tayin ettiniz, gerek encümen İş görmek beş kişiden işi üyeleri Ben tarafını Vükelâ şikâyet (Bakan.. ediyorlar dedim. ki lar) geldi. ki, Bana Herkes ediyorlar. mi? Fakat, Bakanlar, Encümende bırakılırsa kaaŞimdi YokEncüme-
bir iş göremiyorlar. verdiler. o beş Encümeni Encümenden ise bildirin.
iş görelim ibaret
Üyeler münase-
tutmuyorsunuz. yaptık kimse da kalmadı. şikâyet
gördürürüm. Sonra soruyor. ne öyle
kişiden
söz söylemek
bil olsun. oyunuz
şubelerde
bitiremediklerinden var mı?" "Buyurduğunuz
Encümeni kapayalım Cevap
kimse girmesin
açık mı gitsin? Bey
Mustafa dine görebilir."
(Yanya)-
doğrudur.
Ancak
kendi
ken-
iş görmeli.
Fakat iç
tüzük müsaittir,
üyelerden
her kim
isterse gidip
İç tüzük Batı
Kapitalizminden t e r c ü m e edilmiş,
Batıda "Serbest re-
kabet" var. Türkiye'de ise Devlet işleri üç beş kişi arasında, üstü kapalı y ü r ü t ü l m e k gerek. Çünkü bir avuç finans kapitalist, 90 kişiyi bile kandıramayacağından korkuyor. Onun için, Millet Meclisi oldu bittilerin o n a y l a n m a değirmeni sayılıyor. Oldu bittileri kurcalayanların zabıtlarda adları bile geçirilmiyor: Bir manda garanti MİHALİÇ cak ve ri 100 karşılık Milletvekili20 bin madde başka, "Bakır paraları ne okunur: beşliğe var? çevirmek için, (Cevap yok)." GENEL ve GELİRlerle alınaAydın resimleİSPARMAÇET ve tedavülden bulunan AĞNAM karşılığı her yıl ve böyle zorlu zakese sarfında anlam
Dördüncü edildikten ve bin
"Kayımelerin
EREĞLİ KÖMÜR
MADENİnin
öteki
ÇİFLİKLER ÖŞÜR
karşılık gösterilip, dahi AYDIN ve Aydın gelirleri
keselik
kaimeler için
vilâyetinde Konya
Saruhan
sancakları
gösterilecek."
O zaman duğu
Devlet tümü,
Derebeyi sınıflarının
siyaset tekelinde bulun-
için, onun ancak böyle " p e r a k e n d e " olarak haraca bağlanması ge-
rekiyordu. Milletvekillerinden hiç birisi bunu y a d ı r g a m ı y o r d u . Ö n e m verilen tek şey, kefil tutulan Devlet parçasının daha önce başka yere ipotek edilmiş bancı öşürleri lirler olan olmasıydı: Ef. borca (İstanbul)rehin karşılık "Sanırım verilmiştir. göstermek henüz ki, Aydın sancağının O borç olur?" borca karşılık gösterilmemiş daha nasıl ÖŞÜRleri yabu karşılık bitmeden, Hüdaverdi ödünçlerine başka Bey varsa
Yanko gelirler
(Danıştay onu
üyesi)-
"Eğer Milletvekileri tasdik ederlerse gebaşka Mayıs) çalışıyorken, deyip yerliler de iyi
verilecektir;
etmezlerse bulup
göstermelidir." (21 atlatmaya sermayeyi
Belli ki, Y a b a n c ı s e r m a y e Büyük Devlet adamlarını kendi tarafına kazanmış karşı yerli sermayenin sezen alacağını Paşa, taarruza geçiyorlardı. Y a b a n c ı hep gayri T ü r k l e r i n
savunamayacağını çekilir: Bu Şeyh vekilleri tuyoruz. ni aralık
gayret başa
düştü,
başkanlıktan ikinci Başkan Millet-
Başkan Efendi
Paşa
hazretleri
Başkanlık
makamına kendileri
Behaetdin sırasına Bankaya Ef. Ef.-
hazretlerini A.E.
çağırarak,
kerâmetlû
oturdular." (İstanbul)"Birisini söylerken Fakat onun ötekisini unubir para geliribu kadar paralar "Bankanın Devlete veriyoruz.
Astarcı
Kethudası
görmüyoruz." Sabuh Manok (İst.)yoktur." üzerine diye BANKAnın herkes "Halk karşı numarası olur." var mıdır? Devkefil sansın" deniliyorsa, Banka ile olan MUolsaydı, bankaya kayimenin bedava Paşa olursa (Hazine daçıkaramaz) "Bankanın kadar olur." "Biz tahmin üzerine konuşuyoruz. itibarını gitmiyor. korumuş Öyleyse, bilemeyiz." "Banka İşte yok." çekilmiş bulunan EMİN görevi kayimelerin itibarını ve korumaktır." kredisini ko"Bankanın karşı gelecek iktifalet
rumaya ha let bu çok gene halkı İkinci KAVELEleri
iktidarı kayime Ef.istediği
SebuhManok
"Kayimelerin
Devlete
gelecek iktidarı bankayı
basabilir.
aldatmak BaşkanEf.
göremeyince gitmesi
Hasan 100 para kuruşa İş bu
(İstanbul)gerekirdi. hiç
kazandırmanın
faydası
kerteye dayanınca, demin "Riyaset"ten Paşa ki, Bu Hazretleri (İstanbul)paraya para için
ortaya atılır: A h m e t Vefik vardır. Birisi şu masraf binerdi. "Bankanın bir kaç hizmeti bundan önce yüzde başka, 14 yüvermedikten sancaklardan gelen
masraf olmamak
ze dan
yarım para
bile
Kâtibiyye işine
aldık. sarf etti.
Bankanın Çünkü
nerelerde bu hizmeti
şubesi bütün beri
varsa bütün
oralarbedakosiz ku-
alınırdı,
vaya
yapamazdı." Devletten da: Bu işi
"Göz hasmını tanıyor"du. Yerli sermaye, eskiden (BANKAYA) nezaketinde zaman Bir ler ve bankaya kaptırmak istemiyordu. meseleler böyle açık " B a n k a " adına konamazdı. İşin
parttığı yüzde 14'leri Yabancı s e r m a y e ile onun T ü r k olmayan ajanlarına Paşa yüzde yarım v e r e r e k yapamazdınız, d e m e k istiyordu. lağına çalınabilirdi. Fakat " P a r l a m e n t o " içyüzü milletin
Eşeğine v u r a m a y ı n c a , herkes semerine vuruyordu. O başlıyordu: şûbeleri bulunan İstanbul'a parayı para Daima yerler hep göndermek büyük mahalgerekirse, hiç "Bankanın Oralardan Koca Devlet,
meşhur kör dövüşü Milletvekiliiskelelerdir. ve mı masrafa
hacet yoktur.
havaleler bulunur."
Gerçek buydu. cek adamı
buluyor da, İstanbul'a göndere-
b u l a m ı y o r d u ? Bu gülünç bir bahaneydi. A m a , " B a n k a " o
zaman bir tekti; Osmanlı Bankası. O da doğru Batı S e r m a y e s i y d i . Yüzde yarım Bürokrasiyle " K â t i b i y y e " verdi mi, büyük Devlet paralarını işletebiliyordu. T ü r k i y e ' d e bugün İş Bankası rarak anlatan çıktı: Vefik söylüyorum. murları yüzde ka Rasim İskele diler. muriyet bul'a ye razı olan Bu poliçe Paşa 14 Beyyerlere olan tahsisatı Hazretleri türlüsünü veriyorlar. nasıl "Banka, yaptı. (İstanbul)bilen Ben iskele Konya varsa bunu Onu "Bunu ben çıksın gene vermemek için Banka yaptım da, bile bile meBanBaşka meydana!.. bilir." yapmadı için efendim. EdirmeİstanvermeOralarda yapmadı. Hazine bile, "Bu hizmeti bütün bütün de bedava y a p m a z d ı . " Hasan Efendi orasını k a v r a m a y ı n c a , kafasına vu-
böyle yaptım.
Konya'daki parayı
getirecek?
olmayan gibi iskele
yerlerde şube olmayan de yere
ne gibi iskele
yere yaptı. İstanbul'a 400.000 İskele kuruş
Geçen
yıl Serasker kapısı Edirne
tahsisat ver1 de.. ile kâr
ulaştırmak için biriktirmişti. olan yerlerde İskele
redif albayına
verdiler. oluyorlar. dahi
Sarraflar yüzde böyle değil ise
verecek oldular. şubesi
yerlerde sarraflar bile
olmayan
Bankanın yabancı
yoktur." daha kârlı olan, göze çapında büyük para işinde başını rekabeti
Yâni, yerli s e r m a y e ( S A R R A F L A R ) , eski tefecilikten sermaye (BANKA) alıyordu. Oysa, Batılı büyük finans kapitâl suyun tesi seslendi: Sebuh miş ise, Hey'et Geçelim." Ef."Güzel ama, feshederiz." Meclisi)"MUKAVELELER gelmeyince biz bankayı bugün
Altıncı Madde: "Kâğıt paralar karşılığı tahsil edildikçe, İzmir'de BANKA şubesine ve Konya'da BANKA m e m u r u n a teslim edileceği." Rasim şer, lirse, hâsılı Bey noksan Bunu da (Edirne)olur. Bu bir açıktan Madde: ve bir "Kayimeler öteden durumda büyük kâr sorduk. Banka Bankaya ettirilmiş Buna ile beri eskir, numara olur: ve ve yanar, Konsolide yok." bakmak için Ecnebi Sermayedarikratına suya işi düveridahi üzerine para
Bankaya
böyledir. Devlet larından
Mâliyeden üyesi
dahi cevap
"Yedinci
"Kâğıt para
hesaplarına Osmanlı
başkanından kurulu
komisyon
kurulacağı" kuruşunu orduyla
Yukarıda: kontrol
D E V L E T + B A N K A , onların gölgesinde Y E R L İ + Y A B A N C I SERücra köy fukarasının evine girecek rızkın o kontrole "Şimdiye bir türlü ortak edilemiyor; ve harcanan
MAYE, T ü r k i y e ' d e en ediyordu. A n c a k yerli korkutuluyordu: Rasim hesabı dediler." RasimTophaneye, O ki, hesap bizim "Gerçi İkinci Bey
Sermaye (Edirne)Onu
kadar basılan sordu. hesap
kaymelerin isteriz."
verilebilirdi. Başkan
niçin
vermediler? Bunu istizah "Encümen ayrıntılı iş için
[açıklama]
Efendiordulardan ne bankaya bu
Ordulardan gelmez. Bunun
hesap gelmedi, Nizâmiyeye, verebilir. anlaşılır da
Ama
Tersaneye asıl dileğimiz
verdikleri
kayıtlıdır. kaç kuruş
hesabını
sırasında
vermişsek o
budur."
Bu kadar açık sorulara hemen verilen karşılık, okul basanların istiklâl marşı söylemeleri gibi bir şey olur: Padişaha haneye okunup 7 güne oyların tebrik ariyzası: ayağının ile verilmek birliği en "Gazilik unvanını ve kimi tebrik için genel Hâki pay'i Şaariyza layihası dilekçelere olukeli(padişahın kadar karşılık toprağına) tüzük gereği sunulacak katlara iken,
onaylandı
gönderilen
şimdiye üzerine
dek havale biraz teâti'i
nan dilekçelerin
çoğuna
karşılık verilmediği
mâttan (lâf atıldıktan) sonra Meclis dağıldı." (27 Mayıs, 30. Toplantı) Y a b a n c ı s e r m a y e n i n gerekince derebeyi devleti ile suç ortaklığı yapması ö n ü n d e , yerli s e r m a y e n i n bu kerte kul köle oluşu yalnız korkusundan mıdır? Hayır. O suç ortağına Banka kendisinin de y a t a k l ı k ettiğindendir. Yabancı sermayenin biçiminde yaptığı v u r g u n u , Yerli S e r m a y e Çe-
nin S a r r a f l ı k biçiminde öteden beri fazlasıyla yaptığı içindir. S e r m a y e nin yerlisi de, yabancısı da, T ü r k milletini s ö m ü r m e k t e ortaktırlar:
kişilen, s ö m ü r g e n i n pay e d i l m e s i n d e d i r . Bunu 2 Haziran, 42. T o p l a n t ı d a " D ü y u n û u m u m i y e ve genel S e h i m l e r ve Demir Yolları gelirleri" okunurken pital, "BİR M İ L L E T V E K İ L İ " n d e n Muhtar Ef. sermaye) tahsisatı, Beymiryolları Rasim man düyunu Bir (Erzurum)ikincisi: dinleyebiliriz: Dış Borcun faizi, ve ve Varna faiz ve re'sülmâli, üçüncüsü: Demiryolları (kaRumeli Dekurumları." "Birincisi: Aydın diye verilen
Milletvekili: değil. gibi ise girer (?) Bey bir yol Bey Memurlar beis Onu
Bankasına
verilen
ladığı gibi komisyonu trata da Rasim incelendi. gereği gibi
paralar ne Bundan gelir mi?"
verilir?
Sarraflık
alabilir.
başka görülüp
bandrola encümen
kaldırmak elden Bankaya bir
(Edirne)daha da
"Mukavelename şey
tarafından Encümende, niçin karar
Vilâyetlerden
havale şimdiye
olunuyor. değin beri buna böyle
konuşulsun." "Encümen gelmemiş. Yirmi günden duruyor."
Vasilâki vermemiş?
(İstanbul)-
Başkan- "Vakit müsait değil." İslam O l m a y a n a G ü v e n 6 Haziran 45. Toplantı kime karşı ve kimlere yapıldığı sorulmaya değer "Gizli Celse" de Maliye Bakanlığından gelmiş tezkere: "Savaş için masraflara karşılık 5 milyon T ü r k lirasını temin için üç şekil ileriye sürüyor: para çıkarmak." MilletvekiliPaşa Bir "Yabancı ülkelerden para almak ümidi var mı?" edi(Maliye Bakanı)"Müzakereye rağmen meşru şiddetli karşı bir şey elde Bir lemedi." Başka ne nu Üçüncü tasvir Milletvekili"Meclisin "Memleketin cebri cevaplar, dileklerinden yoksulluk cevaplar hiç birisi yerive mutsuzluğuimkanı olgetirilmedi." Milletvekiliederek halktan (zorla) ödünç bulunmak 1- Dış ödünç, 2- Mecburi iç ödünç, 3- Y e n i d e n kâğıt
Yusuf
madığını" bildirdi. sürüp gidiyordu Hasan lini Bir madığını, çok
Müdahaleler,
kadar canlılıkla
ki, başkanlık eden İkinci Başkan Behaeddin Efendi intiEf."Ödünç işini acele "Halkın bile artık inceleyecek bir komisyon istitâati [takati, gücü] teşkikal-
zamı s a ğ l a m a k için güçlük çekiyordu. Fahmi dilerim." Milletvekillerikatma vergileri hatta vermediğini" söylediler.
Nikolaki kudretsiziz, larını sonra, Hükümete Türk lirası emrine son lokmayı
Ef.
(gayet y ü k s e k bir sesle)duruma dek sokulmuş akıttıkları bu
(Tarabulus Şam) biz
"Biz fakiriz, kanson yıldır 500
tâkatsiz damlalarına borçlu
olabiliriz... zamanda,
Askerlerimizin soframızdaki Kırk bugün Felâkete tasarruf, Bu
vatana hizmet
olduğumuzu zenginliklerimizi ve eve
unutmamalıyız... nereye yapmış olduğum
uğradıktan
varlıklarımızı, değerinde
harcayacağız?
etmekteyim, bir tek
sahip
bulunuyorum.
yapıyı
Hükümet
bırakıyorum." "Evet. kişilerin dörtte yetmez. halk da Biz son fedakârlıkları da yapmaya hazırız. de karşılık göstermesini Ve muhakkak istiÖyle birini bıraktılar. Maaşlarının hükümete birkaç beygir hedi-
Yenişehirlizâde A.E.Ancak yoruz: ye iktidar katında Bakanlar, olan aylıklarının gerektir ki,
ettiler.
Bu hiç bir zaman
hiç değilse yarısını... güvensin."
tedbirler alınması
" H ü k ü m e t tarafından teklif edilen kredi meselesini incelemek için özel bir komisyon t e ş e k k ü l ü n e karar" verildi. Komisyon üyeleri şunlar: Müslüman olmayanlar: Nikolaki Nöfel Efendi Vasilâki Saraköti Bey Petraki Yorgaki Rupen Petroviç Efendi Efendi Efendi
Müslümanlar: Hacı A h m e t Efendi Rasih Efendi Veysel Bey Fevzi Efendi
Panayo Zarifi Efendi Nikolaki Sulidi Efendi
Müslüman da 4'te 2...
olmayanların Müslümanların
sayıları: bu işe
Temyiz akılları
Mahkemesinde ermediğinden
12'de
4,
Danıştay'da 39'da 8, S e n a t o d a 31'de 7 iken, kredi ve para k o m i s y o n u n mi? Y o k s a , Hiç değil"Batılı m ü t t e f i k l e r i m i z " e "İyi niyet" gösterisi mi? Gene şükür: se " U z m a n " ithal fark o l m a d ı ğ ı n d a n je" sine sunan Avukat yüzde malı değilmiş o zaman! belki... Mösyö bir Böyle " U z m a n " l a r O s m a n l ı ' d a Kastirio: komisyonunun (Meclis eylerse, iki o "Sırrını 9 on vermek için Haziran seneye yazıyor.
Dövizle T ü r k parası a r a s ı n d a ihraç edilecek Hazineye sağlaile kendi31 ola"Devlet toplantısı) kadar hasıl
kadar da çok olmalı ki, " D e v l e t e u m u l m a y a c a k gelirler v â d e d e n bir proyacağı Mayıs ondan cak gelirin 1877 hükümetçe beyin mukavele
sağlanmasını bihakkin
istiyor." istifade yüzde
zabıtları: Kastirio vakit bize
günlü Vakit gazetesi, komisyon"
mektubunda:
miktarından
istediğini
TÜRK MEHMET NÖBETE: Y Ü Z D E ON
BEŞ "Melüzum
Meclisin kapanmasına bir hafta kala iş sıkıştırıldı. A b d ü l h a m i t ' i n Mecliste sözcülüğünü yapar görünen Hasan F e h m i Efendi (İstanbul): selâ vardır. tetkik Ticaret Bakanlığı Birleştirilmen". ile uğraşacak ve "Yarın yarın, ettiler. ettik mi?" Efendi acele (İstanbul)verilecekti; içinde ile "Anayasa bu bir iş üç hükmünce, Milli bu madde (bütçe) Eğitim Meclisin gelmedi. Evkaf ile İmar bakanlığı bir haftada üç nedir? Bu Eğer, bitmez. haftaya iki Bakanlığa bizim ne "Arz edeceğim şudur: olursak değil,
her bir kalemi ayrı ayrı Oysa müddetimiz
pek azdır toptan kim lece
yalnız bir hafta Yarın
muhtacız." dedi. Bakanlardan hemen böyBunu
Başkanolmaz... tayin gerekse kabul Ahmet ilk Şimdi biz
Bakan Paşa öbür gün Uzun
hazretleriyle bilittifak bu iş yapılmak üzere... hazretleri veya başka müfredatına uğraşmamalı. bunların karışılmayarak
Maliye Bakanı Paşa uzadıya
umumen
müfredatla
Heyet- "Ettik." teşkil zamanında Bakanlığı aydır muvazene
iki gün
göremeyiz...
dahi
(vakıflar)
birleşmeli." (Erzurum)"Memurların Ben Bu iki ve çok olmasıyla iş görülmez." Benim oldum; kadar bir Oyunuz yoktur. kadar iş Evkaf Bakanı Bakanlık bana
Hamazasp Başkangün iş Ben hiç de
Efendi "Uygunsa
Milletvekili sıfatıyla söz söyleyiniz. ama karışmam. idare bir iş yetiştiremedim, ona
söz söyleyeyim. iş görmeye
iş göremezsiniz ama, iş göremedim, görülmüyor işlerin iş
insafça
çalıştım. dünyada gelinceye
demekse, bu
birleştirilemez.
Bir Bakan,
gelip
iki Bakanlığı gördüm, 47. İsterseniz,
edecek bir adam, görülmemek
yarısını
hepsini göremedim Oturum) amaç belliydi. ulakları
görülmemiş.
şartıyla...
Görecek
başkadır..." (11 Bu
Haziran,
tartışmalarla Batı
güdülen
Derebeyi
Devlet,
gün
ka-
zanıyordu. kesiyorlardı. Mustafa receğiz. ruz, yamıyoruz. BaşkanMustafa BaşkanMustafa Yoksa vermekle iş
kapitalizminin el
Komisyona yatmışlardı. Vergi vergi, Yalnız Sebebi öşür hepsini vevergiyi düşünüyoAnlanedir?
Bey (Kozan)birlikte olsun." iki
"Biz her şeyi vereceğiz; üç günümüz Niçin kaldı. yapılmıyor?
Bununla Tenkihatı O da
düşünmüyoruz. "Tenkihat yapacak
encümenimizi
gördünüz."
(Kozan)"Siz (Kozan)bitmez."
"Gördüğümüz bir şey yok." "Her iki değil. tarafın da kabul ve edeceği bir şey yapılsın. vereceğiz. Fakat
yapacaksınız." Verilecek hepimiz
vermemek anlamına
Aynı gün Rupen Efendi hırsız ve eşkıyadan yaka silkerken, Nikola 10 faiz şartıyla, sunuz. nuz, 12 ret bi Efendi ve Nevfel: ve bu temettü iş "Re'sülmâlden yüzde [kapitalden] lira yüzde 5 ve yüzde olunmak verilmek üzere vergi Bana 15 her çeşit 7 milyon Paşa'nın: "Meclisi kopartıldı. ve yüzde göre sahibi vergiye mahsup
nispetinde gördürürüm", İç ödünç
iç ödünç tertip" edildiği Siz dinlemiyorsukayime kuruş Borç ticagiyaptıkları
"Makale"sini okudu. kalırsa siz" çığlıkları yılda veya tesviye
Meclis Başkanı:
"İş görmek yanını tutmuyorkapamalı! "600 milyon
altında
tutacak olan
ödünç yüzde elde
beş resülmâl "Yapı
10 faiz getirecektir. aynen yapı sahipleri" Ekimde
olunacaktır." "Tımar ve
olmayanlar da,
sanatlardan
ettikleri kazanca her türlü muaf.
ödeyecekler. subaylar 4 taksit."
maaş sahipleri için başlamak,
gelirleri Binbaşıya bitmek
kadar üzere
tamamen
"Temmuzda
YenişehirlizâdeManok Efendi olan işin yardım o fikre söyleyerek ile
"Yüzde Sebuh
10 faizin Efendi: istikraz
yedi buçuğa (Ödünç),
indirilmesini öne sürdü." Başkan da, işi (konu ticaret olduğunu)
"Muhalefet ettiler. bir
olmayıp katıldı."
bir
"Askerlerimizin kanlarını son damlalarına dek akıttıkları bu zamanda", Kapitalistlerimiz "Sofralarındaki son lokmayı V a t a n a borç" v e r m e k üzere, yüzde 15 kârlı bir alışveriş yaptılar. Türkiye'de Antika Tefeci - Bezirgân Sermaye, Derebeyi Devletinin koltuğu altında kişiliğini yitirerek, en sonra kendisi de, toprak satın alarak üretimle bağlanır bağlanmaz derebeyileşirdi. ilk defa o rezil çemberi kırmış: devirerek Sermayeyi iktidara getirmişti. Batı Kapitalizmi y e r y ü z ü n d e Kendisi derebeyileşeceğine, Derebeyiliği Bu devrimci eylem " g ö r ü l m e d i k " 19.
şeydi. Türkiye'de Sermayenin Batı kapitalizm okuluna resmen girişi, şünülmüş bir plânı ve programı yoktu. lama ve el yordamı ile yürüdü. Batı
yüzyılın ortalarında oldu. Burada, ne Batının, ne Türkiye'nin önceden düHer şey olağanüstü ampirik yokKapitalizmi Türkiye'ye sanayi mal-
larını sürmek, Türkiye'yi s ö m ü r m e k t e n başka amaç g ü t m ü y o r d u . O basit alış verişin sonucunda, kendisi bile farkına varmaksızın, Türkiye'de modern kapitalist mülkiyet münasebetlerine yol açtı. Türkiye'de hiç işitilmemiş "Şirket: K u m p a n y a " kurma çığırı açıldı. Yerli - Y a b a n c ı şirket sermayesinin gölgesinde, ister istemez ve kendiliğinden, sırf yerli; yeni tipte bir kapitalist sınıfını yarattı. Ve bu sınıf, tarihsel görevi ile, T ü r k i y e çalışanlarını sömürerek, T ü r k i y e işçi sınıfını modernleştirdi. TÜRKİYE'NİN "Tersane s.14) 1267 için (1851) KAPİTALİZME 1243 (1827) de Fermanında: PAZAR O L U Ş U ilk buharlı gemi satın alındı" (A. Nuri: "Şirketin V a p u r l a r ı g e l e c e k " denir-
ken, Hatta "İki
Batı bu
firmalarına
yeni yeni
siparişlerin gidip
sürüp gittiği zorladığı iyi istiyordu." gelmeleri gelip
anlatılıyordu. anlaşılıyordu. gözle (A.N: 20 kadar görülmes.16) tek-
siparişleri y a p m a y a vapurun de sipariş 77 Hükümet halka
Hükümeti kolaylık
halkın
(Yabancı)
Boğaziçi'nde ettiği s. 17) Meclisi
diği gibi, "Şirketi 1268 nesi
göstermeyi yılına
Hayriyenin (1852)
vapurların
işlemeye
başlattırıldığı
yılındaydı. Bakanlığı için
(1861)
kadar Fevâidin defterindeki beheri ediliyor. tecrübeleri bin de 500
olduğu Bahriye
görüldü." (A.N: İdare mösyö vapurlar,
mazbata
1285
(1869) İngiliz belirli olabu üç
yazısı: "Adalar hattı lirası caklar. vapur baş den ranın bedel ile, taksitlerle Tiyodoridi Kostakiye, 3 Luidin Klady vapur sipariş birinci ırmağında 10 bir 11 'er bin Bedelleri almış yapılacak." liraya, üzere tekneleri ahşap
ödenecek Vapurların
şahadetnamesini
İskoçya'da mösyö bir da ve Vapuru Ajans
"Fenerler direktörü ölçülerine yakın tarafta "Vasıta'i yüzde bir anbarı Ticaret para 12
Bodui aracılığıyla çapta, gerekince bulunmak şartıyla Triyestede Oryantal lira
İzmit'e
gönderilmek "Tamir
vapur sipariş
ediliyor: taksitlerinbuçuk licelbi." vapu-
tâmir
ediliyor."
geri kalan
vapurun
getirilmesi masrafı bankasından Vasıta'i olunan
olarak 6142 ödünç
faizle
alınarak
(A.N., s.18-19) "Biri 29.000, run Glaskov'da "25.000 aracılığından 1290 lira dolayı, ötekisi 23.500 yaptırılarak bedel ile Botono bedel ile alınması." sipariş simsariye lira Ticaret gibi iki Kolombiya Vapurun satın Liverpul'a 500 (1286-1870) vapuruna selâmetişles.20,21) 31.250 İngis.36, 37) satın kumalalınan istiyor.
le gelmesi için tilmek üzere 1289 alınan ruşun: larından ödenmiş havale bir
ve teslimleri sipariş edilen iki vapur" (Keza, "İdare'i Aziziyye 9.000 Aryebar Edirne İngiliz liralık kambiyo Tuna lira adama 450.000 "Yine bedeli Edirne olan için
kumpanyasından 1.128.960 vilâyetleri satın
300.000, olarak
378.960
ödenmesi". 4.000 bu
İdare-i Aziziyye tüccardan ve
Yantengam
vapurunun
Apik Efendi
aracılığıyla
bulunduğundan verilir." (Keza,
Kastamonu
vilâyetlerinden
s.36,38,39)
Bu t e m p o ile uzanan siparişler sayesinde, Batı Kapitalizmi bir taşla iki kuş vurdu: Hem Türkiye pazarını kendisine şartsız kayıtsız açtı, hem Türkiye içinde saraydan dilediği fermanı çıkartabilen nüfuzlu ajanlar sağladı. Sattığı mallar, içli dışlı çıkarcıların elinden geçtiği için bozuktu:
"Başka vapurun mayıp,
yazışmalardan tekne geldikten
anlaşıldığına istenilene üçüne sonra,
göre, ve bin
Adalar teknik beş
için
sipariş
edilen uygun
üç ol-
sağlamlıkları
gereklere Seyr'i
buraya
yüz kûsur lira
harcanarak İdaresi
sağlamlaştırılmışlardır." Tarihçesi, İstanbul, ülkedir. olsun, Demek o
(Abdülehad 1926, s.22) sıralar, Batı
Nuri,
Türkiye
Sefain
Türkiye ondan önce Akdeniz'i haraca bağlamış gemilerini kendisi yapan mallarında, Girişse, Avrupa'nın teknik aksaklıklarını giderecek beceridedir. kendi gemilerini buhar makinelerini getirterek
kendisi yapabilecektir. A m a Japonlar kadar ola-
madı. Batılı müttefikleri onu gırtlağına dek borca boğdu; kendisi de acente - simsar kapitalistlerini zengin etmekten daha şerefli vatan hizmeti bulamadı. fih, dişah riş Batı ajanları için Cumhuriyet devrinde bile şöyle yazıldı: adam. olabilir. İdare işlerine her biçimi yukarıdan Sonraki inmiş, o da verebilir. ona uyup Bu yolda hemen olduğunu da "Mâmâ(Pazengin etmiş (irade)
buyrultusu)
vapurları sipabilmiyoruz."
taksit bedeli kaç kuruş
(Keza s.37) Her gün adım başında o kadar çok yapılan işler, artık " m u â f i y e t " getirmiştir. Kimse alerji gösteremiyor. Y a b a n c ı Hükümet idarenin uğraşıyordu sonra 19 levazım En başına ve ve en Uzman'ın ne olduğuna en birer uzyazışma Her Karl geolaişleri bulubir işte Gegeçeistiyordu. güzel örneği gene o zamanın ilk büyük yerli şirketi veriyor: "O sıralar; man Lekke, rak getirmekle ayda yapılıyordu... ne Alman önemli şubelerine aracılığıyla ellişer lira makine Dışişleri Bakanlığı
Temmuz (1911) müdürü kontratları bağlı İdare ve
1327 günü Almanyalı
14.896 üç
kuruş maaşla
Genel Müdür ve Herr Aypin verişildi.."
maaşla müdürü alma
Herr Bilum
getirtilip, "O zamana
yıl süreyle genel
dek muhasebeye
bir veya idareye olduğunu işin de
iki efendi satın gözetimi dek gelinceye uzmanı bilmeyen
vapur kumpanyalarından olmayan denizcilik yayınladı. ağır kanlı, hatırına
bir çok
tüzükler getirtti. olamıyordu."
terimlerini
mütercimlere
Uygulanmaları ağır canlı, dek
mümkün
"Yaradılışta tirirdi. çimli olarak İdare bi şeyler, ya
yavaş gitmek,
kımıltıları iskelelerin üşenirdi.
tenseverliğini zannetkimisini görmek giUzun atar, dörtgen bioturur, öte bakardı. seyrek Merak
Merak edip bir dairenin kendisine Meclisi
de Fabrikaya gelmez, yaygın
yahut gelirdi de birinde küçük Almanca büyük,
iki köşesinden kâğıtlara İdarenin
Herr Lekke her işine
götürülen
bir imza
köşesinde
toplanmış,
edip maaşlı tibe
de bir
Türkçe Teftiş
öğrenmeden Heyeti verilmiş, yılın yabancı Avrupa Buna yapı İdarede
gitti.
Bütçeye
müstevfâ bulunduğu
(yeterince) halde,
dolgun geUzak teftiş iş oletti-
tahsisatı komşu ortalarına durmaya
konulmuş
müfettiş
tirmekle de yorulmadı. Kontrol adı giden kıyılara bile mak olan larına çıktı, vapurların İkinci işlerine yalnız
biri 300,
ötekisi 350 kuruş maaş alır iki kâgider, gelirlerdi. ve resmi hesapları, görüldü. birine oldu. başka inceleme İdareyle
kıyılar vapurlarıyla acente başladığı doğru
muameleleri,
görmemiştir. idare üzere,
Herr Lekke'nin
makamında ilgili
tezgâhlarından muvaffak da dayanırlıkları en
siparişleri
kararlaştırılmış tezgâh-
üç komşu ısmarlandı. üçe indi..
kıyılar Ama,
vapurunun,
Almanya'dan
bir yere sipariş Bu onuncu ve
rilmemesine
çalışılıyordu.
Vapurlar Danzig
korunamadı. Siparişlerinin sonuncusu T.S.S.Î.T.,
vapurlar dörde yılı İstanbul'a ihtiyaç ora-
Külliyetli masraflar oldu. Getirtilen en vapurların birincisi bu
getirtilebildiler. gösteren da
düzeltime yapılırlarken
teknelerin
üç vapurdur.
Yazık ki,
özel memur da Bu
bulundurulmuştu." (AN.:
s.82-85)
kısa anlatışta
Devletçiliğimizin dört başı
mamur her şeysi vardır. 14.890 kuruş (50
Genel
Müdürleri, İdare Meclisleri, Teftişleri, A v r u p a ' y a siparişleri, A c e n t e iş görene 300, köşede oturup imza atana
hesapları, daha
misli) maaşları, Batılı uzmanları, Özel memurları ile t a s t a m a m d ı r . Ve bir hiç bir gücün sarsamayacağı bir gelenek yaratacaktır.
HER ŞEY Ş İ R K E T İÇİN Batı kapitalizmi, T ü r k i y e sermayesini bu geleneklerle yüzyıllardan beri kendisine sinikçe sadık bir "Çağdaş Uygarlık" stajına soktu. mek, şirketleşmek anlamında başta te gelmek üzere yarışmayı bağlayan Batı ispat dostluk Bunak padişahlar bile, kendi kuyruğu ile kendini sokan akrep gibi, o kapitalistleşbatılılaşma gidişine kapıldılar. A b d ü l h a m i t , "Arzu ve nasihatlerini yürütmekDevletleri bir demek toplumuna kat için daha açtı. Türkiye'de ilk Millet Meclisini, İngiltere (Siparişlerin, çoğunu alan Devlet) Kapitalizminin: edip ve Mart açıkladık." iyi geçinme Açış 1877, candan "Avrupa Söylevi)
Türkiye'yi artıracağını
münasebetlerini
ummaktayım." (8
"Avrupa T o p l u m u " , kapitalizmdi. Sanayi Batının tekelinde kalacak, bize Şirket (Kumpanya) Abdülhamit'in düşecekti.
Millet Meclisine girecek milletvekilleri, yarım yüzyıldan Modern gemicilik girişMahsusai
beri fidelikte devletçiliğimiz eliyle yetiştiriliyordu.
kenliği boyuna ad değiştirirdi: "Fevâid", "İdare'i Aziziyye", "İdare'i Muvakkate", "Aziziyye İdare'i Muvakkatesi", "İdare'i Aziziyye" en sonunda "Şirket'i Hayriyye: ye'de yerleştirmek içindi. İyilik Kumpanyası"nı Türki-
Burada güdülen amaç: du. 1871'de "Mösyö nasp
Devlet parasıyla kurulan işletmeyi özel sermaederek yerine, kılındı." (Ceridei o idarenin Havadis başkanı Mösl871) Fakat
yenin eline geçirmekti. Uzman Mösyö Bonald'ın rolü bu geçişe hazırlık olBonald istifâ ve tayin yö Jan midi Abramides
Kaptan ve makinistlere yapılan bildiride:
"Vapurların nezareti Con AvraBu deyime göre
Efendiye ihale ve tefviz buyurulmuş " deniyordu.
Con Efendi Türkiye gemiciliğini bir müteahhit gibi ele almış bulunuyordu. Nitekim Bay A b d ü l e h a d da onu yazar: "Con ruşa (1885) da 600 Avramidisin: Con yılından lira İlkin maaşı 1000 kadar, geri kuruş olup yavaş yavaş İdaresi Sultan 4000 idi. ku1301 ayolurdu. yükselir... Paşanın, asıl verir, geçim yolu Cemile kalan Haliç
Meşrutiyet ilanına müdürü ve
mirasçılarına TSSİT)
kadar bir para
hesaplar kendisinin idi." (A.N.,
Haliç İdaresinin
fakat bir nevi kiracısı
Daha Con Efendi Direktör olurken, çıkarılan padişah buyrultusu: re'i Mahsusa vapurlarının bir şirkete bırakılması icap eylediği" (12
"İdaOcak
1871) emrini verdi. Con'un tayini A ğ u s t o s ayında yapıldığına göre, 4 ay içinde a d a m "Şirket" tezini Sultanlar yoluyla dayatmış demek oluyordu. Türkiye'de Batı rildiği s.31) Müslüman olmayan azınlıklar hem noktaydı. ettirildiği Fakat sosyal Derebeyi Devletinin, hem (A.N. üstkapitalizminin zamanların sözünden bu buluştukları birinde anlaşılıyor. derin "İdarenin Ermenilere idare etti(Hıristiyanlaştırıldığı) (Gâvurlaşma)
tenassur
"Tenassur" değişiklik,
yapısının Derebeyi "Bir önem cuda tin vaşı
temelinde olan Devleti aralık
KAPİTALÎSTLEŞME'dir.
Tıpkı İngiliz Lordunun emlâk sahipliğine dönmesi gibi bir mekanizmayla, dönmeleşiyordu: Fevâid vapurlarına da büyük her vakittekinden ziyade
Abdülaziz'in, Fevâid
verdiği görülüyor. getirmeyi arzu
Şirket'i Hayriye'nin vapurlarıyla Bu Ancak,
o zaman
edindiği sürekli ilerŞİRKET vüŞirkeFransız salimanında edemegörülmüş, İstanbul teşekkül
lemeleri gördükçe, teşkiline de çıkıp her istenilen
bir ANONİM uygun
etmiştir.
fikir her yanda müteessir de bu Eylül
başlanmıştır. ülkedeki Anonim
o sıra Avrupa'da Alman etmiş, yüzden
kapitalistleri
kurulması
Vapur Şirketi 1871
miştir." (A.N.: ye"ye göre: "Fevâid hakkında adıyla ra mişer liradan tiyaz fermanı
T.S.S.İ.T., s.31,32)
2 günlü "Tezkerei sâmi-
idaresiyle elli bin verilip
birleştirilerek hisse
yeniden
bir
vapur
kumpanyası
teşkili
şeref vererek buyrulan
Padişah
iradesinin
dediği üzere, bir kıt'a
beheri yiryüce im-
ve bir milyon
lira sermaye ile bir ayda
ve Şirket'i Aziziye
kurulan Anonim
Kumpanya'ya devrü teslim
bâzı gerekli şartlarla
(üç ayda
tüzüğü yapılıp,
tasdik edilerek (sonadı ge-
Fevâid vapurlarının
kılınması şart edilmiş olduğundan
çen de,
hisselerin Avrupa'da dek
hepsi o kumpanya İdare Meclisi üyeleri tarafından ve iç tüzüklerinin savaşmadan buçuk ay dahi düzenlenmek üzere bütün çıkan bir dolayı sermayedarların tabii
alınımı sağhâlve gerek ortaya
lanmış bulunduğu
bulunduğu
üyelerin maliye işlerinde ortaya çıkan güçlük, anılan tüzüğün belirli süresi gelinceye daha geciktirilmesine zaruret çıktığından, adı geçen tüzüğün tasdikiyle Fevâid vapurlarının kumpanyaya devri ve Avrupa'dan sipariş olunan vapur numune ve resimlerinin gelmesiyle işe başlanması t a m a m kışın ortasına ve dolayısıyla gemicilik bakımından pek güç bir vakte rastlayacağından, ol vakte kadar bir yandan Fevâid İdaresinde bulunan vapurların işleyecekleri iskelelere sefer ederek elde edilecek ticaretten yararlanmak ve öte yandan dahi idare ve düzenleri başka vapurların gelişine kadar zapt u rapt altına alınmak ve üreyecek kâr ve menfaat payları açılış ve ödenmesine kadar eskisi gibi Hazine'i Hassa'i Şahâneye ait olmak üzere şimdiden olunması hususunda işbu Fevâid vapurlarının Padişah Cenaplarının Kumpanyaya İrade'i devr danışılarak Seniyeleri
alınmış olarak gereğince keyfiyet Kumpanyanın Reisi ve Mâliye Nazırı Devletlû Paşa hazretleriyle Hassa Hazinesi bakanlığına bildirilmiş olmağla"... Bir zaman miri toprakların başına gelenler, şimdi de gemi gibi millet malına uygulanıyor. Besbelli, yerli sermaye, ajanlık ettiği yabancı sermayeden riye 1870-71 savaşı patlayınca destek bulamıyor. "Şirket'i Aziziyye"nin kurulamaması, "Abdülâzizin t a h a m m ü l ü n ü çâk ediyor [yırtıyor]" ve BahBakanlığına: "Şevket Veçhile rebeyi ittisâm Padişah Danıştay malını adına mensup idare vapurlarının Bogos Bey Kumpanya Hazretlerine Deİdaresinin, Devleti üyelerinden şirkete Atûfetlû (9 Nisan
ihalesi" Padişah fermanıyla millet
buyuruluyor.
1288, A.N., s.35)
aşırtmak için
isterik kriz geçiriyor.
A ğ u s t o s 1876 da Con Efendiye elden verilen tezkereye göre: "İdare'i Aziziye'nin düzeltilmesi için" kurulan Meclise "Oturur üye" olarak seçilenlerden bir teki: Zavallı kapıkulluğu paçalarından akan Bahriye Meclis başkanı Salih Paşa Türk'tür. Öteki altı kişi: Osmanlı Bankası direktörü Mösyö Moşo, Mösyö Zarifi, Mösyö Stefanoviç, Mösyö Kolas ile Con Efendidir. T ü r k olmayanlarla rüşvet daha kolay örgütlenir.
Şirket kurulsun, kurulmasın, millet malı üzerinde özel girişken kapitalist yetiştirme amacı, yıldırım çabukluğu ile elde edildi. DEVLETÇİLİĞİMİZ: "İdarenin vinlikte, Bakan müfettişlikte, yardımcılığında KAPİTALİST tellallık, FİDELİĞİ ilgilenip, kâtiplikte, muâbulunan ve en sonra 18 yıl aralıklı
ilk kuruluşunda
simsarlıkla âktif
başkanlıkta, bulunarak
müdürlüklerde idarenin
elemanlarından
Con Efendi şanın idi. yeti"
Paşa, olup, en
aslında okuyup
babası
Türkçe'den birlikte
başka 7 dil
dil bilmeyen öğrenmiş, hırsızlıklara
Anadolulu deniz s.53)
Yovan Pa-
yazmasıyla
ticaretinde, "Con
hele gemi donatmakta Çünkü ve
seçkinleşmiş bir kişiliği vardı. "(A.N., etrafında kokuyor; olup ona da biten
büyük kabahati, balık baştan başarı
engel olamaması
bir şey diyemiyordu." (Keza) elbirliği ile çalınmasını o
Gerçekte Con Paşanın " K a b a h a t i " denilen şey, onun en büyük "Mezisebebiydi. Millet malının hazırlıyordu. Başka türlü Özel Şirket Sermayesi biriktirilemezdi.
Hırsız " K u m p a n y a " l a r ı n ı n başında T ü r k ve Müslüman olmayanların bulunması, T ü r k ve Müslümanların kapitalistleşemedikleri anlamına gelmez. "Girit sariyesinin günlüdür. "95 yılı olunur. Vurgun Martında tahsil işini en en vapurların için kahve ocakları 17.565 kuruş kira ile ihale Bunu Ahmet Ağa kullanılıyor." Kapitalizminin ajanları biri boyadır. uysatın ay karEseAma, hattı işlerinde 10'a Mustafa çıkmasını Ağa adında bir simsar kullanılıyor. 26 Mart Simyüzde istediği dilekçe, 1295" (1879)
iyi sistemleştirenler elbet Batı büyük masrafını teşkil eden
idi. "Devletçiliğimiz" en çok onların işine yarıyordu: "Vapurların Con gun, Paşa, hem hirli boya alınmasına maddelerden hem yarı Haliç için almış. de başlandı. pek ucuz Bir gün (Ajelâsto İsveç co) olduğu belli adlı bir İtalyan Oradan tezkere İdareye Paşanın ticaret evinden zeistenilene pek idareye fiyatına, geliyor. gerekli bu boya Eseyan boyaları beş altı
Üç yıl kadar Haliçte Daha çok önce boya alınan
deneyerek, boyaların bir Con
olmuş... özel
alımlar sürdü. yanlardan ca odanın ondan
bakanlıktan
deşler Avrupa'dan
getirmişler. son
alınız diye, ortasına boyalar bir
emir veriyordu... kadar attığına, Eseyanlardan Sumaripa'sı yağlara, denilen 3000 o
tezkereyi okuyuntanık oldum.
derece kızdığına
sonra
alındı." vardı. Bununla genel bir kontrat tadaha
"İdarenin yapılırdı. melerin rafından şa 20 sırım lira bin bini Çalı
Mösyö hepsi, Lastik
süpürgesinden
kerestelerin halkaların 40 bin
cinslerine her tanesi
kadar malzeSumaripa ambarda ikişer kuruambara "Sırım 3 okka altmış
hemen verilirdi. aşkın eder, vardır.
mukavelenamedeki tane Kırılan 12 kuruş anbara
bedellerle
rodelâ
mukavele
edilmiş. rodela Buna
Bir yılda var iken, kayış sırımı Ve
kadar harcanıp,
Sumaripa derler.
tanesini birden iltizamlı olarak (32 topu elli,
teslim
sekiz yüz lirayı yazılmış. demek) gönden
çeker...
makine kayışlarını otuz paraya Sumaripa teslim
dikmek için santimi 20
Mukaveleye
kayışı" diye 40 gelmeyen kuruş
her ayağı mukaveleye
kuruş ham
bağlanmıştır.
kesilmiş sırımları
ediyor,
birden
alıyor."
"Bir yanlışlık etti. işine! "
gün
bu
sırım diye
meselesi "Mösyö biz de
Meclis
başkanına her şeyi ona
duyuruldu. bize ucuz başkanın dek ve müsaade
Bunda verdi; ettik,
bir ziyan haydi
var denildi. çıksın karşılığı
Sumaripa haber
Zararları
bir iki şeyde veren
verilerek, bir barko, bir dirhem
mümeyyiz önüneÜç kömür
huzurundan Fa-
kovuldu.. " "Kömür yüklü kat, girip içerisinden kömürü Biri açılmayarak alınıyor. hırsızların." "Memurların kapı tikleri den yor. taş'ta memuru ortaya farkları İdare bir küçüklerinden kullanılmış çıkıyor. bu: üzere, 3 bin konağa masası seçkin Cide'ye, Bunların Seksen Efendi birine de böyle olanları yok değildi. Köprüde iki bir bileti yirmi paraya son Büyük dinamo makineler satıyor, vapurlardan ve ve birer metelik (Küçüklerin birisi donatım donatımları üleşkömür anbarının kömür ve ötekisi çıkarılıyor. taşıt yanaşıyor. ambar sonra, ile idareden alınmayarak bedelleri kapakları yeniden iki defa
köprülerden kömür
dışarıya sahibinin,
dört gün memuru
boşaltıyor.
Kömür
omuzdaşları
Memuriyetlerine Tutulmasınlar) Avrupa'ya motor, O
veriliyor.
büyüklerelektrikle ediliBeşikTersane
aydınlatılmak ambarlarından
sipariş ile
liraya
yakın
bedelini ödüyor.
Siparişleri geliyor.
konuluyor. sinema
kuruluyor!.." içinden bir aylığı bir için çıkmak üç defa mümkün almıştı. değildi. üzere de Muhaseve li-
"Maaş benin en saymakla manından çoktur. lurdu. (Harns kötüye rin
hesaplarının mümeyyizi, Yalnız iki
Bunlar yazmak İstanbul
tükenmez.
sürgünü ne
götürmek aranır, hanı)nda ne
üç sürgün olan
Trablusgarba
vapur gönderildiği pek bir yerden yoksundu. kayrıldı." olduğu artar, 80 için, gemiletekneyi soruÇünkü
devir çark vapuru adıyla gibi bunca Hüseyin
masrafları bir idare, (Hasan "Bi israflara Hüsnü
bir idarehaneden
hanı) dediği
Paşa
kalması çıkarlar] geliri
"Acemin sayısı
menâfi
şümâr" [sayısız rağmen Paşa idarenin zamanında
kullanımlara, çoğalırdı.
eski yeni
aşmıştı." (A.N.
TSSİT,
54-56) HIRSIZLIK
HÜRRİYET VE NAMUSU ÖLDÜREN:
Düşüncelerimizde bir çok y a ş a n m ı ş paraleller yaratan o ilk ve kabuk üstünde g ö r ü n d ü ğ ü için kusturan Devlet hırsızlıkları, toplumun derinliklerinde sömürücü bir sınıf, yerli-yabancı kapitalist sınıfı destekleme, bu kerte elini kolunu sallayarak yaşayabilir mi? Doğunun binlerce yıllık, Türkiye'nin yüzlerce yıllık tefeci-bezirgân soyguncu sınıflarının işbirliği bulunmasa, "Sınıfsız" bir t o p l u m d a bulunulsa, bunca hırsızlıkları kim millet gözünden saklayabilip savunabilirdi? Devlete millete doğrulukla hizmet et-
meye yeminli paşaların maz. guncu
hepsini hırsız yatağı s a y m a k kadar insafsızlık ol-
Fakat, ülkenin bütün zenginlik kaynaklarını kontrol altına almış ve Derebeyi Devletini her köşesinde suç ortaklığına çektiği zaman,
iktisat ve siyaset su başlarını kesmiş bir sosyal sömürücü sınıf, eski soynamuslu kişilerin, Paşa dahi olsalar, nasıl kukla edilebildikleri, kukla olmayacak kadar namus taşıyanlarını ise, nasıl kim vurduya götürdüklerini bize en açık örnekleriyle, gene Yabancı-yerli Sermayenin işbirliği ve elbirliği ettikleri o " Ş İ R K E T " romanı, yarı yeterce açıklayabilir. "İdare si acentelerden kabzı ufak ya nayıp (ele gelirlerinin genelgeyle veya doğrudan emir için ve doğruya bildiri idare özel Denizcilik verilmekle veznesine gemiler olduğu veznesine birlikte, gönderilmeacentelere eğer yanlışlıkla Yerleştirilmiş, dönem dönem kaydibine
komşu dolayı hale
kıyılardan vezneye içeriye gelmiş,
bir kaç kuruş gelirse,
geçirilmesi) yaramaz
memur gönderilir. çürüklükte yerde denizin
bir ârızadan hiç işe
çekilen yahut
gitmişti." (A.N.:
Keza,57)
Yerli milli "ACENTELER": Antika tefeci - bezirgân sınıfı modernleştirmek için, üretim dışı şirket çapulunu "Kökü içerde" duruma getirten elemanlardı. Onların rolleri gittikçe büyüyecektir. Onlar, daha şimdiden "Yukarıdan" emir ve genelgelere bakmayıp, milletin gelirlerini Derebeyi devletçiliğimizle anlaşarak çalıyor, gelir yokmuş gibi gösterebiliyorlar. Devletin dayanağı olan sosyal sınıf, bu elemanların sembolleştirdiği yerli mallardır. Öyle bir Devlet - Sınıf çapulunu hazmedemeyecek nâmuslu insanların, "Paşa"lığa da çıksalar, gereğince (gerekince) hiçe sayılıp, gereğince yok edildiklerine örnek: "1315 yılına lisinde Kapısı günü Beyden desine 1314 ka Vâlide albay sonra alıp, gününe o dek sürüp, Kâhyası Ali Bey makama dek 475 sonra kalması Bey gerekli görülmeyen rahmetli Meclis Paşa ve 21 İdare Mart kendi 17 Mec1307 Sait uhMart baş-
(Kethuda) Mustafa rahmetli Hüseyin
Sait Bey başkanlığından (Paşa) Paşa, Başkan Vekilliğinde Yardımcısı askerlik kanaatkâr, 58)
sonra,
Serasker
delegesi Kaymakam Bakan iken
bulunmuşlardır. Başkanlığını denildi. olmuş ve
Hüsnü
getirilenlere kalmıştır. az
Başkan Ali
Ali Bey bu
Yardımcılıkta idareden
Tuğgeneralliğe idarede kuruş gibi
yükselerek Ali Paşa s.57, bir aylık alır,
tahsisatından doğru
davranışlı
bir kişiydi -Allah
rahmet eyliye-
" (Keza,
Batılı "Uzman"ın 15 bin kuruş aldığı işte, T ü r k Paşası 475 kuruşla (gâvurdan 33 kere daha aşağı ücret ) ve çalıp çırpmaksızın, vapur sayısını 10 kat daha arttıracak, altlı üstlü hırsızlık çetesinin sabotajlarına rağmen işletmeyi çökmekten kurtaracak biçimde çalışıyor. Öteki Mustafa Paşa da öyle. "Unutulmayacak gitmişti. Con Paşa bir bu hadise: vapura İkinci sınıf bir yamağı vapurumuz diye Hicaz seferine delikanlısı kamarot bir Rum
vermiş. mektup mekte teftiş Beyrut diş gelmişti.
Dönüşte ile olan
vapur
Süveyş'te
karantina
beklerken, gidiş İzmir'e
Rum
çocuğu
bir dön-
Cidde'ye hacılara iki müfettiş
hacılardan satıldığını hazırlanıp oldukları vapuru
toplanan ihbar gönderildi. halde
kullanılmış
biletlerinin vapuru
ediyordu...
karşılayıp bir az geç çoğu
için
İhbar yazısı yolcunun
idareye elinde
Müfettişler ve İzmir'e Meclise
Çanakkale'de
karşılayabildiler. 28
Hacıların
çıkmış geldi.
kullanılmış gibundan karar böyle veidik. özel götür" ettirile-
biletleri "Evrak
bulundu." Her şeyden kaydıyla Ali geçti, tezkere, tayin Paşa önce vapur kâtibinin Aradan kesin "Mucip"i Başkanı atıp okudu. Bu memurluktan rahmetlikle birinin atarak: Hırsız emirle atılmasına 15 gün Meclis
idarede rildi. süre Bu ve dedi. rek
kullanılmamak Bakan yanında Meclis yazı
(Gerektir)i alındı... Küstahça Kâtibin
kadar bir
geçmişti. vapur kâtibi açık Ve birinci "Mustafa
odasında önüne Paşaya terfi
içeri girdi.
bir davranışla üyelerden önüne
Başkanın "Con kâtibin
bir zarflı Paşa odadan Bankasına
sandalyesine Cuma
oturdu.
Başkan Denizcilik
mektubu çıktı.
yazılıp hazırlanarak,
Selâmlığına
imza
ettirilmiş
bir kâğıttı. olunduğu alçak kimi
sınıf bir gemiye Paşa ve candan, yersiz yalvarır
bildiriliyordu." Meşrutiyete iken, sürerek, sunmuştu. gönül idarenin bunlara He-
namuslu,
gönüllü, öne Paşaya
vermiş, son men 10
aktif,
çabacı
bir kişiydi... durumlarından bir proje Ali Mustafa (Devlet Terfi
Başkan düzerek
yardımcılığında şeyleri Ve
eksiklerinden Başkan Mayıs geri
verilmesini
Bakan
Yardımcılığına 1307 günü gönderilmiştir
Bey getirildi. Bey'in İdarede iken
bir buçuk ay kadar sonra tahsisleri akseylemiş kesilip" Serasker Fikir sanıklar taPaPaşa verilmiş ve Aynı Kastamohaberve günler yükselmişti. komutanlığına o geldi. açtım. İstanbul'a göçüşünü de bana [günahını Mustafa verdiği Meğer haber
idaredeki
Kapısına hürriyeti sırasında yin nu'da şa lerden "füc'eten "ve
albaylığa Yozgat tuğ
mâbeyine
Başkanlığına) ettirilerek Hakir
bulundurulmuştu. İstanbul'dan mektubunu bulunuyordum. Ardından,
edilerek sürgün
uzaklaştırıldı. Bir gün aldım.
(yazar)
İstanbul postası gazeteleri telgrafla korkmadan ile o Paşanın gazete boğsun
rahmetlinin irtihâl
Okudum;
esenliğinden,
sevindim. gazetenin
önümdeki ölmüş), vakitüzüntü birlikte ol
etmiş" (ansızın biri konu açarak ve
namusluluğundan yazıyor. gelmiş
çalışkanlığından postada yordu. Tanrı
rahmetlinin
mektubuyla
bulunu-
rahmete
yarlığayışına
bağışlasın]."
(A.N., Keza, s.58-60) "İstibdat" böyle çağı Türkiye'sinde "kökü içeride" yerli kapitalist sınıfı
yetiştiriliyordu.
II. B Ö L Ü M HÜRRİYET ÇAĞINDA KAPİTALİZM
S O S Y A L D E V R İ M D E İKİ S O S Y A L S I N I F I M I Z Hayatın yaşayan diyalektiği, kafaların ölü skolâstiğini her zaman "BOC A L A M A " ya m a h k u m edecektir. HÜRRİYET adlı ikinci Meşrutiyet (Anayasacılık) olayı nasıl bir devrimdir? Söze başlarken, onun, 1789 Fransız Ulu Devrimi gibi bir işveren altüstlüğü olduğunu belirttik. Şimdi bunun tam tersini sorabiliriz: Türkiye'de Batı anlamıyla bir klâsik burjuva hürriyeti oldu mu? Hayır. Bu karşılık, gerçeklerimizin öbür yüzüdür. için, milli sıhhatli ve hayatımızda klâsik burjuva hürriyetlerinden kalkıştı. Hiç 1908 Meşrutiyeti: Tekelci Finans işverenlerinin, yani yatalak kapitalizmin devrimi olduğu hiç birini T ü r k milletine bir ideolojik iddia yapkoklatamadı. Hürriyeti, yalnız halk yığınları içinde işçi sınıfımız ciddiye alıp, gerçekleştirmeye maksızın, sırf o sosyal sınıfların Tarihte ağır basan içgüdüsü gidişi ile, Türkiye'de ilk defa sosyal anlamlı hürriyet hareketinin açılış törenini canıyla kutladı. Ve ister istemez, 1908 hareketi yaldızlarından arınınca, Türkiye işçi sınıfının, T ü r k milleti adına kısa ve mutsuz da olsa, sonraki Kuvayi Milliyeciliğe ışık tutan sahici hürriyet kımıltısı olarak tarihimize girdi. Çıkarcı yabancı ajanı sul işverenler, Kulis arasında emperyalist şirketlerle "Hürriyet-Adalet-Müsavat-Uhuv-
T ü r k milletine suikastlar kumkumalarını hazırlarken, şaşkına çevrilmiş yokkalabalıklara A b d ü l h a m i t hafiyesinin: vet" nutuklarını attırarak yeni soygunlara oy toplarken, yalnız işçi sınıfımız, o yabancı sermayenin Türkiye'yi köleleştirerek, Birinci Cihan Savaşı, Kuvayi Milliye boğuşu gibi en kanlı alanlarda kurbanlık koyun etmeye girişeceğini sezmişçe bütün T ü r k milleti adına Özel Sermayeye karşı harekete geçti. İşveren Devrimini işçi sınıfının açışı elbet tezattır. A m a , Tabiatın ve Tarihin her tezadı gibi canlı tezattır. Kafadan uydurma bir kuruntu duygu ve saçma çelişme değil, yaşanan gerçek karşıtlıktır. Tarihin her çağında, her devrinde ve her yerinde olduğu gibi, Batıda da Devrimin, b u r j u v a devriminin MOTOR'u hep çalışan halk yığını olmuştur. Y e r y ü z ü n d e o motora
binmeyen tek Fâtih, tek cihangir, tek başarılı sınıf ve Devrim yoktur. Yalnız Batı T o p l u m u n d a , yerli üretici güçlerin gelişimi yönünde aksiyon gerektiği için, geniş halk yığınlarının çığları kurtarıcı krizler olarak karşılandı. utanılacak bir "ayıp" gibi boğulmaya ve unutturulmaya çalışıldı. 1908 Eylül'ünün 10. günü, Hürriyetin birinci ayı dolarken, Şark Demiryolları grevi biterken; Şirket'i Hayriye Fabrika işçileri harekete geçtiler. "Grevciler ları eden "İdare Amelenin tanbul, dışarıya İdare Sirkeci'deki Başkanının konu İdarehaneyi Şirketten açarken abluka etmişler, zam içerideki yapılmasına İkdam çirkin memuritiraz gaçıkartmamışlardır. Özellikle atılmasını işçilerin işçilere bu Bizde
ileri sürmüşlerdir... hareketinin Şirket paycılarının
zetesi bu
olaydan Meclisi şirketin 1935)
olduğunu, hakkıdır. (Hüseyin
Başkanını işlerine
değiştirmek karışması
hakkı
ayıptır"diye
yazmaktadır."
Avni [Şanda], 1908'de Ecnebi S e r m a y e y e Karşı İlk İşçi A y a k l a n m a l a r ı , İs-
Binlerce işçi hakkının v e r i l m e m e s i değil, üç buçuk Şirket paycısının insafsız çıkarını önlemek "Çirkin ve A y ı p " sayılıyordu. Koskoca İmparatorluğun susadığı Sosyal Devrim: Basit, acıklı, cahil, hasta ve üstelik y u r d u n u yabancı finans kapitale satmakta hasımlarından daha pinti olan bir tek kişinin, A b d ü l h a m i t ' i n ilân ettiği hürriyetle Abdülhamit'i devirmektir, ve ondan başka hiç bir amaç güdülemez deniliyordu. Devrim ları bu kadar maskara bir el çabukluğu biçiminde soysuzlaştırılmak isteniyordu. 40 yıl sonra hemen hemen aynı kontenjanlarla DP çığırtkançıktı. Sloganlar " N u r " gibi Yeniden 30 sözcüklerine dek değiştirilme zahmetine koyacakları Hürriyet bıraktığı... Orta Oyukatlanılmadı. sahneye
nu,1908'den beri şöyle "tekerrür" etmişti: "Abdülhamit'in dan dat, tuklar sonra yıldan Şimdi diye beri milleti esirlik içinde "Vâtandaşlaaar! kavuştuk, papazlar hep "Kardeş nura artık bunbu istibnuherkesin hür olacağı.. Hocalarla, ateş Otuz yıl süren kardeş gazeteler, iri olduk"diye hırsız burunlu
artık yıkılmıştır. söylüyorlardı... oldu" aleyhine
olduk" yollu
öpüşüyor. paşalar, karikatürü
"Geceler gündüz jurnalcılar her köşe başına
şarkılar
söyleniyor, Abdülhamit'in s. 17)
püskürüyor,
asılıyordu." (H.A.
Keza,
Halka, gerçekleştirilecek tek ülkünün, bir müstebit Padişahla bir kaç bunak paşayı ve uşaklarını alaşağı etmek olduğu yalanı yutturulmak isteniyordu. O şartlı şurtlu konvansiyonel yalana kim kandı? En geniş halk yığınlarımız, en ücra köy insanımız, bugüne dek, " m a ğ d u r " duruma düşürülmüş müstebit "Kızıl Sultan"ı, saygıdeğer bir evliyalık halesine büründürerek anmaktadır. Ve daha o gün, kumar masasında kâğıt ve zar değiştirir gibi Padişah veya Paşa veya Bey değiştirmekle, bir milletin sosyal
kurtuluşu arasında en derin uçurumların yattığını egemen çevrelerin yüzlerine çarpan güç, işçi sınıfımızın hareketi oldu. İŞÇİ S I N I F I N I N S O S Y A L D İ L E K L E R İ "Hürriyet" 1908 yılı T e m m u z u n d a açıklandı. Ağustos'ta, Türkiye'nin sonra tam yarım yüzyıl "YOK" sayılacak olan - Modern İşçi Sınıfı tek vücut olarak insan haklarını ararken, gerçekte, asıl Millet ve Vatan kurtuluşunu da sağlamak için ayaklandı. Alâtini T U Ğ L A fabrikası, Selânik'te T Ü T Ü N mağazaları işçileri, Varna'da T İ C A R E T işçileri, Selânik ve Manastır boylarınca DEMİRYOL işçileri, Demirkapı-Mitroviça-Üsküp'te DEMİRYOL işçileri, İstanbul'da GAZETE MÜRETTİPLERİ, Bağdat DEMİRYOLU müstahdem ve işçileri, İstanbul T R A M V A Y işçileri, ŞİRKET'İ HAYRİYE işçileri... 14 Eylül'de EREĞLİ KÖMÜR, Zonguldak MADEN KÖMÜRÜ işçileri, Balya Karaaydın MADEN işçileri, A d a n a PAMUK FABRİKA işçileri... Sözleşmişçe, ardarda, birbirini tutarak grev yaptılar. 15 Eylül günlü İkdam gazetesi yazdı: "Haydarpaşa-Ankara-Eskişehir-Konya-Bulgurlu belerinde mızıka astıkları ve bir memurlar ellerinde Bu ve işçiler grev sonra, bayraklarla gezintiden girecekleri Kadıköy ve hatlarıyla Dün çevresini bütün işçiler şuönlerinde gösterikapısına tümüyle İkdam)
yapmışlardır. Haydarpaşa (Keza)
dolaşmışlar, istasyonunun sonra,
ler yapmışlardır. memurların greve
beyannamede,
akşam
trenlerinin
gelişinden
yazılıyordu."
"Grevler a d e t a bir salgın hastalık halini aldı." (16 Eylül: Türkiye işçi sınıfı ne istiyordu? Tarihin hazin cilvesidir: aydınlarının yabancı doktor A r h a n g e l o s ' u n , işçi öncüsü olarak 17 A ğ u s t o s günü refah
Egemen T ü r k dediği gibi: dilidilekBöyle
sermayeye paravanalık ettikleri gün, T ü r k olmayan saçılmasını
" D a y a n ı l m a z olan y a ş a y ı ş l a r ı n a , bir parça I- İşçi lerden bir işçi da ruş birisi teşkilâtının de, işçi ve Şirketçe tanınmasını, birkaç tanınması: Anadolu kuruş Gece sokağa bir buçuk
yorlardı." Bütün dilekleri ise ağlanacak kadar ilkeldi. "Şark demiryollarındaki bir sendika demiryolları arttırılması: yapmaktı... işçi ve ) birer ku3 kuruş, memurlar arasında sendikaları
teşekkülünün
memurları
istiyorlardı.. II- İşçi ikramiye IIIHasta tedavisi. ve
Şirket bu
tanımıyordu."
(H.A.,21
gündeliklerinin 4
Memurlara günde
emek sürelerine göre zam. kuruş... işçinin yüzde işine
Yol işçilerine
uzman
işçilere günde Maaşından baylar,
iki kat gündelik... Hasta ve işçinin işinden ailesinin pamemur
ve yaşlı
atılmaması: ödeyen
atılmaması. rasız Devrimci
Hürüz-adaletliyiz-eşitiz-kardeşiz
dememişler
miydi? İşçi sınıfı, o hakların kendisine de tanındığını sanarak, gerçekleş-
tirilmesine girişiyordu. Gelin görün ki, o olağanüstü ilkel ve yalın kat dilekler, ansızın milletin en yüce ve karmaşık meselelerini, gökten yıldırım düşerce ortaya çıkardı. "Gösteri ve yürüyüş kanunu" henüz düşünülemediği için grevler kendiliğinden doğdu. Ve birbirinin içinden çıkan 3 dürbün gibi, işveren sınıfının 3 katlı içyüzü her şeyi açıklayıverdi: I- Yerli uzak yerlerde ler çektiğini, tunlarında: de zetesinde): nomisinin tesinin Sermaye (hatırı araba acenteleri sayılırların 21) rahatsız yazlık 16 oldular: "Erenköy, oturanların Gazetesinin yüzünden duracağı, 24) bu (HA, hareketinin, 20) "Grevlerin bu deretüccar ve hütiyüzüstelgrafbildirilAlman Göztepe gibi çok güçlükhavadis sümevkigaekoOdası köşklerinde) Eylül İkdam grev
bulunamadığını,
bir çok iş
adamlarının
şehre gelemedimüşkül
ğini gazeteler anlatıyor." (HA, "Eskişehir buğday dair gazeteye uğrayacağına Sermaye iyi bir etki "Grevler felce kaldıklarına
tüccarlarının, çektikleri ihracat
bir telgraf vardır." (Ticaret işlerinin vardır." (HA, oldu: yığınının işçi
yüzünden,
memleket
dair yazılar
II- Ecnebi mahfillerinde ce tü genel kalmış,
hazretleri
tedirgin
"Berliner Tageblatt gaze-
17 Ağustos
tarihli nüshasında, bırakmadığı başta Aydın taşınmıştır.
yazılmaktadır."
III- Devletçiliğimize daha bir mahiyet alması, düşürmüştü... İzmir'e develerle kümeti caret larda Bu taşıyor. endişeye
ne duruyorsun, denildi: hattında, telgraflar
ecnebi sermayecilerini, Grevler devam işlemlerinin
incir gönderimleri gelmiştir. Bu
ettiği sürece, bozulacağı
merkezlerinden, ürünlerin olayları 23)
hükümete
sürüyle
yüzüstü anlatan
kalacağı, broşürcük: iki
ticaret
mekte idi." (HA,
"Ecnebi
Sermayeye batırıyor:
Karşı" adını 1Karşıtlık,
Anlattıkları,
sözün
yanlışını
göze
yalnız "Ecnebi" s e r m a y e için değil, onun T ü r k i y e ' d e k i beşinci kolu olan yerli s e r m a y e için rektif (makale) ğil, Y e r l i - Y a b a n c ı de vardır. o Ecnebi s e r m a y e A v r u p a Türkiye'de 2yerine B a ş k e n t i n d e diAnadoveriyor; emri getirenler,
lu'dan H ü k ü m e t e telgraf y a ğ d ı r ı y o r l a r .
Karşıtlık s e r m a y e y e karşı de-
S e r m a y e tarafından, T ü r k i y e halkının g ö z b e b e ğ i olan kâr'ı kadim Devletçiliğimizi yola g e t i r e b i l m e k denilen çocuğu sesleri kandırıp, çıkaran k o ş t u r m a k için Bâbil ağlama
İŞÇİ S I N I F I N A karşı gösterilmiştir. A n c a k , eski kurt S E R M A Y E , henüz bir aycıktır eline geçirdiği için kuzu postuna keskin baltadan timsahın (kızışan) toy ve dişleri b ü r ü n m ü ş ve T ü r k milleti arasına dökmektedir. Yoksa Kapital
gözyaşlarını evrensel
çağından
artmış Yerli işçi
Tefeci-Bezirgân
S e r m a y e batağına Finans
g ö m ü l ü p Hürriyet g ü n e ş i n d e kızınan timsahı, kendi Anayurdunda
sınıfının o en ilkel hakları a l m a k için neler d ö k t ü ğ ü n ü b i l m e y e c e k kadar masum bebecik değildir. Kendi işçisini a y a k l a n d ı r m a m a k için, T ü r k milletini sağmal yapacaktır.
DEVLETLE
MİLLETİN ARASINI A Ç A N L A R
En insafsızca hakaret ve kışkırtmaların üstadı olan modern sermaye, Türkiye işçi sınıfına KARŞI, Devleti, Milleti hattâ işçi sınıfının bile bir parçasını kışkırtmak için şu dört başlı provokasyonlarını başarıyla yürüttü: I- İşçi Sınıfını K ı ş k ı r t m a k İşçi sınıfı grev y a p m a k için grev y a p m a z . Grev, işçi için açlık, sürünmektir. Sömürücü anarşik bir düzende insanca y a ş a m a n ı n başka çıkar yolu kalmadığı için, işçi sınıfı zehirli bir ilâç gibi grev acılarını çoluk çocuğu ile çekmeye katlanır. Özel Sermaye, Hürriyet uman işçi sınıfının "gözünün dibak muş, kurdunu kurumunda bütün kırmak için" onu zorla greve itmiştir: çalışan memurlar, Direktör, kapı dışarı 22) halde, günü Hat veçhile üzülerek direktöre memurların dilekçe vekilini "O günlerde, vererek Bu odasından olay Sendikası razı birden 5 Orizkovüzerine, Eyaylıklarının
artırılmasını
istemişlerdir. memurları
edeceğini söylemiştir. Şark Demiryolları müdürlük sabahleyin boyundaki sâkin zaman buna hep
orada da grev başlamıştır." (HA, den içinde dika ye bir bölümünü bıraktığımız ayın 18.
lül'de greve neden ve nasıl başlandığını şu bildiriyle açıklar: bulunduğumuz üyelerince ederiz.
"Dileklerimizolmadığından, grev ve Birlik yapmak senavatavsi(itti-
mecburiyetinde danlıkları
bulunduğumuzu korunacaktır. Bütün bir hiç
belirtiriz... ve
Telgraf aletleri aygıt ılımlı olmayı
bekçiler
koruyacaklardır. Düzenlilik
arkadaşlara
bozulmayacaktır.
Yaşasın bile,
had)" Modern tekniği
işçi sınıfımız mecbur edildiği
düzenli, verimli,
koruyucu, yakıp y ı k m a k t a n
uzak insanlığımızdı.
II- İşçi Sınıfını sayılır. ğunu re, ayrı bu ği için, Finans daha zam
Bölünmeye Kışkırtmak sömürge metodu biri de, işçi sınıfı başlıca provokasyonlarından "Şirket'i Hayriye: işçileri, "Bu 23) ve
"Böl ve e g e m e n ol" prensibi, İngiliz kapitalizminin kapitalin
içinde "Aristokrat amele", "Bürokrat kapıkulu" yaratıp, işçi çoğunlukolay s ö m ü r m e k t i r : Ama 22, kaptanlara, dilekleri kabul makinistleedilmedigrev yapmıştır. ve Hasköy fabrika
işi bırakmışlardır." (HA, genel
tarihten
beri her yerde ayrı bir ülkede,
yaşayan, derece
ortak bir teşkilâtı
birliği bulunmayan 22)
bir mahiyet almıştır" (HA,
III- İlan P a r a s ı y l a larıyla yola getirilir.
Milleti K ı ş k ı r t m a k basın organlarının kolayca kızışıvermeleri, hiç
Kapitalist ülkelerde gazeteler ilânlarla, geri ülkelerde büyük şirket ilânBizde yoktan şuna buna, hattâ hükümete ve olmayacak konulara uluorta çatmaları bundandır. Nitekim grevler başladığı gün az önce Hürriyetten başkası üzerine yemin etmeyen "Kamu oyu: Efkârı umumiyye" sözcüleri, inanılmaz bir kelbilikle [köpeklikle] açıktan açığa Yabancı Sermaye savunu-
culuğuna
şöyle
başladılar:
"Grev yalnız Şirketle kalmaz. Memleketin
işçiler arasında hayatı
ortaya
çıkmış bir ihtilâf olmakla etki yapar...
ekonomi
üzerinde
Bundan başka, ülkemizde varolan büyük endüstri, yabancı "Grevci-
sermayeleriyle varolmuştur. Demek ki, grevler dolayısı ile, mali kredimiz üzerinde etki yapar. Şirketlerin hisse senetleri düşer." (İkdam: ler ve neticeleri", işçileri tahkir edecek [aşağılayacak] yacağı, re kat laylıkla celerinde "Hak seviyelerini kat üstün kapılacakları dileklerde derkâr savunmak, yerli câiz [belli] 16 Eylül) O günlerde, Ticaret Odası gazetesi de, yerli derecede grevler aleyhine bir makave korumaktaki politika kudretleri bizimkilekodere-
le yazmıştı. Bu makalede, yerli işçilerin yabancı işçiler seviyesinde olamaolduğundan, bulunmaları işçilerin manevralarına işçileri 24)
bulunduğundan, [uygun]
yabancı
değildir." (HA,
Efendisi Y a b a n c ı S e r m a y e , yerli uşak sermayeyi, Batı işçilerinin daha "seviyeli" oldukları için "politika manevralarına" kolay kapılmadıklarına inandırmıştı. Yalan: Asıl Batıda, Finans Kapital geri ülkelerden aşırı-kâr çektiği için, bir bölük aristokrat işçi satın almayı ve işçi sınıfını kendi bulanık politika becerebilmiştir. ihtiyaçlarını kendi üretimi ile karşılayamayan Millet, hele manevralarında sersemleştirmeyi, seviyesizleştirmeyi Belli başlı
IV- Mall Baskı İle Devletçiliğimizi K ı ş k ı r t m a k Türkiye gibi iğnesini, ipliğini, yabancılardan getirtince, kesesini y a b a n c ı y a kaptırmış demektir. O zaman ödeme dengesi hiç düzelmez. Şimdiki "Döviz" yahut "Yardım" handikapları gibi bir Demoklesin kılıcı, Devleti inmelileştirir. O zamanki handikaplar: "Ecnebi imtiyazları" ile "Mali itibar"dı. Gene borç gırtlağı aşmıştı. Devlet, kıskıvrak Finans Kapitale bağlıydı. a) İmtiyaz trat gereğince, tiye Nâzırı, lamalarını, du. ki miş, ki Mâli bağı: "Grevin başına devam daha büyük ettiği zaman çok içinde, Hükümet, verecekti. konZap-
kilometre
teminat akçası çarpılacağını işçilerle işçilere
işçi delegelerine, yoksa grevcilerin baskısı:
Hükümetin
bu işten ziyan cezalara
edeceğini,
işe baş-
söylemiştir." şirket arasındakabul etbir miktar zam
b) Finans kapital "Sadarete anlaşmazlığı memurlara vaat Komitenin
Emperyalist başkentlerinden idare ediliyorüzerine, Genel hükümet, verileceğini, etmediği 25,26) "EylübüMüdür Hüknen geçtikten işçileri sonra,
verilen çözmek
dilekçe istemiştir.
birer maaş etmiştir. bu
ikramiye kabul
yapılacağını Hüknen'ce
Aradan (HA,
bir kaç gün
Berlin'deda
istekleri
ileri sürülmüş,
anlaşma
imzalanmamıştır."
c) Siyasi Emperyalist tehdidi: Yukarı ki bağ ve baskı yetmezse, "Sefarete haber v e r i r i m " demek, Devletin ödünü kopartmaya yeterdi. lün başlarında Zonguldak havzasındaki grev de genelleşmiş, limanda
tün li
işler durmuş, bu Şirketi,
vapurlar kömür alamamış, Bâbıâliyi 27, (Başbakanlığı) tehlikede 28) Ve akan sermayenin
Ereğli
Fransız
şirketi,
öteki Ereğ-
şirketler,
olaydan
haberdar olduğunu
etmişlerdir. Fransız
Zonguldak'taki
Sefirliği-
ne de haber vermiştir." (HA,
sular durmuştur!
V- T ü r k O r d u s u n u Türk İşçisine Karşı Kışkırtmak Yukarı ki çıkmaza girmiş Devletin yapabileceği tek şey, sermayeyi silâhla korumaktı. Türk Ordusunun Viyana önünde Avrupa'yı titrettiği durum tersine dönmüştü. Türk Ordusu, Kuvayı Milliye savaşındaki denemesiyle, bizdeki sermayenin ne kadar Vatan ve Millet haini kesilebileceğini henüz görmemişti. İşçi sınıfı hareketinin milli kurtuluş anlamına geldiği kavranılmayınca, bir kargaşalık olduğu sanıldı. İşçi sınıfına karşı silâhlı kuvvetler yürütüldü. a) Kara dairelerini, Fransız zabıta mür b) Deniz arasında taşıyan için kuvvetleri: telgrafhaneyi kuvvetleri: bildirilir "Askeri bir kıt'a, elinden (Sermayenin bildirilmez) işçilerden etmiştir. ile tahrip gambotu Şark demiryollarının (HA, 26) tehlike ocaklarında büyüyen sâkin geçirdiği işçilerle köolayı Zonguldak'ta "Ereğli Şirketi 15 kişi Bu en önemli
işçilerin
almıştır."
sefirliğine
kavgalar olmuş, lokomotifleri Nevşehir ve
maden suretle asker
ocaklarına
bastırmak tir. yüzden gün arada lanmış, kuvvete giderek
Zonguldak'a lokomotifi grevcilerin
gönderilmiştir." geçmemişyoldan Bu bir Bu yaraçok İzmir'e tahripler
c) J a n d a r m a İşçiler Develü Öte çıkarmıştır. yapmalarına önce
zırhlı: köyünde, Punta yerine grevci
"Aydın
hattındaki grev de depolar da daha
istasyonda gelmiş, Punta
durdurmuş, çok
yandan olay atılan ile
istasyonundaki
yakılmıştır. yığını, kişi daha
jandarmalar engel hapse
olmuşlardır...
istasyonundaki kurtarmak olmuş, çarpışma bildirmiş, 27,28)
işçiler birkaç
arkadaşlarını
istemişlerdir.
bir müfreze bir işçi de ihtiyaç karaya
işçiler arasında Bu Başbakanlığa (HA,
ölmüştür...
olaylar karşısında
İzmir valisi, Mecidiye
olduğunu asker
zırhlısı
çıkarmıştır."
KONKRET (SOMUT) Şark kurnazlığı ranış vardır.
BİR İŞÇİ H A R E K E T İ dar g ö r ü ş l ü l ü k t e : halk "Şuyüu v u k u u n d a n kökünden be-
denilen
ter" (halkça d u y u l m a s ı , olmuş o l m a s ı n d a n daha kötüdür) diyen bir davHoşa gitmeyen hareketi kazınmakla Bütün kalınmaz, öyle bir şey o l d u ğ u n u ağıza alanın da kellesi uçurulur.
tarihler, o l a y l a r ı a n l a t m a k t a n çok, o l m a m ı ş gibi g ö s t e r m e k için yazılır. Batıda " C o n s p i r a t i o n de silence" (Susuş kumpası) adı verilen bu davranış, genel olarak halk hareketlerinin, özellikle işçi sınıfı hareketlerinin nice milyonlarcasını u n u t t u r m a k l a görevlidir. Onun için, işçi hareketine
s ö v m e k v e y a iftira e t m e k için olsun, resmi edebiyatta yer v e r m e m e k en büyük O k u r n a z l ı k sayılır. bakımdan, (Hicri gidip Hakkı Balya'ya olayın bir 1324) çok Hakkı Sadrazâm Paşa) "tuhaflık" yılının acele Kâmil Beyi veya ağustos beni Paşaya hemen Az işçi bastırınız! sonra " "beceri" sonları görmek görmemi gösterisi idi... aracı uğruna bir nasılsa memur Hemen O olan Bana: önemli iş-
ağızdan kaçırılan her işçi olayı, Türkiye'de "ilk", olaymış gibi gösteriliverir: "1908 çıktı. da, Bâbıâli'ye İbrahim "Derhal olan çiler bu de karşıma ile Sadrâzamın İçişleri Bakanı istediğini (sonradan verdi. bakımından anlattı. Sadrâzam
geldiğimi Bakanın emrini
bildirdim.
söylemiş. olan ilk imiş: sebep
karşısındaydım.
giderek grevi içyüzü şu
"Memleketimizde "Balya'da, korkutarak Rally'yi, lardaki larını yıl
ayaklanması olduğu çeşitli
olmak
Meşrutiyetin Bunlar,
ayaklanmalar ve Fransız maden akan Aynı
arasına
katılmış.
mâdendeki için
Alman Şirket
mühendislerini mühendisi ocaksu10
yerlerinden gündeliklerini da
kaçırmışlar. arttırmak
Müdürü yeraltında
sıkıştırmışlar. Yalnız, işletmişler! önlemişler. ve Vâli Hakkı Hatta, Liva âciz
zamanda, bir çayın madenin
çalışmayı boşaltmaya
durdurmuşlar. kalma ora Bunun benim (sözü İçişleri
yarar olan
tulumbaları tehlikesini üzerine acele geçer) Bakanı
Böylece, kalmış.
süreyle
işlemez bildirmişler.
"Grev karşısında vilâyetine tezkere önemle Kâmil mek yazarak, rica Paşayı üzere -"Hayır, şiniz. lu yaptım. "Bandırmaya gittim. leceğimi sofaları Bu Daha halılar eşyanızı
kaymakamlığı
Hüdavendigâr bir
Tevfik Beyin
Bey,
Sadrazamlığa
buldurulup kişilerin üzerine,
Balya'ya
gönderilmekliğimi madenle Sadrâzam git-
etmişler...
deyiminden, beye
ilgili bir çok nüfuzlu
grevi yatıştırmak için Hakkı kendisi: vapur var. Bakanın üzerinden Hattâ,
sıkıştırdıklarını olduğumu hayır...
sezmiştim.
Lâzkiye'ye
söylemem
Bugün
Bandırmaya
hareket edin,
Ona
yeti-
Hatta,
geminin getirtiniz!"
hareketini karşılığını
birkaç saat geciktirdim! vermişti... tutup ev Çaresiz, Gönen
Evinizden
lüzumdediğini Balya'ya geodaları, vardı. ve uğsakRally'yi
çıkar çıkmaz, iken
bir araba için bir (!)
yolda ve
birkaç bin
işçi tarafından
karşılandım.
Bunlar,
öğrenerek, başında bana ile
oturmaklığım çiçeklerle Kürd hitap uygun
kiralamışlar! isminde bildirdim.
süslemişler. Mevlüd olarak onun bir topal Fakat yâni söylev söyledi. Yolda günü İşi inceleyeceğimi veya kazâya
"İşçinin adam, mösyö yanıma raması
tâifesinden
ederek bir de görmedim. Ertesi
Rally
görüşeceğimi düşündüm.
karşılık
çağırmayı ihtimalini
bir hakaret
bulunduğu,
landığı dar zam yol den ram
yere
ben
gittim. mümkün kasabaya
Hesapları olacağını Adam,
inceleyerek, tespit ettim
işçi gündeliklerine ve Rally'ye gene ilkelerine hemen ve biçimine Önce,
ne
kaçıkar Maikbaş-
yapılması
başka uydu...
olmadığını
söyledim.
bulduğum
çözüm çağırttım. ve başarı de,
idaresinden ettirdim.
döndüğüm hürriyet, Fakat
zaman, adalet ile,
işçilerce eşitlik
karşılandım. değindim. işe
Mevlut ile Mevlut ile layacaklarını "Çünkü yetine den karışmaması larında Lâzıstan nun ayrı biraz den lud lattık. lardan rin) çıkan
öteki kışkırtıcıları Bir süre de arkadaşları temin
(müşevvikleri)
çay kahve
söylediklerimi kabul ettiler... sonra
ertesi günü İttihad
bunda
kazanamadık! Terakki Beni beyin bildirmiş. için de Cemiönce(sonra Bugrev olayına gelmemiş. bulunmayı, Sudi Bâbıâli'nin kendi ara-
işçiler grev yaptıktan lâzım ve imiş!! Ama Lâkin
Selânik'e, göre
müracaat etmişler. tanıdıkları kabul üzerine bir ev sonra ibaret
Tasavvurlarına
Cemiyetten şahsımla o gece, benimle
karşılık temasta
sevdikleri için, memur ve iki gün
etmişler!.. Mevlut tutmuşlar, Hükümet
Cemiyet, yapılan Sudi bey
Milletvekili) Netekim,
edilerek gönderildiğini sonra Sudi bey geldi. ziyaretimde ne yolda yaptığım günü kuyu
telgrafla Onun
arkadaşları döşeyip
anlaşmayı Balya'ya bulundu.
hükümsüz tezelden varışından Kendisini onu kabulMevanen-
saymışlar...
dayamışlar. ben Ertesi
konağında İşçilerle
tanıttıktan sonra, ve
aldığı direktifin, söyledi. çağırdık.
karar verirsem anlaşmayı işe koştu!
olduğunu
söyledim. başlamalarını Bu zât, Türkiye'de Hatıraları,
arkadaşlarını Fakat,
hemen başına için,
sabahleyin pek,
işçiler kuyulara cesur olduğu
inerken,
kimi zorbalar buna başkaldıranların
gel olmak istemişler. dahi gözü üzerine ilk grev de bastonla 1945)
Sudi bey hemen daha yürüdü!
zorbaortaya s.59-
(serkeşle-
Herifler sindiler!
Böylece, Ayni:
çözümlenmiş
oldu." (Mehmedali
61, İstanbul
Olayın eleştirimi bir yana; Yerli S e r m a y e iktidara gelir gelmez, Y a b a n c ı S e r m a y e Şirketi (Mösyö Rally), hem Derebeyi ile olan halk, gizlice birleşmiştir. Abdülhamit mutasarrıfının maden altından az "31 Halil "çay, kahve
hem
Devleti (Bâbıâli) ikramlı
idare'i m a s l a h a t " atlatması y e t m e z s e , kendisini kurtarıcı gibi karşılamış işçiyi " Z o r b a - S e r k e ş " sayıp, kuzu hoşnutsuzlaşıp, Abdülhamit'in arasına sokulan hürmetleriyle sopayla postu kuyusuna kurt işçi indirmiştir. gören bile, ve o " H ü r r i y e t - A d a l e t - E ş i t l i k " adlı yüzden, metlileri redilecek dişlerini sınıfı tedbir
gericilik ayaklanınca, kucağına kimi itilmiştir: kaynaşmalar, (A.N.:
kalsın
Mart Olayında idare hizPaşanın s.65) şük-
kaldırıldı."
TSSİT,
Ticaret Odası:
"Yerli
işçilerin.. y a b a n c ı
işçiler d e r e c e s i n d e dimilletine hakaret etti:
leklerde b u l u n m a s ı caiz d e ğ i l d i r " diye, kendi
Anadolu
Demiryolları idi. Bu
Şirketinin yabancı,
ajanı kendi
Alman ülkesi
Kontu
Ostrog,
Adliye hakları Başveki-
Danışmanımız
işçilerine tanınmış
T ü r k işçisine lâyık görmeyerek, S E N D İ K A Y A S A G I ' n ı , Osmanlı li Kâmil Paşa G R E V Y A S A G I ' n ı kanunlaştırıverdiler!.. Böylece (Yabancı sermaye ile Emperyalizme karşı)
MİLLÎ İ S T İ K L Â -
Lİmizi, ancak 10 yıl sonraki kanlı fedakârlıklarla elde edilmek icap etti. Çünkü Tefeci-Bezirgânların foyaları ancak K U V A Y I M Î L L Î Y E mücadelemizde meydana çıkabildi. İşçi sınıfımızın sâlim içgüdüsüne kalsaydı, aynı dâvâ 10 yıl önce, belki de kan dökülmeksizin (Mösyö Rallylerin sıçan deliğine girip gitmeleriyle), en medeni biçimde çözümlenebilirdi." (H.K.: yi Milliyeciliğimiz, 1/5/1954) Kuva-
İSTİBDADI ARATAN
HÜRRİYET
"Devr'i Dil'ârây'i H ü r r i y e t " t e (Gönül Bezeyen Hürriyet Çağında), o yetiştirilmiş sosyal kapitalist sınıfı iktidara geldi. O z a m a n a dek el altında satın alıp suç ortağı ettiği üstü Devletçilik, kapalı artık şartsız Eskiden, kayıtsız saman Kapitalist altından sınıfınındı. müstebit Hürriyet onundu, A d a l e t o n u n d u . Padişahtan buyrultu saray m a h k û m u
kopartarak,
yürütülen sular, hep saman üstüne çıktı. M â d e m ki Hürriyet "ilân" edilmiş, artık İstibdat zamanının, lisine mine işleyişi lanarak artık gerek yoktu. geçmişti. pek Aynı yıl, 1315 içine kaza ve kader t e s a d ü f ü y l e namuslu hırsızlık y a p a m a d ı k l a r ı İdare Mecberi Batı kapitalizmi Şirket Finans kapital "candan, sözleri, maaşla Meclisin gibi Emperyalizbakışının içe atılarak horedilmişvarlığı (1899)'dan kişilerin de sızarak, Allah korkusuyla
m e k a n i z m a s ı y l a serbest rekabetten, Tekelci "5130 kuruş aylıklı Paşa, verilmiş 500 de, ve keskin" Mehmet son s.60)
kuruş
emekliye idare
yerine Albay Necip tir." (A.N.: TSSİT,
bey geçmiş ise
çok geçmeden işler istenildiği
toplantılarına
Hürriyetle birlikte, T ü r k i y e denizciliği devekuşu gibi ortada kaldı:
hem
" K u m p a n y a " gibi y a ğ m a ediliyordu; hem de özel şirket olmadığı için kimse onu üzerine almıyordu. Hürriyet Fâtihi kahramanlar, öyle küçük işlere bakmıyorlardı: elinde şimdiki olageldiği durumuna (Keza, "Kara için, sahip 62) kişiler: Başbakanlık) ve bir "Milli görevlerini yerine getirmekle ve başka atanması kapılara için başvurup, merhamet müdür birlikte, İdarenin Ulu bir günlü İdarenin son Başka dağınıklığı (Meşruti) Bakanlıklar Denizcilik da Bakanlığı onun bile Denizciliğin Anayasacı komutanları, yüzüne
çıkmıyorlar.
bâkmıyorlar." Yalnız Kapıya yere
çalışan
(Bâb'ıâli: bağlanması
dileniyorlardı."
(Keza, 61)
Dilenilen " M E R H A M E T " gecikmedi. Müstebit Padişah zamanı, Batı pitalizmi daha çok T ü r k - M ü s l ü m a n Şimdi o olmayan aracılar azınlıkları aracılığında kullanıyordu. siyasi iktidara
Ka-
Devlet-Kapital çıkmışlardı.
"Meşruti Ümera: A n a y a s a c ı K o m u t a n l a r " o şirket midir, değil midir, ne olduğu bir türlü belli olmamış gibi, "şerefleriyle mütenasip," olmayan bayağı maddi işleri eski Yerli - Yabancı S e r m a y e gözbebeklerine bırakıverdiler. Bu gözbebekleri, Batı kapitalizminin çoktan dama attığı serbest rekabetçilik prensibinin perdesi altında, artık siyasete egemen özel sermaye girişkenliğinden başkasına y a ş a m a hakkı bulunamayacağını bir Kur'an âyeti, İncil buyrultusu gibi savundular. Ve lütfedip, ortada kalmış sahipsiz Denizcilik işini, çağdaş uygarlık sofralarına koyup çatal, bıçak ve kaşıkladılar. A b d ü l h a m i t , açık konuşan adamdı. Bu gün ne kadar i n a n m a z s a k inanmayalım, o, Türkiye'de her şeyden önce "İSTİKLÂL: piyonu idi: sosyal sınıflara karşı bağımsızlık... DÜZELTMEK" olan dukonferansa: (ilerlemek için düzelelim) giderecek söylevi) olmayıp, iyice açış ibaret diyordu. ahaliyi kabelki ülteB A Ğ I M S I Z L I K " şam1- Dışarıda Batı K a p i t a l i z m i n e karşı bağımsızlık, 2- İçeride
1- Dışarıda bağımsızlık: İstanbul'da Türkiye'yi "ISLÂH: için İngiliz kapitalizminin toplattığı "Fakat bu maddede memleketimizin bağımsızlık şânını Meclisini kurmaktan
rumlardan sakınmayı görev sayarım" (Millet 2- İç mu işlerini yok kelerimizin melini kapitalistlere: yürütmede idaresini etmeye bu "Anayasayı ve hazır olmaya usulün
maksadımız,
çağırmaktan kötüye vesile
düzeltmeye
kullanımların, olacağını
istibdadın
bağımsız
kestiriyo-
rum." (Keza) derken, yerli sermayeye, "yalnız sen yoksun, "Tebeanın her sınıfının leceğini hatırlatıyordu.
başka sosyal
sınıflar da v a r " d e m e k istiyordu. Söylevin ilk sözü (Osmanlı geleneğince) hak ve m e n f a a t i n e riâyet (güdücülük)" edi-
Meşrutiyet burjuvazisi bu iki kuralı da tersine çevirdi. Yalnız kapitalist sınıfının "hak ve m e n f a a t i n e g ü d ü c ü l ü k " tanıdı. Yerli - Y a b a n c ı sermaye ondan bunu bekliyordu. Bu prensibin zaferi, içeride kapitalizme, dışarıda e m p e r y a l i z m e bağımlılık oldu. KAPİTALİZM olduğunu seziyordu. ülke Bu ile ve yurttaşın O barış, durumunu dü-
A b d ü l h a m i t her şeyin farkındaydı ve boş lâf etmiyordu. Türkiye'yi yarı sömürgeleştirenlerin, içeride, dışarıda muştu. zeltme Gerçi.. zinemizin "Kırım uğrundaki dışarıya müttefik savaşının bir akça ulu ortaya borcu 1- Dış harp: Y a b a n c ı sermayenin Türkiye'yi borca b o ğ m a k oyunu olçıkması, yoğiken.. yardımları çalışmaların devamını engelledi. vâktedek içeride Devlet haaçıldı. işini yoluna
sebeple
borç kapısı
devletlerin...
koyup, ondan tirdi.
gerçek Bir takım
ilerleyiş tahrik ve
yolunu tesvil en dolayı, Açış s.)
hazırladığı o
sanısını ve
güçlendirmişti; bekleyişin her silâh yıl
lâkin, ve tut-
sonraki durumlar bütün bakmaya
bütün
umudun
tersini geolağanüstü altında sektele-
(süsleme)ler.. vermedikten çok işe yarayan ve tarımımız
ülkemizin başka, sınıfını
iyileştirilmesi
düzeltilmesine maya
meydan
ordular derleyip,
halkımızın
mecburiyetimizden
ticaretimiz
büyük
re uğradı." (Abdülhamit:
2- İç ıslahat: Yerli sermayenin, yabancı sermaye sadakasıyla gününü gün etmesi oldu. Elbet saray zindanında körleştirilmiş Abdülhamit'ten, 19. yüzyılın sosyal ve e k o n o m i k doktrinlerine göre yöneliş beklenemezdi. Ama, o bir çok bu günkü "ideologlarımızdan daha dürüstçe, 1877 yılından 20 yıl önce, 19. yüzyılla birlikte bir gelişim olduğunu gelir art-
masından çıkarıyordu. O gelişmenin, 1965 yılında inkâr edilmeye çalışılan sermaye gelişimi olduğunu, A b d ü l h a m i t deyimlendiremezdi. Yalnız şu kadarını olsun görebiliyordu: "Yirmi "Eğer maliye lûk leri, ile), gelir idi. geleceğin yıldan ve ki beri gelirlerimizin şu ard sayılan ve işi arda refahın artması dahi, ileri memleketin gelmişse dürüstiye korumak maliye de, süelden tedbirve olmuştur.
ilerlemelerine
ahalinin dürüst çilesini ıslâhat
durumlarındaki bir doktrine
arttığına (meslek'i kredimizi alınan bütün
belgedir. "
şimdiki
sıkışıklık
durumlardan maliye bütün
idaresinde yoksulluk Fe'emmâ, ne
bağlanmak biçiminde bugünden
hafifletmek dursun,
(iyileştirmeler)
durumu
iyileştirmek şöyle olacağı
ağırlaştırmış
düşünülmeksizin
yararlanmak
(Abdülhamit: Açış s.) Bunu ister kendi söylesin, ve burnunun ister başkalarınca söyletilmiş olsun, Abdüliçin kâr gören daha ayık ve daha az
hamit, yabancı sermayeye memleketi boğdurmakta sınıfı ucunu g ö r m e y e n yerli s e r m a y e d e n haindir. Abdülhamit'in
üçte bir yüzyıl egemen oluşu, yalnız hafiyelerinin
gücünden değil, modern gidişi Batıya teslim olmak sanan yerli sermayenin ihanetine karşı olmasından ileri gelir. AVRUPA si SÖYLEMİŞ iki
1908 de Yerli Sermaye, genç Ordu hoşnutsuzluğunu s ö m ü r e r e k siyaiktidarı ele geçirir geçirmez, Abdülhamit'in otuz üç yıl s a v u n d u ğ u "İstiklâl" prensibini tersine çevirdi: monyasını 1- Şaşılacak bir sinizmle sınıf hege-
kurdu, 2- İnanılmaz bir ihanetle memleketi yabancı sermaye
egemenliğine ısmarladı. Bu iki davranışı özetleyen e k o n o m i k örgüt, ŞİRKET oldu. Bütün T ü r k i y e halkı bir yana, Şirketler öbür yana konuldu. ŞİRKET ( K U M P A N Y A ) : Yabancı Emperyalist sermayenin yüzde yüz emrine
girmiş yerli sermaye sentezi idi. ye'nin "En 1324'te hendis sa"ya mayan rine ilk "Hayırlı Şirket"idir. sonunda istifa Frenkiya bu edip Bankalarca bulunan çekildi. 1 tâyin
Bu olayın en tipik örneği, gene Türki"İdare'i mahsusa" Bakanlığında Con yapı Paşa 29 Ermeni Eylül mü-
zavallı
Noradonkiyan
Kapril
Bayındırlığa Noradonkiyan Aralık etti... sabah 1324
bağlandı... efendi, (1908)
mimarlarından "İdare'i mesleği ile kimi 63)
Efendiyi akşam
gününde
Mahsuilgisi ol-
müdür yardımcısı idareye Türkçe olarak adını
Frenkiya birer defa
efendi,
uğrayarak,
kâğıtlar üze-
nakışlayıp
koyardı." (A.N.:
TSSİT,
Bunda şaşılacak ne var denecek. Önce Abdülhamit; Paşa, hiç değilse çekirdekten yetişmiş iş adamı idi.
"hem yer, hem
yedirir" Devletçi bir gayrimüslimi, Con Paşayı başa geçirmişti. Fakat, Con Meşrutiyet (Anayasacılık) Hürriyetinin iktidara çıkardığı "gayrimüslim" iş bakımından acemi çaylaklığı ile Finans Kapital uşaklığını, bakın "Frenkiya purlardan bakla Ada faate yaptı. Adalara da satın Kurulu, riyye"den şah Hayriyyeye o bulunup tapan efendinin yolda yardımcılığı giderken kadar, ve vapur nasıl skandal yolundan Özel Adalar vapur seferi yoluna yapan vaSermaye girişken kişiliği değirmenini çeviren "Demokrasicik" suyu yaptı: zamanında, dümen 10 dakika, birinin zincirinin senetlerini yolcular kadar mühür bir baklası kopmuş, gidememiş. birkaç imza menpropaganda toplayıp, senedi Noradonkiyan hisse ve Bakanlar (Padi-
ekleninceye "Şirket'i eczacı,
yolcularından
Hayriye" hisse başkası, yüz 21 elli
taşıyan arasında ve
tüccar
Vapur içindeki Şirket'i günlerde almıştı. bundan vapur İşi
yolculardan
Hayriye'nin
göndermesini sevk etti...
istediler. Hayriyye Paşa Kâmil
bir hanımefendiden Bakanlar Kuruluna böyle Adalara gönderilmesine ve kadim (Keza,
adet Şirket'i
"İdare'i karar
Mahsusa" çalışmayıp vererek, İdarenin aldı.
"Şirket'i Hayfermanlı ve Şirket'i
buyrultulu)
imtiyazını ayak altına 63,64)
İş idareye
bildirildi."
Ne jest değil mi? Bir yanda 150 "Adalar y o l c u s u " (İstanbul'un "Sosyete Kaymağı") imza ve mühürü ile Hürriyet ve ihtilâlci Bayan Demokrasinin şâha kalkışı; ötede Padişah Fermanını çiğneyen Bakan Efendinin kahramanlık; ve her
ikisinin gölgesi altında mi ya üstün? başladı. Bir
Hamfendiden satın aldığı
Şirket pay senetleri! Şimdi "Devletçiliğimiz" mi, yoksa özel s e r m a y e m i z güreştir o başladı: üzerine vakte ettiği kazan "Şirket'i Hayriye Adalar seferlerini yapmaDenizcilik, Liman Adalara Şirketin ve Loyitten Bu tayin dek idarenin vapurlar ve makineleri, Şirket işlettiği vapurlarıyla komisyon, vapurçeİdarenin iddiası
edilmiş Şirket'i İdare
bir komisyonca, Hayriyenin vapurlarının iyidir, tahsis tekne, diye
"Devlet malı d e n i z ' d i : onu Derebeyi Devletinde yalnız Devletlû "domuzlar" yiyebiliyordu; şimdi o "Deniz"e Özel Sermaye " D o m u z " u da burnunu sokacaktı. "Hükümet, mekten Bunların landı.. ka kanlığında aldıktan başka da Şu Noradonkiyanın bir şey hesaplarının kadar ki, Noradonkiyan İdareyi hisse 65) sonra, kışkırtmalarıyla incelenip İdareyi bir şirkete baştan devretaşmıştı. başBa"arhakkı düşünmüyordu. İdarenin borçları Efendi, bir için
İzmir milletvekili Ispartalıyan Efendinin bir Şirkete senetleri yerine dolapları devredip,
Hallaçyan değerli
çıkmasıyla
çevirmek
gündüzlü
çalışıyordu."
(Keza,
Sayın yazar A b d ü l e h a d Nuri bey, bütün bu olaylarda bir "Ermeni oyunu" görüyor, bu oyunun altındaki yerli Özel S e r m a y e ile, üstündeki Y a ban Tekelci Finans Kapital in re aşırılma "Talihsiz karışmasından iyi idaresinde görünmüşler. yönündeki İdare! yakasını başarı Bu parmağını ve kuklaların hep o parmakla oyunu geldiği Evet, Onlar karşısında günden onların bizden da daha boşuna beri hakkı iyi saçını oynatıldığını sezemiyor. Yalnız, millet malının Devlet kanalıyla özel kişileezeli Alicengiz yüzeyine başını yoluyor: Oluş Ermenilerin var. Biz ediyor idare kurtaramamıştır. gösterememişiz. zihniyet
genelleşmiş."
Sanıyor. Ve Türkiye aydınının aşağılık duygusu içinde bunalırken, bir Ermeni'nin nasıl o koca yaldızlı, nişanlı paşalarla dolu Bakanlar Kurullarını dize getirebildiğini açıklamıyor. Her şeyi, bugün de bol bol yapıldığı gibi, bir nereden geldiği sınıf ve se, toplum bilinmez, yomsuz alınyazısı determinizmini, kimi "ZİHNİYET" lâfına bağlayıp, gibi, ultramodern tersine, "İdeologlarımız millet ne
"Yanlışlar" Komedyasına çeviriveriyor. Oysa, kendi anlattıklarını kulağı işitortada hiç bir "yanlış"ın bulunmadığını, kadar aldatılırsa, bir sosyal sınıfın o kadar sinsice yararlandığını; yapılanlarda aldanış ve kör tesadüflerin değil, tam orostopolca bir hesap ve bile bile lâdes durumu yaratıldığını kolay öğrenirdi. Çünkü, o Ermenicikler, bütün Müslüman Türk yerli sermayenin yüzyıldan "Avrupa beri okuluna girdiği Batı kapitalizminin, Başka kendi üstünlüğünü ve sömürüsünü, geri ülkelere bir "zihniyet" olarak da, malı" diye sokup yerleştirmek kastını temsil ediyorlardı.
türlü koca bir İmparatorluk kafese konulamazdı. Nitekim A.N. de Noradonkiyan Efendilerin ağızlarında dolaşan sloganlarını hatırlamakla kalır, bu sloganları kulaklara Batılı dost finans kapital ajanlarının üflediklerini nedense bir türlü kavrayamaz: "Noradonkiyan yamanlaştırdı; yapılan ve bir Telgrafı altın Efendinin oluğun "Devlet yabancı Ticaret etmez!" nakaratı ellere teslimini pekiştirdi". Hicaz ben alıcısı demiyorum, ve efendiye, da, Bu çâresizliği hususta Posta söy-
toplantıda, ile
Noradonkiyan Ve
demiryolunu, Avrupa
örnek göstermekliğim: karşılandı. Finans efendi deniz emlâk hükümete (Padişah Kapital canibinden tekneleri, vergisi, orman ait
"Bu sözü İdarenin hesabına) taşıtları,
lemiş!" cevabı adına satıcısı imtiyazlı gümrük telgraf hazine
verilişi gibi, bir alışveriş Eylül l325 1327 ile edildi... Şevval
ağır değerli bağışlamalar, buyrultusu)
dir gecesi İradesi Ispartalıyan 1325 şirketin rupa'ya (1909)
Hallaçyan,
efendiler imzalarıyla tarihli mukavele
imzalanmış
ve şartnameleri imza lira. Bir de yılda (Keza, s.66,67)
Buna
vereceği şey 350 bin gönderip
5 kaptan
5 çarkçıyı Av-
öğretimletmek."
1909: Türkiye'de yerli-yabancı sermayenin sözde Devrimle siyasi iktidara çıktığının ertesi yılı. Daha gelir gelmez iktidara, Türkiye halkının nesi var, nesi yoksa, hükümet zoru, Devlet A n a y a s a s ı , Padişah buyrultusu, A v r u p a felsefesi.. Bütün neyle olursa olsun her şeyle, hepsine el koyuyor. okuyup, üfleyip, efendisi Batı bir İmparatorluğun varını y o ğ u n u
sermayesinin mihrabına, gözü Hürriyet atlasıyla kapalı kurban olarak, davulla, zurnayla yatırıyor. 20. yüzyıl Emperyalist kapitalizmine, geri bir ülke bütün mukaddesatçı geleneklerine uygun olarak, Kadir gecesi, gâvur eliyle satılıyor. Ponce sermayeye Müslüman kapitalist, ekonomisini Hazret'i İsâ'yı gayrimüslim çıfıtlara teslim eden aracılığı ile yabancı Çünkü: Pilat gibi, Türkiye
peşkeş çekerken, temiz kalmak için
ellerini yıkıyor.
"Devlet ticaret e t m e z ! "
FİNANS KAPİTALİN Bereket, o mal" geleneğine: ya
KANLI ÖCÜ Devleti tabulaştıran "Miri
hiç beğenmediğimiz Osmanlı'nın
Mukavelenin içine sıkıştırılan 18. madde ile ordu ihtiyacı düşür-
düşünülmüş, " Ş a r t n a m e hükümlerine uyularak gemilerin hepsini vebir kısmını hükümetin emrine hazır bulundurma" kaydını
müş. Gene bereket, Cihan emperyalizmi ikiye bölünmüş, Cihan savaşlarının öncüleri: 1912 Teselya, Trabulus, Balkan savaşları kapıyı çalmaya başlamış, Finans kapitalin İngiliz-Fransız grubuna karşı, Türkiye'yi avlamak isteyen Alman grubu rakip çıkmış.. Türkiye'nin varlığını Özel Sermayeye peşkeş çekme prensibine dokunulmamış, yalnız bir geçit aralığı sağlanmıştı. 1326 (1910) Ağustos 26 gün ve 281 sayılı Özel Bakanlar Kurulu mazbatası; tövbe istiğfar ederce İngiliz-Fransız imtiyazını bozarken, şöyle dedi: "Şirket kurulabilmesinin sabit olduğu" için doğan kurmak dolayı bir şirket değiştirme önünde heyet gerek şüpheli kötü olmasına"göre yazıldığı yerine etkiler sebebiyle, gelmesine uydurularak Ticaret Şirketi yapılması tercih bir an önce bakarak, ve kurulmak gerekli ve "İmtiyazı üzere Osmanlı ileride üzere, gerek gerçekleştikalınıp istiile kıyılarında ekonomik gemiciaskerlik ve olremeyecekleri gemicilik işinin "İmtiyazı yoluyla mecbur
feshedilmesinden hâleye" (kalıp yararlıklara ihtiyacı liğin Bağımsız sevkıyatı tahviller duğundan, göz şimdilik bir ve
getirilmesi Devletin
"Derece'i durumu
kertesine) bir
("Fevâid'i
iktisadiyyeye") tutularak idaresi tarafından ticaret
hükümet
altında idaresi şirketi
görüldüğünden... gerekli besbelli
edilmiş
taşıyışları
sağlanması imkânsızlık
çıkartarak
bir
ticaret
kurmaktaki
sermayesi
hükümetçe
sağlanmak"
düşünüldü.
Gerçekte bu "Kalıp d e ğ i ş t i r m e kertesi", Osmanlı geleneğince millet malını kurtarmak değil, hatta yerli s e r m a y e y e a k t a r m a k bile değil, akbir elinden öbürüne geçirtanlıyoruz: Anadolu rehin "Sermayenin Şirketine verilen tetarılabilinceye eveleme, darik olan o 160 kadar yaban finans kapitalinin gevelemesinden İdare'i adı geçen
mek manevrasıydı. Bunu da gene aynı Bakanlar Kurulu mazbatasının "şu d e v e l e m e " biçimli biçimine bin bin lira borcun lirası 400 de, bu gelince, için, tutup, küsur lira ediliş Mahsusanın Şirkete borcu
hatlar sâfi 30 bin adı
ürünleri 30 liranın geçen
fâizinin pek fâhiş
olması
yüzünden
bir çok yıllar liradan, yahut
ürünler ile 10 bin borçların sâfi ise
ödenmesi kaabil ödenmesi liralık karşılık ödünç bugün bin bir
olamayacağından, ve geri kalan 20
adı geçen bin liranın
karşılık gösterilerek ödünç alınacak 200 bin bin sermaye bir ve ister olan önce elde edilmesi,
bir kerede ürünleri
karşılık İdare'i elve yapılması
gösterilmesiyle Mahsusa mümkün verişsiz bırakılarak, lik
tutularak zaman alarak
ödünç
(istikraz)
ödünç alma güne 156
askerlik ihtiyaçları genişletilmesi acele 326 için,
buna
bulunmasıyla
Şirketin sağlanması
geleceğe tedariki yılı asker-
gerekli bir an lira kadar
sermayenin
önemli askerlik
taşıyımlarının
tahsislerinden "Askerlik
verileceğinden..." 15-20 vapurun daha adı Doge-
ihtiyaçlarına Yardım
yetmezliği ile
yüzünden, konuşulup
nanma
Milli
Cemiyeti
kararlaştırıldığı
üzere,
çen liğince re Paşa ket
cemiyetçe
satın
alınması alınmasında alınarak, bir
tercih olduğu adı
edilir
olduğuna
dayanılarak, Bakanlığı taksitle
torpido yüceüzevapur şirtekkuve Bakanı
muhriplerinin adı geçen ve o
satın
gibi pahası cemiyetçe olup, ve alınması
Maliye
kefalet altına Hazretleri
geçen
ödenmek
vapurların tarafından
kerede yerine
gerekeceği Osmanlı imtiyaz halde başka ve edilmek
Savunma kıyılarında almış (ne
ifade imtiyazın
kılınmış feshi cihetle, sahibi
işletmek rarlanırsa rulması sağlamak tamamıyla
İdare'i
Mahsusa
geçmek
üzere şimdiki şimdilik)
olan kadar
kurulamadığı mümkün için...
cihetle
kadar güzel
olur demiş Arap: ihtisas
bir şirketin derleşik
olamayacağı Vukuf ve bir heyet
askerlik bir Genel idare
ticaret üzere,
taşıyımlarını "Osmanlı
Müdürden
bağımsız
tarafından
Seyr'i Sefain İdaresi" adiyle bir idare kuruldu. Söylenenlere dikkat edelim: 1- "Anadolu Şirketi" fahiş faizle gemicili-
ğimizi haraca bağlamış. O A l m a n finans kapitalidir. Bir ödünç kuruntusuyla ondan kurtulmak istenirken, vakit y o k diye vazgeçiliyor. Bunun anlamı, A l m a n finans kapitalinin, 1910 yılı Türkiye'de İngiliz-Fransız finans kapitaline baskın çıktığıdır. Bunun kokusu, çok geçmeden Birinci Cihan savaşıyla çıkacaktır. 2- Türkiye Avrupa ve Afrika'da boğuntuya getirilecek duruma girince, her zamanki gibi gayret dayıya düşüyor: luyor, Ordu Millet ile Ordu kelimeleri sıkıyor: " D o n a n m a Muavenet'i Milliyye C e m i y e t i " halktan yardım top160 bin lirasını, "Bir tüccar şirketi kurulmak üzere" sunuyor... 3- Bütün bu kombinezonları başaran "Harbiye Nâzırı Paşa Hazretleri", fesini sol kaşı üstüne efece yıkan, Bağdatlı ve gür sakal, bıyıklı keskin Mahmut Şevket Paşa'dır. vuruşta kopartıp atışını Paşanın kanlı arabası Askerlik Müzesindedir: kendisini, İttihatçıların da ilgisiz İngiliz-Fransız finans kapitali, onun ele geçmiş şirket imtiyazını, böyle, bir affetmemiş, bırakılmasıyla, haberli, bilgili Beyazıt meydanında vurdurtmuştur.
HÜRRİYET: Belki
ŞİRKETLER FURYASI bir tek şirket açısından incelenmesi dar görüBirinci Cihan korkunç kan okumak
koca Türkiye'nin
nür. M a h m u t Şevket Paşanın ö l d ü r ü l m e s i n d e n , Osmanlı İmparatorluğunun "suikasta ve ateş kurban g i t m e s i " d e m e k olan, Türkiye'nin memleketi en Burada sokmuş olayları, bir şirketin Savaşına A l m a n l a r yanında girmesine kadar, dalgalarına "aşırı" görünür. Fakat görünüşe adlanılmasın.
serüveninde
rol oynayan kem-
miyet (sayı) değil, (nitelik) keyfiyettir.
Finans kapitalin bir ülkeyi sömü-
rüp baskı altında tutması için, şirketlerin bir olması ile bin olması arasında pek fark yoktur. Tersine, bir ülkeyi bir şirket, bin şirketten çok daha ağır boğuntuya uğratabilir. Çünkü bir şirketin tekelciliği bin şirketinkinden bin
kez daha gerçek ve yaman olur. Bu gün kuzey Amerika Birleşik Devletleri finans kapitalinin bir tek UNİTED FRUİT yahut A L C O A şirketi, bir düzine Güney Amerika "bağımsız" devleti ve " e g e m e n " milleti ile, kedinin fâre ile oynadığı gibi oynar durur. A d ı m başına devrimler patlatıp, külâh değiştirmeden daha kolayca Devlet başkanları ve rejimler değiştirir. Bu her gün kimi gülüp; kalı'nın Barış kimi ağlanılan olaylar, elbet Amerika'nın suyundan veya Ameriinsan şirket huyundan zamanı gelmez. A m e r i k a n finans kimsenin önemsemediği, kapitalinin en muazzam basit
yığınlarını bir avuç para babası tekelinde t u t m a s ı n d a n ileri gelir. bayağı, bağıntılarının, bir milleti nasıl en önüne geçilmez uçurumlara sürüklediği, başka hiç bir örnekle göze çarptırılamaz. Görünen politika kabuğu üstündeki gülünç veya ağlançlı didişmelerin derin determinizmi böyledir. 20. yüzyılın alın yazısını çizen tanrı veya şeytan, o konforlu, halı döşeli, ılık, sessiz vitrinler içinde iskambil falı oynar gibi oturan Finans kapital, ŞİRKET 'tir. Türkiye'nin 1908 1914 yılı yılı nereye çıkan gideceği, 1900 yılından 1909 beri hazırlanıp, yaptıklarından 1908 iktidara sermayenin yılında
belli olmuştur. sonra, Türkiye'de finans kapital hazretlerinin
devriminden anlaşılır.
nasıl "Şartsız kayıtsız e g e m e n " kesildiği, ondan sonra görülen şirketler gelişiminden Türkiye'de 1863'ten 1908 devrimine dek geçmiş 45 yıl içinde, ancak koca İmpara-
5 şirket kurulmuştur. Gerçi o beş finans kapital yuvacığı,
torluğun başına gereken suyu d ö k m e y e yetmiş ve artmıştır. Çünkü, o 5 şirketin ardında ve içinde pusu kurarak T r u v a atı gibi Türkiye kalesini fethe gelen ve kale içindeki beşinci kolla, yani Babil çağından armağan kalmış tefeci-bezirgân sermaye ile her türlü işbirliği ve elbirliği yapan finans kapital hazretlerinin arkasında, halkın "YEDİ DÜVEL", Osmanlı ketebesinin [kitap yazanların] "Düvel'i M u a z z a m a " dediği Batı kapitalizmi başvardı. O sayede " y u v a " kurulur kurulmaz, T ü r k i y e ' y e sahip kesilen finans kapital, olağanüstü yavrulayışla şirket üstüne şirket y u m u r t l a m a y a ladı. 1909'dan 1914 yılına dek: 5 yılda 37 şirket dünyaya geldi. Hele Birinci Cihan Savaşıyla, Batıda bir t o p l u m biçiminin (burjuva düzeninin) ilk kızılca kıyameti koparken, Türkiye'de o t o p l u m 1914'ten biçimini göklere çıkaran 1918'e dek 4 yıl içinde bir şirketler furyası almış y ü r ü m ü ş t ü r : tam 55 şirket k u r u l m u ş t u r . Türkiye'de 1913-1915 yılları, büyük sanayiin üretim değeri 6 ile 7 milyon lira iken, yeni açılan şirketlerin sermayesi, 1910 ile 1913 yılları arasında 2,47 milyon lira, 1914-1916 yılları arasında 2,49 milyon ve 19171918 yıllarında 8,16 milyon lira tutar. Finans kapital sermayesi, büyük sa-
nayi üretim değerine yaklaşıp onu aşar. Bir çeşit: "Her şey vatan için" sözüne benzer: gücünü sanayi "Her şey şirketler için" olur... Bu finans hegemonyasının başka bir kıyaslama yapalım: 1933 Türkiye'sinde, makine, aygıt ve 1473 " B ü y ü k işletme "nin belirtmek için
istatistiklerine göre,
avadanlıkları, top yekûn 55 milyon 783 bin altın döviz (frank, sterlin) yabancı para, 11 milyon 365 bin altın lira yerli para olmak üzere, hep birden: 29 milyon 148 bin lira tutar. O 1918 yılındaki altın liraları 1933 yılının onda bire inen kâğıt parasına çevirirsek: 290 küsur milyon lira eder. Demek, 1918 Mütareke yılında, S A L T A N A T finans kapitalinin sermaye toplamı, 1933 CUMHURİYET yılında Türkiye büyük endüstrisine yatırılmış t ü m sabit s e r m a y e tutarının beş altı katı b ü y ü k t ü r ! Bu durum 1908 devrimi yılları, T ü r k i y e y a m a n finans kapital konsantrasyonunun bütün memleketi nasıl kıskıvrak avucu içine alabildiğini göze çarptırır. Aynı durum, A n a d o l u Kuvayı Milliye hareketi başlayıp da, Sivas Kongresi bu harekete yön v e r m e k üzere topladığı sıralar, finans kapital içinde başkentimiz neden İstanbul'daki o "Münevver ve mütefekkir insanlığımızın kadar müthiş ölüm bir ducur (anguvas) [iç sıkıntısı]
kıvrandığını, ölümlerden
beğenirce, ya İngiliz yahut A m e r i -
kan mandası olmaya can attığını ve bu can atışı Kuvayımilliyeciliğe nasıl, şerefsiz de olsa dünyanın en akıllıca ve kârlıca işi olarak taptırdığını yeterce açıklasa gerektir.
BİRİCİK F İ N A N S K A P İ T A L V E
EMPERYALİST EGEMENLİK
Bir gerçekçiliği hiç unutmaya gelmez. Türkiye, nereden, nasıl geldiği bilinmez menhus [uğursuz] bir yabancı s e r m a y e şeytanı tarafından çölde kalmış İsâ gibi aldatılarak uçuruma itilmiş değildir. Batıcı Finans kapitalle içli dışlı Ne kadar tekrarlasak yeridir: T ü r k i y e içinde Bâbil çağından beri ağını kurmuş ve 19. yüzyılda olarak memleket ekonomi ve politikasını yabancılara kurban gibi teslim etmeye her zaman "hâzır ve nâzır" bulunan Yerli S e r m a y e beşinci kolu tarafından istenilerek, ve gerekince davul zurnayla düğün bayram, şenlik edilerek bu oyuna çekilecek, bile bile düşürülecekti. Bu oyunda, Türkiye ve T ü r k milleti her şeyini, az kalsın bağımsızlığını ve hayatını da yitirmek kumarıyla karşı karşıya kalacaktı. Buna karşılık, vatan ve milletin uğradığı tehlikeler ve mutsuzluklar ne olursa olsun, T ü r k burjuvazisi, o kan ve ateş selleri ortasında gemisini yürütecekti; tüp, bütün su başlarını kesip, bütün teşkilâtları gizli açık kontrolü kapitalist sınıflarının gelişimi, altına alabildiği için, özel sermaye çıkarlarını sağlayacak, varlığını büyüliktidarını yüceltecekti. Batı Avrupa'da kendi millet ve vatanlarının da gelişmesini, kudretlenmesini ve yükselme-
sini getirmişti. Türkiye'deki bir çok yurtsever samimi insanların körü körüne kapitalizme bağlanışları, o gerçeğin kuru mantığına kapılmalarından ileri geldi. Oysa Türkiye'de işler batıdakinin taban tabana tersine gitti. Türkiye'de kapitalist sınıfının gelişmesi, kudretlenmesi ve yükselmesi, İmparatorluğun haraç mezat satılıp yıkılmasına ve T ü r k milletinin kurbanlar gibi salhanelerde boğazlanmasına yol açtı. Hürriyet devrimi ile birlikte, Türkiye'nin ve T ü r k milletinin öğrenmek ihtiyacından tasında, Türkiye maya yetebilir. 1908 yılı, Türkiye'de finans kapitalin ECNEBİ S E R M A Y E bölümü (sterlin ve frank biçimini gizlemeye dahi tenezzül etmeksizin) ye, yerli s e r m a y e n i n 29 katı büyük!.. iyice tekelci ve kozmopolit karakter aldığı 14 milyon 313 bin lira idi; yerli s e r m a y e (Türk parası) 495 bin lira idi. Y a b a n c ı s e r m a 1908 yılı finans kapitalin artık göz önünde tutulursa, Türkibaşına gelenleri, bugün bulunuyorlar. nasıl kanlı O ilkokul çocukları dahi orçıkıp, şartsız uzak korkunç hengâmeler
kapitalizminin
çıkarlarla tahta
kayıtsız egemen olduğunu gösterecek bir kaç soğuk rakam her şeyi açıkla-
ye'de rol oynama bakımından sermayenin yerli olmasıyla yabancı olması arasında pek fark kalmamış sayılabilir. Nitekim, ünlü "Hürriyet" devrimi, Batı başkentlerinde tezgâhlanıp; Böyle, yabancı en kritik ânda T ü r k i y e içine sokularak kapitalin, açık gizli her türlü 1908 yılı Türkiye'de ŞİRpatlatılmıştır. "Yardım "ı finans
ile iktidara çıkarılan yerli sermaye,
KET sermayesinin yüzde 3'ü, yabancı s e r m a y e ise yüzde 98'i gibi anormal orantılıydı. Yerli finans kapitalin siyasi iktidarı ele geçirişinin üzerinden 10 yıl geçmedi, karşılıklı kaynaşmalar ve kamuflajlarla, tam 13 kat genişlediği görüldü. 1918 yılı yabancı finans kapital %62'ye düştü, yerli
finans kapital %38'e çıktı. (H. Tahsin, R. Saka: S e r m a y e n i n Şirketlerdeki Hareketi, 1929, İstanbul'dan Belgeler) Bununla birlikte 10 yıllık hürriyetle dahi, yerli milli sermaye Türkiye'ye egemen olan finans kapitalin ancak üçte birini temsil edebildi. Y a b a n c ı finans kapital Cumhuriyet çağına kadar, " g â v u r " şapkasıyla ayrıcalı dolaştı ve Türkiye ekonomi politikasına fiilen üçte ikiye yakın egemenliğini açıktan açığa göze batırmakta sakınca görmedi. Yerli finans kapitali kulca vesayet altında tuttu. Yerli milli Bu korkunç gerçeğin elle tutulur örneğini bize: "KARMA EKONOMİ"sini s e r m a y e m i z l e devletçiliğimizin
şaheserleştiren gemicilik işleri kadar hiç bir şey açıklayamaz. "Meclis'i Mahsus'u V ü k e l â Mazbatası"nda iki sözcükle "Sâhib'i v u k u uf ve ihtisas bir müdiyri' U m u m i " denilen Genel karıda mârifetlerini dinlediğimiz şey, (Bilgili Uzman bir M ü d ü r d e n derleşik t ü m ü y l e bağımsız Heyet) kim oldu? YuHerr
14.896 kuruş maaşlı " A l m a n y a l ı
Karl L e k k e " oldu. kil heyet "lerin malıdır.
Böyle Devlet içinde Devlet olma " T a m a m e n müstane anlama başka geldikleri yere artık bir sır olmabütüne "Yaradılışta ağır kanlı" iken bile, "bütün
kapitalizmde
Herr Lekke,
bağımsız "lığını şah,
"Almanya'dan Bahriye karşı o Nâzırı
sipariş
ettirilmemesi"
için kullandı. Açığa çıkarılan memur ve işçilere tazminat ödeneceği, PadiS a d r â z a m ve buna imzasıyla "Kanun lâyihası" biçiminde ve emredilince, ti Şirketine, girişkenliklerini vazgeçmeli, tuluyordu. durdu: ve "Yalnız kurulacak Milli Denizcilik Ticaremillet yanındaki para Devlet Hem kredisini düşürecek taahhütleri yüklemekten işleyen, değil,
kurumun şüpheli
bankalar durumda
bırakacak
diyordu" (A.N., Buradaki millet,
s.91).
sermayesiyle habersiz
hem "bağımsız" olan kurumlar, bankalar ve "millet" önünde sorumlu tuşüphesiz dünyasından halk "Sermayeci millet "ti.
E m p e r y a l i s t "kişiler" gibi, finans kapital " k u r u m l a r " da, T ü r k i y e ' y i değil, Batı f i n a n s kapitalini e g e m e n lerdi: nur. paşa Bağdat, velesine landı. doğruluk, Hattı "Ödünç Bir hak Basra, bir de İtfâ veren grubun faiz örnekle açıklayalım... ödenmek vapurları. alma kılmaktan başka şeyi d ü ş ü n e m e z gizli Alman yaptırıp bu 160 maksadı bulukumpanyası, Haydargetirtivermişti. vapur mukalira 200 bir borçyılda gişe beDeİkisi göbacaİdabirius10 malzebin Borç de birlikte dek almaktan Anadolu İdare'i üç üzere Hüseyin başkaca Mahsusaya vapur Hüsnü az, faiz İdare Paşa, ağır.
Demiryolu
yolundan Halep ödünç
görünerek
karşılığı
gelirinden
verme Karaköy
karıştırdı. köprüsüne için paralar
(Amortisman) Beri yandan Oradan açılmış içinde faizi
ödemeleri pek
ödenemiyor. yerleştirdi... hattının delleri na başka sefer rür. re me nin tanın teftiş katı vele miryolu ile dek her yapar; İdarenin başka vapurları bir
şimendüfer veriyor.
Köprü ödünç üzerinde,
-Haydarpaşa alınmış Bu
biletiyle bilet ödeninceye
demiryolu o zama-
uzatılıp
her istasyonu besbelli ve
Vapurların
yaşamayacakları Şirketinin türlü birisi malzeme daima
olankömürleri
vapurların Şirket
tasarruf hakları verilir. süslenim bunların Oysa ve
vapurların onarım, siyaha sarıya
mürettebat tarafından ve iken,
aylıklarından
ihtiyatta, taşıtları
boyanım boyalı boyandı. yok. Çivi o üzere, çivinin
bütün Herr
deniz
larından
her yanı süt gibi beyaz. Lekke bir de çivisi zamanında ve oynamış, geçtikten geçer. kabul inceleme masrafa hesaba gibi kontrol
Yalnız bacaları siyah. Onarım bedeliyle yerine esas hakkımız
masraflarında yerinde bir gündelikleri etmiş bir para böyle.
Vapurlardan çakan masrafın Çünkü
yaptırılır. sonra, olmak
çakıldığını muka-
müfettiş
gündeliği
daha Olduğu
Tek söz söyleyemeyiz.
zorundayız.
"Bu memiş, den ele
eylemlerden Bağdat'a geçirmek satmaya köprüden
topunun
altından dek Son
çıkan olan
anlam,
gizli maksat ise, ve tamahını da imtiyazını
Hayyeneidarebilet-
darpaşa'dan
kadar imtiyaz istiyordu. da
alan
Şirket,
hırs
Haydarpaşa'ya
deniz yolu Karaköy
zamanlar
köprüsü-Konya
leri bastırıp
başlamıştı." (A.N.:TSSÎT, Banka yatıyordu. ile işbirliği (bugün dolayı, Doyçe
92-94)
Y u k a r ı d a becerileri sayılan UZMANların da, ŞÎRKETlerin de ardında finans kapital tapınağı: temez Alman bulundurmak zurdan (hatırı için) sâlim" Bankası Emperyalist gruplar gibi Banka"İdare yaşayan ve faizsiz veznesinde fazla para "Mahhaspi açtırılması lar da o rekabeti temsil ettiler. A l m a n uzman ile A l m a n şirketi, ister isettiler: hâlâ ile sakıncadan saklanması (Keza, uzak için s.99) MODERN DEVLETÇİLİĞE deyimiyle: bölümlerinin câri hesap
olmadığından
mecidiye Bank
kararlaştırıldı." ANTİKA
DEVLETÇİLİKTEN
Yabancı finans kapitalin gölgesi altında, yerli milli s e r m a y e de gelişti. Hele Balkan savaşının kaybı, yerli sermayenin yabancı v e s a y e t i n d e n kurtulma ğan dileğini kamçıladı. başka Seyr'i Sefain bacalarında ve sarı üstüne kırmızı lök gibi renkte haçın Müslümanlaştırılması biçiminde çapraz çıpa formasını armaetmekten bir anısı bulunmayan idare üstünde ağırlığı gittikçe çekilmez hale gelen Herr Lekke ile Şirketin baskısı büsbütün dayanılmaz olmuştu. Keskin gidişinin borcunu az sonra kanıyla ödeyecek olan Mahmut Şevket Paşa, 21 Ocak 1912 günlü kanunla, Seyri Sefaini Milli S a v u n m a Bakanlığı emrine geçirtti. Ondan sonra yerli sermayeci üretme t e m p o s u aceleleşti. A l m a n Emperyalizmini de gocunduran M. Şevket Paşa ansızın "kimsesiz" kaldı. Ondan önce, yerli sermaye yabancı sermayenin sofra artığı ile geçiniyordu. ra sular "O zamana kadar idarenin müteahhide iki üç su dubasıyla de adamakıllı verilen sular vapurlaFakat vakti zamanıyla veriliyoryetmeyip, dışarıdan bir müteahhide getirtiliyordu.
verilemediği gibi,
yüksek bir para
du." (A.N., s.105) Balkan bozgunu ve ittihatçıların yaptıkları hükümet darbesi, yerli kapitalistlerin finans kâpital kârından daha yüksek pay istemelerini gerektirdi. Mahmut Şevket Paşa'nın davranışı ondandı. Böylece iki Emperyalist grubu kızdıran M. Şevket Paşa, İtilâfçılar (İngiliz-Fransız emperyalizmi) gibi, İttihatçıların (Alman emperyalizminin) de kendisini "terk" ettiklerini gördü. Öldürüldü. Memlekette, hiç bir yabancı sermayeye dayanmayan en y a m a n "Paşa hazretleri" dahi başını kurtaramıyordu. Yerli sermaye, yabancı finans kapitalle o kadar etle tırnak olmuştu. Öylesine ki, uğrunda ölenlerin cesedine serinkanlılıkla basarak yükselirken, yabancı sermayeye karşı kulluğunda kusur etmemeye bakacaktı.
Bir aralık 200 terilmiş dolayı reyi için, manın re de gün idi. Deniz olan askerlik Anadolu ağzından Binbaşısı ve 448
bin
liraya
çıkarılmış
ve
Kadıköy'ü alacağı,
hasılatı
da
karşılık göstaşıyımlardan idaolduğu Alda "İdaüyelere (1931) Başkanı s.100) mukaida-
Anadolu yanında
Demiryolu birikmiş idareye şirket,
Şirketinin
idarenin
alacaklarından tamahkâr yerli sermaye Mustafa olunmuş Bakanlığı İstanbul idareden anlayışlı kalanı ve ve
hesaplanıp elinden emrine Başkan yeni tayin tebliğ
ödenerek, kurtarmış ısmarlandı: yardımcılığına olunan 1329 da s.94)
Demiryolu Paşa kurtarılan Hilmi sayılı bey Ocak
şirketinin
İsmail Hakkı Meclisi
büyük bir iyilik etmiştir." (Keza,
Başkanlığına birer lira Milli
üyelerden
beyler tâyin Savunma
ötekiler gibi Mustafa 17
Huzur Hakkı zamanda günü geri iş da,
verilmesi,
25 Haziran Odasının Ve
yazısıyla Ticaret ayrıltıldı.
buyurulmuştur.
Başkan
aynı 1329
Pek candan, yazılı
ticaret işlerinde aylıklarının güzel dileğini
(vaakıf)
bir zâttı." (Keza, kendisine verilmesiyle Levazım süre yerine s.103) da, başladı.
"Herr Lekke velesinde re de heyetinin bulunan
bir kerede sağlandı... kalan dileği
şimdiki
daha
görebilmesi Lekke gün,
müdürlüğünalarak LekSadulara
Herr Bilum yok
gibi geri hemen askeri
aylıklarını getirildi. Binbaşısı
idareden kenin lah biye ile de 3 bey,
ayrılmak
göstererek
idareden Bakanlığı
olduğu
komiser Kurmay Paşa
Genel Müdürü idareye işi
vekili tâyin
olundu." (Keza, İsmail Hakı getirmeye
"Aynı yıl Hârbir hafta Bu iki gün-
Genel Levazım yürürlüğe işler "in, 1913 1-
Başkanı
iki gün
gelerek görevini yerine
muazzam
geçirdi." (Keza) bugünkü anlamı: Türkiye'de Hürriyet kadim Osmanlı Modern DevDevletçiliğinin
O "muazzam letçiliğin başlıca
Devletçiliğinin yerine, başlangıcı iki amacı
modern
devletçiliğin ayı
geçirilmesiydi.
Ocak
demektir. sınıfını
oldu:
Sermayeci
"Teşvik" (isteklendirme,
destekleme) 2- İşçi sınıfını "Tensik" (düzene koyma)... Burada, önce kapitalist sınıfının nasıl Devletçiliğimizle "Teşvik" edildiğini g ö r m e k çok ilginçtir. Türkiye'de evvel ezel varolan sermayeciler antika tefeci-bezirgânlardı. Devletçiliğimiz o antika sermayeyi, 20. yüzyılın tekelci finans kapitali d u r u m u n a sokacaktı. Daha doğrusu, yerli sermaye bu kalıp değiştirmeyi s a ğ l a m a k için tutulacak en iyi yolun D E V L E T Ç İ L İ K olduğunu içgüdüsü ile bulmuştu. Kalıp değiştirme olağanüstü kolay, çabuk ve başarılı uygulandı. Ekonominin askerce idaresi, kadim Osmanlı geleneği idi. Kimsece yadırganmadı. Modern tekelci finans kapital de, 19. yüzyılın serbest rekabetçi kapitalizminin yerine geçerken aşağı yukarı aynı sosyal kaçınılmazlığa uymuştu. Böylece, "Tencere (tefeci-bezirgân yerli sermaye) yuvarlandı, kapağını (tekelci finans kapitali) buldu." Batıda Devleti tekeline geçirmiş bir avuç finans
kapitalist, adım başında skandallar, cinayetler, rarına bir avuç kodaman iratçıyı
harpler,
ihtilâller kışkırtaBu metot, geri
rak, milyonerliği milyarderliğe çıkartıyor, kapitalist sınıfının bütününün zakaarunlaştırıyordu. kalmışlığın birinci sebebi olan antika tefeci-bezirgân sermayenin, Doğuda yedi bin yıldan beri boyuna tekrarlayarak idmanlaştırdığı biricik usuldü. DEVLETÇİLİĞİMİZİN nans kapital: Perde kişi GÖREVİ: yasa KAPİTALİST KAYIRMA davranmıştı. Paşanın da ilk işi
İsmail Hakkı Paşa, devletçiliğimizin gerçekten kurucusu oldu. Batıda fiardında dışı (çalışanları baskı altına aldıktan sonra), idarede her türlü kanun ve nizam duygusu muazzam tirmek Ödünç kanının Genel zum diler... tirilmiş için, Tüzüğün yerine, buyuruşunu ikincisi: tüzükte bırakılıp, geçirmek oldu. tüzük"ü ilgili bölüm "İsmail Hakkı Paşa'nın esâsiyi) kesilip bütün ile Savunma değişatıldı... Baişlerin lüiyileşolmak tümüyle küçük işlemlerinden Önceki "Ana Meclisle alma ondan (Nizamnamei uygulanması büyük madde
oldu. almayla Müdürce
vapur satın çözümlenip tasdikten meclise bölümleri bu Paşa'nın 109-110)
kararlarının başka
onaylamasına yüksek Önemli bulunan
düğümlenmesi çıkması Cumhuriyetin aslı, ol ağızdan
23'üncü haber
sağlandı... uyuver-
beklenilmeyerek, verildi. son kararlarıyla
toplanmalarına Onlar da değiştirilip tasdikli
kalınmadığı,
bayağı
tüzüğün
Anayasacı
bir hükümetten
İsmail Hakkı
vakit sahip
olduğu güç kadar büyük bir kud-
ret ister." (A.N.,
Devletçiliğimizin sıyrıldıktan üretim sonra,
kurucusu artık
paşa,
kanun
kaygusundan
tüzük yoluyla her o ser engel içine
Devletçiliğin modern
yoluna
çıkabilecek ise,
kalkmıştır. Devlet baba, geniş millet zenginliklerini içine alan bir ser, hiç bir değeri bulunmayan iratçı kapitalistler kayrılıp buram buram yetiştirilen mantardırlar. Bu mantarın tohumu, Osmanlıdan kalma tefeci-bezirgân sermayedir. Batı kapitalizminin tekelci finans ve şirket sermayesi ile çiftleştirilip melezleştirilmiş Tanzimat kırması iratçı-vurguncu kapıkulu sermayedir. Bunlardan bir gözde soy çeşidi: tanbul'a mura nun başka larında "Bu yeti önce anıldı. âidatlı acente tâyin ve etmek olmuştur. hâsılat çoğaldıkça ihalesini, tanınmış O zamana yüzde, beri yaptırılan kendisine şartlarla İstanbul acenteliğinin verilmesi kendi uhdesine ürünlerinden yıllardan birisi üç, ecnebi beş "İsdek aylıklı bir mekuruşuve değişmesi diledi." bir meziHer şeyden mu, esası kapalı.
aidat miktarının dilekçeyle
kumpanya-
acentelik etmiş dilekçe,
ve piyasada
Genel Müdürün âidat ile acente müdür:
Danışkı tâyinine
Heyeti lüzum ve
olmaktan yerine var mı, Karadeniz
başka yok
olmayan İstanbul'a İlk
Müdürler sorulan
Encümeninde
danışma
kondu.
oyu
"Akdeniz
Boğazları
Dışarıya ye de, şa ilh.
vapur göndermiyoruz. Marmara hattına
Marmara'da gönderilecek
vapur
işletmek
de
sırf idareüçer yüz edip
verilmiş. hâsılatın üçüncüye: da tâyin o
vapurların lüzum
biletlerini
kuruşu aylıklı 2 kâtip yazıp bir bölümünü "Sen âidatlı "İkinci oyu sorulan oyunu sordu. kabul edildi. lanırken bilet alıp oyda tekli aradan
verebilirler. acenteye oya tâyin acente
Şu hâl ile âidatlı acente tâyin vermeye olunsun katıldığını söyledi. diyorsun, tâyin
görmüyorum. "dedi. İsmail Hakkı Padeğil mi?" diye beşinci ve olunmak esası yazıları imza-
Müdür de bu
O zavallı da: Sonra tanınmış çıkıp,
"Evet!" karşılığını bastırdı. bulundular. olundu. Çoğunlukla ve
Dördüncü,
olunmak oyunda
şartlar müzakere İdarenin kişilere bulaşıcı
Fakat mukavele ününden o zamana Paşa,
ve İdareyi bilirliğinden ihale bir esas edildi... eylemle
yararlandıracak isdek bir tek o ilk muhalif şubesi öç aldı. bir ayda gibi,
İstanbul Baş Acenteliği, lâğvetmek beynini
satmamış de
İsmail Hakkı
bulunan
müdürün
müdürlüğünü
(kaldırmak) lezzetlendiren Altı
müstahdemlerine "İsmail re idareye ğildir. vazım hası ra, Hakkı
Paşa'nın
meşguliyeti dairesinin
elverişsizdi. ve sözlü
bir keeksik deMühim leMübir nüs-
gelebiliyordu. askeriye onarımı veya
Fakat karşıdan yapı inşası İsmail emir, 5326 edip ve bütçe olması, "Seyri için Hakkı
yazılı
emirleri
İdare
levazım
bir şubesi haline geçmişti. her türlü Paşanın işe eylem, Seyri verişiliyor, başlamasından idareye s.112) sonra pek
bir iskele
muâmelât, Genel
dairesince idareye tâyinine Ocak Sadullah kanunla ile
yapılıyor, dair olan gün Bey istifa çıkan kayıtlı
mukavelesi bağlanıp bilfiil sayılı
gönderiliyordu. 1329
Sefain
dürlüğüne 22 İlkin sebe bi Yardımcı
çok son-
tezkereyle 1915'te: ilgili da bir
bildirilmiştir...
çekilmişti." (A.N.,
hesapları, dolayısıyla Sefâin diye
"Seferberlik adıyla özel bölümün genel ve muhakeyf'i karışabilmesi gişartsız hemen en o ile ufak Başkanlığından verilirdi. tereddüt Emri kıyılar bir de-
bir bölümde kanunu
birleştirilerek", sıyrıldı." lira
"Harcamalarla
Sayıştayın kayıtsız, Levazım
engellerden şu
İdaresi,
mâyeşâ filâna ve Bütçede veren taşınma cihetine rekeye
[sorumsuzca] kadar bin hacet türlü özel bölümünde de her
tasarruf ediliyordu. verilsin tahsisat hür, yokluğu ücreti) iken, var mı diye
Genel
bir haber geldi mi, sormaya, İşte tasarrufçu...
düşünceye
yoktu. kayıtta
Seferberlik bölümünden. sorumsuz ve başka gelirleri (Keza,
kadar. komşu 500, etmez
Dört yıl savaşta, 600 zam
çokluğu, gidilmesi düşmüş...
rekabetin sağlanmış
asker gönderme navlunlara giderlerini 115,116)
navlunlarından
(yük taşıma
yüzde idare
borçlanmıştır."
Münakasa sa usulü
[devlet alımlarında
eksiltme]:
"İdare vapurları
için
satın
alınacak levazım ve eşya üzerine kanunca ve gelenekçe varolan münakabırakılıp, her çeşit eşyanın, güya Saraçhane ambarında uzman-
ları ve muayene aygıt ve avadanlıkları var imiş gibi, orada muayenelerinden sonra satın alınmaları formülü kabul edilmiş ve İsmail Hakkı Paşa'nın son zamanlarına dek böyle alımlar yapılmıştır." Mutemet: olması sarfına memur, şi ve dir. rar kadar izinli ve kâtip, "Genel kılınması subay tümüyle Muhasebe bağlı gereken vesaireden satın Usulü Kanunu gereğince en son birer (mutemet) 100 bin kuruş ve kimuBakanlığının çıkarılmış sayısı 30 ve muhasebeye bulunması 15 bin ve 20 bin, liraya
mutemetlerin derleşik olan almaların koparılarak hesapları çıkılmayacak Bununla
yetkisi,
Maliye
müsaadesi
bilgisi olmaksızın, Böylece
(15-75 katına) mutemetlerin 95'i birlikte, levazım yüzde
olmuştur.
kanunca otuza
görenek
usulünden Bu
sapıttırılmıştır. bağları içinden lâyihası) Şam vapurunun ile bir çoğuna,
yakın
temetlerin verilen
muhasebeden mutemetlerden paralarla Paşa (Vasıf 42
emrine
verilmişlertekrar tekya-
temizlenmeyerek derecede
karışıklıklar
ratılmıştır." "Topu olunmak, 3 kat tiyazına letmek civarında rafından ğine lerek, müş evi araçları aykırı
yataklı
kamaraları hatırı
için için
34 başka
kamarot
tâyin imişve tateknitaşıt
Osmanlı tecavüz
Matbaası ederek, sürüp bu bir o diye,
mukavele bir iki zâtın ile Köprü
var iken, arasında
bir matbaada motorbot İstanbul Sefâin işçi,
ücretle gibi ne işgal
evrak bastırmak, Eyüp israflar kadar edilip, ve
Haliç idaresinin ait Seyri ve kâtip,
zararına
gitmiştir... fabrikaları ayrı ayrı ticaret
Hasım varsa, kapıcı,
Devletlere hepsi kurucu, ve ve gündelik zararına
onarım her birine lirayı aşkın
kurumunun
ekonomi
olarak, 4250
konularak ayda bunları
kadar da yalnız idarenin
aydınlatım maaş Azap
motor gücü verilişi kırk yıllık
sarf edisürdürülonarım
ve
aldık
kapısındaki
bırakılıp "İdare
yıkılmıştır." fabrikaya sözde tahsis aylık idare ve gündeliği 4200, 2000 liradır... olan İdarenin hapishaneye hesabına askeri daha çok hiç vakul-
30 gemisi için fiirket'i zatlara, maaşlar kimi aylık
purları larmış rinden me ve
bulunan diye
Hayriye'ninki
İdarede inşaatı sivil
lanılmayan
gözetiyordövül-
ediliyordu...
müstahdemle-
kimileri,
Saraçhanede
kurulu
gönderilip
işkence..." (Keza, yapıldıktan Deniz İdarenin lira pek
s.117-123) sonra, İsmail Hakkı en Paşa l334 halde, gördü. kaybolmuş (1918) levazım Yarın ve Vasıf ne Hakkı Paşa olacağı ala-
Devletçiliğimiz, savaş bitince görevini daha parlakça yürüttü. "Mütareke bey Genel tâyin tüccara de idaredeki memuriyetine parası olup gelmemiştir. var olduğu tüccar Ekiminde, bedelinden
Müdürlüğe olundu. 125.000 o
Komutanlarının
seçkinlerinden
borcu karanlık
verilmediğini
bilinmeyen
günlerde,
olağanüstü
ısrarlarla
cağını alacağını nim
istiyordu. ödetti. şirket bir
İdarenin Bu arada durumuna
şeref
ve
haysiyetini bir proje hayırlı
korumak düzerek,
üzere idarenin...
tüccarın Anoetarz
ayrıntılı getirilmesi
olacağını
Bakanlığa
ti." (A.N., vazımı, ti
s.123-124) mütareke döneminde: alınırdı. ertesi günü vakit şüphe bey, her gün ibaret topraktan hattı İstanbul'a 30'u 131,133) iskelelerde üzerine boşalan bir zât acenteliklere tayin olunur, veya varsa itibar ve resmi gayrı resda 174) erher "İdarenin kömür gibi en yüksek leteâti edilmiş (Keza, kaabil bir pardaha 126) olmayan ocaklarda bey, safi tâton için yetmiş küsur kuruş Sinaniye toplayıp "Sinan Mukavelenamesi çekici
Böyle açılan kömürün
münakasasız satın bedeline, ol toz Sinan
zammedilmek gibi, "Paşanın alınan vapurlar yakmak hasılatın yin oğlu kömürler Trabzon suretiyle yüzde
eylemler geçmiştir." bulunurdu. istim kabuğu 131) İstanbul'a tutması
idarede olup, fındık
ocağından
iskelelerinden gelebildiler" olmak
(Keza, üzere
kendisinin
bir Baş Acente
ettirdi." (Keza Acente:
"Eskiden işsiz
mi,
yazılı
sözlü bir
bir bildiri
yahut İstanbul'ca vapurlara (Keza haysiyet Ticaret Odası
kayrılan heyetleri "Seyri babından
gönderilirdi. ve 175)
Başka "İdare, mahallin
kumpanyalar Belediye, en
acentelik ettiği anlaşıldı. "Sonra birleşip Sefâin seçilir." tüccardan acenteleri, (Keza
haysiyet erbabındân" seçildi. güzide
YERLİ
FİNANS KAPİTAL
Bir ülkede modern kapitalist üretimi ve dolayısıyla KAPİTALİZM doğması, o ülkede sadece "Zenginlik" veya mutlakça ve soyutça "Sermaye "nin bulunması demek değildir. Amerika'yı Batının S e r m a y e " gelişimi "Keşif" etti. Batı gericiliği, yurttaşlarına inanç baskısını arttırınca, sürü sürü Avrupalı varları yoklarıyla medeni insansız Amerika'ya kaçtılar. O ara, Eski Dünyadan Yeni Dünyaya birçok hazır -söz yerinde ise- "Sermaye"de göçtü. Fakat, ilk düşen bu "Sermaye" değerleri, orada hemen Batı Kapitalizmini çiçeklendirmek şöyle dursun, kimi yerlerde çöle yağan yağmur gibi çarçabuk suyunu çekti. Çünkü oralarda "Sermaye"nin sömürebileceği modern işçi sınıfı yoktu. Afrika'dan gemiler dolusu kara insan avlanıp Amerika'ya taşınması, işçi yokluğunu köle çokluğu ile karşılamak içindi. A n c a k köle emekçinin, hür işçiden daha az "kârlı" olduğu görülmekte gecikmeyince, modern kapitalizm gelenekleri ile Amerika'ya yerleşmiş bulunan "sermaye", köleliği kaldırabildiği yerde, yâni gündelikçi işçi sınıfını yayabildiği ölçüde, "çağdaş uyile Güney garlığı" yarattı. Kuzey Amerika'nın bugünkü yüksek zenginliği
Amerikanın alçak yoksulluğu bu açıdan incelenirse açıklanabilir.
Güney
Amerika,
antika
tefeci-bezirgân
medeniyetler
zincirinin
sondan bir önceki ROMA medeniyeti halkasının, en son rönesansı olan İspanya prekapitalizminin eline düştü. Antika sermayenin Derebeyi Devleti, bütün kutsallığı ile güney Amerika'yı hâlâ kul-köleleştirdiği için, o güzelim topraklar, miş" bulunan p r o n u n ç ı y a m e n t o [askeri darbe]larla kemikleşen geriliğin trajedisinden kurtulamadı. Yirminci yüzyılda, "Atı alıp Üsküdar'ı geçKapitalizm, finans kapital tekelciliğini o yerlere Kumsokar sokmaz, çökkün eski medeniyetlerin soysuz panyalar biçiminde
antika sermayesi, o finans kapital ile canciğer kuzu sarması oldu. Aynı gidiş, Çin'den Hind'e ve A v u s t u r a l y a adalarından Afrika'ya kadar her yerde, aynı sonuçları, çok değişik çeşitleriyle genelleştirdi. Sömürge, yarı sömürge, tâbi, peyk v.b. ülkeler dizisi sıralandı. Türkiye de bu araya sokuldu. Bu gidiş, gerek her geri ülkede, gerek Türkiye'de işçi sınıfının yokluğunu değil, yalnız yeterce hür olmadığını gösterebilirdi. O b a k ı m d a n , T ü r k i y e ' d e papağan v e y a Lafontenin Karga hikâyesin-
deki Tilki gibi: "Sosyal sınıflar y o k t u r " diyenler, nasıl " T ü r k i y e ' d e medeniyet y o k t u r " diyenler kadar yanılıyorlarsa, tıpkı sınıfı t u r " diyenlerle birleşirler. Bir de, o gibilerin, öyle, T ü r k i y e ' d e "İşçi uygarlık yokuygarlık" yanlı, y o k t u r " d e m e ğ e getirenler de, T ü r k i y e ' d e " Ç a ğ d a ş "Çağdaş
öncü, ilerici gibi adlar t a k ı n m a l a r ı göz önüne getirilirse, çelişmeler, bindiği dalı kesen hoca d u r u m u n u aşar. Sosyal sınıfsız t o p l u m d a " D e v r i m cilik", kumda bulutsuz gökten y a ğ m u r b e k l e m e k , yahut ç o m a k batmasın çelik o y n a m a k olur. Sosyal sınıf yoksa, "Devrimcilik" diye bilir!" nereden
çıkar? Devrimcilik varsa, " S o s y a l sınıflar" nasıl yok olur? "Erbâbı Olanların ye'de bize gösterdiği gerçek: yalnız bu S e r m a y e gibi antika bulunduğu, sınıfın tefeci-bezirgân
işçi sınıfının da Türkisermayenin
e g e m e n o l m a k t a n çıktığı Batı A v r u p a ve Kuzey A m e r i k a ' d a k i gibi " H Ü R " değil, geri kalan tutulduğudur. neye mal bütün d ü n y a d a k i (Asya, Afrika ve G ü n e y A m e r i k a ' d a bütün bir millet için ki) gibi, köle s a y ı l m a s a da öz T ü r k ç e O s m a n l ı deyimiyle "KUL" y e r i n d e Bu d u r u m u n , yalnız işçi sınıfı değil, "Batı" anavatanları ile, olduğu, " D o ğ u " s ö m ü r g e ve yarı
s ö m ü r g e l e r i arasındaki e k o n o m i k , sosyal, politik, kültürel ve ilh.. başkalıklara b a k m a k yeter.
Gerçek şudur ki, Türkiye'de 1908 öncesi de, sonrası da, işçi sınıfı yok değildi. Batılı finans kapital, kendi Anayurdunda edindiği tecrübeleri, (çok içli dışlı anlaştığı geri ülkeler sermayesini sanayileştirmemek ve yabancı sermayeye ajan ve kul etmek için) bahane ederek, Türkiye işçi sınıfını KUL durumundan çıkartmamak istedi. Kendisi yabancı sermaye kulluğuna çanak açan yerli sermaye ise, yedi bin yıllık halk düşmanı içgüdüsü ile, kendi ülke-
sini geri sömürge durumuna sokmak pahasına, yabancı sermayenin "işçi düşmanlığı" perdesi ardında, Türkiye'yi içine düşürdüğü açmaza bütün gücü ile katıldı. Bir yandan memleketi "kalkındırmak" sloganları attı. Ötede, memleket İNSANının çalışan sınıflarını, işsiz, aç, çeri-çoban kul durumundan çıkartmayarak: Yerli-yabancı son sözü memleketi hem kalkınmamış, hem yabancıya modern sömürge tekniğin hak(şimlirası). yaptı. Aydın kapıkulları da, aylıkları sağlandıkça slogankeşlikle geçindiler. sermaye-şirket tarihlerinin her sayfası en üzerinde çalıştırılan Türkiye işçi sınıfının, basit insan
larından uzak tutuluş ve kullaştırılışı ile doludur. Con A v r a m i d e s Bey, bütün vurgunlar, yüzdeler bir yana diki 2.000 6.400 TL) kuruş zam çıkmışken, ile 6.000 kuruşa 1000'den çarçabuk 4.000 kuruşa çıkarıldı." (şimdiki 9.600 Türk "15 Aralık 1291 tarihinde Con Paşanın maaşına idare istibdadı zamanındaydı. Herr Lek-
(A.N., T S S İ T , s.48) Paşa'nın binde biri
Bu, A b d ü l h a m i t keyfi
A n a y a s a c ı (Meşruti) hürriyet çıkınca, hiç değilse çekirdekten yetişmiş Con kadar Türkiye'ye yarar yanı görülmeyen ke'nin aylığı 14.896 kuruş (şimdiki 23 bin 833 T ü r k lirası) oldu. 1290 (1874): için "Kars vapuru ateşçilerinden İdare'i Aziziyye ("Eşsiz metelik bin ödenen örneksiz" kuruş ölmüş Hasan'ın Meclisinden, dilekçeci kalik),
17 T e m m u z karısı maaş kadına kıyasıya aylık tahsisinin bir defaya emeğin
verilmesi
yalvarıyor. olmadığından olmak üzere
İdare
"emsâli," mahsus
verilmesine altın
rar." (Keza)
lütfedildi...
Bütün bir ömür en son sistem vapur ateşi içinde Türk işçisine karşılığı, değil, her an düşüp k a l k a m a y a c a k o zabaşında bir ay
Müslüman
bakır " m e t e l i k " para mekten başka
ile, yani değeri
manki 10 lira (şimdiki:
1600 lira); yabancı s e r m a y e y e mal sipariş ettirHürriyet-Adalet-Eşit-
işi olmayan gayritürk-gayrimüslime masa
oturduğu için, altın para hesabıyla 23 bin 833 lira! lik-Kardeşlik çığlıklarıyla siyasi yetçi" İttihat ve T e r a k k i (Birlik ve İlerleyiş)
iktidara çıkan "Vatanperver", koyu "Millikahramanları, T ü r k milletine
bunu uygun görüyorlardı. Çalışmayan A l m a n , yabancı " g â v u r a " buluyorlardı da, ölesiye çalıştırdıkları Müslüman Türk'e v e r m e k için örnek (emsâl) bulamıyorlardı. Çünkü gâvurun ağası A l m a n finans kapitali idi; Müslüman T ü r k bir "amele parçası" idi.
ÖZEL S E K T Ö R , İ Ş Ç İ M İ Z İ N A L I N Y A Z I S I En " ç a ğ d a ş " Türkiye işçisinin alınyazısı, 1874 yılı hem yerli hem Devletçi sermaye şirketinde böyle yazıldı. Ondan sonraki işçi haklarının gidişi, iki çağda iki ayrı acıklılık taşır. I- İ s t i b d a t : Yâni, yerli s e r m a y e n i n zamanlarda, işçi hakları, uzun siyasi iktidarı ele g e ç i r e m e d i ğ i için yok yıllar "emsâl" bulunamadığı
sayıldı, landı.
ancak Genel
1304 Müdür,
(1888) Bakan Bey,
İdare'i
Mahsusa,
Deniz
Bakanlığına oldu. İdareden
bağMüdür 4687
Bozcaadalı
Hasan
Hüsnü
y a r d ı m c ı s ı A l b a y Sami buçuk kuruş alırdı...
askerlik maaşıyla
birlikte,
İdarenin T e k a ü t N i z a m n a m e s i
o dönemin
ürünü-
dür. O z a m a n ı n zihniyetine biricik örnektir. İşin en ağırını gören, en büyük tehlikelere göğüs geren m ü r e t t e b a t t a n - d e n i z işçi ve a d a m l a r ı n d a n y ü z d e 2 aidat da aldırdığı halde- iş başında uğradıkları büyük tehlikeler bir yana bırakılırsa emeklilik hakkından y o k s u n bırakılmışlardır. tine gidip gelirken hesabının son büyük sakatlık v e y a ölümü getiren çıkarılması bir miktarda Hizmekazalar bile kaleesas olarak kabul maaş alması pek
me a l ı n m a m ı ş t ı r . Otuz yıl hizmet karşılığı emeklilik için konulan formül, 10 yıllık maaş t u t a r ı n d a n 10 yıl sürekli edilmesi ve bir m e m u r u n pek s e y r e k
seyrek bulunması y ü z ü n d e n , yarı rastlanılmaktadır. aylık en az 100, 30 halde,
maaşı ile emekliye çıkarılmış olanlara
"Emeklilere okka rar lerin yetim askerlik bölümleri en ve ve
özellikle yetimlere kuruş kanunları İdare ve
ve dullara yazılı itişiyle
-bu gün olması, tekrar
2 ve
ekmek parası sivillik düzetilip
olamayanmemur dek
aylık bağlanması zamanın Emeklilik
emekliliği
tek-
değiştirildikleri
Tüzüğünün ve
tahsisat
şimdiye dulların
düzeltme
iyileştirme fiyatların
görmemesi, bırakılmış
müstahdememekliler ile yaman-
çok hak edenini, gadre yer, Aynı iktidarı
yazıldığı uğrayışları 51,52)
gibi yoksun
yükselmesi
oranında
laşmıştır." (A.N.: lamıyla siyasi bırakmasaydı) mesi, bütün 20. lûtfen, (kurulacak maddesi: yeni) idarede
II- Hürriyet 'te, yani yerli sermayenin "Meşrutiyet" (Anayasacılık) anele geçirdiği zamanlarda, aracı fermanlatılan Mahsusanın işlerine yok memurların edilecek"tir, şöyle düzülecek geri Ticaret (eğer üst üste savaşlar k a ç ı r m a m a k zorunda Şartnaeylemleri "Şirketin geçmiş Bey. uyŞartnamenin Kumpanyası Sandığı Demek: olan Nuri devleti tek asker taşıma kurulması işçi "İdare'i sandık bırakacağı bütünüyle 30. maddesi olanların, olan gemileri elden
hakkı olarak emeklilik hakkını tanıyordu. varolan edinilmiş diyor emeklilik almaya ise, Emeklilik der. katılmayacaktır"
haklarından Abdülehad tüzüğü hakları
hizmet süreleri Şartnamenin sebeple gunca had görünen sağlıyor. altından çıkarılmış
yazar:
"Şirkette kullanılıp
herhangi bir
çıkarılacak bırakmış
hükümlerine
oldukları
paraları
olacaktı." A b d ü l e (suret'i haktan) alma haklarını dolayı Fakaldırılıverince, olacak.
Bey
yorumluyor: bir madde! Üzerinden (İsterse olsun işçi)
"Söz yerinde Görünüşte yılan
doğruluk yolunda paraları yapma belâya almaya geri geri örtüsü
DEVLETÇİLİĞİMİZ VE Yukarıki gidiş, sürüp giden, adım ederek yaptığı
MODERN
İŞÇİMİZ hürriyetin zoraki Devletçi-
hürriyetin özel şirketine göreydi. Ya başında özel
sermaye hazretlerine bin tövbe istiğfar
Devletçilik suçundan dolayı af üstüne af dileyen
liği zamanında işçi sınıfının durumu ne oldu? İşçi hakları, Hürriyetçi Özel Sermaye için kasap çengeline asılmış etti. Meşrutiyetçi (Anayasacı) Devletçilik, o çengele asılı eti, doğradı. ölüm kendi kıyma makinesi içine sokup ince ince Burada artık yerli ve yabancı sermayeler "kokteyli", A b d ü l h a m i t
gibi bir müstebitten de yakasını kurtarmış olduğu için, işçilere ölümlerden beğendirebilirdi.
31 Mart tepkisi atlatılır atlatılmaz, sermaye efendimizin sırtında yumurta küfesi yoktu; "Eşitlik ve Kardeşlik" (Müsâvat - Uhuvvet) bir y e m borusuydu. için: Devrimden tek amaç, "kâr"ın tek yanlı arttırılmasıydı. Bu da, çalışanlardan kesilip, sermayeye veya adamlarına yedirmekle olurdu. Onun Abdülhamit çağı denilen ve Millet Meclisinde "TENKÎH" maaş indirimi, şimdi "TENSİK "e düzenlemeye işlerinden 27. sapır sapır döküldüler. maddesiyle, "İdare geçen ve adı ondan maaşlı İşçi, azaltımı sözcük, memurlar, çevirildi.
müstahdem "İdare
Ötede yeni maddeleolabir Başbir ait mu-
burjuvaları ve kahramanlarını yeni yeni kadrolara yığmaktan çekinilmedi. Emeklilik Tüzüğünün Sandığın bakmak ait sonraki ve rinde görüldüğü kan alınıp sinden ve 3 ve ayırt üzere, idaresi Meclisi"ne Meclis devamlı
rak sandık idaresine üyeden sandık harcanmasına
üzere
üyelerinden seçilmiş idare
derleşik bir heyete; eylemler, tefviz 30. madde idare edildi. eminine
hesap Sandık şart
işleriyle gelen paralarının hesapları, idi. bir işleri aralık feshoenveznemeclis
memurlarından de,
hasebeci
edilmişti. Deniz
gereğince
emekliliğe
mazbatâlarının, "İdarenin lunması gibi eylemler cümenine idare
Şûrasınca
onaylanması İdare ait ard giderler
Bayındırlığa devrimler gibi, ve
bağlanması, emekliliğe ve gelirler ve
Meclisinin arda de gelen idare onaylama
olaylar yüzünden, müdürler veznesine dönmüş
muhasebesine TSSİT,
inceleyip
verildiği
bulunuyordu." (A.N.:
s.86,87)
1912 Balkan Savaşı, kargaşalığı arttırdı. Liman, şamandıra, vize, fener vergileri, boşaltma ücreti, kömür fiyatı, Anadolu Demiryolu İdaresine olan
borcun faiz, amortisman ödemeleri, Şirket'i Hayriye'den kiralanmış vapur bedelleri arttı. T a m sermayenin arayıp bulamadığı bulanık su furyası başlamıştı. Çalışanlara tırpan atmanın ("tensikat"ın) sırasıydı: de yapıldığı gibi, temizlik dışı olarak "Kadro karşılığı Lekke dışında idarede (Tasfiye) kalanların 82.100 dahi memurlar, yapılmasına 1327 başından gelişmeleri 90) kaptanlar, kertede girişilmişti." (Keza, konmasına para "Başka dairelerkimi s.89) dek maaşları çıktı. altına Herr konkanun çarkçılar arasında
1328 şubat sonuna için taahhütleri
kuruş" idare
bütçesine
"İdarenin bilet geliri
gelecekteki
masını sakıncalı gördü." (Keza,
1911-1912 yılları,
düşkünlerevi
hâsılatı
20.089.842 kuruştu.
Demek, işten atılanlara verilecek
şey, gelirin binde dördü kadardı. İdare her hangi bir simsarına yüzde beş, on vermeyi az buluyordu. Sokağa işinden atılanların alacakları, onu "mahzurlu" gören Herr Lekke'nin 2 yılda resmen aldığı aylıktan (59.582) ancak dörtte bir kadar fazlaydı. Abdülhamit'in Millet Meclisi, iç ödünç için, sermayecilere hem vatana yardım (iâne) şerefi, hem yüzde 15 kâr sunuyor idi. Aç bırakılan e m e ğ e yüzde 0,4 çok görülüyor, iratçı s e r m a y e y e onun 37 misli haraç ö d e m e k az geliyordu. Çünkü işçi sınıfından kesilen para, müdürler kastı emrine, Emeklilik Sandığı, idare veznesi emrine geçiyordu. Kısa günün (küçük savaşların) kârı bu kadar olurdu. B ü y ü k Savaş (Birinci Cihan Savaşı) sermayecilere neler s u n d u ? Yuhaklarına karıda azıcık işaret edildi. Paşanın olan şanlı devletçiliği Daha savaş hazırlığı oldu. başlarken, işçi
indirilen satır, levazımcılıği ile ün salan İsmail Hakkı (adı: " H a k k ı " olan) Ö n c e rötuşlar yapıldı: "O z a m a n a d e k kolay ve çaişçibürokratça işlemleri yarıya indirecek kertede
b u k " iş tutulacak, " Y a z ı ve d i l e k ç e l e r A l m a n c a ' y a ç e v r i l e c e k diye, g ü n l e r haftalarla lere, da memurlara bin türlü idarenin müstahdemlerinin, personelinin mesi, coşku b e k l e m e y e c e k " gibi genelgeler çıktı. A r d ı n d a n yem hele ve borusu kışın çabaları çalındı: "O dehşetli artmış.. fırtınalarda, her işin yazın günü boğucu yoksun gününe tarihlere dek idare memur ve sıcaklarvapurlar gerçekleşödüllerinden (Keza,
tehlikeler içinde her dalında
çalışmalarının
genelleşivermişti."
s.106)
Çok sürmedi. Uygulama başladı: "Birincisi: İdarenin memur ve müstahdemleri arasında birden 98, katma 5 ki, toplamı 103 kişiye birer pusula ile emekliye gönderildikleri bildirilerek, idareden bağları kesilmek suretiyle bir temizlik yapıldı... 103 kişinin defteri, tabii İsmail Hakkı Paşa'nın kendisince dürülüp çıkartılmamıştı. Paşa öyle bir arzu açıkladı. Muhasebe, -biraz da kişisel duygulardan soyut (mücerret) olmayarak, ve idarenin özel tüzüğünün bir memurun emekliye sevkindeki kayıtlarından paşayı haberlendirmeyi düşünmeksizin- bir defter düzüp anılan pusulaları dağıttı. Oysa, hiç kimsenin 30 yılı doldurup isteği bulunmadıkça, veya görevini yerine getiremeye-
cek derecede sakat ve hasta olduğu fence ispat olunmadıkça, emekli kılınamayacağı, tüzüğün 4. ve 5. maddelerinde açık açık yazılıydı. "Yüz üç kişinin içinde, idareye gireli henüz iki üç yıl olup, gelecekteki hizmetlerinin ne biçim gelişeceği belli olmayanlar bulunduğu gibi, 15, 20 hatta 28 yıl kusursuz hizmet etmiş kıdemli insanlar da vardı. Gerek bunlar, gerek pek azı 30 yılı doldurmuş olanların hiç biri emekliliklerini istememiş bulunuyorlar ve istemiyorlardı... İdare, güçlükle karşılaşan bir oldu bitti uydurmuştu. düzdü: iken, idarece azl ve ilgisi kesilmiş ve kesilecek Bunlardan emekliliği Ekmeği kesilenler sızlanmaya başladılar. İsmail Hakkı Paşa bunların t o p u n a azledilmiş gözüyle bakarak, aşağıdaki kanun projesini Kanun sureti: Madde 1- Seyr i Sefain idaresinde yüzde 5 ve yüzde 2 aidat bırakılarak hizmetli olanlardan emekliliği hakketmemiş olanlara, istedikleri halde, hizmet süresince verdikleri kesintilerin lilik aylığı bağlanır... üçte ikisi birden verilir. hak etmiş olanlara, dilekçeleri olduğunda tüzüğü gereğince yalnız emekMadde 2- Kesintilerin üçte ikisi verilerek idareden ilgisi kesilenler, bir daha idare hizmetine alınamazlar. 16 Ağustos 1330 (1914), 7 Şevval 1337. Sultan: Mehmet Reşat Mehmet Said, Harbiye Nazırı: yayımından sonra almışlar, veya Enver kimileri üçte BuMaliye Nazırı: Cavid Sadrâzam: "Bu bir aidatlarını aidatından (Keza, kanunun temizlik görenlerden
kimileri e m e k l i l i k l e r i n i d i l e k ç e l e m i ş l e r d i r . . . tümünü hatta aldıktan, emekliye ayrıldıktan
nunla birlikte, 2. m a d d e n i n h ü k ü m l e r i k o r u n a m a m ı ş t ı r . Ç ü n k ü , üçte bir çoğunu sonra tekrar idareye alınanlar, bugün hizmetli olanlar vardır (1926)"
s.107-109)
Demek, Devletçiliğimiz her zamanki gibi zorlu kişi olarak önden yürümüş, Kanun, A c e m şahının gemi istimi gibi arkadan çıkmış; sonra kanun öne geçirilerek, atlet kişi Devletçiliğimiz, birdirbir oynarca, gene kanunu yatırıp üstünden atlamıştır. Bu güneşin altında yeni hiç bir şey yoktur. Ve ne de olsa, çalışan yurttaşın ücretinden altın olarak kesilmiş paralar, kendisine kâğıt olarak geri verilirken, dahi, üçte biri aşırılmış olur. Ve Abdülehad Bey de acınır: "Acenteler de istatistiği gözyaşı Savaşı (özel sermayeciler) yapılamayacak kertede okunamaz, idare"den çok) Iâyuad ve lâ-yuhsâ Hesap (sayılamayacak, ayrıntıları Cihan yan kaptan ve para çektiler.
dökülmeyerek Fikret'in
görülemez. "(s. 111) "Hiç hizmetli olmaHal şu ki, idare, yapılması
"Hân-ı
Yağmâ"sını da geçti. ve i'tâ ediliyordu... terfiyelerin
kimselere..
aylık maaşlar tahsis yapılan
çarkçılar arasında
şimdiki maaşıyla
usulü
çıkarıldı.
Geceli gündüzlü görevini edilerek
her türlü
deniz tehlikeleri, çalışan Savaş
hattâ savaş muedinilmiş fipersoneolundolayı dolayısıyla bile zam
çalıştırılıyordu... pahalılık edildiği halde, gittiler.
olağanüstü bir kat zam
fiirket'i
aylıklarına
idarede bir para İdarede Keza,
Personel birer ikişer çekilip
yalnız askerlikten s.120,121)
vapur işlerini bilmeyenler kaldı." (A.N.: CİHANDA SAVAŞ
YURTTA SAVAŞ,
Ortaçağ toplumunun birinci karakteri HİYERARŞİ (silsilei merâtip), ikinci karakteri İMTİYAZLILIKtır. Askerliğin RUHu da, aşağı yukarı bu iki karakterini modern toplumda yitirmedi. Yirminci yüzyılın finans kapitali, o eğilimleri son kerteye dek geliştirdi. Birinci cihan savaşına sivil asker Osmanlı paşalarını gözü kapalı atıltan şey, budalalık veya cahillikleri değil, o sosyal sınıf eğilimleri oldu. Neron Roma'yı yangına vererek eğlenmişti. Türkiye'de kapitalizm lattıydı: şüyorlardı. de, mal kaçırmak için, Türk memleketi yangına vermekten elemanlar zenginlik sahibi başka, Ticarete teşvik etmek ve başka çıkar yol bulamadı. S a d r â z a m Talât Paşa, Hürriyet milliyetçiliğini şöyle an"Her savaşta Bu bakımdan, olmayan verdikten oluyorlardı; de dükendilerine vatandaşlar ise, insanca zayiât fakirlik ve zarurete Hâtıratı, s.31)
yurttaşları
kolaylık göstermek gerekli görüldü." (Talât
Paşanın
Gelişi güzel söylenmişe benzeyen bu söz, "Hürriyet" çağındaki devletçiliğimizin t ü m karakteristiğini ve en kestirme tanımlanışını verir. 1- Batıda kapitalizm en y ü k s e k tepesine ulaşmıştır. mümessili idi; çağının Bizde "Ticarete teşvik" deniyordu. Dil sürçmesi yok: y i i n değil, "Ticaret"in 2Fransa'da Kadim T o p l u m c a , S e r m a y e "Sanaçağdaş finans kapital ve emperyakanunları, devlet sanayii ka-
lizm ise, Türkiye'de sanayii değil, ticaret ajanlarını geliştirmek istiyordu. istibdat Colbert nalından kapitalizmi geliştirerek "Ulu Devrim "e kapı açmıştı. Türkiye'de, o iki etki (İç tefecibezirgânlık, dış emperyalist finans kapital) baskısıyla ilkin kapitalist devrimi yapılmış, sonra ecnebi sermaye ajanlığı anlamına gelecek ticaret, devletçiliğimizce "Teşvik" edilecekti. 3- "Yurttaşları ticarete teşvik" gibi genel bir yuvarlak lâf ediliyordu.
Bütün yurttaşlar tüccar mı olacaklardı ? Dinleyen söyleyenden ârif olmak g e r e k ! Şemsettin Sami lûgatında bile kötülenen bir avuç "Tüccar" zümresi teşvik görecekti. G ö b e k bağı olan batı kapitallerinde bulunan İttihatçı Türklerin ideolojisinin ülküsü: Daha iyisi b u l u n a m a y a c a k bir batı Türkiye'nin kapitalistleşmesi, kapitalizmi idi. E g e m e n elemanı T ü r k sermaye biriktirmeleriyle
olurdu. O zaman, Türk'ün sermaye biriktirmesi:
Önce emperyalist kapi-
tülâsyon cenderesini gevşetmekle, sonra batı finans kapitalinin geleneksel sâdık ajanları olan gayrimüslim kompradorların yerine geçmekle başarılırdı. Bu ortamı, emperyalistlerin birbirlerini gırtlakladıkları Cihan Savaşı yaratabilirdi. getirilebilirdi. kince neden işlemez oldular; uygulandı. o kadar baştan kara savaşa daldılar? Emperyalizmle göbek karşı "Kavgada şamara bakılmazdı": olmayanların Her şey kim v u r d u y a göçertilmeleri) kesNitekim Birinci Cihan Savaşı içinde K a p i t ü l â s y o n l a r fiilen "Tehcir" (Müslüman
Bunlar Türkiye'nin tarafsız kalmasıyla elde edilemez miydi? İttihatçılar bağlılığı vardı. Hürriyet burjuvazimizin uluslararası finans kapitale
bağımsız kalması, balığın su dışında kalması gibiydi. A m a , yalnız başına DIŞ etki y e t m e z d i . Hattâ "Panturanizm", " P a n i s l â m i z m " gibi A l m a n ithal malları bile, başka iç eğilimlerin kabukları sayılırdı. Asıl sosyal sınıf olsun "Ticarete teşvik" sloganı altında amacı, her ne pahasına olursa
yatan çabuk ve y a m a n "Özel S e r m a y e Sözde Birikimi" idi. 1- O zamana dek "Ticaret"in en büyük sıkıntısı dört y a n d a n akın eden bin bir çeşit mal rekabetleri Milletin rekabetiyle, kâr normunun düşmesiydi. biçimde mutlak mal savaş belasına Savaş, ansızın kıtlığı yaratırdı. herkes can bütün 2kesip, en y a p m a bir yol kanlı
Tüccar için bundan daha tatlı kâr ve vurgun ortamı d ü ş ü n ü l e m e z d i . başı sokulup, kaygısına düştü müydü, bütün varlar ve mal mülkler, sanki kendiliğinden, cephe gerisinde ağlarını natılıp kurup, devlet "Himâye" ve "Teşvik "leriyle dosermayeyle ekonomi ortak şirketler, merkezleri, fiimtiyazlandırılmış tefeci-bezirgân hele A n a d o l u ' n u n
nans kapitalinin kucağına düşecekti. 3- A n a y u r d u n , bütün Müslüman olmayan sermaye ve ajanlarının egemenliği altındaydı. Bunları azgın bir savaşın cöngül kanunu dışında ekspropriye etmek kolay değildi. Bay nüfus kaya, birliği bu Müslüman F.R. Atay şöyle yazıyor: yüzde "Birinci Dünya bunlardır), kırka Savaşından Anadolu'da ve Ne öncesi kilise Türk ve Çanişki, kayıtlarına 417) etmeleri göre (çünkü orantısı doğrusu
olmayanların yüzünden,
yaklaşmaktadır. "(F. A.: acıklı
"Birinci Cihan Kuvayı
savaşında Ermeni Milliye
kendi isyanları olmuştur... hareketi
Çar ordularıyla şeydir 418)
fâciası
fâcia
olmasaydı,
tutunamazdı." (Keza,
Ermeni kapitalistleri: İslâmlıkta faiz haram olduğu için, Türkiye'de Müslüman tefeci sermayenin, Osmanlı kuruluşundan beri "Sarraf" paravanası idi. Kanuni Süleyman çağında kesim düzeni (Mukaatalar) yayılınca, Yahudi "Dolap "çıların bezirgân sermayesiyle işbölümü yaptı; 19. yüzyılda doğrudan doğruya İngiliz dış ticaretinin İmparatorluk ve Orta Asya yolları üstün-
de imtiyazlı acentesi oldu. manlığı)
Nüfusun Ortaçağda yaşayan Anadolu köylüsü,
büyük çoğunluğu bir Müslüman'dan olacağına
üzerinde yüzde kırk azınlığın etkisi aktifti. Ermenilik, düşman dini (Müslübile etkisi altına sokmuştu: hakkı ydı"; onu yemekle aldığı ödüncü vermeyebilirdi, fakat sıkı günde başvurduğu çorbacının alacağı "Gavurun dolaşır. affedilmez cehennemlik inandırılmıştı. Doğu illerinde hâlâ "Ermeniler gitti, bereket de kalktı" sözü Bu ekonomik zemin derebeyi artığı
Böylesine nüfuzlu İngiliz Emperyalizminin ajanlarına; ancak A l m a n
emperyalizmi safında savaşa girilirse dokunulabilirdi. muzlu pozlarıyla Prusya
üzerinde; değme Holivud dram artistinin ağzını sulandıracak, yaldızlı, mahMilitarizminin yunker generalleri, devletçiliğimiz için büyük bir "rezonans" ve çekicilik elemanıydı. Böylece: "Servet" ve özel sermaye "Biriktirme" ülküsü, bunun için gerekli ekspropriyasyon hırsı, "Yurtta savaş, cihanda savaş" parolasını bir giyotin makinesi gibi işletti. Emperyalist savaşına katılış, düğün bayram olarak kutlandırıldı. A l m a n l a r ı n bir kaç ayda cihangir kesileceklerine, öyle iste-
nildiği için toptan inanıldı. Zafer y a ğ m a s ı n d a geç k a l m a m a k için, O s m a n l ı paşaları, barış isteyeni vatan haini görüyor, kablarına sığamıyorlardı. Cezaevi argosunda usta dolandırıcıların " T a v l a m a " dedikleri mekanizma zincirinden boşandı.
E T K E N : " K İ Ş İ " Mİ, " S I N I F " MI? Filistin, Erzurum, Bağdat ricatları, "Garp C e p h e s i n d e " d e ğ i ş m e y e n batak " S ü k û n e t " durumu Alman "Tav"larının ile paralelleşince, sırıttı... Kıtlık" getirdi; Panislâmizm, göre: 2Pantürkizm 1adlı içyüzleri Talât Paşaya (Talât Paşa, "Ziraatta 27) orduyu
çalışanların a z a l m a s ı . . .
"Subaylar tarafından... Hâtıralar;
kötüye k u l l a n ı m l a r " (Suistimaller) mamakla birlikte, tek yanlı dır. kere alınmaları değil, takıldığı A l m a n
ve halkı aç bıraktı... G e r ç e ğ e bakılırsa, paşanın iki teşhisi de, yanlış ol1- Kıtlığı yapan şey yalnız köylülerin asde sonra açıklayacağı gibi, ardına kendisinin
Emperyalizminin, Batı a n a y u r d u n u d o y u r m a k için, Türki(Vagonculuk vb.) 2- Kötüye kullanım yalnız suBelki bir avuç ordu
ye'yi aç bırakmasıdır.
baylar tarafından değil, ideal edindikleri sivil, asker herkesi kapitalistleştirecek olan "Harp zenginliği" tarafından yapılmıştır. ilgilisi de, o ara müteahhit ve tefeci bezirgân güruhu ile kaynaşarak işverenleşiyordu. Talât Paşa'nın açıklaması da bunu gösteriyordu: Cephelerdeki fiye çalışılıyor subay zâyiatı, ve açılan bu Onları geri gerideki yerlere, 28) kıtalardan vaktiyle ve alınan subaylarla olan çıkartmak, telâsumükâ-
emekliye ordudan
çıkarılmış
baylar getiriliyordu. fatlandırmak olacaktı."
çağırmak
(T.P.H,
Subay için, devlet
çoğunluğunu, gerekti; tam hazinesinde bunun
hele emekli
genç
subayları,
vurguncularla
hiç
karıştırmamak İttihatçılar m a k " için lanımları şikâyet larına rekete zalandırılmak ve son
döküntülerini yamaklığına
"Mükafatlandırmamak" bırakmak gerekmezdi. namusunu örneği kurtarce"Kötüye kulolarak fakat kendi öyle bütün adambir hasonuçsuz
vurguncu tersini ortaya
yaptılar. çıkan
"Hamamın ibret
kabahati o r d u y a yüklediler. T a l â t Paşa diyor ki: olumlu biçimde subaylar, teslim Hakkı bütün ve İsmail ileriye üzere derece Savunma geniş ki, Bakanlığına kalıyordu. vermiş makamlarca ediliyor, Paşa, kudretini
ricalar sonuçsuz sivil 29)
yetkiler
geçirmişti
sürülen
iddialar
kalıyordu..."
(T.P.H.,
Aslında, temiz T ü r k subayı bütün o dalaverelerden habersizdi. gibi dövüştüğü savaş cephelerinde m â s u m kanını
Koçlar
oluk oluk akıtmasaydı
ve olanları bilseydi, vurgunculuklar o kerte rahatça kol gezemezdi. Talât Paşanın kendi açıklaması, geride çapulcuları iktidara getiren şeyin, "Cephelerdeki s u b a y zayiatı", olduğunu itiraf ediyordu. Sistem: vi, tâ İsviçre'deyken S ü l e y m a n Nazif'ten dinlemişti: ürpertici "Zeytin Dağı" destanını vurgunculuktu. Sivil-asker birkaç paşa o sisteme yalnızca maşaydı. A h m e t BedeFâlih Atay'a tüyler ilham eden şanlı, "Suriye-Lübnan-FilisPaşa, bir ipek vurgunkulağına kaçınca
tin-Ürdün-Arabistan gibi bugün her biri ayrı bir devlet olan) nice ülkelerin sorumsuz diktatör saltanat naibi A h m e t Cemal culuğunun kahramanı olmuştu. V u r g u n u n dedikodusu
küplere binen Cemal Paşa Hazretleri, zamanın İçişleri Bakanı İsmail Canpulat beyefendiye şunları yazmıştı: "Bana, meselesi kabahatleri yanların patlatmak pek belgeli alışverişinden yalnız değil, için namus olarak haber komisyon emri ve verdiler ki, aldığımdan yerine alçakça sen, konu tecavüz kimi mahfillerde açıyormuşsun: başka bir şey edenlerin ipek Ben olma-
aldıkları tabancasını
getirmekten
şerefine
kafalarını
kullanmasını
bilenlerdenim."
Cemâl Paşa'nın konu ettiği emri veren asıl "saldırgan" kimdi? Onu zamanın Başbakanı Talât Paşa'ya da gönderilen şu mektupta okuyoruz: "Bana savunma riniz İhtilâl riniz) cür'etine haber ve veriyorlar dostlar ki, mahûd olmak arkadaşlar ipek meselesini, ortaya atmış uluorta yine ve bana karşı korunma amacı ve üzere Bedevi: hazır yiyicileettirmek
aracılığıyla
arasında
konu
kadar ileri gitmişsiniz" (A. Belge)
Osmanlı
İmparatorluğunda
Hareketleri, derken,
Böylece, Ordu Paşası, sivil Talât Paşaya "Tufeylileriniz" (Hazır yiyicileözellikle vurguncuların nerede bulunduğunu anlatıyordu. "İhvan ve rüfeka" (Dostlar ve arkadaşlar) sözcükleri, "Maşrık'ı âzam"ı İn-
giliz Kralı olan milletlerarası finans kapital gizli örgütü Farmason localarının argosunda hiyerarşi kerteleri idi. Her şey o hiyerarşi içinde dönüyordu. Cemâl Paşa, vurgunun olup olmadığına değil, uluorta (açıkça) konuşulmasına içerliyordu. Asker kodamanlar mı, yoksa sivil kodamanlar mı daha çok vurgun sağladılar sorusu, şimdi T ü r k milleti için önemce sıfırdır. İş, Türkiye'de vurgunculuğun bir sistem olup olmamasıydı. Kimse sosyal sınıf determinizmine aldırmıyordu. hürriyet caksın, sisteminin harp zengini Herkes y a ğ m a y a seyirci, gereği budur, olacaksın, devlet seni birbirine düşmüştü. Kodamanını (teşvik ve himaye) Egemen çalamekanizsayılıyordu: bulup
me ve birlik (İttihat ve Terakki) yolundan ülkeyi kaplayacak! Sonra tarih önünde dımdızlak kalınınca ağız değişecek. Türkiye'nin padişahları alaşağı edip, yerine geçeni tahtında titreten en büyük önderi, ihtilâl lideri, bütün suçu iki ordu paşasına yüklemek isteyecekti. Şaşıyorsunuz: Alt yanı bir kötüye kullanımcı levazım paşası neden bunca dokunulmazlık kazanmıştı? Talât Paşaya kalırsa, başkumandan vekili Enver Paşa Hazretleri: "İsmail Hakkı Paşa olmaksızın... iâşe (beslenim).. Savaşa devam imkânsız" demiş. Devletçiliğimizin Ortaçağ hiyerarşisi mi engel? O yârimin eski huyudur: Kapitalizm "İndividüalizm'i" (Kişiciliği) bunun için icat etmişti. Düzenin bütün günahları bir "Kişi "nin sırtına yüklenir; sonra o günah tekesi kesilip, yerine başka "Kişi" geçirilir; kişiler değişe dursun, sömürme sürüp gider. Bu metodun açık örneği kafalara yerleşmiştir: İsmail Hakkı Paşanın azli de 39) diyor, "Başka bir çâre bulunabu düzensizİsBu "Topal madığından imkânsız olduğundan, kahraman Talât.
likler uzun zaman sürdü." (TPH,
mail Hakkı Paşa" denilen kişi kör şeytan mıydı? Hayır. Yoksa saf İttihatçılar dalgınlıkla Topal Şeytan Paşa'nın nasıl "kişi" olduğunu mu bilmiyorlardı? İnsanlar yalan gördüklerini "26 Haziran at 2 manın mail ileyhin sorular padişahın Hakkı 1328 söylerken tarih yargıcını kolay unutuyorlar. Sarayda saZamumabir sürü
bir fotoğraf gibi günü 3 İttihatçı ile olan Bakan
gününe çeken (en başta baskın
Lütfü Simavi yazıyor: daha doğrusu sabah Telgraf Bakanı uğruyorlar. dolayı Meclisinde Levazım Talât)
(1912) gece yarısından sonra.. baş kâtibine (kamu Şevket paçavraya
raddelerinde
Posta
mâbeyincisi Paşanın
yaparca
İçişleri Bakanı âmiri açılıp,
"Hacı Âdil Bey söz alarak, hırsızlığından) Millet Paşanın
Başkanı İs-
ihtilâslarından Mahmut
sıfatiyle"-
müşârünileyhin
çevrileceğinden"
konuşuyor.
(Lütfü Simavi: Gördüklerim, c.II, s.71) Demek İttihatçılar, yabancı sermaye şirketlerine karşı doğru ve
bağımsız davranışı y ü z ü n d e n
kurşunlanmasına
göz yumacakları
Mahmut
Şevket Paşayı, bu iğrenç şantajla yıpratacaklardı: İsmail Hakkı KİŞİ çala-
cak,
Mahmut Şevket KİŞİ çamurlanacaktı.
İşte,
hırsızlığı yıllarca önden
bilinip silâh gibi kullanılan bu İsmail Hakkı Paşa, Cihan Savaşında Türkiye halkının besi diktatörü yapılacaktı. Onun için en büyük diktatörün en küçük diktatör önünde liği Topal Şeytan: kafası keldi. Bâbil çağından kalma devletçilikle, "tencere tencereye götün kara" diyemezdi. Bu şeytanca kördüğümün ipHalka karşı ne kadar
" V a t a n d a ş l a r ı Ticarete T e ş v i k " prensibi idi. Tefeci-
Bezirgânla karmaşık finans kapitale öylesi gerekti.
yüce bağımsızsa, dayandığı kümeciklere karşı o kadar, ölüm pahasına da olsa emir kulu olmak devletçiliğin diyalektiği idi. "O mâhiler ki, deryâ içredir, deryâyı bilmezler" d u r u m u n d a bulunan paşacık ise, başı dara geldikçe sebebi kişi lerde arıyor; İ.H. Paşanın " İ m k â n s ı z l ı ğ ı n ı Enver Paşa'da buluyor: " E n v e r Paşanın istifası.. kimse bunu kabule cesaret edem i y o r d u . " (TPH, 29) diyor. Herkesi korkutan, Enver Paşa'nın Kayzer Wilhelm bıyıkları mıydı? Hayır. O bıyıkların ardında pusu kuran, içeride dost, dışarıda d ü ş m a n kılıklı Batı Emperyalizmiydi. değil "Enverland: Almanya'dan Enver gelen vagonların adresine; bu"Türkiye" ülkesi" yazılıyordu. Emperyalizmin Orman, gemi
Türkiye içindeki sadık beşinci nunla övünüyordu.
kolu tefeci-bezirgân örümcekler ağı
Paşalar, beyler göze çarpan ağaçlardı:
azıya alıp ordulaşmış kötüye kullanım (suistimal) sisteminin yerli yabancı finans kapital oligarşisiydi. Bu acı gerçeği, başka hiç kimseden değil, İttihatçılığın en "harama uçkur çözmez", yakın dostunu aç görünce devlet parasıyla kayırmış o l m a m a k için cep saatini veren en idealist Talât Paşadan daha iyi hiç kimse anlatamazdı.
İAŞECİLİĞİMİZ Birinci Cihan Savaşı sonunda, İttihatçılar Harp Divanının şu ithamı ile sorguya mur edilen yeti kellerine (TPH, çekildiler: ve "İttihat ve Terakki merkezince besi (iaşe) Meclis-i kurmuş ve ve Umumi olduğu ve ilkin ticaret işlerine mekabul teedilen ve sonraları sonra halkın sayısı memurluğu Kongrede işlemlerini
İstanbul ondan alarak 137)
delegesi Kemâl beyin kimi şirketler varını belirli yoğunu kişilere
bir tüccarlar hekamu
cemiyetlerle adı anılan
ellerinden
almış
olmalarından
zenginliklerinin
şirketlere
aktarılması" kaçarken Malta'ya biçim-
...Buradaki
Kemâl
Bey'i, Talât
Paşa T ü r k i y e ' d e n İngilizlerce
kendi yerine İttihatçı kral nâibi gibi bırakmıştır; Kemal Bey Kuvayımilliye hareketinin sürülmüştür. daima de, temiz bakanlar ilk günlerinde Talât Paşa, kalmıştır.. iffetlerini büyük roller oynamıştır; şöyle savunuyor: hiçbir (THP, Avrupa'nın korumuşlardır." ülkesinde 32) "İttihat ve Terakki Cemiyeti
rastlanmayan
Batılı hocalarından öyle ders almışlardı: Önde "İffetli" bakanlar paravana olacaklar; arkada "iffetsizlik" sermaye biriktirecek. "Şehir vaş Emaneti (İstanbul İstanbul Belediyesi), Avrupa fiehiremini Kemâl şehirlerinde (Belediye bey ve ve Millet için o "İffet" olduğu gibi dükimi, yoksa bu "İffetsizlik" mi daha yararlıdır? Paşa "İffet"i şöyle anlatıyor: zenli bir örgüte sahip yıllarında üzere milerini zetmek hububat satın olmadığından, yetkili almak, Başkanı) üleşimi idi. ilk saişini göBu bütün gece işleişişi
mümessili
arkadaşlarından
ekmeklerin sıkı idi.
pişirilmesini
kullanmıştır. ve kişice
Çünkü (şahsen) ve
Kemâl bey, yapmıştır.
komitenin Fakat,
merkez idaresinin
yetkili mümessili olarak çeşitli loncalarla ri kendi adına milli düz seler, seler, lemleri Şehremanetinin çalışmışlardır. yukarıda bu, gerçekte kontrolü altında
bir temas halinde
Kemâl beyin
Kemâl bey ve arkadaşları bu ve kişiliklerini ruh 138) tanımayan durumunda
bir görev saymışlar yaptığım
karşılığında açıklamalara
hiçbir şey beklemeksizin inanabilecek
günkimdeğil-
Bunlar gibi
düşünmeyen
hiçbir değişiklik yapmaz. "(TPH,
Anlatılan "Ekmek elde sikkeler paraya ekonomi
milli görev nasıl tutarını şu Örneğin, paralar)
hiçbir şey beklemeksizin yerine getirilmiş? sıra hatırlayamadığım satılması gereken bu fiyata olan halkın Bunun paraya satılmıştır. pek büyük kazanç 55 bir ekmek, satılamadığı Bu bu parayı candan içindir 2 paralık gibi, büyük
satışından, (basılı da
edilmiştir.
57 paraya için 60
varolmadığından kişilikler, öte
satılamayacağı edilmiştir. biçimde şirketler
satıştan
paralar elde ucuzlatacak sermayelerle
İlgili
sahipsiz yandan
bir yandan ihtiyaçlarını ki, özel
hayatını
canlandıracak, sarf etmeyi yaratılmıştır."
düşünmüşlerdir. (TPH, 138)
Devletçiliğimiz hep böyle, sıkı zamanda halkı haraca bağlamaya "ucuzluk" demiş, o devlet eliyle alınmış haracı özel kişilere bağışlamayı, "ekonomiyi c a n l a n d ı r m a k " saymıştır. çiliğinin etmekle artırmak carlar rik... ve amacı sayıları değil, çok meşrûdur: sınırlı Şirketlerin içindir ki, kimselerin zenginlik Ucuzluk uğruna banka kurma devletkatıldığı bu şirketlerin engel ve zenginliğini istemişti tahYahudi tücoyunu "Kemâl bey ve arkadaşları böylece hareket biriktirmelerine olmuşlardır... ile (TPH,139) olmak
(!) İşte bunun Tahkikat..
birçok kişiler (Müslüman, düşman sırf kişi çabası gerekmiştir."
Hıristiyan
girişkinler) onaylamakla
kendilerine tanımak
Kamu
Kemal beyin
var etmiş olduğu bu giriş-
kinlikleri
Hiç tökezlemeden yapılmış savunmaya paşanın kendisi inanmış mıdır? İki paralık "sikke" bulunamadıysa, her gün ayarlanan gramaj, yahut paçal yapılmaz mıydı? En fukaranın ekmeğinden çalarak, "Sayısı sınırlı" kayrılmış kişi ve şirket sermayeleri türetildi. "Milli Mahsulât Şirketi", "Milli Kantariyye Şirketi", "Milli Ekmekçiler Şirketi" ve "Milli İktisat Bankası"
harp zenginliği, devletçiliğimizi büyülttü.
Bu devletçiliğin özel sermayeye
aktarılışını gören paşa, ördek yumurtaları üstünde kuluçka yatmış tavuğun, yavruları suya girince gösterdiği şaşkınlıktan kurtulamıyor: Bu lu'da men, (TPH, le retle tedbir usulü 31) hiç sayesinde dairesinde "Yurttaşa bir sayesinde, halkın çıkar köylünün edildiği geçmemiş refah büyük için ve ölçüde milli normal korunmasına biçimde ve Anadorağbiticaettiler. milli şirketlerce idare bir zenginlik birikmesine dolayısıyla Fakat, ve dostları,
uygulanamamıştı" sonraları
sağlamak prensibi kurucularının, güçlendiriyordu. akrabaları 32) yakın halde (TPH,
olsa,
düşünmemelerini kimi kişiliklerin olmadığı
aynı prensip Ve bu da
hiç bir ilişkileri,
ilgileri
büyük zenginlikler elde
bütün güvencini sarstı
İş olacağına vardı. Küçük mülklü üretmen halk, geniş ölçüde ellerinden çıkan zenginliklerin, birkaç tekelci kodaman imtiyazlının elinde "Biriktiği"ni gördü. O birikiş ve mülklerin el değiştirişi iki sonuç verdi: 1- Cumhuriyet ile birlikte o birikmiş sermayeler yeniden özelleştiler (Milli İktisat Bankasının, İş Bankasına katılması gibi). 2- Cihan Savaşındaki o ekonomi gelişimi, Osmanlılığın şimdi inkârı oldu. Eskiden her kuruma "Osmanlı" etiketi başlayacak, konurken "Milli" başlığının geçirilmesi,"Mütarekede "Müdafaai
Hukuk'u Milliye" ve "Milli Mücadele" deyimlerinin müjdecisi oldu.
VAGONCULUĞUMUZ Osmanlı İmparatorluğu "Cihad-ı Ekber: Ulu Kutsal S a v a ş " ile milleti ayaklandırmış, çadırlara yığmıştı. Ordu beslenecekti. Ayrıca emperyalist savaş demek, geri ülkenin ileri anayurtlara kurban edilmesi demekti. Alman emperyalizmi Göben ile Breslav gemilerini Y a v u z ile Hamidiye'ye çevirtmekle, koca imparatorluk devesini bir tutam ota hendekten atlatmıştı. Şimdi sıra, A n a d o l u halkının t o h u m u n a dek yiyeceğini çekip, kendi inine taşımaya "Hemen gerekiyordu. malzemesi ihtiyaçlarına tada iki ve gelmişti. tümüyle Büyük vagon kayırmayı taşıt işlerinin, ısrarlardan teslim (tahsisi) karşılığı bir etti. şart 29) deve, eşek veya ordusu vagonların O kol kağnı ile yapılması kimi şartı taşıt kendi geri Hafbir sonra, Alman nihayet bu
Ancak bu koşmuştu. "İmkân sattığı,
bir kısmını yoktu":
sırada imkân özel bizim
çevirmeye imkân yoktu." (TPH, boş v a g o n nasıl Vagon memleketi soyup
vardı ancak Paşa
olarak,
beşinci
sermayenin
bedava
devletçiliğimizle "İmkân-im-
açıklanabilir.
semboldür. Banka"ları: örgütleri
mantığı,
kânsızlık" deyince durur. İâşe y o l u n d a kurulan "Milli Ş i r k e t l e r " , "Esnaf C e m i y e t l e r i " , "İslâm ye'deki acente ve casus Y a b a n c ı finans kapitalin T ü r k i girmiştirler. Hepsinin durumuna
taptıkları çiftliğinden hürriyet kredisi yük yordu. lerin alınıyor
emperyalist daha her
tekel:
"Almanya kumpanya, köle "(O
ve Avusturya koca
Satın
Alma
Şirketi "di r.
Bu tek y a b a n c ı paşaca: malı dilediği
imparatorluğu, Milli banka besi iki, memlekette Milli ve tedbirler
sömürge biricik alıcı ve tarım bügeçmiyünsatın
m a s r a f s ı z bir
ülke y a p m ı ş t ı r . alabiliyor... bütün Cephane sayısı, ve
kahraman,
diktatörü
ecnebi şirket), alınan
(olduğundan),
fiyata veriyor.
kurumları suiistimallere Bunlar da, taşınmasına ve
bulunmadığından, meydan tabii, ne
yalnızca üçü Vagon
maddeleri
taşınımından
tasarruf edilen yetmiyordu. (TPH,
vagonların İltimas 30)
haftada
Adana'daki pamukların, imtiyaz
ne Ankara'daki başladı.
satılıyordu."
Paşalarımızı tek üzen şey: î â ş e işlerinde olduğu gibi vagon işinde de, milletin soyulması, memleketin satılması değil, eski profesyonel "Tüccar" zümresi dururken, y a ğ m a y a yeni zıpçıktı vurguncuların el koymaları idi. Y a b a n c ı sermaye, klâsik tefeci bezirgânlarla uğraşacağına, devletçiliğimizin buram buram yetiştirdiği "İhvan ve Rüfeka" kadaşlar] misyonlarca sebep oldu... mallarını veya adamlarıyla suyun başını [sadık dostlar ve arBütün yurdu, "Kokesiveriyordu. Millet tahsis 30)
" K o m i s y o n " adı altında uşaklaşmış kapıkulu ajan ağlarıyla sarmıştı. yapılan insafsızca hiç bir taşıyordu." işlemler... vagon (TPH, Meclisinde Tüccarlara edilemiyordu.
gensorulara Şirket kendi
muntazaman
Böylece, yabancı sermaye, devlet içinde imtiyazlı devlet oldu. "Vagon ticareti", devletçiliğimizi Alman emperyalizmi emrinde vurgun sistemi kurmaya götürdü. Ülkeye bu hürriyeti getiren kahramanların aldıkları her tedbir, yangına su yerine petrol sıkan itfaiyenin yaptığına benzedi. Talât Paşanın, sanki bir tabiat âfetinden konu açar gibi serinkanlılık ve sorumluluğu hiç üzerine almaksızın anlattıklarına göre, Devletçiliğimize sırtını yaslayarak yapılan üç basamaktan Dalaverecilik, birbirinden daha kötü sonuçlar veren geçerek anıtlaştı. En büyük ordu derebeyi (Başbuğ Enver Paşa) Hazretlerine yalvardı. veya 1 iki milyon vagon liraya için yakın) Paşa Hazretleri: Her vagonun "Eski he-
1) BİRİNCİ B A S A M A K : Vali men.. yayılırdı. yaştan, beyefendi, 5 bin (TPH, Enver Paşa bir lira 30) (şimdiki
ve mülkiye ağaları (Vali vb.) kanalından v u r g u n u n ilk açılış töreni yapıldı. dostluk gereği kendisine verdi.
çıkar sağladığı
ortalığa
Demek devletçiliğimiz, her mahallede bir milyoner yetiştirmek için her Demirkıratlığı beklememişti. Millet Meclisi ç e k i ş m e l e r i n e dek bulaşan yağ2) İKİNCİ BASAMAK:
ma rezaletleri ö n ü n d e , Başvekil Talât Paşa, Başbuğ Enver Paşa Hazret-
lerine rica şimdiki nin
minnet etti. oradan
B u g ü n k ü "Tahsis "lerin atası olan v a g o n kalmış elinde olmalıdır: Sıraya kimlerin
istekile çok an-
lerinin, hiç değilse bir sıraya k o n m a s ı n ı sağladı. " N u m a r a " s ö z c ü ğ ü n ü n anlamı gireceği en da kimlerin sıra kuracağı, gene o iktidar d e r e b e y l e r i ile h a d e m haşemleri[hizmetkarları] gene ki: o idi. Çarçabuk "Numara dileyen ticaretle tüccar oldu. hiç ilgisi sırası"na Bu yol ayaklanan laşılmıştı kazanıyordu." numaracılığı 30)
"Tüccarlar değil,
olmayan
kimseler para
(TPH,
Kayırma ve buyurma devletçiliğimizden başka sonuç beklenebilir miydi? Talât Paşa, sanki milletin profesyonel tüccarlar tarafından soyulması farzmış gibi, tüccarın v u r g u n u y a p a m a y ı ş ı n a pek hayıflanır! 3) Ü Ç Ü N C Ü B A S A M A K : yor Paşa, rinin yazlar Böylece şiye şimdiki ağabeyleri bağışlandı. hem münhasır İkinci "Tedbir de bir netice v e r m e y i n c e " , diDevlet T e ş e k k ü l l e imtikiiç alma hakkı tanındı. için, koyu devlet tekelciliklerine satın de (TPH, hem kazancın 30) sözde " K o o p e r a t i f " v e y a "İktisadi s a y ı l a c a k büsbütün "Yalnız Demiryolu rekabet bütün altına İdaresine
Almanya'ya kalmayıp, (Himaye)
edilecek, memlekete
bir iki
yaygınlaştırılabilmesi
ticaret koruma şuyor Paşa
alınmış olacaktı."
Böyle
konu-
Hazretleri! prensip: T ü r k milletinin yarasına m e r h e m o l m a k de-
Ve g ö r ü y o r u z ,
ğil, her ne pahasına olursa olsun "Ticaret "i " H i m a y e " etmekti. Ticaret kimdi? Dış A l m a n finans kapitali yeydi. dan Topal mail öte rek ile onun iç acentesi olan yerli sermabildiğimiz A l i c e n g i z o y u n u n halk kuzusu amansız kolu "İsgark çeybundan Onun devletçiliğimizle " K o r u n m a " s ı ,
başka türlü gelişebilir miydi? Kurdun ağzına İsmail Hakkı yandan idi... milyar Hakkı Paşa himaye lira) bir Paşa bir Hazretlerinin aşırı kimseleri 10
teslim edildi. "Askeri D e m i r y o l l a r ı İdaresi", Enver Paşanın sağ kayıtsız şartsız e m r i n d e y d i . sayesinde boğuyor fazla yere) (yok halkı (ihsanlara (bugünkü zarar bağışlara milyon fuzuli yandan ettiği İdaresi gayretkeşliği
eziyor,
ediyor)
Demiryolları (TPH, 31)
liradan
kâr sağladığı
halde,
çok yüksekti." Yaşı daha
benzemesin:
Gelmiştik, bugünkü İktisadi Devlet TeşekküllerimiTürkiye'de alikıran toz koparan yetkili, en kanlı
zin boyuna zarar eden m u a z z a m kârlarına! Yukarı ki satırları yazanı, bir unutmayalım: zılgıtları acımaksızın güden bir devrimin ve hükümetin başıydı. Milyonlarca insanı gözü kapalı ölüme süren bu adam, bir A l m a n şirketi ile, bir Osmanlı paşası birleşince boynu kıldan ince bir yüreği yufka gözü yaşlı âciz kesiliyordu. Çünkü kafa yapısını çizmiş "Ticaret" adlı sosyal sınıf determinizmi ondan güçlüydü. Bu açıdan d ü ş ü n d ü ğ ü ve davrandığı için, kendi
"Cemiyet" sayıyor,
dediği "(Cemiyet
İttihat
ve
Terakki yalnız 32)
"Kast "ını ikisi veya kanısını
zemzemle üçü halkın
yıkanmış duygularını Dadiyor. nasıl bir "Büyük iş-
üyelerinden)
incitecek hareketlerde bulunmuş" (TPH, ha fecisi, yahut gülüncü, sözünü lerle uğraşan için yabancılar da yazmıştır. bunu Ne Belki o satırları, A l m a n y a ' y a yaranmak
savunabiliyordu. 32)
ispat için gösterdiği tanıktı. inkâr edemeyecekler" (TPH, olsun, koca olan Der ki: 2
sığındığı olursa
zaman, emperyalist kodamanlara imparatorluk, Paşa
"Yalnız" 2 veya 3 tane kişicikle kıskıvrak bağlanırdı? Attığının tutmadığını yetin siyasal gidişinde kendisi hiç bir de sezer gibi nüfuzu Hazretleri, sayfa sonra, önce yazdıklarını silmeye çalışır. Her üçü de değerli vasıflara mâliktirler." (TPH, talan edilmesinde hiçte ve İmparatorluk "Bu üç kişinin cemiisterim. İt3 kişinin:
olmadığını 33)
kabartılandırmak veya
tihatçı C e m i y e t i n e nüfuzu var mı, y o k mu orası önemsizdir: Türkiye'nin Cemiyetinin aldıkları haraç mezat Bir satılmasında nüfuzsuz olmadıkları, sonuçtan bellidir.
sosyal sınıfın bir toplum içinde etkisi öylesine aldatıcıdır. En büyük aktör, ne yaptığını bilmez, en çok yerdiğini, "Kıymetli vasıflara mâlik" diye övmekten kendini alamaz. Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerinin "ŞARKILI İBRET"leri gibi, hem güldürür, hem ağlatır böyle" İ B R E T " doludur sosyal sınıf determinizmi.
III. CUMHURİYET A. SOSYAL EKONOMİ SANAYİ NEDEN sosyal EKSİK? sınıfların
BÖLÜM KAPİTALİZM
ÇAĞINDA
Türkiye'de
yok olduğunu
öne
sürmek:
Türkiye'nin "TIME", küstahça Sayın
barbarlık çağında yaşadığını Mustafa bir
söylemektir.
Henüz A m e r i k a ' n ı n Türkiye'de
kapak biçimine dek her şeyi aynen taklit edilen en ünlü dergisi: Kemal'in " V A H Ş İ " olduğu gibi aptalca, aynı z a m a n d a ileri sürdü" (Cumhuriyet, 11 Nisan 1965) iddiayı deniyor.
basınımız, Batılı dost iddialarını "Atatürk'ü küçültücü" buluyorlar. Doğrudur. Çünkü, değil bugünkü Türkiye'de, 50 bin yıl önceki y e r y ü z ü n ü n Fakat, bilgin dahi hiçbir yerinde, bilimsel anlamı ile "Vahşi" kalmamıştı.
pozuyla dün ve bugün hâlâ geğire geğire: Türkiye'nin sınıfsız bir toplum olduğu üzerinde " İ d e o l o g l u k " yapanlar, o iddiaları ile T ü r k milletini medeni olmayan bir toplum d u r u m u n d a gösterirlerken " K ü ç ü l t ü c ü " olmuyorlar mı? Bu bakımdan, yerli "ideolog"larımız en az T İ M E dergisi kadar, "Aptalca ve küstahça", demeyelim, yalnız bilim dışı davranıyorlar. Türkiye toprakları sınıflar vardır: üzerinde, baş Diyarbakır ve göstermiştir. Kayseri dağlarında Sümer Medeniyet tefeci-bezirgân " T a m k a r a l a r ı " (Bezirgânları) maden almaya geldikleri günden beri sosyal Medeniyet sermaye ile başladığına ve Türkiye, cumhuriyetten önceleri dahi medeni bir ülke bulunduğuna göre, elbet 1908 ihtilâli de, 1923 devrimi de, sosyal sınıfları varolan bir t o p l u m u n geçirdiği altüstlüklerdir. Türkiye'de, "sınıfsızlık" iddia edenler, belki Batıdaki modern sanayi burjuvazisinin doğrudur: İmparatorluğu, devlet olmaktan yarattığı, Türkiye'de yerli eksik liğine sermayedarların Devlet, kapılıyorlar. sanayileşme daha Şu satırlar, tasvir olarak olan Osmanlı bir dayanan "1863'te Avrupa çıkmıştı. bankalarına bir milyar frank borcu hareketine ziyade Avrupa
sermaye
hareketinin [ziraatçılar]
tüccar, banker, komisyoncu, büyükzürrâ
gruplarının yedarlığının larıyla yonlar ğin: ve
menfaatlerini sömürme ortak devlet
koruyan ettiğini verdikleri, adamları
bir
cihaz
haline
girmişti.
Avrupa bile,
sermakomisÖrneemlâk suretle, adamhan,
alanını
arttırdıkça, bu
devlet adamlarını Sanayi yüksek ile arada
rüşvet yol-
kendisine alarak
görüyoruz.:. olduğunu
adamlarından kolaydır. aldığını, Bu devlet
imtiyazlar
komisyonlar sayesinde birlikte pek açık bir
zenginleşenlerin surette Avrupa larından lâk en apartman
hatırlamak pek komisyon
Bir bakanın,
mavzer fabrikasının mavzer başına adının ve ajanları yeni daha başında
komisyoncusu bir kuruş
ortaklık ettiğini, sermayeciliğinin karma kapatan
akar zenginlerinin
geçtiğini bilenler çoktur... mürtekip gelmişti. sınıfıdır. sınıfın [rüşvetçi] Bu sınıf, İstanbul canlı
tekelci bir sınıf meydana bir rantiye
sermayesini emsemtlerinde, Bu sınıf,
üzerine
ve sayfiyelerdeki köşk adları,
bir tanığıdır... bulmuştu. isteyen bile,
yüksek gelişimini, Sanayi
çok Abdülhamit teşebbüslere
devrinde girişmek
kapitalistliğine, bu engel tarzda oluyordu. yeri
büyük uyanış
yerli
bur-
juvazinin bakımından ha tin daha muştu. yüzünden karşı politika
hareketlerine, şirketlerin zümre ve bir bu Cemiyet" sayarak için, yılında
ekonomik kuruluşunu
menfaatleri "PadişaDevleiç devamından Odası, başvurgümrükler ile bu hatisteyen Ec-
Anonim olan
bir toplantı gücünden bir idare kaldırılması yandan fabrikalarının bir sonuç
yasaklıyordu. istibdadın Ticaret iç
yararlanan olamazdı... için beş yıl
yararlı Öte
1889 içinde dilekçe yarı
İstanbul
gümrüklerin
Ticaret
Bayındırlık Ticaret Yerli
Bakanlığına Odası
makarna
fabrikatörleri Uzun sanayiin Avni,
kapanacağı elde
hakkında,
aracılığı
Ticaret Bakanlığına şikâyetlerden tâ böyle varolan
değil, kaynaşıp emrine aldığı bir sınıftı. Türkiye'de o sınıf A v r u p a kapitalizmi d o ğ m a d a n vardı. Sonra, rantiyeler sınıfının durumu, Batıda ve Türkiye'de görüldüğü gibi aşırıca "diyalektikti". Sosyal devrimi, hem istemez, hem isterdi. O sınıf A b d ü l h a m i t ' t e n sonra da egemenliğini yitirmedi. Ülkeyi ö r ü m c e k ağı gibi sarmış, mültezim, müteahhit, sarraf, tefeci, eşrâf, âyan zümreli kapitalist sınıfı, Türkiye'de hâlâ burjuvazinin ezici çoğunluğudur. ha ağır basıcı Fakat sanayici kapitalist "Yok" değil, olsa olsa "Eksik" sayılabilir. Bu eksikliğin iç sebebi: Türkiye'de İngiltere'dekinden çok dabir tefeci-bezirgân prekapitalist sermayeci sınıfın azgınca gelişmiş bulunmasıdır; dış sebebi: O iç sosyal prekapitalist sınıfın Batı finans kapitali ile çabuk ve kolay kaynaşması sayesinde, Batı şirketlerinin
Türkiye'de her türlü modern sanayi girişkenliğini daha doğarken boğabilmeleridir. Örnek: "Babam.. m e m u r i y e t hayatında bulunmayı sevm e d i ğ i n d e n , imkân (Yâni, A b d ü l h a m i t ' i n H.K.) bul'a Babam, gelmiştik. O hâsıl o l d u k ç a KİŞİ G İ R İ Ş K E N L İ K L E R İ açmaya istifa bu işi hazırlandığı ederek hep Bakanlığınca üzerine yıl: ile ge1876, İstanMesPaşa-
ç i n m e k istemiştir. İyi hatırlıyorum. Ben henüz sekiz y a ş ı n d a y d ı m . ilk Millet Meclisini Kaymakamlığından Evkaf-ı duyan ve babam, gece çeşit Aksâ'nın rütbe, sıralar, Antakya birlikte Kudüs'teki almıştır.
Hümayûn
cid'i Aksâ'nın tanınmış şartıyla yarak tir. yaptırmıştır. Babama "İstanbul'a ğu ların yağ ni'nin len fabrikada zandığı paraları
onartılacağım
bahçesinde bir fabrika ustalar aylarca Kudüs'e
kurarak,
Kütahya ve başka şehirlerden getirttiği, gündüz çok tahsis nişan, çini fabrikadan âyetler özel bir çinileri ikramiye için ayrılmamak yazılı çiniler kovapura güzel edilen hattâ
becerisiyle çalışarak hükümet
binlerce Mescid-i dolayı
Bunları
tarafından
gitmiş, başarısından dönünce, bu uğurda
kubbesindeki
yenilemişverilmiştir. bulundukayerli bir çâoğlu ka-
Paşabahçesinde harcamaya fitillerin
yapımı
kurmuş ve
isparmaçet mumlarını ortasındaki En sonra sanayi
yaptırmayı Avrupa
düşünmüş Babam, gibi
Kudüs'te
başlamıştır.
yaptırdığı mumerimeyerek, buna
yanarken, mumlarında dururdu. da Avrupâ
yapıtları
görüldüğü gibi uzamasından Yenicâmiin kimyası öğrenimini
pek çok üzülür, yaparak İstanbul'a verdi. Bu yüzden
re arar,
karşısında
eczacılık yapan
Mösyö Zadönen
Alfred Zani'yi buldu. zanıyordu.
Ve bu genç kimyagerle baş başa başarısını kazandı.
Avrupa'dan geiyi de para Fiyatları göçen muhado-
mumlar kalitesinde yapım
Lâkin günün birinde bütün Avrupa fabrikaları kaldı, memurluk hayatına üzere kılındı. tâyin Nebil'i babamı
anlaştılar.
yüzde 40 oranında indirdiler. Bu rekabet karşısında babam fabrikayı kapatmak zorunda Çerkes cirleri layı, çıkarttı. tâyin zûl iskân beni döndü." "0 sırada Suriye ve o Halep Annemin Rusya'dan vilâyetleri göçmenlerini ve yerleştirmek
müfettişliğine kardeşim
sıralar ölmesinden Galatasaray daha
gitmekte acele
olduğumuz İstanbul'a
lisesinden mâ-
Yanına
alarak Şam'a götürdü. kaldı. Hattâ,
Bir yıl sonra
önemli bir göreve Aylarca
edileceği bahanesiyle
çağırdılar. verilmedi!
(azledilmiş) "En sonra, ettiği üçüncü Çünkü
mâzûliyet maaşı bile Evkaf Bakanı Suriye'de azledildiğini saltanatta aracılığı ile,
bir eski dostu ondan dolayı
Kâmil Paşa zaman öğrendi!.. baş
(Sadrâzam Mithat başka babamın Paşa üst Bunun
K.P.)'yi ile babu-
ziyaret sıkı bam, lamadı. muriyete Bunun fıkı
sırada, defa
bulunduğu
Paşa çare
görüşmesinden Sultan
üzerine
olarak kişi girişkenliğine Hamit II. imkân kalmadığını
vurmaktan Kâmil
bulundukça, Bostancı'nın
bir mesöylemişti.
atanmasına üzerine paşa
zımnen
rahmetlinin
taraflarında,
Başıbüyük 5 yıl Nebil yatılı de
civarında yeniden babam
Evkafa
ait Kıvırcık lisesine çağırıldı. buyrultuyu pek
Çiftliğini girdik. Kolejine
yıllık 300 Tıbbiye
altın
bedelle Makbule altı
ve ise,
süreyle olarak için
kiraladı.
Ben
Kulelideki Askeri
İdadisine, Beş iradeye
kardeşim ay gehemen gealmış, üçünbir çare Bu 1901 bir Paşa yüzyılı ta-
Galatasaray saraya inen
Kızkardeşim gidiyordu. bu ve Tabii
Üsküdar'daki kız Amerikan yukarıdan
çer geçmez, çıkması lemedik. boş cü den nin yılda
Kızkardeşimin anlattılar. koyun çok para
okuldan sığır satın Lâkin hiç buna
karşı
Babam
Rumeli'den,
Macaristan'dan bulaşıcı yine Başkanı
toprakları
ektirerek ilk yıllarda Bir kaç ay içinde babam, Mahkemesi
kazanmıştı.
hayvanlar arasında bırakan
bir hastalık çıkmış, memurluk iken, Beşiktaş beyin hayatına kardeşim karakolunda kanamasından 1945)
bulunamamıştı. çiftliği vermiş Danıştay rafından
binlerce koyun
ve sığır ölmüştü. döndü. Nebil'in Hasan öldü."
Bidayet
hafiye-
olduğu jurnal
üzerine
tutuklandığını
duyunca,
(Operatör
Cemil Paşa, Hâtıraları, s.161,162, İstanbul, İşte bize, 100 yıl
önce Türkiye'ye gerek sanayi, gerek ziraat alan-
larında modern kapitalist üretim yordamını başarıyla sokmuş girişkin kişi: O tam bir "kendi kendini adam eden" (self mads man) akıncı üretimci burjuvadır. "Paşa" denildiğine bakılmasın; Batı burjuvalarından çok daha kültürlü değildir. "Tahsilini özel olarak z a m a n ı n tanınmış hocalarında (Keza, s.160) diyor oğlu: Demek Ziya Paşa Okuldan paşalığını müstebidin elinden kopartıp almıştır. yapmıştır." çıkmamış,
girişkenliğiyle
Şimdi, onun başına gelenlere bakalım. Olanların hiç birisi tek kişi işi değil, tesadüfe bağlanamaz. Kurulan modern fabrika, Batı kapitalizmi tarafından açıkça damping yapılarak yıkılırken, "Tarafsız" kalışıyla yabancı sermayeye suç ortağı olduğunu açığa vuran, "Kapitüle" derebeyi devletidir. determinizmidir. Bu kötü kasıt önünde, devrimci ile tâ Suriye'de "Sıkı fıkı" görüşüldüğü de aynı sınıf Kendi okumadığı için mum yaparken bilim gücünü öğrebilerek baskın yapacak kadar modern çiftlik hayvanları kapitalist, kanalından nen girişken, çocuklarını medrese yerine olumlu bilim okullarına sokuyor. Paşabahçe'de tek mum fabrikasının açılışını ileri giden Batılı şirketlerin, devlet yolundan
arasına "hiç bir çâre b u l u n m a m ı ş bulaşıcı hastalık" attıracak yüzlerce yerli-Müslüman hafiye satın almakta neden çekinecektir? Batılı kapitalistleri gene o bezirgân ajanları Türkiye'de kendisine ajanlık edecek bezirgânı iktidara getirmek istiyor, fakat Türkiye'de sanayici boğdurmak için derebeyi devletini maşa gibi kullanıyordu. Aynı yıllar, Millet Meclisinde astarcılar kethüdası " K a i m e parayla keten alıp kendi f a b r i k a l a r ı n ı z d a bükerek halat y a p m a k yolu v a r " dedi. Rasim bey: "Bu yazının altını üstüne uygun g ö r m e d i m . İlkin
başka devletlerin t ü t ü n d e n çok y a r a r l a n d ı k l a r ı idaremizi ç ü r ü t m e k istiyor.
bildiriliyor.
Bizim biz
Eğer onlar çok rüsumat alıyorsa,
de y a p a r ı z " diye seslendi. Bunun üzerine Batı finans kapitali, yerli sermayenin yeterce pişmediğini, daha çok şirket eğitimi görmesi gerektiğini sezerek, A b d ü l h a m i t ' e açık kart verdi. Kızıl Sultan da, perdeyi yükselten Millet Meclisi karikatürünü kapattı. Başkan paşa kapanış söylevinde, milletvekillerindeki usluluğa "Avrupa"nın hayran kaldığını müjdeledi: "Hele saygılıca teleri yapılan tarafından konuşmaların pek çok usul ve düzene geçmiş övülerek uygun olması (kemâl-i olarak hattâ edeplice Avrupa 1490) kadar barboğulkadar ve (edibâne-vü ihtiramkârâne) beğenilip gaze-
tahsin'ü
sitâyişle)
ilân edilmiş." (28 ye'yi de kendi yakın
Haziran, 54. Toplantı, Takvim'i V e k a y i sayı çukuruna sürükleyecekti. Türkiye, iratçı burjuva Japonya
A b d ü l h a m i t rejimi kendi yuvasını böyle kazacaktı. barlığa olsaydı, antika medeniyetin modern
Ne y a z ı k ki Türki-
sermayesine üretimini bu
mamış olur; naşamaz, rahatlıkla
Batı şirketlerinin tekelci Finans kapitaline bu kertede kayile gelişen
sanayileşme
baltalayamazdı.
1913'TE
SANAYİ
KAPİTALİZMİ
Cumhuriyet doğarken, Türkiye'nin sosyal yapısında modern üretim temeli ve o temel üzerindeki sosyal sınıflar y o k muydu? Elimizde yalnız 1917 yılı yayınlanan İstatistiği" yapıldı. nayi ler s.6) Adana başka çok var. İstatistik, ancak: (Bandırma-Manisa-Uşak-İzmit) işyerlerine birbiriyle ve dağıtılmak üzere 1329-1331 (1913-1915) "Sanayi şehirleriyle, ilgilenişlerle "NeticeAmire, az çok doğru en az sayfaları 1917, un, (İstanbul-İzmir-Bursa) ortalama soru İstatistiği"
kasabalarında basılı
"Öteki vilâyetlerle sancaklara, karıştırılmadı." Tarsus'ta öneme "Yapımların olan ("Sanayi
10 işçi kullanan sagönderildi." Matbaai
"Öteki belli başlı yerlerde
şehirlerde dört pamuk miktarı ve
yalnız bir kaç kurumları derlenip dışında gelen
debbağlık fabrikalarıyla, mevcuttur." "Anadolu'da Bu az kü(S.İ.,6)
filatür fabrikaları değeri,
değer sanayi
bulunmuyor."
istatistik, önemi
hizmetlilerin sayısı bakımından toplanması tutulmuştur." kapitalizm, olduğundan", (Keza) bu
sanayi kurumlarının ev sanatları yazımın
çük sanatlarla Türkiye'de
1908 devrimiyle
iktidara
istatistikte
modern üretim bakımından boyunun ölçüsünü almak istemişti. Devrimci İttihatçılar, 1 Aralık 1913 günü çıkardıkları "Sanayi Teşvik Kanunu" ile "Genelde değeri 1000 lirayı (şimdiki: 150 bin) geçen ve yılda toplam 750 gündelik miktarında işçi ve en az 5 beygirlik bir motor gücü kullanıp, tâbii ilk maddelerle, yarı-mamûl maddeleri başka biçime çe-
viren fabrikaları bazı günâ [tür] m u a f i y e t l e r " vermişlerdi. İki yıl sonra alınan sonuçları nan öğreneceklerdi. Sanayii T e ş v i k kanunundan yararla15'i İzmir'de olmak üzere t o p y e k û n u işletmelerin 63'ü İstanbul'da,
117 tane idi... Türkiye'de ünlü "Hürriyet" devrimine sahip çıkan "Özel S e r m a y e " n i n "Modern üretim" ile ilgisi bu 117 işletmeydi. O zamanlar, imparatorluk henüz sözce olsun Tuna'dan U m m â n ' a dek uzanıyordu. Fakat, istatistik, bütün imparatorluğu kapsamamış, 15 yıl sonra Türkiye'nin başına geleceği sezmiş gibi, sırf Anadolu ölçüsünde kalmış, gerçek araştırmasını ise ancak 7 şimdiki il merkezinde yapabilmişti. modern kapitalist işletmesinin sahipleri korkmakta yüzden kaliteleri sayılarından daha sırlarının bir takım fâş vergilere ilginçti. Durand ile Fuat beyin (İstatistiği yapanların) yazdıklarına göre: "Kurumların çıkmasından] reği gibi zam rumları da, le ta binin ki.. nunun böyle kuşkulanmaktadır."O sanayi ve yeni "Üretim olmasından miktarı gerçekçe çoğunun [açığa ve gemuntaduoraÖyhedef olacaklarından 117 Mösyö
ve yapımların iyi
belirlendirilip
yazılamıyor. "(S.İ.,5) bulunmadığından
"Kurumlardan niyetlerine
bir kayıt defteri
rağmen" (S.İ.,5)
pek anlaşılamıyor. kurşun ki,
"Çoğu patronlar yalnız bir cep defteri taşıyıp, hattâ 100 işçiye yakın kalemle bir duvar üstüne hesapları hizmetlilerinin tutulduğu görüldü. terk
ya sarf ettiği kurumlara ve
ve aldığı parayı kaydediyor, rastlandı
bir fabrikatutulmak-
işçi hesaplarının bütün
hakikaten pek ilkel bir tarzda namusuna "Birçok bir şey yoktur. kurum Esasen ile vekiline
muameleler, ile ve
edilmektedir."
(S.İ.,9)
"Orta halli kurumlarda kredi" diye çalışıyor." (S.İ.,9) özellikler ile ve olan işleri resmi muameleleri
"Sırf kurum sahisahipleri görüldü bırakıp, kendileri katatbiki de (S.İ.,7) az adı geçen
sabit sermayesi Hükümetle
bir dâva
sırf fabrikalarının
uğraşmaktadır.
(Teşvik'i Sanayi) işgüzar dâva
endüstri kurumlarının
bir haylisi hakkında oluyor."
vekilleri
komisyoncular aracılığı
İstatistik,
Sanayii Teşvikten yararlansın, öğüten değirmenlerin sanayi adı
yararlanmasın:
"24 saatte en fazla
100 kental tane torsuz 20 Çünkü: bi
ve süreklice yazımını
10 dan uygun içki,
işçi kullave mo-
nan sabun fabrikalarının işçi kullanan "Konserve,
ve genellikle motor gücüyle birlikte en az 10 kurumlarının sigara kâğıdı, geçen matbaalar,
gördü. "(S.İ.,7) hazır elbise gi(S.İ.,9)
ayakkabı, dalları,
bir hayli sanayi Çünkü: tahsis 10) işçi
kanundan
yararlanamadılar." teknik nakiller,
Gene de Türkiye'deki sanayi üretiminin gerçek durumu istatistiğe geçmiş olmadı. maya (S.İ., yaygın "Madeni eşya sanayii (el koyma, gibi sebeplerle) üzerine ötekiler bir liste gibi adları ve yerleri, cephane yapyazımlanamadı." ortalama olarak pek yetinilİstanbul'da ayrıntılarıyla l913 yılında buna bilgiler
"Yalnız kurumların sayısı küçük
kullandıkları
düzenleyip, dair bazı
bulunan
madeni sanayie
katılmakla
meye mecbur kalınılmıştır." (S.Î.,10) miştir. Ayrıca
Endüstri
kollan
8 yerine
7'ye
indiriliçki-
"bilgi alınamamasından
dolayı genel cetvelden
ispirtolu
ler, ayakkabı, hazır elbise ve çamaşır yapımı kolları çıkarılmıştır." (S.Î.,10) Gene 10 işçi kullanan öteki bölge sanatlarından cevap alınamamıştır. O sadaka verilecek kadar azlık sanayi kapitalistleri üzerine, acınacak kadar eksik devlet ilgisi ve bilgisi şu sonuçlarla özetlenebilir: istatistik yılı işletme sayısı Memur sayısı işçi sayısı Üretim değeri (Krş)
1913 1915 İki y ı l l ı k f a r k Y ü z d e fark 269 282 +13 %+4 666 567 -99 %-13 16.309 13.485 -2.824 %-17,6 670.816.762 757.046.755 +86.229.993 % + 12,8
İki yıllık Sanayi Teşvik Kanunu ile, memur sayısı yüzde 13, işçi sayısı yüzde 17,6 eksilen Osmanlı sanayiin üretim değeri yüzde üretiminin 12,8 artmıştır. 1913 yılı Tahta yapımları ve pamuk ipliği ve dokuma değeri,
2.938.573 kuruş iken,1915 yılı 4.325.981 kuruşa çıkar. İki yılda yüzde 50 artış... Bu gidiş açıkça, Türkiye'de kapitalistçe sermaye konsantrasyonudur. "İşçi azalış sayısının azalışının, aşağı olması, 1915 yılı faaliyette kalan İstatistiği, bulunan işletmelerin s.21, işletmelerinden nispeten 1917) küİst.
oranından
faaliyetten
çük fabrikalar olduğunu gösterir." (Sanayi biz bilmiyoruz?
Yoksa, o sanayi sermayesi "Sosyalist" bir t o p l u m u n zenginliğimiydi de Türkiye, hem de sırf şimdiki sınırları içinde bulunan bütün işletmeleri sayamamış, çok eksik istatistiklere göre, (Reşat altını hesabiyle, 100 milyon lira değerinde sanayi üretimi 150 bugünkü lira) kapasitesine, daha
Birinci Cihan Savaşına girerken ulaşmıştı. İstatistiklere göre 264 işletmenin mülkiyet tipleri şöyledir: Özel kişi mülkü
İşletme sayısı Y ü z d e oranı 214 81
Doğru şirket mülkü
28 10,6
Devlet mülkü
22 8,3
Yarı derebeyi devletin işletme sayısındaki oranı onda bir bile değildir. göçü tistiği, "Bursa'da dolayısıyla 41 1'isi ipek fabrikasından Evkaf ve 11'i 2'si Hazine'i Hassa, ve sahiplerinin İstaMiri emlâk üzerindedir." (San.
1917, s.16) Dokuma sanayiinin %24,6'sı, toprak sanayiinin ço-
ğu devlet sektörü mülküdür.
A n o n i m şirketlerin, üretim dalına göre işletme oranları şöyledir: %100'dür.
Do-
kuma %13,17, toprak s. %29,4, pamuk s. %60, bina s. %75, çimento s. Bu sanayi işletmelerinin Türkiye'ye özel bir d u r u m u da, üzerinde kurulduğu arsa ve emlâke sahip oluşudur: bulunmayan kiralama usulü, olarak g ö r ü l m ü ş t ü r . " (Keza, s.16) Yarı sömürge kapitalizminde modern sanayinin bir karakteristiği de, süreksizliği, istikrarsızlığı ve özel acayiplikleridir. Yalnız değirmenler "Aralıksız bütün yıl" (s.39) dönerler. Matbaa, kutu, çimento işletmeleri de 360 gün çalışırlar. Konservede: 210 gün kadınlar, sonra kutu yapan erkekler çalışarak harem, selâmlığı yürütürler. Tuğla işi 130 günle 250 gün arasında değişir. Yılda 300 gün işleyenler: Makarna, kâğıt, debbağ, sabun, yün ve ipliği, başka dokumalardır. 280 ile 300 gün arasında işleyenler: Şekerleme, tahin, bisküvi, marangozluk, toprak, pamuk ve ipliği işletmeleridir. Palamut 9 ay (230 gün), zeytin ve bira 200 gün çalışır. (1913 yılı bira 330 gün işletilmiş) 1913'TE S A N A Y İ İ Ş Ç İ L E R İ Kapitalizmin aynası, gündelikçi işçi sınıfının durumudur. İşletme başına düşen işçi ve hizmetliler sayısı, 1915 yılı şöyledir: Kimya İşçi sayısı % Tüm işçi top.% 2,4 0,9 Kâğıt 11,2 9 Dokuma 45,8 48 Tahta 4,1 2,8 Debbağ 5,4 9 Toprak Besi 5,8 2,4 25,2 27,8 "Bu sanayiin gelişimine elverişli bir yana bırakılırsa, seyrek ipek fabrikaları
Fakat ortalama dışı kimi işletmelerden, çimentoda: 200-390, tütünde:
226-245, yünde:
1050-1119 işçi çalıştıran yerler vardı. Toptan, Sana-
yi T e ş v i k Kanununa giren işletmelerin sayıları üç yüzü bulmadığı halde, bunların beherine ortalama 60 işçi düşüyordu. Savaş, sayıları ortalama çoğalan işçilerin zararına, sayıları azalan patronların dolayısıyla, 19,6 ruştan yi, tün yararına artış oldu. ve nispetsiz "İşçi gündeliği 1917 yılları bir derecede 1915 yılı genellikle azlığı ile ve çıkmıştır." (İstat. 17,5 ve küçük bir mikpahalılığı ile s.22) 1915 yılı 4 dokuma 10 kusanaTümeaz en tar artmışsa da, 1916 işçilerin fiyatların
"İşçi gündeliği pek değişik olup, kuruş arasında aşağı değişir. bulunuyor ki, da bu arada bunlar:
1913 yılı 4 Şekercilik, çok kadın
1913 yılı yedi sanayi kolunda gündelik konservecilik, işçi kullanan Fakat, tütün
sigara
kâğıdı fabrikaları gibi en verilen ücretlerin
kurumlardır. Herhalde,
kolunun en
bulunması gerekirdi. ipek ve
bu fabrikalarda
mur ve işçiye gündelik,
ayırtedilmesi kabil olamadı.
çok kadın
işçi kullanan
fabrikalarında
ödeniyor...
En olup, bira
büyük
gündelik,
becerikli düşmüş
işçilerin
azlığından
dolayı için
tahta çırak ve
sanayinde
1915 yılı marangozluk kolunda gündelik daha ve çimento fabrikalarında
işler az olduğu
ve genç işçi matbaalar ile bunlarda
kullanıldığından, gündelik oranca
bulunuyor. bayağı Îstat.,
Değirmenler s.23)
işçi kullanılamayacağından,
yüksektir." (San.
İşçiler cephede bulundukları için, işgücü talebinin çoğalması y ü z ü n d e n en y ü k s e k işçi ücretleri şöyledir: 1913 yılı Marangoz ücretleri Kutu işçileri ücretleri Konserve işçi ücretleri 16,3 17,5 kuruş kuruş 19 20-25 1915 yılı 14,2 kuruş kuruş kuruş
20-13 kuruş
Metalürji (madeni sanayi) ücreti 15 kuruşu geçmez. En az gündelik 4 kuruş, (bugünkü Reşat altını 150 liradan) şimdiki 600 kuruş olur ki, çocuk ve kadın işçilerimiz için sendikalarımızın uygulamaya çalıştıkları "asgari ücret" de, aşağı yukarı budur. 15 altın kuruş bugünkü 22,5 lira, 25 altın kuruş bugünkü 38 lira eder. 1965 yılında doktor çıkan kişinin 17 lira gündelik aldığı düşünülürse, kimi kişilerimizin padişahlık çağını özlemelerindeki sır azıcık aydınlansa gerektir. 1917 sanayi kapitalistlerinin en büyük kaygısı, daha ucuz işgücü bulmaktır. En ucuz işgücü, tıpkı Batı uygarlıklarında olduğu gibi kadın, dişi emektir. Kadın gündeliği Konserve sanayinde Konserve sanayinde 1913 1915 4-6 krş. 8-10 krş 4-6 krş Erkek gündeliği 13-20 20-25 krş. krş 2-4 krş Çocuk gündeliği
Pamuk iplik,dokumada 1913
10-15 krş
Onun için, erkek işçiden yarı yarıya ucuz, çocuk gündeliğine katlanan her şeyiyle uysal kadın İsta.) işçiden idiler. pek hoşlanıp, aşırıca "Beyan'ı memnunideyimlendiyet etmekte" (San. rilmesi şöyledir: Erkek işçi sayısı Bisküvi sanayinde Bisküvi sanayinde Konserve sanayinde Konserve sanayinde Tütün sanayinde Tütün sanayinde 1913 1915 1913 1915 1913 1915 324 95 67 43 1071 923 Kadın işçi Sayısı 77 15 14 194 1026 1086 Bu " m e m n u n i y e t " i n rakamla
"Kadın s e r b e s t l i ğ i ' n i n kökü, C u m h u r i y e t t e n onlarca yıl önce kapitalizmin vaş daima dişi e m e k ihtiyacından genelleşmiş memnunluk çalışmaya ve anılmaya alışmış değer. bir doğuyordu: iş olup, "Kadın işçi kullanımı hemen save ustabaşılar genellikle İşçi yalnız yan bu meselesi ev saözellikle sırasında patronlar olması Îstat., ve s.22)
kendilerinden natlarında belirtmeye
bildirisinde bulunmaları (San.
bulunmaktadırlar. kadınların bakımından,
memleketimizin
bir zayıf noktası
Bu işte devlet baba ve politika kabuğu, kapitalist ekonominin emirlerini de, epey geriden kadın Feshane ancak işçi ve ve geciktirerek izleyebildi: bulundurup, İzmit (devlet) sonra 1915'te kadın sayıları fabrikalarında "1913 yılı ancak bir kaç kuorantılı olarak artmış İşbu Îstat.) içinbir an üzere başka sanayiedilmek ise iki çalıştırılmamıştır. rumda fabrikaya önce de günde su
1916' dan
işçi alınmıştır." (San. "Çalışma saatleri, bir saat paydos ilâ
Türkiye işçilerinin çalışma şartları, sanki - y o k sayıldıkları yok edilmeleri olduğu 9-10, gibi 11 amacına kışın, olup, 11 uygundur. Öğleyin öğleyin meselâ düzenlenmemiştir. saat, tâbi yazın
2 saat eksik çalışır. "Deri sanayinde: yarım bir saat yiyecek paydo9 ilâ 9 buçuk saattir." üzesaat, kışın
"İş saatleri olmak (San.
mevsime üzere, s.84)
buçuk, 12 s.44)
İsta.,
Kâğıt işletmelerinde:
"İş saatleri değişmez olmak
re günde
9-10 saattir." (Keza,
1936 Haziran 8. günü çıkarılacak İş Kanunu bu geleneği yasalaştırır. 35. madde: " C u m a r t e s i saat 13'te k a p a n m a s ı mecburi işyerlerinde en çok 9 saat" iş süresi kor; 37. maddenin 1 numaralı bendi " M u a y y e n haddin üzerine z a m m e d i l e c e k fazla çalışma saatleri en çok 3 saat olabilir" hükmüyle iş süresini resmen günde 12 saate çıkarır. KANUN Finans DIŞI S A N A Y İ P A R Y A L A R I kapitalin kemendine girmiş yarı s ö m ü r g e ekonomisinde, işçi Kanun çerçe-
sınıfının gerçek sayısı, resmi istatistiklerin çok üstündedir.
vesine sokulan işçiler, daima kanun dışı bırakılan işçiler yanında bir avuç azınlık olur. Nitekim 3008 sayılı İş Kanununun 2. Madde, A fıkrası der ki: "Bu işçi lerine kanun, mahiyeti itibariyle gerektiren ve vergi yolunda buralarda kaçakçısı işleyebilmesi için çalışan işçilerle işletmelerle günde en az 10 çalıştırmayı bunların dolduran işverenyabancı Kö-
uygulanır."Türkiye'yi
sermaye geleneğinin ebedileştirilmesi ve kanunlaştırılması olmuştur. kü Ortaçağ tefeci-bezirgân ortak yararlarından ekonomisi çıkmadır.
ile kaynaşmış ecnebi sermayenin
Türkiye'de, tefeci-bezirgân sermaye ile yabancı finans kapital
işbirli-
ğince göze batırılmaksızın çalıştırılan işçi sayısı, kanun dışı parya sayısı,
"Büyük s a n a y i " denilen ni bir tek ecnebi bakılırsa, Anadolu'da
işletmelerdeki
işçi
sayısı
ile
kıyaslanamayacak
kertede hem çok, hem bir bakıma santralizedir. Bunun en parlak örneğikumpanyasında 1913 halı yılı şirket dokumak ile Îstat.) kanunları atlatarak en geniş işçi yığınlarını sömürme sayesinde sistemleşti: "Halı imâl ettirdaha sonra katılmasıyla, 1908 yılı 400 bin, görebiliriz: hesabına uğraşan genel "Karpet Kumpanyasının mü16.000 kadar işçi 60.000 çalışmış kadar işçi sayısı talâasına olup, tahmin
olunur." (San.
Türkiye'de bütün usulü, Anayasacı mekle uğraşan 6
hürriyet devrimi ticarethanenin
1 milyon lira sermayeli"şirket kuruldu. kızları bir araya topladı.
(San. Îstat., s.104) Şirket, kadın ve
Doğrudan doğruya yapımevleri ve işçi çalıştırdığı
yerler; hemen bütün Batı ve Doğu Anadolu'nun büyük halı üretimi alanlarını kapladı: İzmir, Burdur, İsparta, Haçin, Kırkağaç, Sivas, Maraş o finans kapital tekeline geçti. O kadarla kalmadı. Aynı şirket, yerli tefeci-bezirgân acente ortaklarının aracılığı ile: "Demirci, Akhisar, Sivrihisar, Niğde, Kula,
Kütahya, Simav, Manisa, Gördes, Uşak, Denizli, Milâs, Akşehir, Sille, İsparta" halı üretimini kontrolü altına aldı. Bu, bir ülkeyi bir kumpanyanın sömürgeleştirmesi, fakat sömürge masraflarından sıyrılması demekti. Finans kapitalin, en ücra köylere dek boynuzlarını sokup küçük üretmenleri sömürüşü korkunçtur. Bir işçi günde 5 - 6 bin d ü ğ ü m atabilir en 1700, Uşak'ta çok. İşçi gündeliği d ü ğ ü m sayısına göre değişir. İzmir'de ruş) ücret ödenir. mak için
2200, Kırkağaç'ta 2600, Sivas, Burdur'da 3000 d ü ğ ü m için 40 para (1 kuKanun sözde "küçük üretmeni", esnafı, köylüyü korukanun dışı bırakır. Bu görünüşün el ve ev küçük sanatlarını
altında: Y e r y ü z ü n ü n en tekelci sermayesine bütün yurttaşlar en ufak sav u n m a gücünden yoksun İstatistik la halı 6.000 çimini rafından uğraşan tezgâhı nüfus sağlıyor işçilere açıkça kadın halı ve varolup, bırakılarak teslim edilmiştir. "Anadolu'nun 25.000 nüfusun "İlk başına her bölgesinde nüfuslu 4 %24'ü Uşak'ta işçi halı halı dokumakkadar toplam geta-
yazıyor: tezgâh
kızlar bulunur. uğraşır ki, (S.İ.,103) (Keza)
1.500
ortalama
hesabiyle
yapımıyla verilir."
dokumakla
demektir."
maddeler,
komisyoncular
Buradaki masum ve milli "Komisyoncu": ajanı, Türkiye üretimini ve çalışanlarının
Ecnebi finans kapitalin yerli
alınyazısını yabancı sermayenin
insafına ve yararına göre sömüren ve sömürten yerli tefeci-bezirgân sermayedir. Böyle bir işbirlikçiliğin Türkiye'yi nerelere sürüklediğini, kritik günlerde en kör gözler bile gördü. Mütareke yıllarında şimdiki müttefikimiz İngiliz emperyalizminin niçin İstanbul'dan Kafkaslara dek her yere el atmışken, başka hiçbir yere değil de, tam İzmir'e, Ege bölgesine peyk Yu-
nan ordusunu çıkartmış olduğu üzerine hiç kimse durmuyor. Yalnız, yangın başımıza patladığı gün, kanlar içinde kıvranarak kahraman yaratmaya çalışıyoruz. Yunan ordusunun Anadolu içlerindeki sefer yönü, İngiliz Karpet Kumpanyasının halı üretim şebekesinin yolları üzerinde açıldı. Bilerek, bilmeyerek değme "ideolog"larımız: "Türkiye'de "Sosyal Sınıflar" yoktur, hele modern kapitalizmin "çağdaş uygarlığı" nerede? İşçi sınıfı bulunmayan yerde..." gibi "megalo idea"ları ince ince doğrasınlar. Kaba gerçek ortadadır. Anadolu, Kuvayi Milliyecilik ayaklanışına bu sosyal yapısıyla girdi. Şimdiki "insan hakları" şampiyonu Batılı müttefiklerimiz, Ege Bölgesinde "Zito V e n i z e l o s " çığlığını yükseltirlerken Sivas'a dek 3000 ilmeği 1 kuruşa attırdıkları dünyanın en tatlı emekçilerini avlamaya çıkmışlardı. zayıf noktası Ancak bu bakımdan: (S.İ.,22) "İşçi meseleleri Paşa"lar daima İzmir'i ülkemizin silâh bir olmuş" tu. "Nâdir patlat-
maksızın teslim ederlerken, ilk silâha sarılanlar, gelenin kim olduğunu nice aydın kişi ve " i d e o l o g l a r ı m ı z d a n sormaksızın iyi bilen o Ege'nin bir ilmiği bir meteliğe atmış adsız ve "yok ki.. Hani, nerede?" denilen finans kapital kurbanları oldu. Ve her şey ondan sonra başlayabildi. Kuvayi Milliyeciliğin niçin o kadar çabuk ve bütün insanlarımızı sardığı da, gene bu e k o n o m i k ve sosyal kıldan ince kılıçtan keskin d u r u m d a n başka hiç bir şeyle açıklanamaz. Çoğu ecnebi, hepsi gayritürk Karpet şirketi gibi 6 tekelci kodaman ile, Türkiye işçilerine sömürge örgütünde "ilk madde" dağıtan en çok altı yüz K O M İ S Y O N C U uşak bir yana bırakılınca, geriye kim kalıyordu? Bütünüyle T ü r k Milleti. Onun için, işçi meseleleri gibi finans kapital meseleleri de ülkemizin d a i m a bir zayıf noktası oldu. Kapitalizm Türkiye'de çoktan başlamıştı. A m a , tersinden başlamıştı. aristokrat Modern kapitalizmin kendi kendini yiyen tekelci finans kapital şirketleri ile kaynaşarak doğmuştu. Yabancı sermaye kendi anayurdundaki işçileri satın almak için, sömürge ve yarı sömürge insanları kalkındırmaya değil, "aşırı" kâr sağmalı y a p m a y a mecburdu. Bu da onu toplum içinde en azınlık bir sosyal sınıfa d a y a n m a k t a n bile yoksun bırakıyordu.
TARIM Yıl tarım
KAPİTALİZMİ
1925. Cumhuriyetin kurulduğu yıl ertesi. A d a n a ' d a İkinci P a m u k üretimi üzerinde iki modern sosyal sınıf açıktan açığa
Kongresi açıldı. Orada, C u m h u r i y e t t e n çok önceleri doğmuş, en önemli karşılaşmıştır: 1- T a r ı m kapitalistleri, 2- T a r ı m işçileri. hazırlattıktan sonra ve çiftliklerini
Tarım kapitalistleri: "Adana çiftçileri "zürrâı" buharlı lokomotifleriyle, büyük küçük traktörleriyle topraklarını T U T M A adı verilen Sürekli T a r ı m İşçisi (daimi ziraat amelesi) ile bir süre
idare ettikten sonra, pamukların çapa mevsiminde işçi ile kendisini karşı karşı bulur." (Adana Vâlisi Hilmi: "Adana Ziraat A m e l e s i , " Adana, Türközü Matbaası, kaldırabilmiş kılıklarıyla 1341) beliren "Yağmurun azlığı, önemi ne ise, o işçi kafilelerinin çiftçisi için, Kuvayi çokluğu, ovanın yıl bütün en derecede bankalardan az veya tozlu çok, yollarında, tatmin en çiftçileri çok para rengârenk edecek bir nasıl olmanın
sayı sunup sunamayacağı seyredeceği de Adana Tekrar analım: kü, ikinci bugünkü
ve işçi gündeliğinin aynı
az arasında
önemlidir. "(Keza kıyasıya
s.58)
Pamuk üreminin
modern sosyal sınıflar yaratışı, dünMilliyeciliğin savaşlar verdiği Pamuk pamuk Adana'sıdır.
iş değildir.
bölge, ziraatın yüzyıldır kapitalistleştiği
ürünü Birinci Cihan Savaşından önce: dücü sosyal sınıfı " Z ü r r â " (Frenkçesi: alır. Türkiye'de işçiyi y u m u ş a k sözcüğüyle inkâr edenler, maskelemekten
1914 yılı 135 bin balyadır. Cumhua g r a r i e n , Türkçesi: pek hoşlanırlar. çiftçi) adını ile çiftçiyi
riyetin ilân edildiği yıl 80 bin, 1924 yılı 160 bin balyadır. Bu üretimin gübu tarım kapitalisti çiftçiyi "köylü" Köylü büyük yanlıştır. A m a ,
karıştırmak, geceyle gündüzü karıştırmaktan daha şey, hep bu köylü ile çiftçi sözcükleridir.
Cumhuriyet kurulalı beri bütün siyasetçilerimizin sistemlice karıştırdıkları
"Çiftçi", teknik kadar T ü r k i y e ve bütün dünya ekonomi ve politikasıyla de günü gününe ilgilenen kapitalist sınıfımızın en önemli bölüğüdür. Çiftçi bilir ki, işçi olmasa, ne ovanın e k m e k gibi toprağından, ne milyonluk s e r m a y e d e n hayır kalır. Onun için en birinci problemi "İşçi derdi"dir. "Pek eski DERT, cihan ni onarım zamanlarda, tarımın sınırlı çiftçisi, ve ve belirli sıyrıldığı de noktalar çevresinde beri kredi, bir uzun kadar, deyimlendirilen sınırını gaz yer ve bu basitlikten gidişine vakitten olduğu herhangi uzun genişletmiştir. benzinin şoför s.4) ve bulmeseleleri-
Bugünkü Adana incelemekte evleri
pamuk piyasasına kırılıverdiği üzerinde 1925,
piyasasındaki
ilgilenmekte,
kambiyo için şikâyet
makinenin
(tamirhaneler)
konuları
maktadır." (Kongre zabıtnamesi,
Matbaai  m i r e ,
İstanbul,
" İ d e o l o g l a r ı m ı z ı n "yok" saydıkları bu sosyal sınıfımız, ortaya çıkardığı meselelerle, köylü yığınlarını koyun gibi kavalla g ü d ü v e r m e y e alışkın eski idareci çobanlarımızı şaşkına çevirmektedir. Tarım İkinci de işçileri: Üretim için, tarım çiftçilerinden de önemli zabıtları hayati için sık sık hatırlatır: meselelerden ortak işinde, ürününü s.5) orak (Hilmi, birisi de işçi için 20 kişilerdir. meselesikızakçılıkta, yıldan beri Pamuk Kongresinin "Tânelerin devşirmekte beri) "Pamuk bölgelerimiz-
incelenimi
tavsatılmayacak çapasında Adana
dir." (s.109) batözlerde, koza olarak
hasadı
harman "Gerçi
pamuk
ve pamuk toprağına
tarlalardan girmiş
pamuk yahut olduğundan,
kullanılırlar."
(Abdülhamit'ten
makinesi
orak yıldır dan bin ve leket larda
işçisi çapa
artık
seyrek beri),
olarak pamuk
aranılmaktadır. ekimleri
Fakat, ölçüde ki
buna en hayat az
karşılık,
15
(Hürriyet'ten
önemli
gelişmiş
olduğun-
işçisine olan ihtiyaç da modern bu olan
artmıştır." (Demek şehirde değildir. geçireceği
Hürriyetten Yılda 30-40 önce kısmen Memarsa-
önce A d a n a tarımı derecesinde sonra öteki hiçbir şey
makineci
kapitalizme girmiştir.) Bunlar kısmen gibi, ve yol
işçilerin hanlarda s.6)
hakkında şehirde, çok boş
düşünülmüş
Seyhan'ın
yanında
misafir kaldıkları
daha
Hastanesi açıkta
çevresindeki (Hilmi,
kabristanlarda
kıyısındaki
kalırlar."
Çukurova'da tarım işçiliği yalnız Adana'yı ilgilendirmez. Doğu illeri Antep, Maraş, Sivas batısında Kayseri, Konya, Antakya, Lâzkiye'yi içine alır. Hemen bütün Anadolu'nun züğürt köylü yığınlarını yerinden oynatır: na tarım işçileri öteden beri doğu 109) vilâyetlerinden "Pamukların Karaisalıdan, ve komşu yayla rinden nistan gelmektedir." (Keza, yörelerinden de derlenimi Serkantı, (derci) ile Kars s. 17) daha "Adaçok bölgele-
yerli işçilerce yapılır.
Karsantıdan,
ve Erme-
işçiler geldiği
olağandır. "(Hilmi,
KANUN
DIŞI T A R I M
PARYALARI
"Pamuk Kongresine" kimlerin katıldığı konuşanlardan bellidir: Hepsi "Kadro"cu ağzıyla - "münevver ve mütefekkir" (aydın ve düşünür) kişiler, yahut "zinde cadelesi çi kuvvetler"dir. yetersiz vakit onu olursa, İki hekim, işi pek anlamaksızın sağlığını "Sağlıktan yalnız "İşdedem vuruyorlar. Sağlık Müdürü (Hikmet Süreyya), Bakanlığın sıtma müaçtığını bulur: tedavi "Fakat işçinin edecek tehdit eden bulunması işçinin sıtma değildir" der. hastalandığı Eğer bu ğildir. Dizanteri, trahom da bundan Bakanlıkça ele alınıyorsa da, kurumların şahsı
gerektir.
yapılmayacak
zarar görecek yalnız
Çiftçi de bu hastalık dolayısı ile asıl ahali de Çukurova ne bölgesine, yarın 100 bin
("sekene'i asliye"de) zaişçi girdiği niçin evinde vakit bunların Sandıkları ürkülüyor yatar veya behas(tehâ-
rarlanacaktır." (Pamuk Kongresi, Zabıt, s.120) "Bugün 30-40 bin işçi girdiği bildirilen sağlık durumu şi ediliyor)... taneye gider. olacaktır?... Bendeniz Bunun (yerliler) için İşçi Yardımlaşma
hemehal gereklidir. İşçinin
anlamıyorum,
bundan
Sekene'i asliye
hastalanınca
evi yoktur. bu
Nereye gidecek?" (s.121)
Başkan, (Sağlıkçıların "Sağlık Müdürü O da rak yaşıyorlar. maskelerle beyin Ve
işe burunlarını sokturmamak için taş atar): çarpmayan bu beyin geçen bir şey benim dikkatimi çekmiştir. bozuluve günkü karşılık biçimde pamuk liflerini soluyaverir: "Fabrikalardaki işçilerin bir karar verilmiş
gözüne
çırçır fabrikalarındaki işçiler, Sağlık Müdürü Sağlık üzerine Müdürü
görmediği biçimde sağlıkları kongrede
yor." (s.127-128)
çeyizlendirilmeleri
bunun deniz sanayi ve leri ricik
behemehal bu
mecburi
tutulmasını tedavi
yalvarmıştım. meselesinin
Bunun
üzerine,
benistiyo-
kongrede
işçilerin
sonuçlandırılmasını başka
rum." (s.132) Fakat öteki kongrecilerin istedikleri, tarım patronlarını, en az patronları varolan (çırçırcılar) şoför ve kadar düşünmekten bir sınava bir şey değildir: kurulu bir fen "Hizmetli uzman si için makinistlerin, bulundukları uğratılmaları." yerde
da iki mektep açılmıştır. dolayısıyla defterine kadarına ihtiyaçlara bakılırsa, hiç
Fakat, yetmediği bir işçiye
(s.107,108)... Arada Dr. Celâl gene işçi sağlığına dokunur: remez. arka gelince ki, üç gün kabristanda belirtir: yattıktan sonra
hastaneye gelir.
tağı kabristandır..." Artık bu çıkılamayacağını affedersiniz
kongre dayanamaz. Suphi bey işçiye Sırası ve iskıl aldırmaz. İşçiye Çiftçiler pek yüksek bilirler tahakküm edelim Bu dileği bu Fa-
"İşçi meselesi hayat meselesi demektir.
-işçi burnundan
pilâvın
yağı kötüdür diye işçiler kaçmıştır. demek istemiyorum: başkan En edilen... çok Bunu baklayı
tibdat yapalım
düşünmek gereklidir: çıkarır:
yıldan açıklayalım."Ve kat, raporda konu
ağzından
"Müsaade buyururişçilerle
sanız fikrimi söyleyeyim. çiftçiler arasındaki "Bir lerden nunda kan lerini ameleye
tartışmayı gerektiren amacını ki, tip güder."
işçi meselesidir. İşçi meselesi: (s. 127) kaşığı bile Bunu da yeter. en
sağlık sebepleri değildir.
ilişkileri sağlamak nasıl işçi gözlük yerine
verelim belirli bir
verdiğiniz görmek Bey: kabul
geri çiftçisoBailişki-
alamıyoruz.
Şekilsiz
isteriz. "Konuşma ve
istemek dertlerine işçilerce beyin inceleyecek öneri
bir dert daha (s.126)... komisyon ki, ile
katmaktır. Akif çiftçiyle gibi çiftçi
Uygulanışları patron
yapılmalıdır." komisyondur genel
buyurdukları
işçilerin
olduğu işçi ve
edilmelidir." önerilerini ilişkileri
(s. 133) düzenlekabul Gab-
Başkan: yecek
"Raporun beyin bir
durumu... hazırlamak
Akif beyin üzere
okuyacağım.
Sağlık Müdürü biçimde
önerileri rapor
arasındaki encümen
ayrılmasını usulü:
edenler el kaldırsın.
Kabul edildi." (s.134)
(Meşhur oyalama
ledenler? G a b l e t m e y e n l e r ? Gabledilmiştir!) Yusuf (kıtlığı) toprağı ilişkisiyle 15'te Şinasi vardır." bulunan azalmış 1'i raporu: (s.157) yalnız bir buçuk Adana "Şimdiki durumda kilometre bugün dönüm her kare yanda işçi fıkdanı ekilebilir devrimi yukarı
"Yirmi bin milyon
genişliğinde Ermeni aşağı yâni
bölgesinin
ancak
kadarı,
işletilmektedir."
" K a d r o c u " "Aydın kuvvetler", işçi hastanın mezarlıkta yatmasını değil, -o nasıl olsa oraya gidecek-, sağlam işçi ile "Zürrâ a r a s ı n d a k i münasebâtı" önerirler. O ilişkileri kim d ü z e n l e y e c e k ? "İşçi komisyon": 6
üyesi, bir başkanı oturup: "Çapa işçileriyle çiftçiler arasındaki çatışmaları (ihtilâfâtı) ayırıp ç ö z ü m l e y e c e k t i r . " O adı "Amele k o m i s y o n u " n d a kimler vardır? 1- Başkan: "Ziraat Odası yanından seçilip mahalli hükümetçe o n a y l a n m ı ş " bulunan " K o m i s y o n u n başkanı görevli (muvazzaf) olup, üyelere de her toplantı için huzur hakkı verilmektedir..." Üyelere gelince: Bunlardan 2'sini gene patronlar (Tarım Odası) verir. Öteki "2'si işçi mümessili olmak üzere en az 15 elçibaşı tarafından seçilir ve birisi j a n d a r ma subayı, ötekisi polis komiseri olmak üzere, geri kalan ikisi de hükümet yanından belirlendirilir." 100.000 işçi adına 2 mümessili Vali bey dek anlatıyor: uzanan gütopElçibaşılar: bu yüzden kimseçoğu göbeğine
Cumhuriyetin ertesi yılı 40.000, sonra seçecek "Başında "Para layıp, lerin sinde olan: 15 elçibaşıyı elinde elçibaşıyı ve merak şemsiyesiyle, isteyen kırbacıyla bulundukları üzere ve
etmişsinizdir.
müş saat kordonu ile kazanmak İşçiler, ve mevsiminde emir
ayırt etmek pek kolaydır.," (s.16) yerde geçinemeyen getirirler elçibaşı miktarın Çukurova'ya (s. 13) beherinden veya ve
kimseleri denilen
işçilik etmek
geçinirler. kazancı,
küçük büyük kafileler durumunda altındadır." o hafta ve işçilerin kadın "İşçiye elçibaşılara çapa her işçiye verilen
kumandası
"Elçibaşıların yüzde
görünür biçimde iki katı dereceibaretel-
çiftlik sahibinden işçilerin
haftalık almaktan öder...
5 kesmekten kısmı için fazla göre
tir." "Patron, çibaşıya dan tam
kazancını Elçibaşıyla pazarlık eder. çocuk olan Fakat bunların
Haftalık tutarını
Elçibaşı işçiden (s. 13,14) altında
de zürrâücretten artan pakışın
işçi haftalığı alır. hediye adı
hak ettiklerini bütün sıkışıklık derecesine
olarak ödeme-
meyi âdet etmiştir." başkaca, ralar çi verirler."
ihtiyaç arttığı zaman,
"Elçibaşılar, arabasına
mevsiminde Adana 'ya hem
gelecek işçilere
ödünç para verdikleri gibi, ayniyat (mal eşya) da verirler. "Böylelikle hem işelçibaşısı kıskıvrak bağlanır, faiz" öder. "Bu de "Ödünç verenin insaf ve Çoğu ba"Bafaiz hesapları da kayıt altına adıyla mürüvveti ile zaman zân olur. sit faizden belirlendirilen çapraşık faiz hesapları...
olduğu gibi, mürekkep para
ertesi yıla
bile devredilecek olursa, görüp "Bağımsızlığını
faize geçerek içinden yardımı" da
çıkılmaz hale gelir." Elçibaşı
zürrâ'dan Elçibaşı,
koymuş" bir pay
işçileri boyuna kumara zorlar. oyun oynayan işçilerden hiç (s.16) Elçibaşı, da efendiler gibi kâhyasıyla
"Bu iptilâyı da elçibaşılar körükkendilerine MANO, çalışmaksızın işçilere "Bakanlık"
lemekte (Nezaret) met'i
ve çünkü
ayırmakta" dır. mahsusa)
ettiği ve patronun
yemek yediği için,
"Özel saygı" (hiz-
uyandırmaktadır." daha ikinci yılı,
Cumhuriyetin feci
bakanından benzin
profesörüne ve kambiyo
dek "aydın borsalarına
kuvvetler"in "imtiyazsız sınıfsız" devletçiliğimizi yönetişleri budur. Milli tekumar m a n o c u s u n d a n uluslararası
dek teşkilâtlı j a n d a r m a subayı ve polis komiseri devletçiliği, İŞÇİ-İŞVEREN ilişkilerinde sınıfsız devrimciliği mi, yoksa açık seçik finans kapital tekelciliğini mi geliştirebilirdi? ÖZEL T E Ş E B B Ü S Ü N "GİZLİ Türkiye Cumhuriyeti FAALİYETİ": "Sosyal DEVLETÇİLİĞİMİZ sınıflar" gibi, toplumun
doğarken,
madde varlığını yaratan işçi sınıfı da vardı. Y o k olan: işçi hakları ydı. İşçi sınıfı y o k değil, olağanüstü y o k s u l d u . Her Cumhuriyet y ı l d ö n ü m ü n d e bir öğün, işçi sınıfına y e m borusu çalarca, "İş Kanunu" muştalandı. Maksat, sızıltıları avutmak, özel sermayeyi o duman perdesi ardında savunmaktı. tandan Daha İkinci P a m u k Kongresinde, meslek gayretiyle işçileri kabriskurtarmak isteyen hekimlere müderris (Profesör) Zühtü bey o
kanunun taslağı ile karşı çıktı: "Bu teâvün mesâi ması izahattan anlıyorum ki, dedi, maksat Adana ve çevrelerindeki işbunu halkın emreden anlamako-
çilerin uğrayabilecekleri hastalıkları tedavi için, kendi gündeliklerinden bir (yardımlaşma) kanunu gereken (o zaman sözcükler sandığı ÖZ yapmalarıdır. Hatırlatırız ki, için, tertip gibi medrese TÜRKÇE keşfedilemediği
"Teâvün-Mesâi"
lâflarıyla
tarılıyor,
İş Kanunununa
"Mesâi Kanunu" deniyordu)
edilmektedir"
(Hilmi, Keza, s.121) 1925 yılında başlayan "TERTİP", t a m 11 yıl süren vardı - geldilerle bir türlü sona eremedi. "Devletçiliğimiz" alın teriyle çalışan yurttaşları öylesine çok ve derin düşünüyordu ki, İş Kanunu 1936 yılı çıkarıldığı zaman dahi, işçi sınıfımıza lâyık "olgunluğa" erişmiş sayılamazdı. Her maddenin kitaptan hayata geçirilmesi için, ayrıca sürüyle talimatnameler, mahkûm tüzükler ve ilh. kayıtlarla beşer onar yıl sonraları beklemek gerekti. T ü r k milleti onlarca yıl, Grek mitolojisinde Danae'nin doldurmaya edildiği dipsiz fıçıya benzeyen özel sermaye fıçısını dolduracağım diye milyarlarını iratçı-tekelci boş fıçıya atıp kurban etti. Yabancı-yerli finans kapital, milletin milyarlarını mirasyedi israfıyla yutup da, memlekette bir türlü Batılı anlamda prosper (gelişen, her işsize ekmek veren) sanayi doğamadıkça da, kapitalizmimizin bu sonu gelmez vurguncu kısırlığı önünde: "Demedik mi bizde sosyal sınıf yok!" marşları, resmi "ideolog"larımıza tükenmez azık oldu. Kendileri de "Hasbi" ideolog sayıldılar. Bununla birlikte, Hindistan veya Mısır, (hatta Sivas Kongresinde pek özenilen ne Filipin) gibi emperyalist sömürgelerinde bile durdurulamayan Türkiye'de de stop edemezdi. "10 kişiden fazla yılı I923 yılı 342 yararlanan ve l921 bütün hayat, yapılsa işçi kullanan 1509 olur." işçileri
sanayi işletmeleri 1913 yılı 269 iken, "1915 istatistiklerince sanayi
teşvikten
sanayi
16.309 s.6, ye'de de
iken,
1927
yılı
sanayi
istatistiklerine Türkiye İşçi
göre, Sınıfının sonra
Türkiye Sosyal
sanayiinde Varlığı", harem,
"Meşgul eşhâs":
256.855'tir." (H.K.
1935) Sanayi teşvik için yapıldığı öne sürülen kanunlar, önce Türkimodern sanayi gelişimini saklamaya motoru bulunan İstanbul'daki motorlarını (Akşam, Fakat verdikleri fabrikalar, fabrikaların değiştirerek "Bize ikinci baltalamaya, muamele önemli beygir çalışan işçi sayısını yaradı: "9 işçisi olan ve 5 beygir kuvvetinmüstesnadırlar... Belediyeye olduğunu başsöylebildirmiş(Resimli
Ay, s.28, Mayıs 1930) Aslına bakılırsa işçi sayısının "saklambaç oyunu", Saltanattan Cumhuriyete olduğu gibi geçmiş "Mukaddesat"ımızdandı. ğini yapan miktarı İst.) Mösyö Durand, ve İmparatorluk özel "Üretim gibi nice gereği ödenek" olduğunu şöyle anlattı: gerçek Kuvayi olarak Milliyecilik 1915 yılı Sanayi istatistisermayesinin, pek "örtülü (San.
ve yapımların (istihsal ve imalâtın) yazılamamıştır." ölmüş, insanımız fabrikalarımız işçi
belirlendirilip
savaşında
yıkılmış olursa olsun, Batı Anadolu'nun yıkılmasına karşılık, başta Eskişehir-Ankara sınıfımız şöyle yayınına gelmek üzere, Orta Anadolu'da uğramıştı. ile iş yerleri ve dolayısıyla bir çeşit rönesansa Özel Sermayemizin ait ve Cumhuriyet istatistik
çağında "Nâmahrem "liği eksilmeyip arttı. 1927 istatistiğini yapan K. Jakar yazdı: esas "Sanat ve s.2) konu kurumları sermayelerine eksik cevaplar, olamayacak kertede emniyet edilemez gö-
rüldü." (İst.,
27 Mayıs Devriminden sonra "Servet Beyanı" veya "Ödenen Vergilerin a ç ı k l a n m a s ı " gibi basit istatistik önerilerinin üstün sınıflarımızı nasıl şâha kaldırdığı ve bütün geleneksel piyasa partilerini allak bullak edip, tövbe istiğfâra yönelttiği göz önünde tutulursa, finans kapitalimizin Abkoparttırmadığı anlaşılır. burun kıllarını, C u m h u r i y e t çağında da gene dülhamit'e kalmadığı
yabancı finans kapital "yardım"ına dayanarak savunmaktan bir adım geri Bu "Kanuni Devlet" biçimi içinde dört elle sarılınan "Kökü dışarıda gizli faaliyet "in özel sermaye ağalarımıza nasıl bir "devletçiliğimiz" kaftanı sağladığı artık sır olmasa gerektir. Bir yanda domuzuna vergi kaçakçılığı ile karışık, Türkiye işçi sınıfının d o m u z u n a sömürülmesi; fakat öte yanda memleket sanayinin bölük pörçük küçük işletme ülbatakhaneleri d u r u m u n d a tutularak, Türkiye'nin y e r y ü z ü n d e en geri keler arasında emperyalizmin ihtiyat kuvveti d u r u m u n a getirilmesi... Bu akıncı, durum, Türkiye'de yaratıcı, özel sermayeci sınıfın, Batıda 19. değil, yüzyıl 20.
milliyetçi,
ilerici,
sanayici
kapitalizmi
yüzyıldaki
iratçı,
baskıcı,
gerici
finans hasta
kapitalizmi kapitalizm
kendisine doğudaki
örnek bunak
y a p m a k t a n k u r t u l a m a d ı ğ ı n ı ve k u r t u l a m a y a c a ğ ı n ı bir yol daha ve kesince ispat ediyordu. prekapitalizm miydi? Sosyal tu. landı. nün Batıdaki yatalak, ile eşleştirilerek damızlık bir t o p l u m düzeni doğurtulabilir ç ı k m a z a , A b d ü l h a m i t tarafsız devletçilikle gem birlikte başlayan koyu sanayici yeni vurmuş42. i m p a r a t o r l u ğ u n y ı k ı l m a s ı y l a sonuçdevletçiliğimizin olmuştu. derebeylikten devleti çıkıp y e r y ü z ü Türkiye
33 yıllık A b d ü l h a m i t devletçiliği Cumhuriyetle birinci
yılındayız. Y a r ı m yüzyılda, J a p o n y a sınıf b ü y ü k makine
Batıcı " Y A R D I M " olmasa peynir e k m e k s i z aç kalacağı, üçte iki nüfusu işsiz, e m p e r y a l i z m e üs, geri bir ülke d u r u m u n d a bulunuyor. çekle yüz yüze gelişimizin sebepleri araştırılmalı mıdır? Bu acı ger-
T Ü R K İ Y E İŞÇİ S I N I F I N I N Yarım -Brecht'in GERİLEME, diren yüzyılın piyesindeki Allahları
SOSYAL VARLIĞI hattâ "DEVRİMCİLİK" çabalarımız, sosyal gibi yerinde s a y m a k biçiminde-
"İLERİCİLİK"
politik G E R İ C İ L İ K ile karşılaştı.
Bunun sosyal sebebi, Türki-
ye'deki sınıf determinizmidir. Bu kahredici sınıf determinizmini içlere sinbaşlıca düşünüş, devletçiliğimiz biçiminde oldu. Ö n ü m ü z d e duran modern finans kapitale verili sınıf imtiyazve gücünü yürüten devletçiliğin ne olduğu açıktı. 40 yıl önceki can alıcı problem: O devletçiliğin larını gittikçe a r t t ı r m a k ve böylece Türkiye'yi bugünkü d u r u m u n a getirmek mi? Y o k s a , T ü r k i y e işçi sınıfının d e m o k r a t i k e k o n o m i k ve politik insan haklarını tanıyıp, dizginsiz finans kapital s ö m ü r m e s i n i önleyerek, s a n a y i l e ş m e güçlerini artırmak mı idi? Hâkim devletçiliğimiz ikinci şıkkı: T ü r k i y e ' d e işçi sınıfının sosyal varlığını inkâr etmeyi hak bildi. Ve bütün "ideolog "ları o yönde kışkışladı. Bu, önce yanlıştı. T ü r k i y e ' d e m o d e r n bir işçi sınıfı vardı. O l m a s a modern kapitalizm olmazdı. "İdeolog"lar ters y ö n d e n güreştiler: T ü r k i y e ' d e kapitalizmi kalkıştılar. sömürge inkâr ederek, batı işçi sınıfının yokluğunu ispat etmeye Bütün moBu parlak olduğu kadar orijinal o l m a y a n bir sistemdi. emperyalizmlerinde,
hasretlisi
böyle k a p i t a l i z m e ç a t a n
gösterişli faşizmler pek boldu. keli gericilik, m a m a k gibi nal sınıfını
İtalya'da, A l m a n y a ' d a , J a p o n y a ' d a ,
dern ağır sanayi gelişmiş b u l u n d u ğ u için, " N a s y o n a l S o s y a l i z m " maskendi s a n a y i n e s ö m ü r g e s a ğ l a m a k ve kölelerini aç bırakkendi kapitalizmi için olumlu sayılabilirdi. temposunu Bizdeki "nasyoolan işçi memleketi
s o s y a l i z m " devletçiliği, T ü r k i y e ' d e s a n a y i l e ş m e z e m b e r e ğ i yok saymakla, sanayileşme yavaşlatıp,
yabancı finans kapitali ö n ü n d e elsiz ayaksız bırakacaktı.
O zaman, bulunduklarını ye'de den bir işçi yakayı atlatmak için,
hem
milliyetçi hem sosyalist geçinen ilkin yalan
kapıkulu
ideologlara
karşı, " s o s y a l i z m " şöyle dursun, kendi milletlerine ihanet ideolojisi içinde a n l a t m a k için, sınıfının bugün sıyırmak işçinin için, s ö y l e m e m e k gerektiği, Türki"Patron, yarın rakamını dün kazanç vergisini muamele saklar oğlu vergisinsaklar." bulunduğu yaşını kullandığı anlatıldı: işçilerin
gizlemek için,
(H.K. Türkiye'de İşçi Sınıfının Sosyal Varlığı, s.5) denildi. Bu saklambaçları oyuncularına fus yazımı, (TİSSV, s.6) Gene gözükür." 23.316 275.112 1927 (Keza, kişidir."... sanayi yılı s.7) "10 1 "Dört ve daha ziyade kişili işletmelerde "Bir kişilik, bin Bunun, ve ailesi ile 23 bin patronla esnafı 10.941 patron geriye nüfubırakalım. Y a r ı m eksik istatistiklere bakalım: kişilik bir "sanayi nüfusu" bulunduğunu "1927 nüyazar." 299.369
birlikte bir kişilik işletmeler: çıkarırsak, Türkiye kişilik bütün
işçisi kalır. 49'da
l3.666.274
su içinde oranı:
eder." (Keza)
50 kişide 1 sanayi işçisi, elbet ileri A v r u p a sanayi ülkelerine bakarak az bir orantıdır. 180 "Fakat, 1917 yılı zirai karşı oranı yalnız 62'de ve geri bir ülke 2 milyon 900 1'dir." (Hikmet olan bin Çarlık Russanayi işçisi Türya'sında vardı. milyon nüfusa nüfusa
Sanayi işçisinin
Kıvılcımlı,
kiye'de İşçi Sınıfının Sosyal Varlığı, s.8) Kuvayi Milliyeciliğin zaferinden 4 yıl sonra, Türkiye t o p l u m u ne antik ne modern anlamda sosyal sınıfsız değildi. Bu sınıflar arasında sosyal bir tercih yapılsa: Eğer T ü r k i y e kâr etti. 10 bin işveren mi, 275 bin işçi mi tutulmalıydı? Demokra"Çağdaş uygarlık" için için güdülüyorduysa, Teşvik işverenle Kanunu" işçiden 1912'de tik oya vurulsa 1300 kişide 1 patron mu ağır basardı, 49 kişide 1 işçi mi? başka " Ç a ğ d a ş uygarlık" sosyal sınıfı yoktu. Ancak kapitalistler "Sanayi-i Devletçiliğimiz ikisini de in-
çıktı, işçiler için "İş K a n u n u " 1936 yılında çıktı, 1965 yılında bile İş Kanununun uygulanma müsaadesi bekleyen nice maddeleri kitapta uyukluyor. İşçi haklarını, işveren imtiyazlarından bir çeyrek, yarım yüzyıl geride, hem de, sırf kısıtlamak için konu eden bir devletçilik, Türkiye'de kapitalizmden "Ne ye'de çıkarır. 1932 56'sını) (İstanbul, başka sonuç bulur mu? 1300 sınıfların sosyal kişide bir kişi olan değil, yığın patron açıkgöz; patrondan karşılık, ile 50
yapalım: modern Modern Başvekâlet İzmir, derleyip
kat çokluk olan
işçi ise...
kendini bilmez" mi denecek? Bu yokluğunu objektif önemleri göre: işgücünün s.40)
Türkiortaya belirir. (yüzde
durumlarını 3
sınıfların
topografyaları yalnız epey
İstatistiklerine Zonguldak) toplar." (TİSSV,
"Türkiye'nin yarısından
vilâyetinde
çoğunu
Kimi sanayi semtlerinde işçi sayısının nüfus toplamına orantısı şöyledir: istanbul'da A d a n a , Mersin C e b e l b e r e k e t t e [ O s m a n i y e ] Zonguldak'ta İzmir'de A d a n a ve İçel'de Bu yoğun insan yığınımız, "yok" denilmek için 10'da 1 10'da 1 6'da 1 7'de 1 3'te 1 devletçiliğimiz ta-
rafından kanun dışı bırakılır. Onun, en ufak siyaset şöyle dursun, ekonomi teşkilâtı en büyük kuşku konusu yapılırsa kendini ve milli görevini kolayca bilebilir mi? Çünkü karşısında, bütün kurullar ve kurallarca ülke ve evren ölçüsünde imtiyazlandırılıp şımartılan özel sermaye, baştan başa finans kapitalleşmiştir. Bir sanayi kolunda 20 şirket kalsa, üretim serbest rekabetçi kapitalizmin elinden çıkmış, tekelcileşmiş olur: "Bir kolda üretimi, likte, kezileşmiştir. yük kurumun halıcılıkla yapım Hamza 40'ı, bütün ve Bölge dışında, bölge sanayi işçilerinin belki de içinde 5'ine ayrı 10 ayrı Türkiye'nin en büyük şirket, 2 boyâhane yüzde bütün ile 2 39,7'sini içine alan halı birbölgenin büyük şirketlerinin elinde merBu 29 10 bübaşka, işçi, kilo
ilmek fabrikalarıyla yıkama 1 haneden
7 boyahaneden
ve 6 yıkama haneden 4'üne sahiptir. Demek halıcılıkta yalnız 4 yâni işleyen milyon
uğraşır kurum
görülmüyor. 10 fabrikadan yüzde
bin
14 kumpanyanın Zâde,
elinde çalışıyor.
10 ilmek fabrikası
920 bin
kapasitesindedir. bütün
tanesi sırasıyla: varolan milyon 450 bin
(Şark Halı, yüzde üretir. kilo)
Çolak Zâde,
Yılancı Zâde),
fabrikaların
ilmek üretiminin
75,5'ini (1
(Mıntıkamızın Kitabı, s.116, İzmir Ticaret ve Sanayi Odası, İstihb. Md. M. Zeki'den, T İ S S V , s.46) "Bütün %37'sini %1,1'isi 14 (yani larının tanesi, işletmelerin kucağında işçilerin yani %48'ini) %9'u, ve geri işçi %30,5 %0,43'ü toplar unu (yüzde yarımı Bizim değil) geniş bile değil) bütün işçilerin içinde 307'sini kurumsan-
Türkiye'de... topluyordu. biri bile Almanya'da (yüzde
Amerika'da 1921
bütün 13
işletmelerin bin
kurumumuz endüstri
%0,86'sı çalıştırıyor.
işçilerin Demek
anlamıyla (finans önceki
işçilerin Türkiye en
%36,5'ini ileri
benimsiyordu... derecesi 1917'den bütün az orantı ülkelerinden
işçilerimizin ve
tralizasyonu bakımından, ya'dan) 500'den gesinde pek fazla 1929
konsantrasyonu gözükmüyor... kullanan Amerika'da önce, ise bu
kapital (Amerika Çarlık
egemenliği) AlmanRusya'sında toplamının Ege bölkollarında,
sanayi
kurumlar, nispeten
işletmeler işçileri Türkiye'nin endüstri
%45'ini kaplıyordu.
%33 idi. temerküzlü
yılından
yalnız yukarıda işletmenin ni tutar. an altında Bu
andığımız 7 kurum konsantrasyon,
için
işçi sayısı üretim 4 puan
560 dan işçi üstünde,
yukarı idi. toplamının Rusya'nın
Bu
7
işçileri,
karşılık düştükleri
dalları
%37'si8 pu-
Amerika'nın s.49) 1935 yılı: SON
imiş demek." (TİSSV, işçi sınıfı "ÖN
Bugün 1965 yılındayız. sosyal sınıfının ve sınıflarından şimdilik miştir. Yazar, bizden o etüdün sosyal ve başkalarının bilimsel
Demek t a m 30 yıl önce Türkiye'nin özeti verilen etüt yayınlanabilşöyle bitirir: "Burada, işçi geldiği kertede resmi inceledik. iddiasındadır." rakamlara Demek (s.75) SÖZ"ÜNÜ
dolayısıyla elden sözlerine
varlığını, basılı objektif bir
dayanarak olmak
yaptığımız,
araştırma
Türkiye'nin temelindeki sosyal gerçeği bu idi. Politika kiremitliğinde ise büsbütün başka mart kedileri miyavladılar.
B.
POLİTİK E K O N O M İ
TÜRKİYE VE ATATÜRK Cumhuriyet çağında tur. Birinci Cihan kapitalizmin gelişim Milli karakteristiğini bize en iyi anlatanlar, ekonomi politiğe en az önem veren edebiyatçılarımız olmuşSavaşı kadar süren Kurtuluş Savaşından sonra, için Türkiye duman tüten bir yangın yerine dönmüştü. Yalnız A n k a r a
yazılan şu satırlar, Bolu, Zonguldak, Y o z g a t ve hattâ Kayseri için de doğru sayılan açıklamadır: "Vilâyetin girmiştir. Türkler: halkı yerde balık sırasında yakmışlardı. sullukların verimli ziraata tasfiye bağlar avcılığı bütün çift toprakları milli memur, bir kaç Ermeni ithalât ve bankerin ihracat tekeli idiler." veya idi." tüten rehini altında altına idi. Her tehciri ve yokKüçük esnaflıktan kadar bütün asker, etmekle, ölmekte, şehir Rıfkı: İzmir'den parasıyla Rençber, ve zanaatlardan ekonomi vakıfçı ekonomisini kapalı doğru s.419) (Keza, tüccarlığına, "Hıristiyan kesilmekte, mahallelerini harabeler Vatan,
Hıristiyanların derebeyi köklerinden
memleket çarşılar ve Uşak'a Çankaya,
sökmüştük. "Ermeni
bozulmakta,
zeytinler
yabânileşmekte durmakta yalnız vardı. s.420)
Anadolu
kasabalarının
oturulabilir "Sıfıra inen
yıkıntılar..." (Falih
yapılacaktı."
Bu nasıl olacaktı? Türkiye, tarihsel devrimlerden sonraki durumdaydı. Osman Gazi zamanındaki gibi yeniden fethedilmişti. Millet Fatih Kahraman gazilerin ardında ordulaşmıştı. Her şey baştaki ULU KİŞİ'lerden bekleniyordu. En büyük kahraman "Tek a d a m " Mustafa Kemal Paşaydı. kat ediniz. Atatürk bir büyük Türk'tür. O "Sözüme dikkadar büyük bir stratejdir." (F.A.
450) Sırf tek insan kişi olarak onun da bir maddesi ve bir mânası vardı. An-
lamca d ü ş ü n ü ş ve davranışında ister istemez idealistti. Dünyanın kültür üzerine oturduğuna inanıyor, dünyayı ancak kültürle değiştirme metoduna güveniyordu. Gönülce, hayli sıkıca barışmayacağı türk (F.A. bii, kendini Oysa: bütün hasım, alaya "Atatürk, Fâtih bir bizim Rıfkı: Harbiye'de yetişmiş Çankaya, (F.A. ve s.612) Gerçi Ama: 560) düşünüşlü "Elinin bir "Bir gün "Ataidi." Tabizi 543) tatlı olanlar gibi, ister istemez hafifçe kültürlü idi" (Fâlih olduğunu söylemeden alabilecek
Gaziler gibi "Meclis" severdi. geçemem.", suç bağışlamayacağı kadar ince bir kova yoktu."
(F.A.
görüşlü
483) Yeşilaycı suyu. su, neden Neden? Atatürk:
değildi. A h m e t Rasim'in Eşekliğinden. "İçilirken: Gel çocuğum rakı koysalar, Rakıyı buraya, hangisini
şu fıkrasından "Uzakta dedi. içer?... 519) -
hoşlanırdı:
"Bir eşeğin seyrediyordu. bir kova kadehlere "Aman, RA'lara babasının den ca'ya dini
önüne bir kova su,
rakı koysanız,
hangisini içer? bir işçi çocuğu Bir eşeğin Çocuk Bu
önüne -
bir kova olduğunu
önümüzdeki gibi dil SOF"Paşa öğAtaAlmanken-
bakarak:
efendim,
demesin
mi? Atatürk gülerek:
sormayalım
demişti." (F.A. anası defteri göze iyi
hep bilginler de toplansa, tuttuğu Avrupalı Fransızca romanları
her kültür eksiği giderilemezdi. karnında vardı. anladığını kadar çarpıyordu.. yabancı Hoca
mürebbiyeden hattı olduğu Fakat
renmemişti." Karlsbadda geçmiş pek pek Fransızca iyi merak türk'ün
düzeltmesin-
İşaretler, kendi
konuşamadığı etmemişti.. (F.A.
fransızcayı
gösterirdi.
ölünceye
okuyarak
tamamlamıştır." Sakarya
612) izlediği ve odacığında, Fâtih, "Wells'in dilinde 441, etmeye Napolyon'un kumanda tarihi de onu heykeli vasıflarına TürkçügePaşa: bu fi-
savaşını
lâmbayla Muhammed idi.
vardı. hayran lerin ri,
"Peygamber oldukları tarih anlayışına olarak
padişah 613) Yazı
arasında
(F.A.
ısındırmıştı... Kemal herkese ve
Edebiyat'ı 442)
Cedide'den
Namık Kemal mektebine "Lider Mustafa kendi yürümesi için
yakındı." (F.A. yardım
Hükümet
Başkanı
olarak İsmet Ama, s.380)
İyi fikirlerin kirlerin
hazırdılar. (Keza,
hepsini
kendilerine
yaratamazlardı."
Gerçeklik bu olmakla di. Y u k a r ı d a n T e o r i s i " sona dert yanar) çıkmazda? Hayır.
birlikte, sosyal-politik d u r u m gibi,
kahramanın
mizacı ve üslûbu da, "Fikirlerin hepsini kendi" y a r a t m a k eğilimindeykültürle y e r y ü z ü n ü ererken, yenilgiyi "Dili bir 452) çıkmaza ben de Ama düzeltme azmine örnek, " G ü n e ş Dil kabul etmeyen dedi. şu sözlerdir: Bırakırlar mı (Yazara dili bu biz hiç
saplamışızdır, işi başkalarına
bırakamam.
Çıkmazdan bir yana,
kurtaracağız!" (F.A.,
"İyi fikir", "Kötü fikir" ayırdı
bir işi başkasına b ı r a k m a m a k için, en azından beden sağlığı ve ömür mucizeleri gerekirdi. A t a t ü r k ise, bu iki bakımdan bile talihsizdir:
"Eskiden man beş dadır... yatına bul'a ve gelen
beri
böbrek kalp
hastalığı krizi
çekmiş... ile
1919'da ancak rahat bir 2 o
Samsun'a göğüs profesör...
çıktığı zadurumgeçirhaİstansonra haber zedele(F.A.,
altı
saatte bir
bir sıcak
banyo teşhisi
edebilecek.. ağrısı
1924'te içkiye bunlar
konan İlk defa
miş...1927'de
enfarktüs son
krizi...
Almanya'dan devam
Gece
vermek lâzımdı. eski yaşayışına kıskançça
yılın
temmuzunda s.460)
Atatürk,
etti." (F.A.,
Bütün
milletten
saklanmış, geri
ancak ölümden Şimdi hayli idi."
kısmen açıklanmıştı. A m a , kahramanın çevresini saranlar her şeyi iyi biliyorlar ve iyi veriyorlar: öncesi s.463) bile sömürmeyi becermekten ve hayret adım kalmıyorlardı. sağduyusunu izleniyordu. 56 yaşında "Atatürk'ün hâfızasından eşsiz silinip verici adım Nihayet
yen hastalık buhranları... " (F.A.,455) Dolayısıyla "Eserini
"Yarım saat
gitmişti.
neticelendirmeye
ömrü
yetmedi." (F.A.,455)
İNÖNÜ VE ÇAKMAK "Eser" kimlerle yürüyecekti? İstiklâl Savaşının, zafer üzerine parlayan ve büyük kahraman ölünceye dek sönmeyen "Teslis"inde Atatürk'ün gerisinde iki baş kutsallaştırılmıştı: siz başlık eden İsmet Paşa (Sivil Hükümet), Mareşal Fevzi Çak1919 yılı, Sivas'a niçin gelmişti?" "25 Kasım'da Amasya'dan Çakmak) da Sivas'a vardı. Aynı gün, cümlelerle ve Bu ve gelmişti. MüzakeKâzım mak (Askeri güç). Ordu gibi, Türkiye'nin biricik gerçek üstün gücüne rakip"Fevzi Paşa, Cafer İlhami Aralarında relerimizin lam bana dürler. Paşa bâzı sunlu dest en Bey'in başkanlığında bir heyet, Heyetin
Fevzi Paşa
(rahmetli Mareşal Fevzi beraber, ile Fevzi Paşa, iyi de
hararetli bir gününde idi. olmakla göre, Kemal Fevzi Paşa
bu ansızın ziyaretine bir ansonradan açıklamış: Kemal Samder-
verememiş anlattığına "Mustafa
karşılamamıştık.
Karabekir Paşa,
konuşmuştu.
Rahmetli Karabekir'in muhteris iyi bil ki,
geliş sebeplerini şu Şunu
ve Ali Fuat Paşalar,
menfaat düşkünühususta tanıdığım ile
Yalnız sana başa geçerse, hattâ
istinad ediyorlar. ilk işi seni imha en kanaattedirler. Sen bu mümanaat
eğer Mustafa
etmek olacaktır. Mustafa etme Kemal (karşı
kimseler, ve iyzâm
güvendiği İsmet Bey göndermek)
(yâni İsmet İnönü) Kendilerini koyma). Milletin
Şefik Bey de bu götüreceğim.
Fuat Paşaları
(yakalayıp
vazifemdir.
yakalayıp
İstanbul'a
"Karabekir Paşa, şu uğrunda razı masına ölümünü lip tu.
sözlerden bu rica
çok müteessir olmuştu. atılan bir an tahribat ile de uğraşılarak önce iknaa
kurtulututuklangevaz-
her tehlikeyi göze olamayacağını, yer almasını
alarak ortaya gibi kendisinin etmiş verilen
arkadaşlarının
Türk milletinin Anadolu'ya olmuş-
çabuklaştırmaktansa,
saflarımızda Fevzi Paşa
ve paşayı
muvaffak getirmekten
vaziyeti anlamış,
vazifeyi yerine
geçmiş
ve
bizimle
de
konuştuktan
sonra
İstanbul'a
dönmüştü." (General 1953)
Ali Fuat Cebesoy:
Milli Mücadele Hâtıraları, c.l, s.250, İst.
Bilindiği gibi Fevzi ve İsmet Paşaların o zamanki kehanetlerine göre: Karabekir ve Fuat Paşalar zafer üzerine politika alanında " i m h a " edildiler. Yerlerini İsmet ve Fevzi Paşalar aldılar. gedikli Genel Kurmay Başkanı kaldı. davranışıydı. Bakü'yü Fevzi bi, "Kuş ne bir mak'lığı vaad Paşa Dış politikada ve bu reddetmez." olmadı. Türkiye'de dolaşırdı: Pekâlâ pekâlâ, (ikinci Meseleyi şöyle vaad (F.A., etseler Fevzi Paşa, A t a t ü r k sağ kaldıkça "Meselâ, aleyhimize İç Müşir Fevzi Paşa'ya bir ittifak arasalar, Çak(F.A. Genel berisiPaşa'nın geçmezdi." uçurtmayan 5 kilometre 494) Kahramanın arayıp onu (F.A., KurDavranışları t a m bir Osmanlı Paşası göründü: üzerine 668)
bunu
politikada aklından kuş (F.A.,
başka türlü
Atatürk'ün:
"Hiç şüphesiz,
Genel Kurmay gi-
kipert paftalarını uçurtmama"lar "top koyarım.
sattırmamak da
495) A m a Ç a k m a k Paşanın aklından, çok daha ilginç biçimli, memlekette "İzmit körfezinde bir gün hallederim"demişti." Kurmay Başkanı: Yalova'nın
A t a t ü r k ' ü n "alter ergo"su oldu. olup, s.471) Paşanın "İsmet Paşa onun ömrünü öyle bütün
benliği) İsmet Paşaydı. olmamıştır... hayatı içinde hükmetmek
ö l ü m ü n d e n önce d e ğ i ş m e z Başvekildi, ö l ü m ü n d e n sonra " D e ğ i ş m e z Şef" hiç bir zaman kendi normal ihtilâlci meslek Atatürk onu ne olacaksa olur." Milli doğru bulmasaydı,
tamamlayacağına adamı, kahramanları
"O bir nizam kendisinden şöyle İsmet
hiyerarşi adamı idi." (F.A., sürüklemeseydi,
s.472)
tuluş Hareketi yılı, Zeyrek'te, sarlaşırken Köylü Kâzım olalım. ağa,
ne olacağını İsmet Mütareke kalmadı. Birleşelim. (Kâzım
başka hiç kimse daha "Gördün edelim. Çiftlikte mü
iyi a n l a t m a m ı ş t ı r . Hiç liran umudum var?
Kâzım Karabekir Paşanın ağabeysine ait bahçede karamdemişti: istifa olalım. ağa Kâzım... kaç hayatımızı Askerlikten Senin
sürükleyelim."
Karabekir; İstiklâl Harbimiz, s.7) Atatürk kişinin başlıca "Devrim"lerini yürütecek kişi bu idi: "Hiç bir zaman devrimci olmamış", " D ü z e n " (Türkiye'de o zaman var olan prekapitalist sermaye temelli yabancı finans kapital düzeni ve "Hiyerarşi" Daha çok derebeyiliğe has rütbe ve mevki basamaklarına uyuş) adamı, Anadolu'da Bâbil çağından beri yaşaya gelen ağalardan biri "İsmet Ağa!.." Osmanlı de, hemen geleneğinden zafer ertesi, beri, paşalarımızı "Toprak çekiyordu. A t a t ü r k çiftliğini, mütegallibeye aldı. Silifke'de Bodosaki'nin
kaptırmamak için, genç bir gazeteciyi aracı y a p a r a k ihaleyle satın (Milliyet,
1965, Nisan, makale) Ve her ilde örnek çiftlikleri kurmuştu. En
"insanüstü" kişiler de, en son duruşmada, Hazreti M u h a m m e d ' i n dediği gibi: "Mâ ene illâ beşerün misliküm: Ben de sizin gibi insandan başka bir şey değilim" derlerdi.
ATATÜRK'Ü
ÖLDÜREN
NEDENLER
Türkiye'nin son yarım yüzyılına kişiliklerinin damgasını v u r m u ş görünen iki k a h r a m a n d a n birinin "İhtilâlci", ötekisinin "Nizamcı" karakterleri bu bakımdan birbirini t a m a m l a d ı ve sosyal eğilimde ortak yanlarını kaynaştırdı. "Ulu önder", gene tarihsel karşısına çıkabilecek herkesi, önce acı muna eden olmuşlar soktu: ne ve çoğu "Kuvayi Milliye ve zamanı subay kadar kumandan meclise devrimler geleneğine dayanarak, güç k u l l a n a m a y a c a k "sivil" duruuzaktan varsa, yakından s.345) politikayla kadar, temas yaverlerine hepsi sivil
katılmışlardır." (F.A.;
Burada kişi kaprisi değil, enkonsiyanın [iç güdünün] etkisi gibi, derinlere işlemiş sosyal eğilim kendine yol açıyordu. Nitekim, kadim Pers Devletinden beri yerleşik olan: Askeri-sivil güçleri bölme tekniğine uygunca, Atatürk, "Yalnız met yet met bi... ve hemen bütün devlet işlerinden, bir ilgi Paşaya pek Fevzi işleriyle "Yüce H a k e m " rolüne çekildi: Bunun Bazı hakem dışında rolünü s.350) Florya ündür. vs. Hüküşikâoyna"HüküDış gimeselelerde dış politikaya Paşaya, tenkitler başka, pek devamlı Ordu üzerinde Hükümet baş göstermiştir. emanetti. yapmak Bütün Orman ve
İsmet
müdahaleler
maktan politika,
yorulmazdı." (F.A., Çiftliği, Yalova, s.472)
işleriyle
ağrıtmamıştır. dâvalarıyla
inkılâplar Atatürk'
bâzı bayındırlık (imar) işleri, tarih
Bir de dil ve
uğraştı." (F.A.,
En basit dil işinde: "İşi başkalarına b ı r a k a m a m " diyen Atatürk mizacında bir insanın tümüyle devlet işini başkalarına bırakması, kahredici sosyal determinizmdendi. Varolan sosyal "DÜZEN"e ve "HÎYERARŞÎ"ye kart blanş verilmezse yaşanmazdı. sini boşuna harcamasından s.508) anlayanlardandı." (F.a.., "O bir kuru kabadayı değildi. bir şey deniyor. Doğrusu bunun İnsanın kendipek iyi Atatürk topluluğun kazanamayacağını tersidir:
kendini yazık ki harcamıştır. Harcayışının sebebi, dilediğini yapamamasıdır. Kız kardeşi Makbule hanıma gazeteci soruyor: yapmış... Hanım, tercih miyordu. Acaba, bunların lüzum Daha içinde hangisi şu düşünmeye etmiyordu... Daha görmeden "Büyük Atatürk birçok işler için verdi: daha mühimdi?" kabul etniye"Hiçbirini ötekine kendisi cevabı
doğrusu onlardan daha
hiç birini dilediği çapta
çok şeyler yapmak,
büyük inkılâplar yaratmak
tindeydi..." (Milliyet, 16 Kasım 1955: A ğ a b e y i m Mustafa Kemal no:7) Şimdi gericilerin ağzına sakız edilen Atatürk'ün içkiciliğini göz önüne getirelim. Her keyif veren zehir: hayat baskısına enkonsiyan [içgüdüsel] protestoda içki intiharına götüren bulunmak için, taksitle intihar etmektir. Atatürk'ü rememek baskısı. de, Bay Fâlih'in kendisi yazıyor: hiç içmez
içgüdü ne idi? "Daha büyük inkılâplar y a r a t m a k niyeti "ni gerçekleşti"Savaş ve devrim günlerinveya pek az içerdi." (F.A., meseleler konuşulduğu sıralarda
493) Demek Ata'yı içkiye sardıran şey, "Kendini boşuna harcaması", dileğine rağmen "Daha çok şeyler" y a p a m a y a c a k ortamda kıvranmasıydı. Sosyal sınıf eğilimleri önünde tek kişinin trajedisiydi bu. Ne kadar U L U olursa olsun, er geç, kişinin rolü sosyal sınıfların etkisiyle yönetiliyor, yahut eziliyordu. A t a t ü r k ve "Uzun türk'ün Pek biz niz. D ü ş ü n c e ve sınıf alanından iki canlı örnek: düşünceleri: ara sıra bir bir takım düşüncelerini bir dikte ettirmek Atakoyarsın" derdi. için, ettiYa"İyi Kalabalık diktelerde arasında: "-Bunları Kendisine gazetene
gecelerde, âdetiydi. bu
çok defa notları Zaten
"Dikişsizlik",
"Gelişigüzellik" olduğu 473) deniyor.
ertesi gün mesele
kaybederdik.
söylediğimizde:
vakit geçirmektedir." derdi." (F.A.,
pacak o kadar çok şeyi bulunan kimse, vakti boşuna geçirmek ister miydi? Fakat, işte, sofrasında ün alan bir kapıkulu gazeteci bile, Atatürk'ün düşüncelerini sansür edebiliyordu. Atanın "Dikişsiz" sayılan düşünceleri nelermiş? Gerçekten öyle bile olsalar, onları o hâle getiren kimlerdi? Atatürk adam rasındaki sofranıza sin, lerden yok ve sosyal sınıf ilişkileri: "Bu "Yazar adamın Ha, soruyor: ne bayağı Onu da "Etrafındaki bu sofbildiye olduğunu ne sen
ve seviye
karışıklığının Hanım
sebebi ne? Bir akşam, "Aman devrin, duyuran Kahraman
354) ...Yâni, hanımcağız insanüstü kahramanın çevresini dileğince yaratıp, edebileceğini ilişkilerden bağımsız kalınmayacağını anlatıyordu. Kişi olarak Atatürk, bütün tiksintilerine rağmen, içine düştüğü veya içine işlemiş çevre sınıf insanlarını kontrol altına alamıyordu.
"ZİNDE
KUVVETLER" 1- Kapitalizm,
1917 yılından beri insanlığın önüne iki yol çıkıyordu:
2- Sosyalizm... İkisi ortası gelişen geri ülkeler için, varılacak yol, bu iki rahmetten biriydi. İnsanlık, 7 bin yıl önce ilkel sosyalizmi bırakmış, yedi bin yıl sonra yeniden ele almıştı. Türkiye hangi yolu tutacaktı? F.R. Atay diyor lik ki: eğitimi "Ben Rusya'ya gidip geldikçe, olduğunu, daha çabuk vardırıcı halk ve gençarkadaşlara anlatamıyordum." metotları yetkili
(F.A., 415) Demek o zaman sosyalist metot yolu kapanıktı. Kapitalist metodun bizdeki en az yarım yüzyıllık uygulanışı ise, ister istemez, modern finans kapitalle kaynaşık tefeci-bezirgân düzeninin s p e k ü l â s y o n u ve vurgunculuğu olacaktı. Çünkü: "Türkiye'de sermaye yoktu, sermaye simsar-
ları vardı." (F.A., 421) deniyor.
Biliyoruz:
" S e r m a y e simsarı" da bir ka-
pitalisttir. Şimdiki görevi Batı finans kapitaline simsarlık olduğu için "Kökü dışarıda"; yedi bin yıldan beri tarihsel devrim kahramanlarını kollayıp yola getirdiği için "Kökü içeride" y a ş a y a n bir kurbağa gibi "amfibi" dir. "Devletçilik bir iktisadi 421) meslek Kurbağa olarak nasıl değil, suda bir tarihi zaruret olarak doğda muştur." (F.A., yavrularsa, simsarlarımız
tıpkı öyle devletçilik sularında yavrulayacaklardı; sonra, palazlanınca "karaya" çıkacaklardı. Kahramanın "Simsarlar"ı. 1- A y d ı n l a r (zinde kuvvetler), umulabildiğinden daha aşırıca kişiliksiz kapıkullarından hepsiyle dama kızınca naresiz radan geldiği da adam kubbe çıkan, için başkanıydı. seçilmişlerdi. paytağı Bay Fâlih'e göre, Atatürk "bütün Ecnebi şirketleri İstiklâl olduğu baltalakeli maları halktan değil, a y d ı n l a r d a n g ö r m ü ş t ü r . " (F.A., 407) Onun için gibi oynadı. devletleştiren, vakit, asar görünen Ali "Afyon, kilise kubbesi Çetinkaya, diye Mahkemesinin toplantı İstiklâl idi. yavuz katına sokulabilenler iki tiptiler: 1- Şimdi "Zinde kuvvet" adı verilen "Aydınlar"; 2- Şimdi "Özel s e r m a y e " sayılan bay Fâlih'in
Ali bey Bayındırlık Bakanı demektir, 386)
birinci işi misalonunun [sontaşraiçin "bid'at" Atatürk
m a h k e m e y e çeken de aynı Ali bey oldu. Hükümet kurma ve değiştirme işleri başka türlü geçmedi. 1924, Cumhuriyet balayı "Pek ci dik. duk. yakında yapmıştır." tedbir Bir Fethi yılında, İsmet Sait Batı Paşaya isyanı liberalizminin döneceğini ne olmuyordu." kurulmuştu. ayrı getirdi. ayrı inançlısı bilerek "Bir Fethi Fethi "Kendisine akşam briç efendili Okyar'dı. Ata: Okyar'ı hiç Atatürk'e Başvekil bir önleyidavetliyBir bunu gel-
"Şeyh aldırmak kaç
kadar sürdü?"
mümkün masası Paşa bir şifre ismet
oyun
Hanımlı, masalarda
vakit geçiriyorait son "rapor... Al
bey,
oynuyorlardı.
aralık yâ ver Atatürk'e Bir cephe di... düşer gibi Fethi'ye götür",
Şeyh
Sait isyanına düştü,
Şark düşüyordu. Fethi bey kanunu
Atatürk yâvere 433) Arada
usulca:
dedi...
(Başbakanlıktan)
İsmet Paşa
Takrir'i sükun Fethi bey
çıktı." (F.A.,
zamanında
A t a t ü r k dipdiriydi.
kahraman
öylesine
tanrılaştırıldı ki, bilinç dışı halüsinasyon ve evham geçirdiği zaman dahi, en büyük politik aydın ni kemiren bir illet kişileri bir işaretiyle yıldırımlara çarptı. "Karaciğeribilmiyorduk... Hâfıza zayıflaması.. Sık sık olduğunu
burun bu rum. evde ni
kanamaları dikkat hem için evin Sonra göze
devri geldi. etmediklerini,
Daima Pek
yanında müeddep kaşımaya
bulunan doğrusu bir
hekimlerin hâlâ idi..
neden Atatürk "Bu Kendisibir seemretti."
âraza
geçiştirdiklerini
anlayamıyo-
kaşınmaları de aynı görünmez baştan
başladı.
efendi
kaşıntıya, teselli
eğilerek kırmızı şüpheye başa
bacaklarını böcekler en
dayanamıyordu. tutturmuştu. olurdu. Hattâ temizlenmesini
varmış" diye ilâçlarla
düştüklerini söyleyenler tesirli
yahatte;
(F.A., 465) Kapıkulu çevre, Fatih Sultan Mehmed'i de böyle tapınçtan öldürmüştü. T e f e c i - b e z i r g â n simsarların ise - C r o m w e l ' e yaptıkları gibi- mukadder sonuçtan başkasını bekledikleri yoktu. İşte o d u r u m d a Fethi beyle denenen girişkinlik İsmet Paşadan öcünü aldı. İçerideki ki Bomonti kasının Bakanlığı leri ni lâsına larımızda talimat İnönü kıpırtı olmasa.. kurdun elmayı Bir türlü kemirmesine benziyordu. Orman O hep da Çiftliği Devletçiliğimizin "İstanbul'daBira Fabri"Tekel Bu
verimleşemeyen
büyük kazanç sağlayacağı." (F.A.)
teziydi
ve hükümet bu fikirde değildir. "(F.A.) "İngilizler bu Hükümet, istediğinden, tezini hükümet "Bir gece köşkü Bakanlar. bir iki denizaltıların hiç şüphesiz tutuyordu... geç İsmet bitiyor.
liberalizmimizdi. avlanması ile yalnız doğrudan olan
iç sızıltı, dış fırsata dört elle sarıldı. İspanya iç savaşında Nyon görüşmekaçırılmadı. ileri sürmüşlerdi.. tutulmamak savaşmamız gitti. köşkü birlikte bizim aksine bir gün "477) teklifibekarasudoğruya anlaşmayı İsmet geçti. "Ata tren. "Gebitti" dedi. Sovyetler Birliği Florya'dan vakitlere karşılıklı İnönü'nün Ertesi bakarak: baş
emirler alıyoruz. "Toplantı (Sofrada izin alacak, Celâl Bayar
arkadaşına
Vekildir." (F.A.,
T ü r k i y e finans kapitalinin biriciği İş Bankası Genel Müdürü Celâl Bayar, Başvekilliğe böyle çıktı. İyiydi, kötüydü, başka. Metot bu idi. Kapıkulluğu gelenekli "Aydın k u v v e t l e r i m i z " den, başka türlü kotarılış da beklenemezdi. 2 - S i m s a r l a r (Özel S e r m a y e ) sosyal sınıfına gelince, "Onların istedikleri bir gözdü, Allah vermişti iki göz!" Kahraman, "zinde kuvvetler"i terbiyeli m a y m u n a çevirsin, yeterdi. Tefeci-bezirgân sath'ımâiline bir yol yerleştirilen memleket, nasıl olsa içeriden yalnızca daha yavaş, dışarıdan yardımla daha çabuklaştırılarak istenilen sınıf sonucuna varılabilirdi. Fâlih diyor. Kahramanın "Avrupa "Kendisine gelip de bir iç hizmet isteyen konağına yerleşerek", özel Devletçiliğimizin şehirlerinde bir devlet Bay görmemiştik" devletçiliğisermaye-
miz devletçilik olarak s ö m ü r ü l ü y o r d u .
cilik
kolu
ise: nesillik
"Çankaya'daki nüfuzlarını zenginlikler edinmek ile zehirliyordu." (F. en parlakça
İŞ hırsı,
PİYASASINDA Çankaya,
satarak, ihtilâlci 414)
bir iki yu-
vurgunda
Çankaya'daki
vasını saray havası
Rıfkı: açan
Kaçınılmaz sonuç yıldırım çabukluğu ile geldi. "Bir v u r g u n l a nesillik servet e d i n m e k " yolunu gidiş, devletçiliğimizdi. Finans kapitale karmış tefeci-bezirgânlığın devletçilik mekanizmasıyla gelişimi iki biçimde aldı yürüdü: rak o y u n u 1- Para o y u n u (Banka tefeciliği); 2- T o p (Arazi spekülâsyonu). PARA O Y U N U
"SİMSARLARIN":
Para oyunu: Antika tefecilik, bu oyuna 7 bin yıllık zemin hazırlamıştı. Daha ilk ateşli Kuvayimilliyecilik çağında iken, uluslararası yabancı finans kapital, gizli casus ağlarıyla Kahraman satın alma cüretine kalkışmıştı. Bay Fâlih'e ve (F.A., başından bir villâ göre: 424) "Gazi, "Kuvayi varlıksız her aile Aylığı devrinde Bu Milliye çocuğu gibi, hiçbir İngiliz Kemal'e zaman büyük hayli sıkıntılı bir öğrenci masrafına adına, ve bir para yetmezdi." -hareketin İtalya'da subay hayatı geçirmişti.
Entellijensi
ayrılmak şartıyla-
Mustafa
vaad etmişti."(F.A., 423)
oyun tutmadı.
Zafer başlayınca, ya-
bancı finans kapitalin yapamadığını, yerli ajanları daha antika ve sınangılı metotlarla, işi "Yurtseverlik" biçimine sokmaya kalkıştılar. Fâlih Rıfkı ile Y a k u p Kadri, ilk Büyük Millet Meclisine adımlarını atarlarken, şöyle bir kanunu imzalamaya çağırılmışlardı: "Hidematı vataniyesine mükâfatan Kemal Pa(yurd çalışmalarına ödül olarak) Gazi Hazretlerine (Mustafa
şa'ya) 1 milyon lira ihdâ edilmiştir." (F.A., 423) Yâni, tefeci-bezirgân sosyal sınıf, "Bakla tarlasında halk çocuğu Mustafa Kemal'e: "Zaferi d e m e k istiyordu.. "İlk aferizm raca katılan ması, için, kesmekle iki rakip İş Cumhuriyet onu çıkmaz biri, karga kovalamış"
kazandın, artık bizim sınıfa geç!"
. Bu aşırıca ivedilikli davranışlar, zafer sonrasında daözel iş) ikisinin için fesaddı, Bir gün de Ankara'da İŞ milli tâkibine gelenleri habir eksiltmesine olduğu göololBu milletvekili salgınının lâzım 1
ha temkinli, daha akıllıca ve " m e ş r u " görünen sistem kılığına sokuldu. (çıkarcı başlamıştır... firmadan Bankasının tarihi işlere ki 425) savunmanın
temsilcisi aynı bir aferizm
rülmüştü...
bir nevi politikacılar bankası pek acıklı
olarak kurulmuş başlangıcı gelmiştir. milyon
muştur." (F.A., kurtarılanlardan let Meclisine lira komisyon lira yonlarca
"Birkaç defa, sokmuş on parasız
bankayı pek ağır ziyanlardan kazandırmak tam bir bir subay emeklisi uzun
kurtarmak
olanları
olarak ilk Büyük Mil28 bin milİş yüzünden atarak,
katılmıştı, almıştı... ziyan
bir demiryol mukavelesinden Devlet bu anlamıştı... Ortaya
mühletli mukavele
edeceğini
teşebbüs
Bankasının me satıcılarını madığı SOFRA Busenin Ve Müdür, hesiz seyi bir da bay arada yapılmıştı:
sermayesini o kadar şahısla Dostu bir Fâlih
tehlikeye
koyabilmek; Rejimden ki, bir gün biri şahsı idi." o
para
kazanmanın kızıp şöyle davet
en yanına
kestirnüfuz sokve
yollarından
biri sayılıyordu. bürümüştü nüfuzlu bir kolayını kolayına devam ücreti on
hava
parası arasında SOFRAya elini
vurmak hırsı,
Atatürk'ün
dostlarından bulup bin lira getirip,
bir pazarlık ettirecek affettirecekti. Umum Şüphis-
Atatürk'ün
öptürerek 426)
(öpücüğün) dürüst
(F.A.,
ediyor: İş
"İş Bankasını kuranlar ve bilhassa yapacağını Yerli (para bize banka yapmalıydı. ve Nüfuz komisyoncuları oyununun benzediğimiz" bir "Galiba Bu etti. icat dünyanın fikri iki Atatürk'ün
kimselerdi...
Devletin
Bankanın oldu)... işi
Yabancı Reasürans Bay imtiyaz edildiği örneğini
asıl
paylaşacaklardı.
hikâyesi.." "Bizim
unutulmaz "Eşsiz örhiç bir yesigorta rabölünteşebüstüne müdüYalnız fazla kalp
anıtlarından rinde
Fâlih: altında
neksiz" devletçiliğimiz reasürans kumpanyalarından hatsızlığından müşlerdi... büse ki 3 rü, gitti. bu sigorta odamda önayak
keşfediyor: değildir. müdürü
İstanbul cepheye Nihayet, masası da sigorta duydum:
birinin dâvası
levanten bütün Pek
şüphe İmtiyaz olanlar "Bu
zamanlardı. kazandılar... neşeli bu servet
Arkadaşları geri Hâkimiyeti
bir mevsim müdür,
kaldı.
başarı zât-ı
Milliye bu
gazetesindebeyefendinin-
oturuyordum... Bu ettiği zarflar hisse başarıdan
Mahmut'un Konu ettiğim
zarf bıraktı: elde Cote tüccar, parası
âlinizin, senedi sonra,
beyefendinin, ve sâmânını bir
dir." dedi.
doluydu. gün
toplayarak Fransa'ya 50.040 lira
d'Azure'e reasürans
yerleşti. imtiyazı (F.A.,
Geçen 428)
tüccardan kadar
yüzünden
şimdiye
ödemiştir."
Bu devletçilikten yabancı finans kapital ajanları kanalı ile y ü k ü n ü yapanlardan, vurgun dışı girişkenlik, sanayi kurmak beklenemezdi. Bay Fâlih, yukarı ki olayları sayarken, elini y ü z ü n ü yıkayıp, " Elhamdülillâh!" çeken 480) Müslüman Milli sonucuna rahatlığı endüstri varıyor. ile: "Ziraat ve Milli ticaret kaynakları bankalar Batı Türklere mal edilmiştir. doğmuştur. Japonya, kurulmuştur." (F.A., rekabet
30 yılda
kapitalizmiyle
eden m u a z z a m sanayi kurdu. T ü r k i y e ' d e 42 yıldır neden henüz Nato güneşine 20 yıl sonra bile d a y a n a m a y a c a ğ ı düşünülen kardan ak bir endüstrinin emeklediğini açıklayamıyor. Yalnız bol bol ağzından kaçırıyor: "Yavuzde demiş, "Köşkün et. Bizim hem en Havuz skandalında ""hükümlü", hem "hüküm giyenlerden 2 otomobil "bir milletvekili almak daha köşkü Çankaya "ile trenkonuşuyordum: Biliyor musun, ekonomik" yapılıyor: ihale
"milletvekili"!.. biri geldi:
devamlı adamlarından
Sıhhi tesisleri falana Sana
ortağımızdır" dedi.
Nasıl yapabilirim?",
yolunu göste-
rirler!" dedi. ucuz kinleri ye'yi best aynı ru
Öğretecek
de
daire hayli
müdürü
(devletçiliğimiz!) bu eve (F.A.,
imiş. 429)
İhale
en tel-
teklif edene yüzünden Fırkada aferizm
yapılmıştır. kestörler
Fakat,
aynı zatın
dair Atatürk'e 348) 1950'den Büyük şiddetlerine
ızdırap büyük bir
çekmişlerdir." rolü hırsla
"Türki"Sersonra nimetler doğ-
kalkındırmak için aferistler salgını partizanları
durmadan takımının daha bir
vergileri
artırıyorduk." (F.A. olmuştur... tepmiştir... bütün
büyük iktidar
paylaşılması,
tekelciliğinin
sürüklemektedir."
(F.A.
430-433)
SPEKÜLATÖRLER:
TOPRAK OYUNU
T o p r a k oyunu: Antika tefeci-bezirgân vurguncuların, para babası olduktan sonra derebeyileşmek için toprak sahibi olmak içgüdülerinin, modern finans kapital gelenekleriyle azıtmasından doğar. Finans kapitalin en parlak toprak vurgunculuğu, alanında Anadolu'ya devlet eliyle kotarılan ilk defa yeni açıkça 376) Clarck, metre şehircilik, galiba Mabayındırlık (imâr) reşal munu Von şu belirir. "Balkan Harbinden sonra devlet merkeileri sürülmüştü." (F.A. George çıkınca, Kurtların Piyango, yanında evine
zini artık İstanbul'dan
aktarmak fikri,
der Golç Paşa fıkra ile başka hoş çâre
tarafından
Kurtuluş Savaşından sonra Ankara'ya düştü. O zamanki Ankara'nın duruanlatır: İsmet olmadığını kurtların "İngiliz Büyükelçisi Paşanın görür. evinden) Evi tutmuş" müsteşarı dönmekten Biraz (Başvekil yürüyerek
birkaç yüz
yukarıda... olarak kar
ilerleyince frak ve
büyükelçiyi Fakat,
bir gülme
bizi parçalaması 371)
bir şey değil... üstünde
parçaladığı
insanlardan
ilk defa
silindir artıkları
kalacak..." demiş" (F.A.
Bu kinayeli fıkranın Cumhuriyet kahramanlarını ne kadar etkileyeceği kolay anlaşılır. Şapka inkılâbının gerekçeleri arasında, bay Fâlih şu anıyı yazar: ları tün ahır. Hamdi, üzere ne müz fer "1908 yılı.. kabuğuna Mustafa Kemal'i, tutarlar." (F.A. Vilâyet binasında 2-3 Hasan oda atının ile Saka'nın başında fes olduğu için 396) idi. atı da İstanbul'da Bugün bu Sicilya çocuk"BüBaaltı zâde Kasayı limon saltanat yıkılmış,
A n k a r a ' d a henüz hiçbir şey kurulamamıştı. A n k a r a ' d a o zamanlar: hükümet şimdiki o zaman Bakanı "Bu Maliye bulur: saraylara bağlı... gitmek lüzum sığmayan üstü için han, Osman kanlıklar, yetiniyordu." (Taşhan'ın) ahıra evine da elinde,
Hasan
Saka'yı, Aman Git bak, gün
dizgini
kalkmak
biraz para!"
"-Anahtarına
yok ki:
açık bıraktım. lâzım?
içinde ne bulursan yaptırdığımız var,
al" (Hazine böyle). bir iki apartmana bakara 40'ı
"Taarruz için döktürdüğüdök"Zaedimasasına
Ankara'da nesi
kadar para!... oldu da
Yeni zenginlerimizin Maaş
bir gecede
tükleri kadar para." Kimin
nesi yoksa azlığından
yüzde
devletin", istifa
genişledik mi?
subaylar durmadan
yorlar. ra yoktu. müşler. le:
Bizzat Mustafa
Kemal kürsüye "Efendim Vekil:
çıkarak orduya bütçede "- İmkân 1 dedi.", biri)
hemen
1
milyon
li-
bulunmasını
istemişti."
imkân?", var efendim, lirayı (F.A. (F.A. 379) arsa Yansen, bir
"Mâliye yakmayı İşte o
Bakanı düşünhâliy-
Daha dün yerine gelen Yakacak yerde zâbitlere Devlet Bütçeden saklayıp Şehir halde Fakat: en 381) güzel ileride bile
demesin mi?", ",Yüz kü-
"Kâğıt parayı
kıymetlendirmek için
her yıl 200'de
milyon
verelim,
510-513) 512)
sur milyonluk bir bütçe." (Şimdikinin "Ankara'yı Herkes, kapılmıştı. nu düşünecek kızdı.
yapacaktı." (F.A. satmak başlıca kadar birini üzere şehirci kuvvetli ve nasıl
Gelin "PLÂN"ı "Birçok ra'da ve orada devlet hemen yi 100 bin 1 yakın Atatürk nüfuz Maarif
uygulayalım. eline meselâ, arsasını üzerindeki meskeni Başvekil geçmişti." Cebecide ona için Cadde (F.A. 384) "Ankaalmak Plânı ve için metre Ataetti"Bölge-
arsalar spekülâsyoncuların ticaretinin Vekiline karar Atatürk 3000 karar fazla ilk kaynağı, (Eğitim bulvarı memur vermiştik. verdirerek
ucuz bir arsa Yansen
Bakanına:
Devletçiliğimize!) satmaktı." yerine "bugünkü arsa İsmet
Konservatuarı topluyor Bunun kısımda, itiraz bine Devlet
yapmaya dairelerini yakınında liradan lira
emrediyordu." Paşa: arsaların
kamulaştırmaya
veremem"dedi... da arsa itirazdan
üstündeki Hemen (Arsa "-
karesine türk'ün ler-... Bu bir
koymak lâzımdı.
Emniyet anıtının edinmişlerdi. menetti.
bulunduğu 118
arkadaşları Millet
fiyata
arkadaşlarını
çıkacak). daireleri "Bir
sefer araya
Büyük
Meclisindeki Bir hava ne
spekülâsyoncular: hücumunda..." dediler. 334)
toplanamaz.
Atatürk:
arada
savunurum.
Bundan
çıkar dedi." (F.A. kurtarılabildi mi? yapılmakta lira
Arsalar aslanların ağzından "Büyük için Biz yi Meclisi Meclis Millet oraya (250 binası Meclisinin masrafına katı!) kamulaştırma fazla 20
bugün bin
olduğu
toprakları için ve için.. 2,5 bir plân
almak "milanıt disipsuikast kadar
kadar bir şey eklemek yeterdi. Yıllar geçtiği harcanmıştır.. Vâli: 336) Atatürk'e alamayacağı parası
yaptırmayacağız!," dediler... kamulaştırma İçişleri yerine Bakanlığı (F.A.
yondan yapı olan lininin yapılmak
Mahalle-
nihayetlendirdiği 335) (F.A. daima
Meclis önü kapalı kalmıştır. çoğunu, için süslemek olacağı,
"Bir göstermelik ol"Yuvarlak projesini burada iddiasına
mak üzere parasının tersine, kolay (baltalamak için)..
Atatürk'ün harcıyordu."
geçtiği bulvarı,
Otomobiller
yavaşlayacak. üstüne
sorumluluğu
gitti. ama orada ve
Atatürk bizzat geldi. fikir doğru!" dedi. ve kazalar olmuş Yalnız bu
"Şehir plânında ayrılmıştı. di Ankara maz. ta Ama lar ufak kulübe de
arsalar bölgesi Fakat, yapılanŞim-
arsalar her isteyene parasız da bir mühendisin bir kaçak şehir var!.. bir mahalle..
verilebilecek. altında elinden
kontrolü
bulunacaktı... 338)
Bizim polisin bölge, orada
bir yankesici kaça"Kusur halkYapmadık... milletmahHarcadığımızdan 1 metre arsa fispekülâsduyarsınız,
bir ev.. yuva
bir şehir kaçabilir." (F.A. hemen
mı? Hayır.
Fakir ve işçi evleri için edinmek isteyenlere
hiçe kamulaştırılacaktı... Bir başka
Didinerek
yer gösterilecekti. kaçırdı. en Yerli bayındırlık...
Bir İstanbul milletvekili garaj bahanesile... vekili kat kaçırdı. daha yatının az masrafla 389) lirada 1 vetti." (F.A. apartman yoncularla hemen Ve ken) cek cek Belediye elde göz yumdu. edeceğimiz
dükkân
yeryüzünün
ileri şehir plânını,
"Bir dönümde bir kır evi disiplinine göre karar kıldığını düşünürseniz, fiyatı 20 liraya arsalar çıkarır. lehine 389) (Yunan Birde Müsaadeyi bir plân
aynı yerde bitişik ve dört katlı verenler, değişikliği
sistemi bu ortaktırlar.
hırsızlığa mantıksal Mustafa
hükmediniz." (F.A. sonuç: idare
"Sâbit olmuştur ki, ve LATİN kurmuş, fakat
ordularını inkılâplarını geriler
denize döbaşarabileuygulayabileolmasaydı..."
Kemal, bir idare
ŞAPKA
HARFLERİ ve
kadar
bir kuvvetli
bir şehir plânını
kuvvette
kuramamıştır."
"Hırsızlar
(F.A. 390) Bay çağı Fâlih'in: "Hırsızlar ve geriler" dedikleri, Tefeci-Bezirgânların bizim bize Batı benzeyen Özel toplumumuzda ile Sermayeci Bâbil sosyal
kalıntılarının,
Finans-Kapitali
kaynaş-
masından sınıfımızdır.
doğmuş,
SOSYALİZM YAŞANTISI, SOSYALİZM Tarihte insanlık iki türlü şantısı, 2- S o s y a l i z m d ü ş ü n c e s i . Sosyalizm yaşantısı: O zaman kimse ondan başka
DÜŞÜNCESİ 1Sosyalizm ya-
" S O S Y A L İ Z M " tanıdı:
Medeniyetten önceki insanlığın toplum hayatı idi. d o ğ m a " sosyalist bir t o p l u m d a yaşadığı bir hayat olabileceğini aklına için, getirmiyordu.
herkes "anadan türlü
Onun için t o p l u m d a başka başka düşünce akımları bulunmadığı gibi, ayrı bir "Sosyalizm d ü ş ü n c e s i " de ortaya çıkmamıştı. İlkel sosyalizm yaşayışı, y a ğ m u r u n yağması kadar tabii, olağan şeydi. Bugün y a ğ m u r u n yağışı
sosyalist midir? Y o k s a
kapitalist midir? diye d ü ş ü n ü l e m e z . Aynı
bulutun
altında yan yana y a ş a y a n insanların yan yana duran tarlalarından birisine yağıp, ötekisine y a ğ m a y a c a k bir "sınıf y a ğ m u r u n u " d ü ş ü n m e k ne kadar gülünç ve yersiz gelirse, tıpkı öyle, ilkel sosyalizm için de, hayat demek sosyalizm demek olduğundan, aynı şeye iki ad t a k m a k gibi birbirinden ayrı hayat ve sosyalizm deyimleri ve düşüncesi yersizdi. Sosyalizm aranması yitirildiği düşüncesi: Toplumca yitirilmiş "Sosyalizm bir hayatın, "Düşüncede" görüldü mü, demektir. için Bir t o p l u m d a düşüncesi"
orada iki zıt uçlu bir problem ö n ü m ü z e çıkar: aranmaktadır; 2- A N T İ T E Z :
1- T E Z : Sosyalizm yaşantısı Sosyalizm düşüncesi ortaya
çıktığı için, sosyalizm yaşantısı olgunlaşmaktadır. Bugün Türkiye'nin hiç değilse modern sosyal yığınları içinde sosyalizm düşüncesi gittikçe yaygınlaşıyor. Demek, toplumumuz sosyalizm yaşantısını yitirmiş, başka deyimiyle sınıfsız bir toplum olmaktan uzaktır. Eğer biri kalkar da, Türkiye'nin: "Sınıfsız ve imtiyazsız" bulunduğunu söylerse, insanlarımıza, "Yitirilmiş bir şey yok ki, ne arıyorsunuz?" demiş gibi olur. Sosyalizm düşüncesi, medeniyet kuruldu kurulalı zaman zaman tepmiştir. İnsanoğlu yitirdiği ilkel ve iddiasız sosyalizm yaşantısını kolay kolay unutamamıştır. A n c a k yedi bin yıldır medeniyetlerin üst üste batış, sonra çıkışları, düşüncelerde öylesine bir kargaşalık ve bozgun yaratmıştır ki, en sonunda sosyalizm yaşantısının bu dünyada bir gerçeklik olabileceğine inanç da yitirilmiş, ideal mutluluk, eşitlik, kardeşlik ve huzur yaşantısı dinlerin biçimleştirdikleri Cennet'ten başka yerde olağan sayılamamıştır. Batı ülkelerinde kapitalizm, insan medeniyetini yıkmaksızın, insan yaşayışında devrimsel değişiklikler olabileceğini ispat edince, sınıfsız toplum hayatının bu dünyada gerçekleşebileceği düşüncesi kendiliğinden güç kazandı. A n c a k bu umut, sınıflı bir toplum içinde doğduğu için, kaç türlü sosyal sınıf varsa, ister istemez o kadar çeşitli S O S Y A L İ Z M düşüncelerine kapı açtı. mi, Durumunun sarsıldığını gören kimi sosyal kümeler, kendi çıkarları açısından bir sosyalizm düşüncesini ortaya attılar. küçük üretmenlerin Derebeyilerin sosyaliz-
sosyalizmi, kapitalistlerin, işçilerin sosyalizmleri ve ilh, ve ilh ortaya çıktı. Her ülkede, hangi sosyal kümeler ağır basıyorsa, onların damgasını taşıyan bir çeşit sosyalizm önerildi. Modern toplumda, Ortaçağ artığı lülerin, esnafların 19. ve ilh.. kümelerin: Beylerin, ağaların, geri geri, köy-
Sosyalizmleri,
insanlığı
Ortaçağa 20.
d ö n d ü r m e içgüdüsü ile davrandığı için, kişi ölçüsünde zorbalık metotlarını öne süren, yüzyılda: yüzyılda: A n a r ş i z m , Nihilizm, hattâ R a s i z m ve Faşizm, N a s y o n a l S o s y a l i z m , Frankizm ve ilh kılıklarına gir-
di. Geri gitmekte çıkar bulmayan çilik, yahut toplumu sadakayla
modern sosyal sınıflardan kapitalistleonarmaya çalışan iyilikseverlik Kendi bilincine
rin sosyalizmi, H ü m a n i t a r i z m denen ve sınıfları "inkâr" eden insaniyetakımlarını besledi. İşçilerin sosyalizmi 19. yüzyıl başında: varamayan işçi sınıfının yalizm, 19. yüzyıl ortasında:
kapitalist hümanitarizmi ile katışık Ütopik Sosve politika krizleri ile sosyal gerçeklik büsBu çeşit çeşit sosyalizmler, elinde Ortaçağ yığınlarını
bütün durulunca B i l i m s e l S o s y a l i z m oldu. yönde işletilebildiler. Naziliğin, finans kapital
zaman zaman kullanımlarını değiştiren sosyal sınıflar elinde, şu veya bu modern insanlığa karşı kullandığı gibi. Yüzyıldan beri, modern kapitalizmin sosyal sınıfları için s o s y a l i z m denince, en azından iki genel kavram ö n ü m ü z e çıkar: 1Toplum bakımından düzen: Kapitalist ekonominin plânsız, anarşik ÜRETİM Y O R D A M I y ü z ü n d e n litik altüstlükleri 2- Ç a l ı ş a n l a r ÜRETİM bakımından bitmez t ü k e n m e z e k o n o m i k ve poKapitalist t o p l u m u n sosyal sınıfların sömürücü
(krizleri, savaşları) giderecek davranış, düzen: çalışan içine düştükleri
İLİŞKİLERİ y ü z ü n d e n ,
maddi, manevi baskı ve emniyetsizlik d u r u m u n u giderecek davranış. Bugün, kapitalist sınıfın bile "plân" ve "reform "suz yemin edemediği göz önünde tutulursa, sosyalizm düşüncesinin sosyalizm yaşantısına kadar yaklaşık bulunduğu ve sosyal ğuna hiç şaşılmaz. TÜRKİYE'DE 30 nevver çimde rine tede yıl ve komik önce; "SINIFSIZ" insanlık" İDEOLOGLAR onun: "Kimi maaşlı, "Dramatik Çünkü liderler ve bu devrimi mübiakım, yedöküntülerince düzülmüş burjuva bir kavramların nasıl ne içinden çıkılamaz
bir kargaşalık taşıdığı kendiliğinden anlaşılır. Ve sağlı, sollu şaşkın bollu-
"kadroculuk" türediği zaman, frazeolojisi" olduğu Türkiye'nin dâvâlarını 4. s. 10, kesin yürütmek 1965) bağlılığını"
mütefekkir bir gericilik
yazılmıştı. için (H.K.:
"İlericilik" palavrası "devletçilik varolan dayanmak" (Eliçin: y o k m u ş gibi eğilimleri runluğu" yalnızca yor,
altında tezinin Eylem
demokratik
kadrosuna s.11)
istemekte
"Belli bir sosyeantidemokratik
sınıf ilişkileriyle göstermekle,
Demokrasi
çocuk kandıracağını
umuyor,
yelpazeliyordu. iri bayraklar altında sahneye dediğimiz çıkan şeyi Neo-ideologlarımız, kuş diline çevirerek:
30 yıl sonra: "Tarih g e r ç e k l e r i m i z i daha iyi d e ğ e r l e n d i r m e k zo"sınıf münasebetleri"
" Ü r e t i m ilişkilerinden d o ğ a n t o p l u m g ü ç l e r i " lâkırdısı biçimine sokukadroculuğun "Bu g ü ç l e r e boş v e r m e k t e o l d u ğ u n u " d a söze ek-
leyerek, lüntüden imişler. veren
o
boş verişe, sınıfsız, kapı
yani
kadroculuğa: Çünkü bir bakın: lâfıyla imiş! s.11)
"Sosyal düzeni
tarihte yer alma "Her türlü sosyal böyaratmak" amacında üretim temeline boş "Kapitalizmden
hakkı" verilmediğini uzak, iki "Toupe" ye buçuk
kınıyorlar. bağdaşık [yüzsüzlüğe]
kadrocular: toplum Toplumun
kulunun Eyl. 4,
Türkiye'de:
sakınılmış olunur" (Eliçin: Bu ağızdan
dolma " m ü n e v v e r ve
mütefekkir insanlık"ımızın
"Yarat-
mak" (!) istediği şey ne olabilir? Sınıfsız t o p l u m " herkesin bildiği SOSY A L İ Z M ' d i r . Kadroculuğa soruyorsunuz: "-Sosyalist mi olacağız?" Mussolini pozuyla: bir Eyl. "Hayır!" diyorlar. sınıfının "Çünkü kapitalist düzenin doğurduğu yürüttüğü bir rejimdir ve o" devrimci (Eliçin; proletarya gerçekleştirip
11) Bunun üzerine:
"- Eh, öyleyse, -sınıfsız toplum yolunu "- O l a m a z ! " diyorlar. "Çünkü altında savundukları o "kırk
açacak olan- şu demokratik kapitalizme olsun n a m u s u m u z l a geçebilir miyiz?" İdeologlar, bu sefer Hitler çalımıyla: o-ideologlarımızın yıllık mâni" ne imiş? 1- D Ü N Y A D A yarı sömürge Kadroculuk: "Bağımsızlığını yeni elde eden da sömürge ve "Devletçilik" perdesi biz Nasyonal Sosyalistiz.. Anladınız mı "Vehbi'nin kerrâkesi"ni? Şimdi Ne-
halkları,
sosyalizm-komünizm
karargâhına
atlayamaz-
lar." (Eliçin, Keza) buyurmuş... Bugün, Mısır'daki sağır Nâsır'ın bile işittiği gibi: "Çin'den Endonezya'ya, Cezayir'den Küba'ya dek, bütün y e r y ü z ü n ü n "bağımsızlığını" atlamış, gerçekten genç elde etmiş halkları O "Sosyalizm karargâhına" 19. geçmiş, Osmanlılardır. Kautsky'lerin çakaralmaz
yüzyıl " M a r k s i z m " kalpazanlıklarına kulak asan ulus yoktur. Emperyalizm silindiri y e r y ü z ü n ü öylesine "tesviye" etmiştir ki, karşısında her millet ister istemez soygunun bütünüyle artığı -söz yerinde ise"Proloterleşmiş "tir; sömürge sofra ile soysuzlaştırılmış emperyalist anayurt proletar-
yalarından çok daha 2- T Ü R K İ Y E ' D E : ologlarımız peştemalına toplum
ileri ölçüde "devrimcileşmiş "tir. "Kadrocu gibi Kemalizm ideolojisi"... (Nedense Neo-idetellâkların sınıfsız kirli bir yâni
Kemalizm
evrimci
bir gelişimi,
kadrocu
büründürmekten
çekinmiyor)
çelişmesiz,
bütününe v a r m a k " vaizinde bulunmuşmuş...
Bugün, bir kaç tatlı
su " i d e o l o g " u n d a n başka hiç kimse, Türkiye'nin çelişmeli, yani sınıflı bir toplumu yaşadığını görmezlikten gelemez. Yalnız ne olmuştur? J a p o n y a : İlkel S o s y a l i z m i n olumlu g e l e n e k - g ö r e n e k kalıntılarından yararlanarak, yeryüzünün ratılan", en ileri kapitalizm olma uygarlığına öforisi ve ulaşmıştır. yapma Türkiye: "yafobisi "eşsiz örneksiz" sosyalizm
altında, antidemokratik derebeyi kalıntılarını tabulaştırarak, 45 yıldır yeryüzünün en geri kapitalizminde bocalamıştır.
Elbet bu geri kalışın bütün "ŞEREF"i devletçiliğimizin d o k u n u l m a z kutsal "KADRO"larına mal edilse bile, o "KADRO"ların hınk deyiciliğini y a p m ı ş " K A D R O C U " cücelere düşemezdi. Ancak, Türkiye'nin ve Dünyanın 30 yıllık gelişiminde, her temel ilkesi olaylarca yalanlanmış bulunan kadroculuk, hiç değilse bu gün artık bir "ideolog"luk değil, belki bir "dangalaklık" örneği diye anılabilirdi. Nasılsa kadrocu geçinmiş beş on ısmarlama kişinin dördü, sekizi, saf dangalak yahut ütopist sayılabilirler. A m a , geri kalan biri, ikisi (Köylümüzün deyimiyle) " Vakıfa ürememiş"lerdir. Tarihin sayılı ütopistleri: Y a n ı l m a l a r ı n d a bile büyüklükleri saygı çeken çığır açıcılardır. 1Hâllac'ı Mansurlar, Şeyh Bedrettinler, Kampanellalar: Zaman-
larında g e r ç e k l e ş e m e y e c e k insancıl bir düzenin ülküsüne müjdeci olmuşlar ve bu uğurda baş vermişlerdir. Kadrocularda o göz var mı? Y e r y ü z ü n de en az yüzyıldan beri bilimsel doktrini kurulmuş, uygulanması denenmiş S O S Y A L İ Z M ' i n erkekliğini giderip, çarşaflı, peçeli harem dairesine iğdiş y a z d ı r m a y a çabalamışlardır. Hepsi, her günlük iktidarın arabasına seyislikle binip türküsünü çağırmış, gizli açık finans kapital servislerinde doyurulmuş 2mamış çıkmış, fırın kapıkullarıdırlar. Owen'lar, Sait-Simon'lar, azgın Charles sınıfı Fourrier'ler: bile Olgunlaşkarşı sosyal
Robert işçi uyarıcı
sınıfı
üzerindeki
işveren
TAHAKKÜMÜ'ne bile,
olmuşlardır.
Kadrocular, var olduklarını
sınıfları y o k m u ş gibi göstermekle, t a h a k k ü m e paravanlık, s ö m ü r ü c ü l ü ğ e kapaklığı etmişlerdir. 3- Kişi olarak Ütopistler, doğruluğuna bir yol inandıkları kendi orijinal görüşlerinden bir daha ömür boyu, ölüm pahasına d ö n m e m i ş yiğitlerdi. Kadroculuğun en y a n ı l m a z Rinpapa edâlı frazeologları, dün "eşek sudan gelinceye kadar" inandıklarına veya inanmış göründüklerine, bugün başka daha tatlı sular bulunca tükürüvermişler, yarın daha başka hava esince o tükürdüklerini de şifâ niyetine y a l a m a k t a n sıkılmamışlardır. Kadroculara "ütopist" demek, büyük ütopistlerin temiz yaşayışlarına ve ruhlarına çamur a t m a k olur. Devletçiliğimiz, KADRO'ların bir post ve külâh kapma sloganı olmaktan çıkmalıdır. Bay F.R. Atay'ın pekâlâ söylediği gibi, Türkiye'de: "Devletçilik bir iktisadi doktrin olarak değil, tarihsel bir zaruret olarak doğmuştur." (F.R.A.: Çankaya, c.2, s.20) Her doktrin öyle: "Tarihsel bir zaruret olarak", doğar. ten tarihselliği, yâni Her zaruret gibi, devletçiliğimiz de, tarihsel olarak: nasıl gelip geçici olduğu izlenmelidir. Bugün bütün "Biyani önce nedenleri doğru dürüstçe açıklanarak konulmalı; sonra gerçekdevletçilerimiz, devletçiliğimizin kaçınılmaz nedenlerini örtbas ederek, tarihselliğinden dokuz doğururca "Doktrin" d o ğ u r m a k çabasındadırlar.
zim bize benzeyen" devletçiliğimizin nedenleri, Kuvayi Milliyeciliğimizin bir tarihsel devrim karakterini taşımasıyla ilgilidir. O nedenler, 30 yıl önce Emperyalizm kitabında ekonomi politikçe, Demokrasi kitabında sosyal politikçe özetlendi. 11 yıl önce, pratikçe bir siyasi parti düşüncesi d u r u m u n a girdi. Devletçiliğimizin aydın tezgâhtarlığı mistifikasyonundan kurtulmasına elveremedi. " M e m n u hal [aşırma] m e y v a " gibi "Susuş k u m k u m a s ı " (conspira-
tion de silence) yolundan unutturuldu. Hele son 5 yıldır, yalnız kaçak intikonusu yapılan düşüncenin az çok biçimsizleştirilmiş suretleri pek çoğaldı. Aslı ise şöylece apaçıktı: "CHP'si, dayandığını mandası", 2Kuvayi TAŞRA Milliyeci "1denemelerle KODAMAN "İngiliz daha ŞEHİR ilk günden hangi insanlara "Amerikan Mil-
biliyordu":
BEZİRGÂNLIĞI
HACIAĞALIĞI
casusluğu" (H.K.:
Kuvayi
liyeci liğimiz, s.8,9) için can atıyordu." Böylece Kuvayi Milliyecilerin önlerine iki ucu tutulmaz bir değnek çıkıyordu. rlardı; hem de v e s a y e t altına sokuyorlardı. O zamana dek hak bildikleri (Bu tezatlı zaruret CHP'nin kavrayışa göre eski üstün sınıfları hem kendi partilerine ana güç sayıyoalınyazısı oldu)... CHP, kendisine maddi, manevi temel, fikir dayanağı, siyaset kaynağı yaptığı zümrelerin oluştan kaypaklığına karşı tedbir almak zorunda idi. Büyük şehirlerin ecnebi nüfuzuna kapılmamasını, taşra hacıağalarının derebeyivâri gericiliğe kaymamalarını istiyordu. A m a , gelgeç olarak içine indiği geniş halk yığınlârına, "Cahil ayak t a k ı m ı " diye yukarıdan bakmayı öğrenmişti. Böyle bir partiye D İ K T A T Ö R L Ü K ' t e n başka idare yordamı "CHP, ri halk mak aylıklı kalmıyordu. dayandığı zorunda bulmak güç, siyasete halde güvenemediği öte toplum gericilik içinde eski idareci zümreleasıl güvenilecek ve askıda zamanın bir Tefeve şu-
bir yandan gütmek çâre Bu gibi
diktatörce yığınlarına
kalıyordu; için,
yandan;
dayanmamak yüzünden,
temelsiz denk
kalıyordu.
Buna
tepkisine
bir güç sağlaeski derleşik
gerekiyordu. askerleri oldu. bu
diktatörlüğü
ayakta
tutacak, Keza,
karıştırılmayan
memurlardan
DEVLET örgütü bilmek için adamı nu ra Prof.
CHP devletçiliği bu idi." (H.K., katlandı. Hükümete az Aydın verdiği zümre:
s.10,11)
ci-bezirgân güdücü sınıf: "Kurtuluş" un bütün meyvelerini tekelinde tutatutuma Prosper bir sanayi günlü raporunda kalkınmada bulamadığı e k m e k kapısını Neumarck, "Haddizatında kimselere ilhamlı) derleşik aynı hâlâ "Ahmet daha yazdı: sahip bu t u t u m d a buldu: 1.3.1950 olan "Tarafsız bilim
çok nüfuzlu Emin önce Yalman şöyle zümre
kimi memurluklar sırf bunlaihdas günlü "Tek edilmişti."... VATAN parti gazerejimi, millet-
bir gelir sağlamak
maksadıyla 39.1.1943 belirtmişti: olmak
(Amerikan tesinde aydınlardan
doğruyu
bir sadakatli
sahibi
maksadıyla,
vekilliğini İşte muhtedisi
bile o
imtiyazlar s.11)
ve
nimetler sağlayan "Bir ara, Bunlar, genişleyen tatlısu
bir arpalık
mahiyetine
koy-
muştur." (Keza, gidiş
önünde:
kapıkullarından devletçilik ve Onların
birkaç siyaset oldu bittisini özen-
[dalavereci] mağribi gibi, o "CHP,
türedi: gittikçe
CHP'nin fuzuli
mal bulmuş dikleri luğu lemde
bir matah
sandılar.
fikirleştirmeye ne
"Kadroculuk", idi." (Keza) "lâ bulduysa, toptan halka
tufeyli devlet kadrocukadar okur yada; bir kauğhüO gözle "Reâya Osmanlı körü hiç de Memurları
duyduğu zaruretle, hepsini yaptı: ediyordu. bir Kanun,
memlekette
zar adam raşmalarını kümetimiz kuruntuyla,
hemen yasak
memurlaştırdı. Beri yanda demekte yeni o
siyasi (apolitik) memurin Türkiye, memuruna görürlerdi: Yukarıdan eğmek "
devlet kapıkullarının politikayla memurlar ise: sakınca uyruklusuna Osmanlı Onlar ve hor kafa "Bizim baktığı çiftçileri yormadan görmüyorlardı.
hükümetidir!" cidden Osmanlılıktan "Sâhib'ül Yüzyıllarca buyrultu gibi,
sömürgecinin
bakıyorlardı... ninde artıkları körüne devlet için: boyun kulları" gibi
çıkmıştı. ilişkilerle
toprak düze-
erz" deniyordu. süre ile kımıldamak
yoğurulmuş görmek
aşağıdakileri
yadırganmıyordu...
(Keza)
Bu gidiş nereye vardı? V a r a b i l e c e ğ i yere. Orası, kadrocu fırın kapaklarının y a n m a d ı ğ ı n ı söyledikleri külhanın zirgân devletin bağımsız yerine maktı. Lâkin, s.11) dini terne nin yıl gelenekli, ne 70 yıllık Batılı şahbaz şeylerin finans kadar davranırsa tabiatına (Amerikan ehvendi. yabancı başka daha içidir. Yedi bin yıllık tefeci-bekapital aykırı Ama, görenekli egemen girmiş "ehven [hafif] olurdu. sadece yeğnik bir t o p l u m d a , eğilimlerden bir şerre gericilik başvurPrusya'da (Keza, "Hiç değilse ilk i şer" idi.
davransın
kalabileceği
(kahramanlık) Yâni beterin bu
dönemi" için
mandasına
bağımsız bir diktatörlük) beterinden yol, ulusal Diktatörlük devriyle,
korunmak için, egemenlik
sömürgeciliğinden tehlikeye ile
kurtuluyorduk.
düşüyordu. yüzleşiyorduk."
katmerleşen
Yunker-Asker-Banker
bizantizmi
Dış kontenjanlardan bilmez, sahibine
ustaca y a r a r l a n m a y ı
bilen
iç finans kapital, "Kendini ve had"Bu 27 sarhoşu Mayıs'tan en"D.P. 6 geçirtilen:
CHP'yi dize getirecek cilveleri ve uzmanları aldırmaz Ve etmek şart oldu." onun yerine
buldu. CHP:
bir sarhoşluğa" kapılınca davul zurnayla s. 18)
temellerine nasıl mayınlar yerleştirildi." (Keza, önce yazılı illâki, z a m â n e iktidarından aldığı
olarak ve d u p d u r u açıklandı. Aldıran bahşişle,
olmamış. Anlaşılan
bizde,
kalın ciltli, kalın sesli b o ğ d u r m a y a "İdeo-
naslar y u m u r t l a m a y a , sol kulağını sağ ayak b a ş p a r m a ğ ı y l a g ö s t e r m e y e , bir doğruyu t a n ı n m a z kılığa s o k m a k için 90 yalana loji" deniliyor.
"NEO-İDEOLOG'LARIMIZ Türkiye'de sosyalizm problemi nedir? Sosyalizm 27 Mayıstan önce YASAK'tı; sonra - söz yerinde ise - Y A S A L oldu (resmi sosyeteye kabul edildi). Bu politik kabuğun içindeki sosyalizm, hangi sınıfın çıkarı bakımından konulursa, ona uygun bir anlam taşır. Öyleyken, bütün gözde sosyalizm düşünceleri, kalıntısı bilerek, bilmeyerek Sosyal sınıf temelini köylü, bırakıp, en üst veya yapının kiremitliği d e m e k olan devlet damına çıkmış bulundular. Ortaçağ ağaların de, "Mukaddesatçılık "ı acente bezirgânların da, esnaf ütopizm liberal anarşizmi de, aydın rasyonalizm veya rasizmi de, sanayici kapitalistlerin nasyonalizmi kozmopolitizmi, kapitalistlerin hümanitarizmi de, işçilerin sosyalizmi de D E V L E T Ç İ L İ Ğ İ sosyalist düşüncenin filozof taşı sayıyor. Bu kaos içinde en çok aydınlatılması gereken şey DEVLETÇİLİK'tir. bir tarihsel Çünkü, başka ülkeler için ne olursa olsun, T ü r k i y e için devletçilik en az beş yüz yıllık (aslına bakılırsa Nemrut öncesi: Beş bin yıllık) ve sosyal olayın geleneğidir. İlk Türkiye devletini kuran O s m a n Gazi devletçi idi; imparatorluğu kuran Fatih Mehmet devletçi idi; birinci A n a y a s a y ı (Meşrutiyeti) ikinci defa devletçi oldu; ilân eden A b d ü l h a m i t devletçi idi; Cumhuriyeti tekeline alan Halk hürriyeti (Abdülhamit'in Partisi devletçidir. Bu ilân ettiği anayasayı) tekeline alan İttihat ve T e r a k k i Fırkası
bakımdan şimdi "Devletçiyiz" derken yeni bir şey söylediklerini sananlar, umdukları Kimi iyi kadar "Orijinal ideolog" sayılamazlar. "Tarih alanında gerçeklerimizi hem yazılmış eksiksiz iyi bilmek, bir çalışma hem ola"Neo-ideologlar"ımız,
değerlendirmek zorunluluğu
rak kabul" (Eylem, kili düşünce
no:4, s.4) edilen araştırmalarında, "sınıfsız", devletçikeşfediyorlar. Kapıkulluğundan patentli olmadığı kadar ya-
liğe göz kırpan, ama gene de "Resmî o l m a y a n ve kürsüler aşırı iki "etakımı" başka için, onlardan düşünce akımına "Doğdu ve g ü n ü m ü z e
şadı" diyemiyorlar. Bu iki akımdan: "Ahmet Hamdi Başar'ın: "İktisadi Devletçilik Doktrini" ne göre "Kemalizm'in sınıfını s.10) deres'e meyince için", çağından tarihsel görevi yetiştirmek imiş. ve Bu Milli ve bizde eksik olan modern sınıfları, burjuvazi ile işçi 4, ondan sonra değin devletçilikten hiçbir diye s.11) kadroya vazgeçmek" düşüncelerini burjuvaya Başar'ın, (Ey.,
"Doktrin"in Birlikçilere hepsini
kurucusu:
"Atatürk'ten başlayarak Adnan Menbenimseteyöneldiği Firavunlar horlayarak deniyor...
kızıp,
"Kapıkulları"
"Bir yana bırakacağız. "(Ey., 4,
kalma Şark Devletçiliğimizden
kolayca vazgeçilebileceğini san-
ması yanılma olabilir, ama dar g o c u n u l d u ğ u n u
burjuva ve işçi sınıfı yetiştirme düşüncesini Geçelim.
hangi kadroya benimsetemediğini, hele kapıkulu teşhisinden niçin o kapek anlayamadık.
"Baş sözcüsü bugün cu Kemalizm ne varmaktadır." kanısını şünceye bağlı "Çağdaş ğumuz rak, culuğu: Bizim tarihsel yavaş Ş.S.A.'den şu uygarlığın yavaş
de Ş.S.A. savunan başka ölüm, iri
[Şevket
Süreyla
Aydemir] bir
olan
kadrobütünü-
ideolojisi" ise,
"Çelişmesiz, kimse dirim lâflar,
yâni sınıfsız
toplum
Neo-ideologlarımız, kalmadı"diyorlar, döneminde kadrocu diline üslûbun 4,
bir yerde: başka süsü
"Bu düolduçıkakadro-
bir yerde:
yüklenmek zorunda olmaktan
ödev" gibi bütün
aydınların
yerleşiyordu..." sözüyle, s.12) Önce modern işçi
"Sosyal tarihte yer almayı hak eder." (Ey., bildiğimiz " K a d r o n u n Kadroları": 1926 yılında
buluyorlar. sınıfımıza
"ideolog" kesilmek istemişlerdi. "Devlet k a d r o s u n a " , -H. bile değil-
pabuçları ellerine verilince, b e n i m s e t m e k " için
Başar gibi "düşüncelerini
sırf karınlarını d o y u r m a k için "Yön" almışlardır. Gerçi "inkılâp
kürsüleri" ne amatör profesör yapılmadılar. "Dönme"likleri engeldi. A m a , bal gibi "Memur" oldular. Hangi "resmi olmayan"?.. En resmi kattan emir alarak " K A D R O " c u l u ğ u Bilmeyenler, Tör], Î.H. ğü hâlde ve gisizlik tek içten ve açmışlar, değerli gene emir alarak kapatmışlardır. Kadri Karaosmanoğ[Vedat Nedim kadrocu Y a k u p
lu'nun "Sefaret Hatıraları "nı okusun. O, öteki Ş.S., V.N. kırılmıştı. Ve sorumsuzlukla.. kadroculuk: davul zurna
[İsmail Hüsrev Tökin] gibilerle bir tutulmayıp sefirliğe sürüldü"Gökalp'i bile unutmuş gözüken bir bilcurcunası içinde bir kaç yıl." (Ey.,
Keza) olsun sürememiştir. Şimdi o politika şamar oğlanlarını "ideoloji" yiğitleri olarak öne sürmek için hangi "düşünce"leri ya da daha üç kavramları karşıt 3) ele alınıyor? Şu: sonra ayrılmıştır: de no: karşı 4, şu 1) "Kadro, sonuca daha önce bizde bazı Dünya Batı, ve 2) yarı varır: pek bilinmeyen, sosyal-ekonomik bugün Sosyalist sömürge meyen" birbirine doğrusu pek bilinçli olarak kullanılmayan Emperyalist sömürge
eleştirdikten karargâha
Sovyetler, halklarının değil,
Her ikisine
ayaklanan s.11).
karargâhı." (Ey., öğrenilmesi
Önce neo-ideologlarımızın kadrocu " s o n u ç " dedikleri şey: "Pek bilinyasak edilmiş "kavramlar "ın devşirme kapıkullarınca t a n ı n m a z kılığa sokulma çabasıydı. dimize güldürürüz. Çarlığı y o k etmiş bir devrimin Dünyadaki "Üç kararilkokulunda o sözcük
gâh" sözcüğü bir kadrocu "Eleştirme "sinin ürünü sayılırsa, develeri kentahrifsiz öğretilir. İlkokul kültürü bulunmayan bir medrese yobazcığı orada yalan yanlış ezberlediği formülü, hırsızlığı y a k a l a n m a s ı n diye ters-yüz edip bitpazarında Formülün babasının aslını malı gibi satmaya kitapları kalkışmıştır. Türkiye'ye Bu yavuz hırsızlığın ev sahibi pozu iki cürete dayanıyordu: 1yazan ilkokul sokulmayanicağından, " M ü n e v v e r ve m ü t e f e k k i r " insanlığımıza kudret helvası
yetine maz,
yutturulan biliniyordu.
kalp
plajyacılığı,
kimse
kadroculuğun
yüzüne
vura-
2- Kadro ideologları, bütün dünyaca doğrusu bilinen formülü t a n ı n m a z hale getirebilecek kadar kalplaştırabileceklerine güveniyorlardı. GERÇEK: Kadrocu KEMALİZMİN SOSYALİZMLE İTTİFAKI sofizmin pozuna değil de, sözüne bakalım. " S ö m ü r g e ve hem sosyalizkarargâhı," hem emperyalizme,
yarı s ö m ü r g e halklarının
me, "Her ikisine karşı a y a k l a n a n " bir hareket miydi? Yoksa sosyalizmle el ele vererek emperyalizme karşı ayaklanan bir hareket miydi? Kadroculuğun en büyük kalpazanlığı burada "ideologlaşır". Çünkü gerçeği tersine çevirmeğe kalkışır. Örneğin, peryalizm): memleketlere kendi bize nun rinde) Kâzım Karabekir Paşa'ya İngiliz subayı getirdi. s.24) sosyalizm Yapılan Ve demişti. bizim ve bulaşmamasıdır. Har. yazdı: Ravlenson (yâni embaşka Paşa, ve "Bahsi Bolşeviklere Bolşevikliğin şunları müttefik gibi mâneviyata bu şifreyi yapılacak şey, Karabekir
müthiş Ama, Kafkasya'ya
propagandacılarını yürüdüğünü
her yana gönderiyorlar." (İst. hesabına iyi bir barış tabii
"Sosyalistlerin Sohum
sağlanmazsa,
düşmanlarımızın havalisinde Kıtaatta s.21)
düşmanı
olduğundan denize
olacağımızı, havadisleri
İtilâf kadrosu(asker birlikle-
döküldüğü
yayınladım.
ve halkta
iyi etkiler yaptı." (Keza, gönderdi: Kazan, için herhangi o dindarlık,
Mustafa Kemal Paşa, A m a s y a ' d a n 23.6.1335 (1919) günü 15. Kolordu Kumandanlığına ahali Öte bunu kabul bunun ilk "Sosyalizmin kavranış ve açıklanış biOrenburg, gelenek bir bir gibi sakıncası suretle kişinin İşbu Kırım işlerle vesaire zâten gibi İslâm ilgili oldüşünüldü... tarafından gizlenerek söymemleketin örneğin ve çimi dahi konuşularak, madığından, yandan, yapılması leşiye milli bâzı teknik esasen memleket teklifin
ederek,
olmayacağı sosyalistler kimliği bu aracılığıyla içeriye
beklenmeyerek, gönderilecek olduğu kabulü para olur... ve ve
derhal bir kaç
havaliden olur.
(mütenekkiren) girişmek, kudreti araçlar terk
değerli
hemen
anlaşmak pek uygun bildirilerek, ve için gerekince
amaç için, silâhlar, ve
hazır ve
şimdilik sınırda olarak ve
kimliği gizli tutmak onunla
olarak,
delegelerinin
gelecek durumlarımız, bir silâh
mühimmat
İtilâf Devletlerinin yüksek bu düşünceleri kulamaçlar (hemaksada ederim." üzerime yararlan-
memleketi defler) ma
etmeleri
kullanmak göre,
veçhile pek yerinde lanacağımız paranız kabil olup
Ve sosyalizm en son
ilgili olan
uğrunda paraca
fedakârlığa vilâyete inba
ihtiyaç olacağına ayrılan [haber] ve
örtülü
ödenekten rica
olmadığının "işlerin
buyurulmasını siyasiyata
M. Kemal Paşa'nın gizli servis şefi Hüsrev Bey, 1 Haziran 1335 (1919) günü Havza'dan istihbârata ait bölümünü
aldım" diyerek, da oldu. katılmasıyla Ulusların olan tamahına, taç olan bir millet içintin rağın
şu
mektubu
kaleme aldı: [yoldan ve bu
"Sosyalistlik Bulgar ve Macarların hırsına ve muhmetin millekarşı bir birleşme en büyük kabul ve vesilesi
bugün
İtilâf kuvvetlerinin
emperyalist salgınına, sapma]
gaddarlık ve itisâfına alışkanlıklarına Almanların bizler için tercih edilmek, kurallara karşı nasıl da
bilgilerine göre pek çok değişikliğe bırakarak, yöne çıkarı ya inşallah -gaddar bir barışı gerektirecektir... bağımsız yaşamak, her şeyden İslam'da, ve silâh, fakat,
ve davranmışlardır. Türkiye kurtuluş hareketi, Sosyalizme "karşı," değil, "Müttefik" olmuştur. On yıl sonra üç buçuk politika muhtedisi [dalaverecisi] kılkuyruğun "ideolog" pozuyla, olanları soktu. Bu mu olmadığı biçime sokmaları, ancak Menderes zamanı uygulandı ve Türkiye'yi 20 milyar dış borçla kritik duruma "sosyal tarihte yer almayı hak eder?"
CUMHURİYETÇİ
FİNANS
KAPİTAL
30 yıl önceki devletçiliğimiz hangi e k o n o m i k ve sosyal temellere dayanıyordu? Bu da hiç değilse 1935 yılında basılıp yayınlanmıştır. "1929 kooperatif, na + tutarı bilânçolarına 13'ü geriye göre, Türkiye'de 166 şirket Bu vardı. Bunlardan (13'ü ecnebi ticaret, Türk lirası + = 7'si ecnebi banka 5 milyon Sterlin Toplam: olmak üzere) + 33'ü bir ya-
bırakılırsa,
133 yerli şirket kalır.
133 şirketin
ödenmiş kapital
78,2 milyon 7,8
54 milyon İsviçre frangı Türk lirası demek olur. bunlar hâkim. NiteŞirketler Komirakamlartüm 133 Milörgütidatopbütün
70 milyon Fransız frangı milyar). İktisat Bakanlığı bu aşağı yukarı
156,8 milyon Müdürü ile
(Bugünkü kim, seri, nuç, la
Türkiye'nin
ekonomi politiğine, "Şirketlerin ve hareketleri, olmak kapitalce üzere dörtte
Şirketler Sigorta deyimlendirirler: (Sermaye
İstanbul
hâkimiyeti şöyle
her yıl ulaştıkları sosağlığının s.3) 63 şirket, elinde tutuyordu. (%75) kurucu, kişilerini
memleketin
ekonomi durumunun
deyimlendirilmesi demektir." "36'sı banka, sayıca üyesi, kapitali olan bu 156 üçte delege ile
27'si sanayi şirketleri milyondan kişinin üye, birini (%38),
şirketin leyen re ladık:
119 milyonunu idiler?
li şirketlerin meclisi
üçünü bütün
girişkinlikler kaç
idaresinde denetmen, maden
Şirketlerin
müdür gibi olmak üzere
50 banka
52'si endüstri,
102 şirketin
kişilerini saydık. re 625 "Gene diki tin yon) (H.K.: 1,8 idare kişicik
Bunlar topyekûn çıktı. bu Demek beş adı tüm altı
444'ü yüz
Türk,
181'i gayritürk finans sarılı kapital bir finans 9,1 ve tekelindedir.
olmak
üze-
Türkiye'de kişinin hâlesiyle Türkiye'de
dolayısıyla "Ma(şimbaşkan 9 şirke600 milnâzır"dır."
ekonomi politik işte itre"i (Üstâdı) yardımcısı
Türkiye'de, milyar) veya 8
hep saygı Bu kişi 9 üyesi
kapital milyon
Bilyoti vardır. kapital'i meclisi idare
var olan kurucu, Aynı milyon ile)
şirkette
kendisi da, 4,4
başkan, kişi bu (şimdiki ve
olarak kaptandır. (kişiliği
meclisindeki
üyeler aracılığıyla dahi şahsan
kapitalli
şirkette
"Hâzır
Emperyalizm, s.75,76) iç yapısı kertede ve şöyledir: ilgilidir. ayrıca doğrudan Oysa "1929 yılı, bir kişi, bu endüstriye alanında, ve Sırf endüstri elektrik sosyetesi dolayısıyla yahut Türkiye enbağlı buPakalTürkiye
Bu finans kapitalin düstrisinin lunan ile şa hemen 3 da hemen ikinci bankalarda,
her kolunda,
dolayısıyla
ilgili olan fabrikası
yabancı şirketi "Maitre" in, bir şirketin + 43
Süreyya yoksun ilgili
(Üstadın)
ilgilerinden dolayısıyla
mamıştır... ğu şirketler: üzere sayısı 1934 tan!). =
Demek, toplam İş
bulundu-
2 yerli (fabrika)
5 yabancı şirket + tüm kendi ana 334 kapitali 1
36 endüstri TAŞ olmak endüstrisi şirketlerinin milyon bin liralık bir şir1,7 milyar) lirayı geçmezken,
kurumdur. Örneğin, 1924 11
Türkiye 224
52'yi geçmez... Bankasının (Demek: yılındaki iştirâkleri (Keza, s. 38) koca -
bir vilâyet halkı; bir veya üstün iki ayakkabı gelmekte ve
kısmen vb. değil
de
belediyenin değirmenin
idare elinden birlikte
ve poekmeısmarişle-
karışmalarıyla her gün
üç kodaman mi?
"Hazır elbise, Çimento
standardizasyonla Hele sırf ileri iç Türkiye'de
lamacılığa
teknikle
şeker üretimleri
rekabet görmedi TürDoy21 içli
yeridir." (Keza,
46,47) 10 yılda 5 buçuk kat büyür. 25 kat genişler... bağlanmıştı. "ecnebi "Türkiye 9 Almanya'da 5 milyon 7 kat.. 14 10 yılda 87 bankaya
"9 büyük Berlin bankası 5 yılda 2 kat, kiye İş Bankası 4 yılda çebank 2-3 Bankası, bankaya dışlı yalnız dünyanın 4 milyarlık kapitaliyle
liralık İş
büyük şehrinde s.246)
muhabir" adıyla içerisinde ise,
bağlıdır (Sermaye hemen
hareketleri, dense %500, 30
bulunduğu
büyük devlet bankasından bırakmamış %25 ile %75 arasıdır.. gerçek kat
başka,
başbuğluk büyük Alman
etmediği kübankasında bakımından demektir.
çük banka
yeridir...
kapital artışı 6 yılda Nominatif kapitali %2000'dir. Alman
İş Bankası 6 yılda kapital artışı: (ödenmiş) fazla çabuk kapitali birikmiş
bakımından
bankalarından
1913-14 Almanya'sında, ve mevduatın yarısını milli banka bankanın mevduatı (yarısını kapitalinin
9 büyük banka, mı elde 126 (dörtte tutuyordu? milyon üçünü) lira %82'sini yalnız 4 yani 9 değil,
bütün 1929 banka iken,
bankalar kapitalinin yılı elinde tüm Türkiye'sinde tutuyordu.
%38'ini 39 yerli 37 milli (İş-Ziraat)
mevduat toplamı 99 milyondu: değil) %76'sını
2 büyük banka milli banka
2 banka elinde 1929 4'ü
mevduatının s.56-58) kurumda büyük en"yerli milli" GerSanayi büyük İkti(iyi endüstri 61)
tutuyordu. "(Keza, aracılığıyla hemen 751 yılı, bütün
"9 büyük Berlin kendini temsil ettirir. düstri şirketleri, ki, ları topyekün 11, 2'si
bankası,
müdür ve memurları
Türkiye'de daha "Ecnebi milli" ve 10,
küçük olmak üzere 8
10 bankanın
elinde derleşiktir. kurumdan gene İş başka kuruma
Türkiye Milli ile Selânik Banka3'ü İş Bankasının, Geri kalan İstanbul 6 o banka, 3'ü 4
İş Bankası Bankasının, Türkiye
üç devlet bankası 20 sanayi şirketine hâkimdir. ilgili 20 de 11 bankalarla tâbi,
çekte Maden göre,
devlet bankalarıyla devlet bankaları
öteki 3'ü yalnız
ortak bulunduğuna Esnaf ile şirketlere
egemendir. Özetlenirse:
bankadan şirketlerinin saatte
İmar Bankası elinde
Bankasına
sat Bankaları
Selânik Bankasına %65'ini bilfiil için denildiği
bağlıdırlar. tutuyor, gibi)
yahut dolayısıyla
olsunlar
"KARIŞIK"bulunuyorlar. "(Keza
FİNANS "Belki oralarda ği" 1929 talinin kasıdır. leri şey 102 yılı
KAPİTAL V U R G U N U dininde birden TESLİS çok dahi Ama "ÜÇÜZCÜL görülür. 4 dört küçük birer midir? ettiği Sanayi) düşen (7 ile bu İş tanrı" bulunduğu için sayısı 39 olabiliyor. Türkiye'nin büyüğü, büyüklerin mülkleri 1929 kâr, ve yılı 5,8 tüm "VahdâniyetçiliTürkiye'de banka İş kapiBanbir (şim4 bübu
Hıristiyan banka
(birizcilliği) %78'ini Öteki 3 öğüterek değildirler. milyon
bankacılığımızda elinde devlet Kapitalin tüm + liradır. bankalar, tutar.
Bankası... RUHU
var olan
yerli-milli bankadan, bankası, RUHU Bu kârın + İş yâni yalnız yarayan kâr değil
dağınık değerbaşka milyon Türkiye'sinde
kapitalleştirmeye liralık (İş
değirmenden
bankalar kapitalinin 2,4 Emlâk +
diki 870 milyon) yük bankanın ÜÇTE BİR 4 büyükler kâr olan kâr
milyonu
(37 milyon elindedir. Ama, 8'de paydır. biri)
kapitalli)
Ziraat
Yâni kapitalce İş Bankasının halde,
kârın
YARISINI alırlar. Bankasına % 13 %70'tir.
asıl ilginç olan, olduğu
toplamından lira,
kapitali bankalar kapital aldığı 1,7 milyon böyle.
toplamının
"Mevduat ta li bankanın kadadır.
1933 olan milyon
Başvekâlet istatistiklerine 144,6 lira, milyon sayıları liranın 31'i O
bakılırsa: 142 milyonu öteki içinde,
"37 mil7 bankapitalküçük mali
tevdiat toplamı 2,9
Geri kalan
bulan 7 banka
kurumlarımızdadır." (Cumhuriyet,
26.8.1933)
ce
on
birde 50
bir (%9) milyonunu,
oranında parası yâni üçte
olan
İş
Bankası, İş
142
milyon ne
mevönemli
duatın toplar. bir tüm lamak temel larına o "Bu
birinden
fazlasını
(%34'ünü) Bankasının (Keza)
bağrında
"Yukarı kâr için olan nasıl ve İş el
ki rakamlar,
tevdiat bakımından belâgatlıca
kudret Türkiye
deyimlendirdiğini ekonomisi
gösteriyor."
çıkar bakımından üzerindeki yabancı Bankasının atmış
üstünlük havadan "Kudretinden kapitallerle ve enerji önüne
gelmez:
İş O
Bankasının kudreti ankaynak"İŞ" siis-
ileri gelir. kaynaşarak (kömür,
-tekelleşmelere maden) Tabii,
bütün kalmaz. kükürt, Limited) (Mısır ilk onun..
memleket ilk madde bulunduğunu Şeker telsiz ile Limited), üretimi telefon, "Hamburg İş göz
getirmek yeter. dokumacılık, en gibi sonra önemli sahaları,
standardize doğrudan inşası 2 (Deniz cam, Şeimtiyaz Bankası mi(İzmir'e işleri
Komimport kanat o deniz gerdiği açar);
Bankası
kartalının (Beşiktaş'ta), ve
işlerdir. ve ele
Şimendiferler kurtarma
demiryolu Yeniden, manifatura diye,
kredilerini
şehir bayındırlığı el vererek, 3
ambalâj işi kâğıt,
nakliye
devlet kapitaliyle yünlü için 1933 olduğu kumaş İktisat
ampul, yıl İş
tesislerine beri: vb. hatlı
hazırlık yapar. "Türkiye Cum., Zıngal "Dün ve
akrabasıdır günlü
kahve
Bakanlığından
gazeteler)... egemen en
yılından ekonomi
işinde faal rol oynamaya dolayısıyla kravatlarından, 62-64) bir alaturka saklanmasına [icatçıları] kullanımlara konu bulduğu ayırmayı O kadar iyi "Gene oyunlarının zarara gazetelerden
bir yazarımız idare meclisi başarmıştır. banüzerine yıllık mevdukaetmekarşılık, konsıralarda tüccardan olmalarıdır: raporu ta-
sürüklendiği zamana
etmeyi
1927 yılı idare meclisi raporunda, bankayı dolandıran, yangın s ö n d ü r m e muhterileriyle, bir sürü 25 kötüye vazgeçtiğinden milyon bir lirayı şikâyet kısmını durumun imiş? kurulu aşağıya işlemleri girişkinlik pek yararlı yol ileri açan otomobil mevduatın sürülmüş, rağbet kapitale açıkça gösterilmiş, acenteliğini lirayı, esnafın âdet
edilmiş,
150.000
tasarruf sandığı bulmaması, sunmayı) konu
azlığından
edilerek sandığın (finans kârlı
zançlarından melerine 1927 banka Emin trolcüleri
atfedilmiştir. yok mu eski beylerin bütün
işlerden
edilmesine bu ve
bilânçosu,
olmadığını çok dikkate üyelerinden
gösteriyor. "Şirketin Naci meclisi
değer bir nokta, raporu idare vermiş
belediye
Abdürrahman ve
Zeki
aynen ve
aktardığımız
"Bankanın
defterleri
rafımızdan de nin lice runda ğundan, 90.000 Meclisi amaca ise, lira
birer birer incelenip Azdan doğru emniyetle
denetlenmiş az işe ilerlemekte
ve
hepsinin arz ile başarılı
konulu genel
usul
için-
geçtiği görülmüştür. üleştirimini konu sağlamış açılarak,
başlayan olduğunu daha
bankanın "1928 İdare
işlemleriadaletrapobankayı tanınmış " "İdare hisse-
kazancın Meclisi işlere
bulunduğunu"bildirir. özellikle Volf, bankanın yazı uzun şunları
bankanın zarara
gittikçe geliştiğinden,
aday oldu-
makinesi getirtmek uzadıya söylüyor: tüm arasında çekildim." yanan ait)
yoluyla
sokan
övülür. "Bir gazete yayınlamış "İşleri öğrenince
bir çok zâtların başkanı mi zararla elden
adlarını Alâiyeli
borçluları
Mahmut
çıkararak başında cismi
kurumdan
"Kabak kimin muş!.. böylece ra İsmi var, sandığının boyuna
patlamış?.. yok (çünkü:
Bu
ateşte işçi
zavallı bir
çöpçüler ol"Yardımlaşma ve
sınıfına %5
sermayesi 70.000 Bu ve lirayı
çöpçülerin aşkın ve
aylıklarından birikmiş.. için Yardımlaşma uğramıştır." olmuş? Belediye Muhittin bu işi bulunduğu Manda
kesilerek
sağlanmış için
bir para
Başvurmadıkları
bu pauygun kontrol İstankave Suya heyete kararı
birikmiş kalmış paranın bu sorumluları kullanmadığından (Vali
Sandığı işi de
lâftan
işe geçe-
memiştir.. görülmüş.. Çapulun hakkını bul İlbay rarı genel düştü. Yandı iyi
işletilmesi ne ve
Esnaf Bankasına "Esnaf Bankası mülkiye Başkanı) Üstündağ, zaman ve
verilmesi üzerinde dairesince, genel
acı sonuca
dolayı,
Danıştay
ve Şarbayı Bununla giren yanlışlığa
hakkında itirazını aşımına ne
yargılama uğramış oldu?
verildiği affa
yazılmıştı.
fiarbay birlikte,
göndermiştir. vermekle
esasen
işler sırasında
Danıştay'ın "Balta
inceleme
düştüğü" anlaşılmış.
Demek:
Su ne
oldu? Manda içti.
ne oldu? Ahıra kaçtı.
Ahır ne oldu.
kül oldu!." (Emperyalizm,
s.66-69)
CUMHURİYETÇİ "Finans kapital içinde OLİGARŞİ danlığı vardır.
DEVLETÇİLİĞİMİZ e k o n o m i k ve azlık, arşe: politik buhranlar çağıdır. kumandandan) azlığın Devletin kuman-
çağı,
(Oligos:
Kapitalist devlet, gerek tekniğin sosyalleşme eğilimini önkapital çıkarına Bu uygunca işletmek için, kendisi
lemek, gerekse verimsiz duruma düşen girişkinlikleri özel kapitale y ü k olmaktan kurtararak genel yük masraf kapılarını kapitalistliğe başlar.. Devletin taşıt politikası ve s a v u n m a tertipleri, büaçar. masraflar ve alınan ödünçler y ü z ü n d e n , devlet finans kapitalle sıkı sıkıya bağlanır... Türkiye finans kapitalinin organı olan Fransızca dergi şöyle der: "Birçok tertipten her yeni ülkelerde bir mali hayli yıl bu olduğu iş işlere gibi bizde de devlet, omuz ekonomik ve sosyal ki,
kategorisinin düşen
üstesinden masraflara
gelmek
durumundadır
vermek zorundadır.
Öte
yandan, büyük
milletler emrine bir yük
arasında verdiği olmaktan 195
egemen savaş geri
olan aygıtlarını
emniyetsizlik.. elde etmek, (Economiste (hemen kamu
modern millet d'Orient üçte biri)
tekniğin bütçesine
milletler
kalmıyor." 57
10.8.1935) "1935 Türkiye bütçesi.. doğrudan savunma milyonda milyon milyon masrafı, 46,4 (%23,9) borçlarıdır...
Devlet zarar eden özel kapitalist işletmelerini satın alır: let verimli duruma getirince kapitalistlere teslim planı). Böylece, Sümerbank'a Naci
S a m s u n - Çarkendisi
şamba hattı gibi... Bir de, özel sermayenin kuramadığı girişkinlikleri, devetmek üzere, üzerine alır (Beş yıllık sanayi milyon ödenek verilir. devlet bankasıyla kendisi de kapitalistleşen 1935 bütçesinden 3 10 milyon
devlet, finans kapitalle içli dışlı olur:
1933 yılı, S i v a s - E r z u r u m hattı için İş Bankası, üç idaresinde
birleşerek, A b d ü r r a h m a n
sermayeli teşebbüse girişir. Şeker, kükürt, bakır, kömür, d o k u m a vb. işletmelerinde, devlet İş Bankasıyla elbirliği d u r u m u n d a d ı r . A d a p a z a r Bankası kapital arar: Ona devlet bütçesi " y a r d ı m " eder, ve ilh, ve ilh... "Devlet, tal de sanayi men Ama, ayrıca ERKANl ka li yalnız dür. dürü ve her finans kapitale bu kerte girince, karşılık idarelerinde Meclisinde belli büyük olarak, 25 20 bir olmaz. askeriye finans milli kapi-
devlete
girmezlik
edemez. vardı. 31 şirketin
1929 Bunların Millet
Türkiye'sinde,
kapitalist hevar!
madenler şirketi 38 milli bankada büyük yerli milli
kadar milletveDemek, milletvekili Her ve ki 13
kili saydık.
tane milletvekili bulunuyordu. kaynaşma
devletle finans kapitalin şirketlerde birçok hesaba açıklanmış eski bulunan da
kertesi yalnız "Kamutayın sayın şirkette mülkiye 7 baniçlerinden milletvekiGenel Müeko-
üyeleri"nin
sayılarından üyeleri, bütün üçü İş Sonra,
Yargıtay Bunlardan güden idare
katılmalıdır. kurumu Bankasının işte beri
büyük endüstrimize bankasıdır, tam
egemendir, birisinde Ve Celal, vardır.
demiştik. (15-20
devlet
Bankasında) İş Bankasının
Demek İş hepsinin beş
meclisi,
bir Millet Meclisi minyatürügeçmiş s.76-79) Bayar sıfatıyla, Türkiye
üstünde yıldan müdürü
şaheser:
Ekonomi Bakanı
nomi politikasının
olmuştur."
(Emperyalizm,
Böylece, C. Bayar'ın ilk Başvekil o l m a d a n 2 yıl önce, ikincisinde Cumhurbaşkanı olmadan 15 yıl önce, Y a s s ı a d a y a göçmeden 25 yıl önceki yıldız falını, 1935 yılı çıkan yukarıki inceleme açıklamış sayılabilir. Aynı inceleme, "Sınıfsız T o p l u m " ideologlarına 30 yıl önce gerçeği özetlemişti: yası, yalnız şerefiyle "Devlet kapitalizmi demek, finans kapitalin etmiş Türk önlemeye uçsuz deyimi bucaksız hegemonve "Oligarşi oynayan diktatörlüğünün savunmakla gidişi de temerküz kalmıyor, aydınlatarak demektir" derken, geleceği Çünkü,
DEMOKRASİ'yi
milletinin
çalışıyordu.
Amerika'nın ketlerinden landığı li için, Az Bakanı tan'da, cek düğü han aldığı TİST legesi hacet burg'ta larından üstüne lal Bayar metotlar
ünlü çıkan
New acı
York
Times gazetesi şöyle bunlarda M.
yazıyor: Vickers Driggs,
"Amerikan bunların siparişler 83)
şirkul"Kir-
mektuplar okundu; Türkiye'deki şirketlerinin ama olduğunu yapılan ki: kötü
"İDEOLOG'LARIMIZ VE dışarıda "Demokrat Parti"cilik
GERÇEKLERİMİZ lafı kuşkuyla kovuşturulurken ve kökü çeyrek yüzyıl uzak yadepreşmesine
Demek, bizde DEMOKRASÎ'nin
şanırken, gerçek D e m o k r a s i savunulmuştur.
Bir takım "ne idüğü belirli"
ve dolgun aylıklı " M ü t e f e k k i r ve m ü n e v v e r insanlık "larsa, o günlerde demokrasinin tam tersine giden bir yönü, piyasaya sürmüşlerdir. Onlara göre, Osmanlılığın beş yüz yıldan beri iflas etmiş prensibi hortlayabilirdi: " T O P L U M " un yerine DEVLET'i ve " S O S Y A L SINIF"ın yerine "LÎDER"i geçiren "ideologluk" pozu önemliydi. T ü r k i y e ' d e : ilişkilerinin "Tapılırca etkisini sevilen yok eden) karşı "Bir şeflere gelecek, 1- (Ekonomi temeli ile sınıf lider kadrosu" vardı, 2T. idealist
direnecek sınıflar yoktu. "Emin
Eliçin.: "Türk Devrim İdeolojisinin Uğrakları, Ey. no:4, s.12) "Lider" teorisi, yarı Nazi, yarı İngiliz Entelicensinden yetişmiş Profesör Toynbee'nin "ELİT" (gözde önder) sloganıydı. Geçmiş tarih gibi, son yarım yüzyılın altüstlükleri de, kişiye dayandırılmak istenen oluşların kalplığını yeterce açıklamış bulunuyor... "Direnecek sınıf yok" kuruntusuna gelince: "Karşı gelmek", hiç bir vakit Hasmını yok edesunar. Şark kurYedi bin yıldır, her Tarihsel Devrimde: "Gidene: Beyim, Gelene Paşam!" demekte kös dinlemiş "Şark kurnazlığı"nda: ceği gün ona şölen çekip en Batıdaki mertçe savaş anlamına gelmez. Doğu Derebeyi: büyük dostluk şerefleri
nazlığının alttan güreş metodu, "Sevilen şeflere" herkesten çok "Tapınç tö-
30 yıl önceki "Devletçilerimiz" bugünküler kertesinde " M a s u m bebecik", değillerdi. Gene de, kimseyi aldatmamaları için bütün ayrıntılarıyla "Kadronun K a d r o s u " çizilmişti. Kendilerine verilen "İdeologluk" siparişi geri alınınca, üzerinde durulmaya d e ğ m e z görüldü. Yalnız, olaylar sürüp gittiği için, Finans kapital üzerine verilenler ikide bir yazılı ve basılı biçimde açıklandı. Olayların çabuk gelişimi bütün o "İktisadi Devletçilik" İDEOLOG"larını süprüntü tenekesine attığı gibi, "İdealist ve yiğit öncü K A D R O " y u da dut yemiş bülbüle çevirince, olanların nedenleri bir yol daha özetlendi. "Demokrasi, Türkiye konularını Ekonomi özetledi. ve O Politikası" başlığı Türkizaman (28.9.1937) altında kitapçığı (ANTİ EM P E R Y A L İ Z M + A N T İ F E O D A L İ Z M)
(Endüstri-Toprak-Barış)
ye'de hangi e k o n o m i k politik gerçeklerin tepiştiği " T O P R A K " bölümünün "Farklılaşmaya engeller" ayrıntısında şöyle anlatılıyordu: "İsmet İnönü'nün ması prosesi maya masına engel önünde olmak, "Tarım aldığı 2Politikası", duruma çıkarıldı: İnönü'den Tarımında fakat bugün yediği göre derde 1sonra Türkiye deva gelen topraklarında gösterdi: A2aramak. sınıf farklılaş1FarklılaşSınıf FarklılaşKüçük üretimi [kodaman] savunmuştu: buğdayı değildoğru yer
iki aşama
Olmayınca,
engeller iki biçimde CHP'nin çalışan, Peker, kurtarmak "Zürra, da verdi..: Bankası"nın tüccarlar, ederek kuruş, ve Bunlar Türkiye
maliyet fiyatı bu gibilere kuruştur." (Keza) 20 kuruşa küçük düştü. yoluüreüretdaha
çalışan 200
üretimine
"Tütün Bay nu timde tütünün menler yüksek
önceki
kuruş
iken,1931 atıyor.
Ekiminde Maliyeti satmaya Oysa, durum
Peker de görüyor. ürünlerini
"Maliyet Fakir
fiyatını" ortaya tersine: tütünü köylünün
düşürmenin boyun o
üretimde
değil,
"Mütevazı 30'a yoruyor. bu
çalışan"dediği
eğmesini,
maliyet fiyatının
düşkünlüğüne
Eğer küçük ürünlerin
yok pahasına
satıyorlarsa,
ucuza mut' sul
elde
edildiklerini Türkiye'ye düzeyini
değil, ilkel
ancak bir bir üretim
ve geçim
yalnız
üretmenlerin
kut-la-yeyokdileği
(öldürmeyip bir yaşama
süründüren)
mutsuzluğuna geri geri
katlandıklarını götürmek
göstermez mi?
yordamını,
Türk köylüsüne
tapşırmak, 8-10)
memleketi
değil midir?" (Demokrasi, garlık"ın, yani
Söylevlerde "Çağdaş uygarlık" göklere çıkarılır. kapitalizmin tarıma girmesi önlenir.
Gerçekte:
O "Uy-
Söylevlerde " K ö y l ü Kilosu 80 ku-
m e m l e k e t i n e f e n d i s i " olarak göklere çıkarılır. Gerçekte:
ruşa mal olan tütünü elinden 30 kuruşa alınarak köylü Ortaçağın en yoksul toprak köleleri d u r u m u n d a çalışmaya zorlanır. "Ekonomi Politikadaki bu eğilim, düşünce alanında endüstri alanında çabuk yankılar uyandırdı. başarısı ve o sayede Hele İnönü'nün süre iktidar DEVLETÇİ uzun
katında rakipsiz kalması, belli bir sosyetede (toplumda) Devlet kurumunun varolan sınıf ilişkilerle kesin m ü n e v v e r insanlık" İdeologlarına Görünüşle gözleri "Yarım aydı n" l ığ ı aşağısına: doğru kamaşan bağını, kimi aylıklı " M ü t e f e k k i r ve unutturuverdi. ukalalar çıktılar. daha Kadri)
" K a d r o c u l a r " gibi toy dörtte bir Devletçiliği
beğenmeyerek,
"Aydın"lıktan (Yakup
D e m a g o j i y e düştüler.
mutlak ve biricik hakikat
kertesinde fetişleştirdiler. gidiyor sandılar.
Dünyayı "Yeni
bir O r t a ç a ğ " a
"Eşsiz ö r n e k s i z bir t e z a t s ı z millet" (Şevket Küçük köy ekonomisini (yoksul köylü ürebu feci biçimde komik gericilik frazeKENDİNE HAS SEYRİ [derleme]
Süreyya) dalgasına kapıldılar. ralleştirdiler. Ve işin tuhafı, olojilerini, İÇİNDEKİ kalın KANUNİYYETİNİ,
timini) "Türkiye'nin rasin t e m e l l e r i " (İsmail Hüsrev Tökin) diye katedbütün majisküllerle: T Ü R K İNKILABININ
KADRO T E L A K K İ S İ N E göre tedvin yaftaladılar. gibi Devletçilik Harp de, egemen
İ D E O L O G L U Ğ U " damgasıyla "Oysa, amacı ği, yalist adını örneği", Devletçilik olmamışa olmayacak ğim da gibi, değil, letçilikler aslında aracıdır, vardır: Devlet Buhran
sosyal Faşist
eğilimin devletçiliSosve bire "Kürsü Antalya, söylediBiraz edecek devletçiliği "Eşi
aletidir.
Mutlak bir devletçilik yoktur, devletçiliği, (zorlama bir çağa İşi İ. de Modern ve bir bakıma
bir çok devyoluyla),
devletçiliği,
tek sözle alabilir. de,
Kapitalist devletçiliği İsmet Türkiye'yi amacına gürültüsüyle ile Ortaçağa adıyla daha vardığı
"devletçiliği"... medeni
İnönü'nünkü değil, gün,
gelişme götürür. biten gibi, İnönü Geçen Çekilin yerleri
dünyadaki
"Bismarkizm"dir. tıpkı çok edildi. "Ne Bu önceden
aygıt birden dilsiz gün gayri. işgal
atılır.
Bismarkizm (10.6.1934) istiyorlar? efendiler! bu
dönüverir. bahane biraz
Nitekim şöyle
kapakları"nın
protesto kükredi:
Rasih
insaf gerektir.
İnsaf değil,
yerlerinizi
başkalarına
bırakın.
milletin
çok
yüksek "Demek,
adamları
vardır,
onlar köyde
gelsinler, farklılaşma için, ve
onlar
işgal
etsinler." Çünkü, ilkel düşüp diyordu: da ceolduğuyapan kapi-
(Cumh. örneğin, tarzda de li na çiftçi talisti)
12.6.1934) sübjektif kararlarla işçili dokuma Bursa doğru yetemez. durdurulamaz. köylü Bayar (İnönü şöyle binlerce kombinasına, Onun küçücük Celal de, ve ailesinin
yetiştirdiği pamuk olunca), amacımıza (açık
Başvekil
Sanayicilerine yürürken,
Tarımcılarına
'Herhalde,
sanayimizin gerekli işçi olarak "Böylece, genel
ziraatımızın mümkün tarım
menfaatlerini (ziraat
çıkarlarını) meselesi olur."
uzlaştırmak de,
kaaniim.' (Cumh. kapitalisti) meselesine
25.1.1933)
kullanarak endüstri
(sanayi
çevrilmiş
(Demokrasi,
s.11,12) 1- Kadim müna-
Aynı eserin B- Asıl köylü m e s e l e s i " bölümünde: landırma ve kredi konularında, "Toprağın nasıl:
sebetler, 2- Kapitalist m ü n a s e b e t l e r izlendikten sonra, çiftçiyi toprak1- Ziraat kapitalistlerine, gidi2- Tefeci kapitalistlere geçtiği belirtiliyor; Kredinin, nasıl tefeci eline geçerek üretimi gerilettiği örnekleriyle açıklanıyor ve gerçek olayların şinden ticesi: s.16) şu kaçınılmaz sonuç çıkarılıyordu: + Büyük arazi sahibi + Milli Mücadele Tefeci) Finans kapitalin ki, (Banka "İnönü, nin "Demek her tedbirin objektif nesentezleşmesine varır. bir politikacı genel olarak içgüdüsüyKöylüyü
Her şey,
köy içine işlemesine yarar." (Demokrasi, ateşi içinde yetişmiş Demokrasi demek, Köye
le seziyordu
klasik anlamda
toprak sahibi etmektir. lu, T O P R A K MESELESÎ'ni
Köyde derebeyi artıklarını çözümlemektir.
kaldırmanın tek yo-
Demokrasiyi sokmakla,
Finans kapitali s o k m a k iki bambaşka davadır. Derebeyi artıklarıyla yüklü köye, Finans kapitalin girmesi: mokrasi, 16) k a m b u r üstüne kambur olur." (De-
28 yıl önce Î. İnönü "Toprak K a n u n u " n u " B ü y ü k Meclise" getirirken, bugünkünden cak, lacak, se, 6 yılda sonra ve daha iş az devletçi lira değildi: "Devletçilik esasına ilk 4 yılda gibi tasarıdan olur. İnönü: karşı, ki: gene sadık kalınakurugeçbahtlı olunuz kurulkoyarTahişleme Kara "Emin 100 milyon köyde harcanacak, 1000 kombina
genişletilecekti." modern yeni doğru.
"Düşünüldüğü aşılmaz ve tekniğe usul Yalnız: olan başka
her kombina
Demokrasinin
bir kalesi
toprağımız arkadaşlar, cilik ların
köylümüz O da ve
kavuşur. yeni alete "Nasıl
memleketimizde var. Kredi hizmet
yeter bir çeki"Kanun (H.
vardır" diyor.
kredi kooperatifleri mi
muşsa" sözü caklıların
kooperatifleri demokratik etmekten
göstermedi çıkar
çok yurtseverce hesabına
düşünceleri,
kapitalist ala-
vermemiştir."
sin, R. Saka: S e r m a y e Hareketleri, s.223) (Demokrasi, s.18) Demek, "Aydın kuvvetlerin" iyi dilekleri değil, en keskin "Kanun"ları
dahi, sosyal sınıfların kuvvetlerine ve çıkarlarına göre olumlu veya olumsuzlaşır. "Kombinaların Kooperatiflere dönmemesi için, olmadıkça, yığın davasının kütlelerin teşkilatı ve bilinçli işlek (faal) yardımı çözümlenemeyeceği
hatırlanmalı idi. Çünkü, yukarıda olan her şeyin aşağıdan geldiği, ve bu işin temelinin bir Y I Ğ I N (KÜTLE) işi olduğu: ve köy nüfusundan, "Yeni aletlerle harman makineleri, 10 milyon 354 bin 396 bucak sulama tertipleri" 10 milyon 350 binini ilgilendirdiği besbellidir. A m a , s ü r m e ve
aşkıyla coşan Î. İnönü, bir prensibine daha sadık kalıyor: Yığın işini, yığın dışında koyuyor, gene İNSANI U N U T U Y O R idi." (Demokrasi, s.17-18) Sonunda: Teşkilatlı ve Bilinçli 4 bin kişilik bir sosyal sınıf, dağınık ve bilinçsiz onlarca milyon kişiyi, kanunların rağmına parya durumuna yeniden sokmanın rini yolunu Tarım buldu. Bakanı 18, "Bu defa idi...) yol, Toprak Kanunu söylevlerinin Çok geçmedi: O Başbakan İsmet üzerinden İnönü çeçok geçmedi, "Büyük Demek, çekildi. konudaki düşüncele-
Meclise" ikinci
anlatamadan
kiliyor." (Demokrasi,
1965 yılı İsmet İnönü'nün kaçıncı defadır, büsbütün tavşanın Tüm "Muhalefet" partilerinin Demireller çevresinde dertop
suyunun suyu haline getirilmiş, "Toprak Kanunu "nu "Büyük Meclis"e getirir getirmez: olup Paşayı alaşağı etmeleri güneşin altında hiç de yeni bir şey değildir.
SON SÖZ Hepimizin gözü önünde olup bitti: 26 Mayıs gecesi, saat 24 sularına değin Eskişehir lokalinde kadeh kadeh sövgü saçan D.P., 1 milyonu aşkın "Parti üyesi"; 10 milyona yakın "Vatan Cephesi" ile, "Bütün Türk Milleti "nin ta kendisi sanılan korkunç kalabalıkların kalesi gibi görünüyordu. "Yapma, etme" diyenlerin üstüne oy dolusu, kurşun yağmuru yağdırıyordu. Kulis arasında yaltaklanılarak alınmış özel müsaadesi ile, valisinden karakol görevlisine değin öğütlediği Devlet himayesi ile ve içeride dışarıda her türlü diplomasilerle savunuşu sayesinde iktidara çıktığı İsmet Paşa'nın bile, başına gah atılan taş, gah hazırlatılan linç biçiminde ölümü dikebiliyordu. Eskişehir içki aleminden bir saat sonra, 27 Mayıs gecesi başladı. Sayıları İstanbul'da bir ağzın dişlerini, Ankara'da iki elin parmaklarını geçmeyen beş on genç subay, şu bildiğimiz Rami ile Harbiye arası kadarcık yolu, her zamanki asker yürüyüşü ile 1 saatte aldılar. Tuttuklarından kimilerini daha o sabah bıraktılar. Ertesi günü Yassıadaya kapattıklarının 500 kişiyi geçmediği öğrenildi. Karşılarına tek bilerek direnen kişi çıkmaksızın, kimseciklerin burnunu kanatmaksızın, bu işi yapanları "Bütün Türk Milleti" gözünü açtığı o güneşli sabahlarda çiçek yağmuruna tuttu. Kimdi o, milletin ruhu bile duymaksızın deli gömleği giydirilerek enterne ediliveren Cumhurbaşkanından polis kabadayısına dek 500 kişicik?... 1929 yılı resmi istatistiklerinde 50 kadar Banka, 50 kadar Ticaret, 50 kadar Sanayi ŞİRKET'ini güden hepsi topu 500 Finans Kapitalist saymıştık. Onlar (yahut az değişikleri olan) bu sayın sayılı 500 kişiceğiz. Yassıadada güneş banyosuna yassıltıldıkları gün, kendi partilerinde yazılı, radyolarında boyuna gönüllü aslanlar gibi kükreyip kainata meydan okuyan milyonlarca kişiden BİR TEKİ, penceresini açıp sokağın kaldırım taşına olsun: "Yapma, etme!" diye bağırmadı. Öküz ölmüş, ortaklık bozulmuştu!.. O bir avuç ortaklığın (ŞİRKETİN) bütün marifeti: Milletin hayatında yapma işsizlik ve pahalılık yaratarak, insanlarımızı bir lokma ekmek için birbirlerine düşürtmekti. Bütün gücü: Kardeşi kardeşe vurduran ecnebi entelicenslerinin emrinde borç ve baskı kumpasları kurmaktı. Hangi İhtilal, ne Devrimi, canım? Piknik televizyonunda, rahat nefes alınarak seyredilen, tabancası elinde, "DÜŞÜK" bir gizli ve tehlikeli gangster çe-
tesinin suçüstü yakalanışı ortada... Bir tümen asker, bir namus delisine yaylım ateşi mi açacak? Mermisine yazık. 30 milyon Türk, 500 sapığa karşı "Kanun dışı" davranışa tenezzül etmez. Görmesi, tanıması, aldanmaması yeter. Suçluyu tükürüğüyle boğar... Onun için, Türkiye'de Kapitalizmin Gelişimi: ölümden korkarca (bırakın Sosyalizmi, falan) ancak ve yalnız DOĞRU düşünceden korkar, gerçek DEMOKRASİ sözünden küplere biner. Şimdi, gangsterin (hür veya tutuklu olması bile önemsiz): Eline tabancası teslim edilmeli mi, edilmemeli mi? Bütün meselemiz budur.
BİBLİYOGRAFYA A b d ü l e h a t Nuri T ü r k i y e S e y r ' i S e f a i n A. Bedevi İ d a r e s i T a r i h ç e s i , İstanbul, 1926. Belge, 1341,
Kuran, O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u n d a İhtilâl H a r e k e t l e r i , Hilmi, " A d a n a Z i r a a t A m e l e s i " , A d a n a , T ü r k ö z ü Uzun Mehmet'ten Bugüne
A d a n a Valisi Ahmed Ali Naim,
Matbaası,
Kadar Zonguldak Havzası 1935.
Fuat C e b e s o y , Cevabı.
Milli M ü c a d e l e H a t ı r a l a r ı , İstanbul,
Âyan'ın
C.H.P.1931
Kongresi. Bağdat Demiryollarının İç Y ü z ü , Eylem, no: 1908. 4
Dr. A r h a n g e l o s Gavril, A n a d o l u
E m i n T ü r k Eliçin, T ü r k D e v r i m İ d e o l o j i s i n i n U ğ r a k l a r ı , F. Rıfkı A t a y , Ç a n k a y a Eylem
G a z e t e v e Dergiler: Kadro R e s i m l i Ay Takvim'i 1930.
Vekayi 1877. 1930-3, V a t a n , C u m h u r i y e t 1939-4, 1965, N e w Y o r k T i m e s v.b. Milliyet, 1965, Eco-
La T u r q u i e , İkdam, nomieste
1908. A k ş a m , Time
D'Oriente,
Harp T a r i h i V e s i k a l a r ı Hasan T a h s i n - R e m z i geler, İstanbul, 1929.
(Dergisi). Bel-
Saka, S e r m a y e n i n Ş i r k e t l e r d e k i H a r e k e t i , İ s t a n b u l ' d a n
Hasan T a h s i n - R e m z i Hikmet Kıvılcımlı,
Saka,
Sermaye
Hareketleri. 9/5/1954. M a k s i z m Bibliyotegi, İstan
Kuvayı
M i l l i y e c i l i ğ i m i z , İst.
Hikmet Kıvılcımlı, T ü r k i y e işçi S ı n ı f ı n ı n S o s y a l V a r l ı ğ ı , bul, 1935. Hikmet Kıvılcımlı, bul, Emperyalizm: Geberen
K a p i t a l i z m , M a r k s i z m Bibliyotegi, İstan1974) Politikası Hakkında, 1974.) İsGünün
1935. (ikinci baskı: T a r i h ve D e v r i m Y a y ı n e v i , tst. Hikmet Kıvılcımlı, Demokrasi: Türkiye
Ekonomi ve
Meseleleri no:
1 tst.,
1937.(ikinci baskı: T a r i h ve D e v r i m Y a y ı n e v i ; İst., 1908'de Ecnebi S e r m a y e y e
Hüseyin A v n i tanbul, 1935.
(Şanda),
Karşı İlk A y a k l a n m a l a r ,
İkinci
Pamuk Kongresi,
Kongre Zabıtnamesi,
M a t b a a ' i  m i r e İstanbul,
1925.
Kâzım
Karabekir, Kerim.
İstiklâl
Harbimiz,
Kur'an'ı
Lütfi S i m a v i , G ö r d ü k l e r i m . Marks-Engels, Meclis'i
M ı n t ı k a m ı z ı n Kitabı, İzmir T i c a r e t ve S a n a y i Odası, İ s t i h b a r a t Md, Paşa, Hatıraları, İstanbul, 1945.
Operatör Cemil Osman Özel Nuri,
Mecelle'i U m u r ' u Belediye, Mazbatası, 1326. Bruxelles, 1926. Gündüz
Bankalar Kurulu
Pierre Brizon,
H i s t o i r e du T r a v i l et d e s T r a v a i l l e u r s , Matbaa'i  m i r e , 1917.
Sanayi İstatistiği, Ökçün, Siyasal
(Osmanlı Sanayii, çeviren: A.
Bilgiler F a k ü l t e s i Y a y ı n ı ) . Meclis'i Mebusanı Açış Nutku,
Sultan A b d ü l h a m i t , V â s ı f Paşa Talat Paşa, Lâyihası. Hâtıratı.
EK:
TÜRKİYE'DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ ÜZERİNE Sosyalist 30 Mayıs 1967 Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın A n k a r a ' d a Fikir Kulüpleri Federasyo-
nu " F K F " lokalinde verdiği k o n f e r a n s t a n özetler. Bir zamanlar "malumatlı a d a m " çok makbuldü. 20. yüzyılın yarısından sonra insanlık, "Ordinatuer: B U Y U R U C U " ya da "Informatique: Duyurucu" denen elektronik hesap ve akıl makinelerini buldu. Bu makineler sayesinde ilgilendiğimiz bir alandaki bütün buluş ve bilgiler, bir anda önümüze seriliyor. Artık malumat nakli yerine, bu bilgiler arasında bağ kurmak, sentezlere gitmekten başka şey kalmıyor insan düşüncesine. Ben de bu k o n u ş m a d a bazı bağları kurmaya, bazı anları, gelişimin yönünü v e r m e y e çalışacağım. Daha önce konuşan iki yurttaşımızdan birincisi... "14-15. Y ü z y ı l l a r d a O s m a n l ı T o p l u m u " üzerinde konuşmuş. Dün konuşan benim dinlediğim Profesör B. Sadun Aren, y u r d u m u z u n Cumhuriyet çağındaki kapitalizmin gelişimini anlattı. o l d u ğ u n u s a n m ı y o r u m " dedi. Profesör leyeceğim. Birinci tarih basamağımız 1838: Tiımar ve Zeametin kaldırılması. Bu, M a h m u t II'nin Yeniçeri Ocağını Dirlik Düzeninin son Dirlik Düzeni, kalıntıları Osmanlı'nın kaldırmasına kaldırılıyordu. bozulmamış Toprak Düzeninin adıdır. paralel bir olaydır. Böylece Aren: "Sosyal Profesör, "Türkiye Kapit a l i z m e geçişte neden geri kaldı? Bunu ben b i l m i y o r u m . Bilen de Ben bu gecikmenin nedenleri, kapitalizkesin konuşulamaz, tarih me geçişin çağı üzerinde duracağım. konularda s ö y l e n e m e z " demişti. Bu benim d a v r a n ı ş ı m ı n t a m tersi. Ben tarih söy-
1838'de kaldırılan Tımar, küçük dirlikçilere, Zeamet ise 10 bin ila 30 bin arasıda büyük dirlikçilere verilen topraklardı. Bunların rakabesi (mülkiye-
ti) kimsenin değildi. Sencer Divitçi, mülkiyet Padişaha aitti demiş, yanlış. Bunlar Beytülmalimüslimin'indi, yani: ka hiç kimsenin değildi. Osmanlılar A n a d o l u ' d a Düzeni" diyoruz. kan, "Ne Bu Hülefa-yi Raşidiyn devrinde kurulmuş "Miri T o p r a k " düzenini benimsediler. zaman, kim Bu Osmanlı rönesansıydı. veya Buna "Dirlik yayıldığının Müslümanların ortak malı idi, baş-
konuda araştırma yapan tarafından
Profesör Ömer Lütfi Bar-
yapıldığı
a r a ş t ı r ı l m a s ı beyhude" diyor.
Biz öyle demedik, demiyoruz. Mülkiyetinde değildir. Dirlikçi, toprağın toprak düzenindeki ikinci basa-
Dirlik düzeninde iki bölük insan karşı karşıya. Çiftçiler ve dirlikçiler. Toprak, Çiftçi'nin T A S A R R U F U N D A D I R . Dirlik düzeni bozulduğuna, sahibi denirken, koruyucusudur. Maliki anlamında sahibi değildir. Osmanlı mağın adına "Kesim Düzeni" diyoruz. nin son kalıntıları da kaldırılıyordu. İkinci tarih basamağımız: luşu. Bu tarihe 1846. Miras kanununa yeni hükümler konugeçen toprak tasarruf hakkı kadar yalnız erkek evlada 1838'de, Osmanlı T o p r a k Düzeni-
bundan sonra kız evlada da geçecekti. Bu, Beytülmaldeki mülkiyetin kişilere geçişini hızlandırıyordu. Osmanlı mülkiyet anlayışı, zaten bu değişiklikten çok önce bozulmuştu, kanuna kız evlat için giren tasarruf hakkı, uygulamada 1847 yılı mülkiyet hakkı şeklinde anlaşılıyordu. kaybeden beytülmal ve hazinesinin tamsüratle toprağını
takır olduğu görüldü. Şimdi devleti kim finanse edecekti? "Nerden para buluruz?" sorusu ilk olarak beliriyor. Defter Emini Hasan Efendi, "Ödünç alalım" diyor. fereden Borçlanmalara karşı çıkıyorlar: "Keistersek, zayıf o l d u ğ u m u z anlaşılır, Fas'a y a z a l ı m " deni-
yor. III. Selim'in sorumluluktan uykusu kaçıyor. 1849'da ilk büyük Finans Kapital denemesi ile karşılaşıyoruz: i Hayriye. T a m Şirket-
yetle başlatmıştı, oysa A v r u p a i manası ile kapitalizmin Türkiye'ye girişi ve başlangıcı işte bu 1849 tarihidir. 1875 nuyu yıllarında Şura-yi kafası 10 Devlet'ten Mehmet Fuad'ın elyazması ile Kokarşılaşıyoruz. İlk olarak e k o n o m i k reform ihtiyacı üzerinde duruyor. bir Avrupalı Halep Ahval-i mesela Maliyesine Dair Risale" yazıyor. ilinde bin Bu risalede
ile ele aldığını görüyoruz. "Devlet-i A l i y y e n i n 1840 yıllarında ihtiyacı için kişilik " a m e l e n i n " memleket
çalıştığını, oysa şimdi bu rakamın 800'e düşmüş olduğunu kaydediyor ve kapitalizme geçişin nice tahriple olduğuna örnekler veriyor. Dirlik düzeninden kapitalizme bu özetlediğimiz yollarla geçilirken (19. yüzyıl ortasında), 3 yıl sonra Batıda büyük Karl Marks, 1853 yılı New-York
Tribune'de T ü r k i y e üzerine yazılarını yayınlıyordu. "Türkiye Lejitimist darsızlığı, STATÜKO'yu da bırakmak ğürtlük adına, maya ve ilk lejitimist Fransız için (meşru (tek İhtilalinden ileri hükümdarcı) hükümdarcı) beri, daima
Bu yazılarından "Türhassas noktasıdır. iktiorazüalözetlenebilir: hemen
kiye'de Milliyetler" başlıklı olanından bir pasaj okuyalım: Avrupa'nın hükümet şu bir Monarşist sisteminin
cümleyle hemen fıkaralık
korumak,
tesadüf nereye o
koyduysa
genel
oybirliğine her ne
varmak, züğürtlük olsun,
ilmühaberi, mesafe s.7)
belgesidir.
Hükümetler,
belgesini
göstererek C.3,
ilerleyiş
medeniyet adına,
olursa
bir parmak boyu (K.M.: Eu.
kabiliyetleri bulunmadığını politika başka
itiraf ederler." üstünde gibi,
Devletler, var ki, yeniden
kabuğu her yeri 8) ezeli (Keza, bir de
"Statüko'yu Türkiye'de Türkiye'de
tanrılaştırırlar. STATÜKO, için bu
Ne yol
dünyanın
gerici parti
statükoyu
kurar kurmaz, Avrupa'yı
bakılıyor ki, Onun Şark için:
adamakıllı değişmiştir." "Ne zaman di ise, mutlak hesaba arkasından
(Keza, hemen
kıvrandıran
ihtilal sancıları Meselesi'nin s.6)
bir an tekrar
azıcık dinçıkacağı
ortaya
katılabilirdi."
Marks'ın belirttiği Türkiye'de değişiklik, antika sermayenin yerine modern Batı sermayesinin imparatorluğu köstebek gibi eşip kazımaya girişmesiydi. "Şark Meselesi" bu idi. İrili ufaklı kaç kapitalist devlet varsa, en az o kadar köstebek. Türkiye'de yuvasını y a p m a k istiyordu. Çünkü kapitalizm, A v r u p a ' d a kendi ücretli kölelerini her gün biraz daha idare edemez duruma sıtma girmiş, klasik büyük sanayi krizleri ile her 5 - 1 0 yılda bir nöbetleri geçiriyordu. Krizlerle ölmemek, işçi sınıfının ihtilalleriyle
d e v r i l m e m e k için, kendi iç ufunetini dışarılara a k t a r m a k zorundaydı. Bunun tek açıkta bağlayıp talan hammadde "İşte, beruhiler hele da, o şükür, kalmış yolu ise, Türkiye gibi eski zengin olarak sömürmekti. yılları) ihtilal boyuna Hükümetlerin politikaları tehlikesinden diri kalan Keza, içine başına geçmiş ile bulunan tam beülkeleri haraca ucuz ederek, s ö m ü r g e l e ş t i r m e k , yani s a v u n m a s ı z pazar,
kaynağı
şimdiki de, o anarşi
(1853 kısa ve o
görüşlü
gömülerek,
Avrupa'yı, yapacağız bebe"Hasta
sıyırdıkları güçlük: s.7)
öğündükleri sıra-
ezeli mesele, yeniden
Türkiye'yi ne
sorusu,
hortluyor." (K.M.: kapitalizmi,
Böyle, A v r u p a ve
kendi e k o n o m i k etkileriyle, yarışıyordu. O yarı
politika
ruhilerinin ne yaptıklarını bilmeksizin, Çin, İran, T ü r k i y e geniş pazarlarına zenginlik kaynaklarına doğru sömürge Adam"larının gövdelerini canavar rekabetiyle parçalarken, Türkiye'yi de
zorla kapitalizmin sektörü içine alıyor, bu zorlu değişiklik Türkiye'yi içinden çıkılmaz zıtlıklarla dolu bir "dış mesele" biçimine sokuyordu.
1854 yılında
Kırım savaşı
patlıyor.
Sayın Aren'in görüşünün tersine, Osmanlı bir
biz yine kesin tarih söylüyoruz. Buna "Tavşana kaç, tazıya tut" savaşı d e m e k yerinde olur. Çarlık ve Padişahlık birbirine düşmüş. çeşit iğneli fıçı içinde. Fransa ve İngiltere'de kurtları "çıfıt "lar: "Kaç, ben kurtarayım" diyorlar. 1856'da yeniden şirket akımı ile karşılaşıyoruz. İzmir, Aydın demiryolunu İngilizler alıyor... Sonra bu kapitalist gelişmeyi d e s t e k l e m e k için bankaya ihtiyaç duyuluyor: Londra'da Bank O t t o m a n kuruluyor. sermaye, garenti de istiyor. İpotek lazım geliyor. 1857'de Yabancı
Muharrem "Arazi K a n u n n a m e s i " çıkıyor. Miri toprakların idaresi mültezim ve muhassıllara bırakılıyor: ki Osmanlı böylece t a m a m l a n ı y o r . Bu Kediye peynir tulumu teslim ediliyor. Esmülkiyete resmen aktarılması söylemeden olayların antarih Kutsal T o p r a k Düzeninin özel gelişimde,
latılması imkansız olduğu için biz de tarihler söyledik. Ö d ü n ç (istikrazlar) faslı başladığına "Genel manın halinde leksliği mandır. ait elemanlar. olarak üretim, kompleksçe kapitalizm kapitalizmin 1858'de ilk olarak 4 milyon altın lira (şimdiBu elemanların nasıl araştırılması yapılmış o gerekir? bir soeleki 600 milyon) alınması ile başlıyor. Bunlar, Türkiye'de kapitalizmin nasıl Marks diyor ki: tekrarlamalardan birlikte o genel ilk.: örgütlenmiştir Kritik, derken kurtulmak için karakterin, ve başka Einleitung) üretiminin tarihsel Kapital kompbir elegirdiği belirtilecektir. yahut başka yutlaştırmadır. kendisi Bununla ortak
belirlenmeler
çeşitlenmiştir." (Zur
Türkiye'de Batı
de, T ü r k i y e çeşidi ödünç
g ö z ö n ü n d e tutularak kendi
şirket ve
biçiminde T ü r k i y e ' y e
günlerde Türkiye'nin de bir kapital elemanı vardı. O antika sermaye idi. Türkiye'de, eskiden beri var olan tefeci-bezirgan sermaye ile tasında sokulan modern s e r m a y e birbirine karıştırılmamalıdır. 19. yy orHepsi or-
tak S E R M A Y E adını taşırlar, ama tarihsel ve sosyal çağlara göre bambaşka üretim tarzlarına karşılık düşerler. Marks'ın deyimiyle: "O için elemanlardan bulunurlar. en kadim hale kimisi Kimi çağ bütün için de çağlara ait en olurlar, modern kimisi çağda bazı çağlar hiç bir ortak belirlenmeler, (Keza) bir üretim tarzının, kapitalist ortak bulun-
duğu gibi, üretim Bu var olan
ortak olabilir.
Onlar olmaksızın
kavranılır
gelemezdi."
bakımdan, Şirket-i
Hayriye ve İstikrazlar Türkiye'de, ondan önce bambaşka
sermaye elemanından
üretim y o r d a m ı n ı n resmen ve su götürmez bir kesinlikle gelip yerleşmiş bulunmasıdır. Bunda "kuşkuya" yer kalmadığı, ondan sonraki gelişmelerle de açıklanır.
1859 yılında insanlık, bilim tarihinde en büyük devrimi yapan iki kitap yayınladı. Bunlardan biri Darwin'in "Nevilerin Menşei" keni] adlı eseridir. [Türlerin KöKarl Marks Bu eserin Bu eser ilk defa canlılar zinciri üzerinde hayat gelişi-
minin kanunlarını gayet net olarak ortya koyuyordu. Aynı yıl ciri üzerinde son sözü, T O P L U M gidişinin kanunlarını açıkladı.
da, "Ekonomi Politiğin Eleştirimi Üzerine "yi yayınladı. O da tarih zinön sözünün son sözü tarih yazımının realist ve idealist metodu üzerinedir. Burada Marks, ünlü Latin şairinin yine ünlü mısralarını alıyor ve diyor ki: "Tarih yazmanın bir idealist metodu vardır, bir de realist metodu." Çıkardığımız gerçekçi sonuçlar: "Güdücü sınıfların çıkarı önyargıları ile az bağdaşacaktır. A m a cehennemin giriş yerinde olduğu gibi, bilimin eşiğinde de, insan şöyle bir mecburiyetle yüzyüze geliyor: Qui si c o n v i e n ogni sospetto Ogni vilta c o n v i e n ehe qui sia m o r t a " (Burada her kuşku püskürtülsün, Burada her korku ölsün!) Gençlerimiz, gerçeği her arayışlarında, insan biliminde en büyük Devrimi yapmış düşünürün çeği kuşkulu bu iki öğüdünü hiç unutmamalı, boyuna kendi kendilerine sormalıdırlar. A c a b a doğrudan korkuyor m u y u m ? A c a b a gerbiçime sokuyor m u y u m ? Korkuyorsam doğrudan: Boşuna bilim çalımları t a k ı n m a y a l ı m . Doğruyu hiçbir zaman b u l a m a m a y a mahkumum. Gerçeği kuşkulu gözlerle izliyorsam: mayacak ikircilik ve tereddüt batağında ışığı t u t a m a m a y a alanında mahkumum. Savaş hiçbir kesin davranışa yol açhiçbir keşif ve icad çok bilim ve bilinç boğulmaya, meydanından
korkusuzluk ve kuşkusuzluk zaferin
ilk şartıdır.
Bu yalın kat kuralı u n u t t u ğ u m u z için, Türkiye'de bilimsel güç sıfır çizgisi üzerinde dolaşır durur. Dünya ölçüsünde, insanlığın ciddiye alabileceği bir tek bilimsel keşif, icat ve doktrin öne süremeyişimiz, zekasızlığımızdan, bilgi kıtlığımızdan değil, korkuyu alçak gönüllülükle maskeleyişimizden ve kuşkuyu bilimsel iffet sayışımızdan ileri gelir. İki yüz yıl boyu boşuna yitirdiğimiz kuşaklar, hep kendi kendisinden veya çevresinden lettiği KORKU ve KUŞKU illetine kurban gitmişlerdir. Güdücü sınıfların çıkarcı önyargılarından ürkmemek, k o r k m a m a k , o önyargıların içimize işpısırıklıklar ve nemelazımcılıklarla e v h a m ve kuşkuya kuşkusuzluğu körü körüne kapılmayla kapılmamak Kızı bilimin birinci şartıdır. Yalnız karıştırmayalım. Laura, Marks'a soruyor: "Beğendiğiniz us nedir?" Marks karşılık veri-
yor. "Her ş e y d e n şüphe"... Marks'ın Özel Dünyası kitabımızda da işaret ettiğimiz gibi, buradaki "ŞÜPHE": Septisizm (kuşkuculuk, Zenon'kari safsatacılık, hiç bir şeye i n a n m a m a k ) değil görünüşe a l d a n m a m a k , gösteri-
şe kapılmamaktır. Dogmatizme
Fikret'in
deyimiyle:
"Şüphe nura doğru
koşmaktır.". Bizde en
düşmemek
parlak palavralarla
kamaşmamaktır. varlığı
çok karıştırılan da budur. "Türkiyemizde 40 yıldır Kapitalizmin inkar edilerek domuzuna K A P İ T A L İ Z M kuruldu. Şimdi " d ö n ü n c e abler, d ö n d ü dolaplar": Son konağına varmış düzene "Özel sektör", yok "Hür teşebbüs" gibi aklıklar, allıklar, parfümlü pudralar sürülecek, yüz yıllık bin bir yabancı sermaye odalığı yerli kapitalizmimizin iç yüzü saklanmak veya şirin gösterilmek isteniyor. Bu alanda ne denli kuşku yaratılabilirse, yurttaşın o denli "Kafadan gayrımüsellah" edilebileceği umuluyor da ondan. Bu belirtmeyi: "Sosyal konularda kesinlikle k o n u ş u l a m a z " gibi iddilara karşı y a p ı y o r u m . Bu iddia, hep kuşkulu sözlerle y e t i n m e davranışını dile getiriyor. Bu davranış, bilimsel iffet kabul ediliyor. Oysa bilim, yakışır. kılıç gibi keskin o l m a y ı gerektirir. Kararsızlık, bilime en az Bir izafiyet meselesi çıkarılmış ve mutlaklığın karşısına konmuş-
tur. Oysa Diyalektik, septisizm değildir. şir, atlayıncaya dek kaliteliğini korur. Her devirde dar görüşle politikacılar,
Kalite değişmedikçe, mutlak ha-
kikattir. A n c a k sayıca birikim atlama yaptığı zaman kalite (nitelik) değikorkudan medet ummuşlardır.
Şimdi "Temel Haklar Kanunu" da korkusuz ortaya
böyle bir dargörüşlülükle çıkarılıyor. iyiliktir de... Bilginlerimiz
Korku hiç bir zaman gelişimi ilelebet tıkayamamıştır. Olayları kuşkusuz ve koymak bir zorunluluktur. Ve korkusuz ve kuşkusuz olsalardı, Menderes'e iyilik etmiş olmazlar mıydı?
Kapitalizm konusu ele alınınca bunun ve Kapitalin tarifi de gerekiyor. Dün konuşan sözcü arkadaş, onu sadece teknik ve mekanik bir olay gibi izah etti. Bu izaha " e k o n o m i k " d e m e k büyük bir yanlışlık olur. insanı sadece e k o n o m i k hayvan haline sokbir burjuva iftirasıdır. Bilimsel Sosyalizmde insan "SosDiyalektik Materyalizmin tuğu, t a m a m e n yal Yaratık "tır. Sermaye nedir? Kapitalizmden önceki sermayeye, Pre-kapital, Önsermaye diyoruz. Osmanlı'nın dirlik ve kesim düzeni zamanlarındaki sermaye budur. Ö n s e r m a y e kesim düzeninde egemenleşmiştir. Modern s e r m a y e Üretim alanında da egemen olan sermayedir. Prekapital, Modern kapitalin düşmanıdır. Mesele bu iki terimin karıştırılışından doğuyor. Onun için neden ilerl e y e m i y o r u z ? Kapitalizm var mı, y o k mu gibi konularla y ü z e y d e uğraşıp duruyoruz. Sınıflı toplumun, yani medeniyetin açışını sermaye yaptı. A m a bu Tef e c i - B e z i r g a n sermayedir, mamen zıttır. Pre-kapitaldir ve bu modern sermayeye ta-
Profesör rum, lim bilen
Aren de
"Türkiye
kapitalizme
geçişte
niçin
geri
kaldı,
bilmiyo"bilin-
olduğunu doğru
sanmıyorum" dedi. savaştır.
Buna
Agnostisizm,
mezcilik" denir. Bu ilme y a k ı ş m a z . Sosyalizm adına ise hiç yapılmaz. Bibilinmeyenlere niçin Türkiye'nin alıştığımız konuları profesörlerimiz Avrupa'da tarafından bilinebildiği, bilinmiyor? Tabii şey, kitapların
yazıldığı, Türkiye'ye geldiği ve ancak o zaman okunup profesörlerimizce öğrencilere anlatılabildiğidir de ondan. A m a bilinenleri örtbas eder. 50 bin, yüz bin belki bir milyon bu çok acıdır. Türkiye'de yazılan,
Tarihten öte, bir de Prehistoire var.
yıllık. Bunun iyice aydınlanışı da Marks ve Engels zamanında yeterlice olmadı. Onlar da her dürüst bilim adamı gibi açıklamalarında fazla ileri gitmediler. Sadece yolu açtılar. Bir metot bıraktılar. Şimdi ben size kollektifçe başarılabilecek bir iş teklif ediyorum. raber araştıralım. Klasik Batı kitapları kapitalizmin doğuşunu aşağı yukarı şöyle anlatır: "İstanbul icat du. de edilmişti. Ortaçağ altın ve Türklerin Feodal anarşi baharat elinde dünyası ve idi. Yüzyıl savaşı yavaş Eski bitmek yavaş Dünya: üzereydi. çözülüp yavaş Matbaa dağılıyorsahneye Du (derebeylik) ansızın, ilhak Kapitalizm konusunu hep be-
kaosundan Derken,
(mahşerinden)
yavaş
Modern
Devletler çıkıyordu.
Denizler ötesin(Hist.
ülkelerini kendisine
ederek büyüdü."
Tr. Et des trav, 131) Bu satırlarda, kapitalizmin doğuş sebepleri açıklanıyor mu. Hayır. Sadece tasvir ediliyor. O tasvir de parçalı ve eksik bırakılıyor. Bugüne değin Batıda kapitalizmin doğuş sebepleri a y d ı n l a n m a m ı ş kaldı. "İlkel Sosy a l i z m d e n K a p i t a l i z m e ilk geçiş: İngiltere" adlı kitabımızda o boşluğu, en çok ihmal edilen insan üretici gücü: Kolektif A k s i y o n bakımından aydınlatmaya yola düştü. yönelişine Fırat ve çalıştık. Tarih, yani Batıya yönelen medeniyet, dalları, Basra körfezinden kalkıp Mısır'a, ardından U m m a n Denizinden Hind'e, İpek Y o l u n d a n Çin'e giden Doğu karşılık, Finike kıyılarından, önce Y u n a n , boylarından Anadolu'ya, oralardan
Dicle
Roma ve Kara A v r u p a bölgelerine yayıldı. Bu birbiriyle sebep netice zincirlemesi bağlı olan gidişler, yani tarihin üretici güçlerindeki gelişim olamasaydı, elbet medeniyetin İngiltere'ye atlaması çok şey getirmez, İstanbul'un fethinin kapitalizmi y a r a t m a y a y e t m e z d i . 500. Yıl dönümü dolayısıyla Fetih ve Medeniyet Batı rönesansı diye bilinen hadise
adıyla 1953'te bir broşür yayımladık. Bu broşürde, Batı rönesansında Türklerin önemli rolünü belirtmeye çalıştık. aslında iki basamaklıdır. Birinci basamak, Haçlı Seferinde Hıristiyan Barbarlar tarafından İstanbul'un birinci açılışı ile oldu. Bu ilk rönesans gelgeç kaldı.
İkinci R ö n e s a n s : ce, iddia ettik ki,
O s m a n l ı l a r ı n İ s t a n b u l ' u fetihleriyle başladı. Batı medeniyetinin doğuşu sağlanmış
BöyleOs-
oldu.
manlıların İ s t a n b u l ' u fetihleri ile başlayan ikinci rönesans, O s m a n l ı İmparatorluğu ö l ç ü s ü n d e geniş t a m a m e n cezri lekete inhisar e t m e d i . niyetinin [radikal, kökten] bir tasfiye olduğu için, Bizans'tan kopan t o h u m l a r bir kaç kente v e y a bir memH e m e n , bütün A v r u p a ' y ı oldu. kapladı. O s a y e d e , samedeman alevi gibi gelip g e ç m e d i . gelişme başlangıcı M o d e r n A v r u p a tarihinin ve Batı
Burada da konu, Tefeci-Bezirgan sermayenin gelişimi önlediğidir. Tefeci-Bezirgan sermayenin aşırı geliri medeniyeti Toprak batırıyor. meselesini halleden Horasan erlerinin başarısı, Rönesansın Kapitalizme geçirmiyor. Tersine bir
izahında önemli bir yer tutar. İstanbul'un fethiyle Bizans bilginleri avrupa'ya saçılmış ve Batı rönesansına t o h u m olmuşlardır. İstanbul'un fethinin coğrafi keşiflerdeki yerini ise burada t e k r a r l a m a y a lüzum yoktur. Akdenizi Türkler tıkayınca, Hind-i Atlas denizinden aradılar. Tarihte "rönesans" çok tekerrür etmiş bir olaydır. de devrimler vardı. tümü Bunlara tarihsel Bilimsel Sosyalizdevrim min tarih görüşünü, Devrim hadisesi belirler. Sosyal devrimlerden önce devrimler diyoruz. Tarihsel böyle olmadı, ile bir medeniyet yıkılıyordu. A v r u p a ' d a e k o n o m i k münasebetlerle toplumu ilgili Kapitalizme
geçildi. Bu nasıl oldu? Elbette Engels, bir olay bu. A n c a k Marks ve Kapitalizm baş döndürücü bir gübakarak tarihi Modern incelemişlerdi.
teknik değişiklikler çağıdır.
Kimi "Marksistler" buna
den tek önemli güç tekniktir sandılar. Bu yanlıştır. Tarih, Marks-Engels'in de yer yer belirttiği gibi. "Üretici güçler "le gelişir. Üretici güçler ise, ikisi maddi ikisi de moral (daha doğrusu: İ N S A N LIK) olmak üzere dörttür: Kapitalizme coğrafi estüerli ilk olarak 1- Coğrafya, 2- T e k n i k 3- Tarih 4- İnsan İngiltere'de geçilmiştir. Bunun, İngiltere'nin Estüerli ile açıklanması yanlıştır.
nehirlere malik olması
nehirler Çin'de de vardır. İnsanlığın İngiltere'deki sosyal devrime sıçrayışının T e k n i k l e izahı da yetersizdir. Zira matbaa, top, vs. çok öncesinden beri biliniyordu. Geriye tarih ve İnsan kategorileri kalıyor. Soru şudur: Tarih nasıl oldu da getirdi, İngiltere'deki insana modern kapitalizmi kurdurdu? Burada elbette tarihin bütün olarak gelişimi içinde kapitalizme doğru atladığı basamaklar gözönüne getirilecektir. Antika tarih basamaklarında insan unsurunun durumu daima tayin edici bir rol oynuyor. O insan ki, bütün izahlarda daima unutulmakta, yahut sele kapılmış saman çöpü sayılmaktadır.
İngiliz saymakta
Magna herkes
Carta'sını
Batı
medeniyetinin Carta
önemli
başarılarından kapitalist insan
müttefiktir.
Magna
davranışı
haklarının gelişiminde temelli bir eylemdir. Zira o sayede "Kral kanunun a l t ı n d a d ı r . " Ve herkes gibi miş oluyor. Bunu mesela Fransa ile karşılaştırırsak, orada ingiltere'dekinin tersine müstebit krallar görüyoruz. İngiliz insanının, Neden? ile dejenere edilememesi, ilkel Çünkü ingiliz insan üretici gücü, barbar aşısı ile sık sık tazeleniyor. medeniyet bezirganlığı sosyalizmin gelenek ve göreneklerinin yaşatılmasını, sürdürülmesini sağlamış oluyor. Modern demokrasiye ilkel tohumlarını veriyor. İngiltere'de Magna Carta bir geleneği yerleştirirken, Fransa'da Barbar geleneğini yitirmiş olanlar, tere kadar sık sık ve y a m a n İngiltere'de aşiret ağaları, Lord yarı burjuva, yani derebeyler saraya teslim oluyorlardı. barbar aşıları y e m e m i ş t i . lordlaştı, burjuvalaştı, oldu. bir çeşit halklaştı. ise derebeyler Fransa'da Fransa Doğu despotluğu çukuruna yuvarlanıyordu. Çünkü kara Avrupa'sı, İngilkanuna uymaya mecburdur. Böylece İnsan hakkı, hürriyet ve saygısı evrensel kanun olarak t a n ı n m ı ş , yerleş-
toprak sahibi
kapıkululaştılar. Derebeylere karşı kral halkla birleşti. Fransa'nın kapitalizme geçişte İngiltere'den 100 yıl sonraya kalışı bundandı.
Bu konuları Türkiye'de kapitalizme geçişin neden olmadığı, neden geç ve belli şekilde olduğunu incelemeye geçişte bir ışık olmak üzere özetledik. Bizde Magna Carta geç ilan edilmiş ve güdük kalmıştır. III. Selim ve A l e m d a r Mustafa Paşa'nın ilan ettiği Sened-i İttifak, tıpkısı ile İngiliz Magna Carta'sıdır. 7 maddeden ibarettir. Tarihi zabıta romanı ile karıştıran kimi hevesliler, her önemli tarih olayı gibi Sened-i İttifak 'ı da anlayamamışlardır. "İttifak": " V ü k e l a - y ı devlet beyninde ve taşra hanedanları m e y a n ı n d a " yapılmıştır. Şartları: Yedi tanedir. 2. Madde: "Asker ve er yazıp t e r t i p l e m e , hepimiz a r a s ı n d a konuşularak mecliste verilen oyların birliğiyle alınmış kararlara göre d ü z e n l e n i r . " 3. Madde: 5. Madde: "Gerek M ü s l ü m ü n l a r malevinin ve g e r e k devlet gelir"Her kim f u k a r a y a z u l ü m ve d ü ş m a n l ı k y a p a r ve telerinin k o r u n m a s ı n a kim karşı korsa, hep birden tespit edilir." miz Şeriat'in y ü r ü t ü l m e s i n e karşı kor ise, o n u n dahi ezilip eğitilmesine elbirliği ile çalışır." 6. Madde: "Ocaklardan ve başkalarından herhangi bir fitne ve fesat olursa. Ocak ise, ocağın kaldırılmasına. Sınıf ise kahr ve tenkil
ve dirlik ve e s a m i l e r i n i n lip karar verilir."
kaldırılmasına, kişi
ise HER NE T A B A K A -
D A N O L U R S A O L S U N tehkikle idam e d i l m e s i n e hep İstanbul'a ge7. Madde: "Fukara ve çiftçilerin (reayanın) korunup savunulması esas olduğuna göre... asayiş ve vergilerde ılımlılık hususuna dikkat o l u n m a k lazım olmağın, zulümlerin ve sataşmaların ve vergilerin kaldırılması hususuna vekela ve hanedanlar aralarında konuşarak ne yolda karar verilir ise o n u n d e v a m ve istikrarına" bakılır. Bu hükümler İngilizlerin Magna Carta'larından az h ü k ü m d a r kısıtlayıcı değildir. Rical lar da, Ayrıca: İttifak'ı imzalayan "Vezirler ( m ü l k i y e ) , Ü l e m a ( İ l m i y e ) ve (Taşra ağaları ve bilcümle (Kalemiye) ve g e r e k H a n e d a n
Ocaklar ( S e y f i y e ) ki topu 25 kişiydi. İngiliz Magna Carta'sını imzalayantuhaf bir tesadüfle, ne fazla ne eksik, tam: 25 şövalye olmuştu. "Yüce Devletin ö t e d e n b e r i Usul, Nizam ve K a n u n u ve T ü m VEKALET-İ MUTLAK'dan sudur etmek Padişahın sureti olmağla"
Padişah buyurultuları, içeride, dışarıda bütün erkan ve V ü k e l a ' y e MAKAM-I deniliyordu. Yani tıpkı parlamenter krallıkta olduğu gibi hükümet ve idare doğrudan doğruya başbakanlığa düşüyor. bir emri olursa, onu da başbakan kanalından geçirmesi gerekiyordu. Bu kadarı, bir kalemde Osmanlı padişahlığını modern burjuva devletine çevirmek oluyordu. Ve bu değişikliğin uygulanması, padişaha daha yükleniyordu: ta olup, Sened-i İttifak'tan daima ve tam 1ola aynı birer nüsha: "Taclı Yüce Katta saklanmakEfendimizin Sened-i kenİttifak belgede... ile kesintisizce yürütülmesine hemen olan Magna Şevketmeab Canta
disi nazaret,i seniyeleri Biçimce arasında hemen
vesselam"deniliyordu
ne fark vardı?
Magna Carta'nın ardında, bir alanda toplantı
yapmış yüzbinlere yakın İngiliz yığınları ayakta ve silahlı bekliyorlardı. 2Magna Carta'yı imzalayan, en ufak bir ihanet önünde hemen yalın kılınç Gaziler), yani bakellesini sözü uğrunda torbaya koymuş şövalyeler (Alpler: Bizans hilelerinde kırışkın kapıkulları idiler.
yalan dolan bilmez barbar şeflerdi...Alemdar'ın karşısında imza koyanlar, Peşinde gelip İstanbul'u sanlar, çapul ülkülü iyi gün dostlarıydılar. Bu olaylar keşif ve icat yapanların Tefeci böyle davranıyor. başlarına gelenleri gösteriyor. Bu
tefeci sermayenin t e ş e b b ü s e karşı oluşunun sonucudur. Kapitalist ise keşfe el koyuyor. Çünkü o üretimde kâr arıyor. Tefeci-Bezirgan, Ali'nin külahını Veli'ye diyerek ticaret kârı faiz peşinde. Üretimle ilgisi yok. Yedi bin yıllık tarihi bunu gösteriyor. Sosyal olaylarda da bir rezonans söz konusu oluyor. Mesela bir radyo, havadaki dalgalardan ancak kendine uyan dalgayı alabiliyor ve alıyor.
Bir toplum olaylardan Bunu
da, bizim
dışında
cereyan ne
eden
olaylardan izahı
ancak kendi için kolaylık
ile
uyan
etkilenebiliyor. Batı'dan aldığımızın olması
bakımından belirtiyorum. Kapitalizmin iki safhası var: Biri Serbest Rekabet, öbürü, ya da ikincisi Finans-Kapital safhası. Finans-Kapital safhası, serbest rekabetçiliğin tersine tekelci bir safha. Bu: Batı kapitalizminin çöküş safhasıdır. Böylece, Osmanlı Batı'ya yöneldiğinde, d e m e k oluyor ki, Finans-Kapitali kayçöküş halinde olan iki toplum birbiri ile temasa geliyordu. Buna sosyal rezonans diyoruz. Yerli tefeci s e r m a y e m i z ile Batı'nın ülkelerin kaderi olarak böyle işliyordu. İşte Türkiye'de kapitalizm, bu determinizm içinde, bu tarihi aşamalardan geçerek gelişmiştir. naşıyorlardı. İşte Batı'ya yönelişimizin bilimsel determinizmi, geri kalmış