Bar an 79

Published on June 2016 | Categories: Documents | Downloads: 109 | Comments: 0 | Views: 639
of 24
Download PDF   Embed   Report

Comments

Content

www.barandergisi.com

SAYI: 79

10 Temmuz 2008 - 28

2 YTL (kdv dahil)

Laiklikle ERGENEKON’dan Çýkýlamaz!

Röportaj

Ferruh SEZGÝN:

Laiklik Elden Giderse Yerine Gelecek Olan Düzen Yahudiyi Rahatsýz Edecektir!

2
BARAN’dan...
Selam ile... AKP’yi yaþatan ve müslüman kitlelerin gözünde yaptýklarýna meþruiyet kazandýran, kökten laiklerle birlikte, ayrýca anti-emperyalist olduðunu iddia eden birtakým ulusalcý çevrelerin laiklik söylemleridir. Bunlar ulusalcý anti-emperyalist olarak kendilerini pazarlasalar da duruþlarýnda belirleyici olan Batýcýlýk... Yine bunlarýn en önemli üstlendikleri görev, gerçek millici vatansever anti-emperyalist unsurlarý perdelemektir. AKP nasýl ki devrimci-cihadî antiemperyalist Ýslâm’ý (ÝBDA’yý) perdeleyen bir misyona sahipse Batýcý kökten laikler de öyle bir misyona sahip. Ilýmlý Ýslâm’a mý karþýsýn yoksa gerçek Ýslâm’a mý? Yüzde 99’u müslüman, bu yüzde 99’un ise yüzde 90’ýnýn Amerikan düþmaný olduðu bu ülkede cevabý açýk ve net bir þekilde verilmesi gereken baþ sual budur. Bir Amerikan projesi olan ýlýmlý Ýslâm’a karþý olmakla gerçek Ýslâm’a karþý olmak arasýndaki fark acý ile tatlý arasýndaki fark gibidir. Haliyle iki karþý oluþtaki dil de birbirinden çok farklýdýr. Bir hatýrlatma yapmamýz gerekirse; Ýslâm’ýn ýlýmlýsý radikali olmaz. Ýslâm Ýslâm’dýr. Ama biz aradaki farký belirtmek açýsýndan mecburen bu tabirleri kullanýyoruz. Ayný, “müslümaným” dediði halde Ýslâm dýþý iþler yapan birine kâfir diyemeyip, “ahmak müslüman” dememiz gibi... Halbuki “müslüman ahmak olmaz.” ‘Ilýmlý’ kelimesi müspet bir tabir olduðundan dolayý biz ‘imânsýz Ýslâmcýlýk’ terkibini tercih etmekteyiz. Ilýmlý-imânsýz Ýslâmcýlýðýn bir Batý projesi olduðu malûm... Peki bu proje kime ve neye karþý geliþtirilmekte olup bu projeyle belirlenen ana hedef etrafýndaki talî hedefler nelerdir? Bütün bu sorularýn samimi olarak cevabý verilmeden gerçek bir antiemperyalist mücadeleden söz etmek mümkün olamaz. Ulusalcýlýðýnmillîciliðin de küreselciliðin de hakikati bu sorulara verilecek doðru cevaplar neticesinde yerli yerine oturacaktýr. Bütün bu sorularý hiç düþünmeden sadece laiklikle AKP’ye muhalefet etmek, Ýslâm düþmanlýðýnýn bir göstergesi olabileceði gibi, aslýnda AKP’yi de þuurlu olarak yaþatan en önemli unsur olacaktýr. AKP’nin temsil ettiði zihniyetin de, kökten laik Batýcýlarýn temsil ettiði zihniyetin de karþýlýklý olarak verdikleri zarar birbirlerine deðildir. Ýki zihniyetin de verdiði zarar, doðrudan doðruya insanýmýza ve vatan topraðýnadýr. Ilýmlý imansýz Ýslâmcýlýk, Batý tarafýndan cihadî-kurtuluþçu-anti-emperyalist Ýslâm’ý etkisizleþtirmek için geliþtirilmiþ bir projedir. Bu projenin birinci hedefi cihadîkurtuluþçu Ýslâm’ý etkisizleþtirmekse eðer, ikinci hedefi de Ýslâm dýþý antiemperyalist unsurlarýn Ýslâmlaþmasýný engellemektir. 17 Ocak 91 sürecinden beri doðuda ve batýda neredeyse dünyadaki tüm anti-emperyalist hareketler tarafýndan Ýslâm tahlil edilir ve bir çoðu tarafýndan da kabul edilir ve selâmlanýrken, Türkiye’de gösterilmesi gereken dikkatin binde birinin bile gösterilmediðine þahit oluyoruz. Oldukça garip ve düþündürücü olan bu durumun sebebi, Ýslâm dýþý bir rejimin anti-emperyalist unsurlara fidelik etmesiyle birlikte, Özal’dan bugüne kadar yürütülen Amerikan tandanslý ýlýmlý imânsýz Ýslâm projesidir de... Bütün dünyada cihadî Ýslâm’a karþý “model” olarak ortaya konulan ýlýmlý-imânsýz Ýslâm projesi, birtakým anti-emperyalist unsurlarýn Ýslâmlaþmasýný engelleme istidadýný gösterdiðinden dolayý da Batý tarafýndan desteklenmektedir. Bu mânâda AKP sadece Türkiye sýnýrlarýna ait bir “model” olmayýp tüm dünyada cihadî Ýslâm’ýn önünü kesmek ve Ýslâm dýþý anti-emperyalist unsurlarýn da Ýslâmlaþmasýný engellemek için pazarlanan bir modeldir. Bunun böyle olduðunu anlamadan AKP’ye karþý çýkmak, hele hele bir de laiklikle karþý çýkmak onu sadece yaþatacaktýr. Ergenekon operasyonlarýna dikkat edilirse, operasyonu yapan irade, bu durumu göz önünde tutmaktadýr. Gerçek vatansever inananlarý, laiklikten ve Ýslâm düþmanlýðýndan baþka bir sözü olmayanlarýn arasýnda “tost” yapýlmasý, laiklik unsurunun kime karþý

Kâim ve Dâim
nasýl kullanýldýðýnýn göstergesidir. Operasyoncular birtakým þahýslarýn ya geçmiþindeki Ýslâm düþmanlýðýna atýfta bulunmaktalar yahut mevcut laik durumlarýný ön plâna çýkararak operasyonu yürütmekteler. AKP’nin elinden bu silah alýnmadan ona karþý yapýlan hamlelerin boþa çýkacaðý muhakkak. Laiklikte ýsrar etmek, onu hep öyle olmadýðý halde ‘Ýslâmcý Parti’ konumunda tutacaktýr. En azýndan þimdilik yüzde 99’u müslüman olan bu ülkede, bu da AKP’nin iþine yarayacaktýr. Kitleler AKP’yi, inandýðý, güvendiði için desteklemiyorlar; kökten Batýcý laik söylemlerden nefret ettiði için AKP’ye yöneliyorlar. Bu bilindiði halde laiklikte ýsrar etmek, AKP iktidarý için çalýþmak mânâsýna gelir. Laiklik emperyalist Batý’nýn içimize soktuðu ve sahte kutuplarýn beslendiði ilk bölücülüktür. Yüzde 99’u müslüman ve bu yüzde 99’un yüzde 90’ýnýn Amerikan düþmaný olduðu bir ülkede laiklik Ýslâm düþmanlýðý olarak algýlandýðý için AKP yüzde 47 oy aldý. Yoksa millet ülkeyi Hristiyan-yahudi Batý’ya satsýn diye AKP’ye oy vermedi!.. Bu husus samimi olarak anlaþýldýktan sonra gerçek bütünleþme ve hristiyan-yahudi Batý emperyalizmiyle gerçek hesaplaþma adýna ilk adým atýlmýþ olacaktýr.

Genel Yayýn

Temsilcilikler: Ümraniye: Ýbrahim Gülþen Tel: 0539 423 07 48 Esenler: M. Yavuz Dedeoðlu, Tel:05378902187 05558329423 Bursa: Þakir Bilmez Tel: 0539 288 77 63 Antalya: Arif Saygý, Tel: 0536 605 24 43 K.Maraþ: Baki Aytemiz, Tel: 0537 271 25 74 Samsun-Bafra: Celal Eker Ýsmet Paþa Mah, M. Akif Ersoy Cad., No: 16/c Tel: 0362 542 71 67 Ýzmir: Abdülhalim Umarov Tel:05542528506 Erzurum: Bektaþ Bilmez: 0538 300 49 37 Almanya: Okan Fettahoðlu, Tel: 00491737569 316 Avrupa:Zafer Yýlmaz: Tel: 0049177/7403319 Ýsviçre:Simurg Lerzan, Tel: 0041 787931279 Brezilya:Merve Leticia, Tel: 301 60-031 Niedersachsen Eyalet: Cesareddin Musluoðlu, Tel: 00491799988223 [email protected]

Okuyucudan
Partimizin Ankara Ýl Baþkanlýðýna bir süredir göndermekte olduðunuz derginizin tarafýmýzca kim tarafýndan sipariþ edildiði bilinmemekte olup, sipariþ edilmediyse neden gönderildiði de anlaþýlamamýþtýr. Þu güne kadar gelen Baran isimli derginiz için teþekkür eder, bugün tarihi itibariyle gelmekte olan neþriyatýn durdurulmasýný rica ederiz. Bilgilerinize sunulur. BÜYÜK BÝRLÝK PARTÝSÝ Ankara Ýl Baþkanlýðý *** Selam Allah ve Rasulü yolu davasýna sadakatle baðlý ve dahi üç kuruþluk dünya menfaati için dinini satmayan, teveccüh devþirmek için adice hokkabazlýk yapmayan salih müminlerin üzerine olsun... Allah þeref ve haysiyet fýkarasý þaklaban tahripçilerin þer ve kusmuklarýndan ümmeti korusun... Amin! Ahi Baran Dergisi Yönetimi; Meramým; Kumandan Salih Mirzabeyoðlu’nun 50*70 cm. siyah beyaz bir fotoðrafýný bu kardeþinize iletmenizdir.. Vesselam. Mehmed Yiðit * ** Selamlar... Derginizin yayýnýndan haberdar deðildim mailinizden tanýþtým. Takip etmeye çalýþacaðým. Ancak þunu belirtmeliyim ki ben marksistim ve TKP üyesiyim. Sizlerin de dindar olduðunuzu biliyorum. Fikirlerimiz ne kadar baðdaþýr bilemiyorum? Ancak yine de irtibatta olmayý isterim. Ben Malatya’da yaþýyorum, eðer irtibata geçebileceðim birileri varsa görüþebilirim... Davut Yusufoðlu

BARAN

3
Darbehan Göktürk
Her kesimden vatanseverleri birleþtirecek Milli Hükümet tehlikesini önlemeye, tam baðýmsýzlýk yanlýsý Perinçek ve Ýþçi Partisi’ni, Milli Güçleri tecrit etmeye çalýþan düþmanýn; rehin alýnanlar arasýnda, “maðduriyetlerini ilerde AKP’nin ýlýmlý Ýslamýna benzer bir ýlýmlý Millici, ýlýmlý Amerikancý Ergenekon Partisi olarak siyasette kullanmak þeklinde bir bölücü fýrsatçýlýðý” özendirme hesabý yaptýðý da muhakkak. Mustafa Kemal’in 10 Aðustos 1920 tarihinde Afyon’da Türk subaylarýna yaptýðý konuþmayý hatýrlamayanýnýz yoktur. Bilmeyen varsa, hemen okumalý... Saldýrý, ayný zamanda bu konuþmaya bir cevaptýr. Düþman, saldýrýsýný kuvvet ve ordu komutanlýðý yapmýþ isimlere vardýrmakla, Mustafa Kemal’e alaylý bir dille; “Gördün mü bak, subaylarýný milletin gözü önünde aþaðýlýyorum. Sen olsaydýn 20’lerde yaptýðýn gibi Anadolu’daki bütün yabancý subaylarýn tutuklanmalarýný emrederdin. Bugünün subaylarýndan ses çýkýyor mu? Seni takip eden var mý? Hayýr. Gözlerini ne kadar yýldýrmýþým, anla gücümü; 1920’lerde Türk Subaylarýný Malta’ya sürdüðüm gibi, bunlarý Kýbrýs adasýna, Süleymaniye’ye sürsem, Talabani’ye Barzani’ye teslim etsem, yine de sesleri çýkmaz” diyor ve hýnç içersinde ekliyor; “Ýstiklal Savaþý’nýzýn bütün deðerlerini birer birer aþaðýlayacaðým” Sakarya’sý çoktan yaþanýp kemiðe dayanmýþ Malta Sürgünleri günlerini yaþýyoruz. Genel Kurmay Baþkanýnýn tabiriyle “1919 þartlarý içindeyiz”. Stratejik düþmanýn saldýrýlarý misliyle karþýlýk görmezse, Malta Sürgünleri döneminde olduðu gibi, iþgal basýnýnýn kýþkýrtmalarý ve düþman telkinleriyle karar alacak bu sefer sivil ikinci bir düzmece Nemrut Kürt Mustafa Paþa mahkemesi kurup, Türk generallerini, samimi vatanseverleri, gelecek senenin 4 Temmuz tarihinde, mesela Güney Kýbrýs Rum Kesimi’ne, Tâlabani-Barzani teröristlerinin yuvalandýðý Amerikan iþgal bölgesine, Süleymaniye’ye sürgün etmeye yeltenebilirler. “O taraf”ýn yargýda, medyada, siyasette sahneye sürülen vatansevmez Nemrut Kürt Mustafalarý varsa, “bu taraf”ýn da yargýda, medyada, siyasette o sahneyi Ergenekon azmiyle yerle bir etmeye muktedir vatansever Cesur Türk Mustafalarý olmalý. Onlar, Bertaraf olmuþ liberal çapulcu dinazorlarýn, cadalozlarýn toplandýðý malum gazete ve benzeri iþgal basýný baþta gelmek üzere, “Ergenekon Terör Örgütü” edebiyatý yapýyorlarsa; sizler de “4 Temmuz Terör Hücresi’ni ve benzeri AB-D”ci terör örgütlerini dilinize dolayýn. Manþetleriniz, sayfalarýnýz bu örgütlerin tezgahlarýyla ilgili haberlerle dolup taþsýn. Onlar Türk Subaylarýnýn, samimi vatanseverlerin, yasalara uymakla uymamak arasý uygulamalarla “göz altýna alýnmak” suretiyle “rehin alýnmalarýný” alkýþlayýp teþvik eden yayýnlar yapýyorlarsa; sizler de onlarýn desteklediði tarafýn subaylarýnýn, yandaþlarýnýn ayný þekilde rehin alýnmalarýný teþvik edin; Düþman, bu tarafýn gazetecilerini yazarlarýný “göz altýna almak” suretiyle rehin alýyorsa, sizler de o tarafýn gazetecilerini yazarlarýný ayný yolla rehin alýn. Senin kafana 4 Temmuz tarihinde mi Amerikan bezinden çuval geçirdiler? Sen de onlarýn kafasýna uygun bir tarihte halis muhlis Türk kumaþýndan torbalar geçirip, meydanlarda sürü; Stratejik düþman, Türk Ordusuyla ilgili gizli belgeleri iþgal basýnýna sýzdýrýyorsa, sen de Türk Ordusu olarak, Anglofil siyasilerin Türk Milletinden habersiz imzaladýðý, kapitülasyonlardan farksýz “ikili anlaþmalar”daki bilgileri sýzdýr; onlarýn gizli barýnaklarýný deþifre et; sanki çekilmiþ gibi NATO’nun faaliyetlerini fiilde felç et. Yaný baþýnda yýllardýr devam eden Irak Direniþini, kendi bacaðýný keser gibi görmezden gelmekten vazgeç ve bu direniþin bir Ýstiklâl Savaþý olduðunu artýk kavra!

Sohbet-Konferans
ürk Devleti’nin içine çöreklenen vatansevmez liberal çapulcu eþkýyalar var güçleriyle iþte bu birleþmeyi; Ýstiklâl/Kurtuluþ/Baðýmsýzlýk Savaþý’nýn tarihi deðerleri etrafýnda gerçekleþen bu birleþmeyi önlemeye debeleniyorlar. Yiyecekleri darbeyle þallak mallak tepe taklak gideceklerini fark eden suçlularýn telaþ ve korkusu içindeler. Yolun sonunda iki elini açmýþ yakalarýndan kucaklayýp hesap sormak üzere onlarý bekleyen “bütün travmalarýn anasý, esas travma”nýn “gölgesi” üzerlerine vurdukça, muhakeme kabiliyetlerini yitirdiklerini; kapýldýklarý korku ve telaþý artýk saklayamadýklarýný teþhis ediyoruz. Saklayabilmiþ olsalar, zihnen sömürgeciliðin kurbaný pembeli-turunculu birtakým þen sýpalarý Ýstanbul ve Malatya sokaklarýnda güya “her çeþit darbeye karþýyýz! Hepimiz liberaliz!” diye baðýrtarak dolaþtýrdýklarý “gezginci çadýr tiyatrolarý” tezgahlayýp, bu rengarenk þaklabanlýklardan medet umma komikliðine düþerler miydi?.. Bunlar hep esas çarpma öncesi tezahürler. Tarihini, Ergenekon Destaný gibi Türklüðün ortak hafýzasýnda yerini muhafaza eden bir büyük ortak deðere adeta “terörist destana hayýr!” diye baðýracak derecede millî benliði boþaltýlýp Bertaraf olmuþ gazeteci kisveli maskaralardan; Mehmetçiðin “dört ayaklý hayvan”a benzetildiði Gelibolu belgeseli kýlýklý Türk düþmaný yabancý propaganda filmlerinden; Çanakkale Zaferi gibi bedelini 250 bin vatan evladýnýn hayatlarýný feda ederek ödedikleri bir baþka muazzam deðerin ruhunu “Centilmenler Savaþý” olarak hafýzalardan güme götürme maksatlý “yaltakçý yerli belgesellerden” öðrenen bu zavallýcýklar, her çeþit darbeye karþý olduklarýný sanadursunlar, ne onlar ne de onlarý zihnen programlayýp yürütenler her çeþit darbeye karþýdýr. Her kesimden samimi vatanseverler olarak bizim konuþtuðumuz dille, her kesimden liberal çapulcular olarak onlarýn konuþtuðu dilin farklý olduðunu aklýnýzdan çýkarmayýn. Görünüþte ayný kelimeler, her iki tarafça ya farklý anlamlarda kullanýlýr, ya da kelimelere anlamlarý itibarýyla biçilen menfilik-müspetlik vasfý, soyut plânda her iki dilde de ayný olabilir; ama her iki tarafýn bir deðerlendirmede bulunurken o kelimelerle menfi ya da müspet olarak niteledikleri “durumlar” ve “fiiller” ayný deðildir. Yani “darbe, darbeci, demokrat” gibi kelimelerden her iki tarafça kastolunan anlamlarýn kendileri ve o anlamlarýn müspet veya menfi kabul edilip edilmemesi yanýnda, o müspet veya menfi anlamlarýn ayrýca hangi durumlarla, fiillerin nitelenmesinde kullanýldýðýna dikkat etmelisiniz. Ýstilaya uðramýþ evi/vataný, sömürgeci düþmanla, ona direnmediði için meþruluðunu yitirip kuklalaþmýþ, ya da istila gerçekleþtikten sonra açýkça atama veya seçim kýlýklý bir tiyatroyla iþ baþýna getirilmiþ gayrý meþru “otorite”ye karþý Milli Güçlerin her siyasi-askeri hamlesi, liberal çapulculuðun dilinde “darbe, darbecilik, anti-demokratlýk, anti-demokratik giriþim” olarak menfilenir. Meselâ, o dili kullananlar. Üçüncü Ordu Müfettiþliði resmi göreviyle Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal Paþa’nýn, Amasya’da Baðýmsýzlýk Genelgesi’ni yayýnlamasýyla telaþa kapýlan vaktin otoritesi Ýstanbul hükümetinin ona yapmýþ olduðu, “Hemen Ýstanbul’a dön! Dönmeyeceksen, barýþ kararlaþtýrýlýncaya kadar gönlün nereyi çekiyorsa, git bir yerlerde iki ay kadar hava deðiþimine çýk!” çaðrýsýný hiç takmayýp görevinden istifa etmesini “darbeci ve baskýcý Jakoben karakterinin daha o günlerde ortaya çýkan bir emaresi” olarak görme eðilimindedir. Hele, onu tasfiye etmeye yönelik Ali Galip-Ýngiliz Binbaþý Noel Komplosunu boþa çýkarýr çýkarmaz, Sivas Kongresi’nin hemen ardýndan bu tezgahtan sorumlu tuttuðu Damat Ferit hükümetini, Ýstanbul üzerine 12 Eylül-2 Ekim tarihleri arasýnda 22 gün süreyle uyguladýðý, Anadolu-Ýstanbul arasýndaki bütün haberleþme kanallarýný kesmek gibi “darbeci yöntemler”de ihtiva

T

eden “tam saha baský taktiðiyle” istifa ettirip düþürmesini ise, sýrf düþürülen kukla hükümetin “demokratik Ýngilizciliðini” benimsedikleri için, “meþru Ýstanbul hükümetine karþý gerçekleþtirilmiþ bir darbe” sayarlar. Oysa, her kesimden samimi vatanseverler olarak bize göre, Gazi Mustafa Kemal’in her iki eylemi de, “tarih baba” tarafýndan da doðrulandýðý üzere, Ýstiklal Savaþý süreci içinde atýlmasý gerekli müspet iki adým; düþmanla kuklalarýna indirilmesi gerekli birer “darbe”dir. Öte yandan, onlarýn dilinde, vatansever yönetimleri hedef alan istila ve darbeleri menfilemek yoktur; menfilemek þöyle dursun, ya hazýrlýk aþamasýndan baþlayarak açýkça, ya da giderek pervasýzlaþacak ihtiyatlý ifadelerle “demokratik bir adým, Özgürlük Operasyonu” olarak alkýþlarlar. Meselâ 2003 yýlý Martýnda anti-sömürgeci Irak Devleti ve Ordusuna saldýran Amerikan-Ýngiliz-Anzak sürülerinin Nisan ayýnýn ilk haftasýnda bu ülkede iç bozguncularýn kapýyý içerden açmasýyla gerçekleþtirdikleri “Amerikan askeri darbesi”ni “demokrasiyi kurmak için ipek yumruklu bir giriþim” sayarlar. Ama bize göre ve 5 yýldýr görüldüðü üzere, aslýnda “demokratik sömürgeleþtirme” saldýrýsý, “köleleþtirme operasyonu”dur; “köleleþtirmek üzere milli benliðinden özgürleþtirme operasyonu”. Bizim dilimizde hakiki gerçek demokrasiyi kurmak için atýlan “demokratik adýmlar, yumruðu ipek yumuþaklýðýnda giriþimler” olarak sýfatlanmaya layýk olan durumlar ve fiiller, bir bütün olarak Ýstiklal Savaþý sürecinde Ordu-Millet bütünlüðü tarafýndan düþmanla kuklalarýna tam bir disiplin içinde hareket edilerek indirilen darbelerdir. Yani o liberal çapulcu dinazorlar her çeþit darbeye deðil, liberal çapulcu statükoya son verecek tedbirler alacaðýndan korktuklarý her çeþit darbeye karþýdýr. Bizler ise, ister seçim yoluyla, ister güçle, ister ikisi bir arada, nasýl olursa olsun, evin/vatanýn kapýlarýný yaðmaya kapatmak üzere iktidara gelmeyi saðlayacak her imkanýn deðerlendirilmesinden yanayýz. Düþmanýn konuþtuðu dille, bizim konuþtuðumuz dilin ayrý olduðunu unutmayýn, birbirine karýþtýrmayýn. Gazete baþlýklarýný, köþe yazýlarýný okurken, “belgesel” seyrederken, tartýþma programlarýnda yapýlan yorumlarý ve “haberleri” dinlerken, zihnen tetikte olmak üzere bu söylediklerimiz daima aklýnýzda bulunsun. Burada sizlere, adýný tarihe deðil de, tarih babanýn vatan hissinden yoksun kubur farelerini elinin tersiyle darbeleyip süpürdüðü deliðin kenarýndaki çeteleye çentiklediði Nemrut Kürt Mustafa adlý bir kuklanýn baþkanlýk eder gözüktüðü bir mahkemenin düþmanýn talebini yerine getirmekten ibaret kararýyla 10 Nisan 1919’da Bayezit Meydanýnda katledilip þehadet þerbetini içen Kahraman Kemal Bey’in; onu “Millî Þehit, Masum Ýslam Þehidi” olarak baðýrlarýna basan, Ergenekon azmiyle kenetli, her kesimden samimi vatanseverlerce nasýl ortak bir ruh hali içinde topraða verildiðini anlatan bir düþman raporundan alýntýlanmýþ satýrlarý okurken; kimisi sivil, kimisi asker, bir grup insanýmýzý daha gözaltýna alýnýp tutukladýklarý, daha doðrusu rehin alýp hapsettikleri bilgisini ilettiler. Rehin alýnanlar arasýnda, Emekli Jandarma Genel Komutaný Orgeneral Þener Eruygur, Emekli 1. Ordu Komutaný Orgeneral Hurþit Tolon, emekli Albay Atilla Uður, vatansever iþ adamlarýndan Ankara Ticaret Odasý Baþkaný Sinan Aygün de bulunuyor. Saldýrýnýn ardýnda asýl plânlayýcý ve karar verici irade olarak 5 yýl evvel Irak’ýn Süleymaniye þehrinde Türk Subaylarýný, lrak’ýn iþbirlikçi hainlerinin de katýldýðý misillemesi hala yapýlmamýþ menfur bir saldýrýyla aþaðýlayarak “rehin alan” Pentagon’a baðlý “4 Temmuz Terör Hücresi” bulunduðuna göre; mevcut yasalara uymakla uymamak arasý bir çizgide, görünüþe göre “göz altýna almak, tutuklamak” olan bu fiillerin aslýnda “rehin almak, esir almak” olduðunu hissetmemiz lazýmdýr.

4

BARAN

-Ergenekon Operasyonu Vesilesiyle-

Darbe Giriþimi Suç Ama Darbe Suç Deðil!
Darbe yaparsan alkýþlanýrsýn, darbe giriþiminden ibaret kalýrsan suçlanýrsýn! Gücü yeten yetene devrin kuralý budur ve ister hak, ister bâtýl kutuplarda olsun, iþler böyle yürümektedir, eþyanýn tabiatý icâbý.
Kâzým Gökbayrak
rgenekon Operasyonu’nda gözaltýna alýnanlar darbe teþebbüsünde bulunanlarmýþ, iddia böyle. Ve AKP-Fethullahçý medyada darbe karþýtý bir söylem, bir demokrasi havariliði sormayýn gitsin. “Darbecilerden ülkeyi temizlemek meclisin haysiyeti” imiþ… 28 Þubat’ýn militaný Sisi’nin rolü gibi, “Kadýn Vajinasý Üzerine” türü pespaye romanlarýn þiþirilmiþ yazarý Ahmet Altan’ýn çýkardýðý Amerikan tetikçisi Fethullahçý liberal Taraf Gazetesi ile yine Fethullahçý Zaman gazetesi ve bunlara eþlik eden güyâ Ýslâmcý, gerçekte “Ilýmlý laik-ýlýmlý Ýslâmcý” Yeni Þafak ve Vakit gazeteleri de bunlara destek veriyor; Amerikan güdümlü plânlarýn-siyasetlerin, hak-hakikat ve de demokrasi perdesi altýnda uygulanmasýna meþruluk kazandýrýyor… Hak-hakikat-adalet-demokrasi gibi mefhumlarýn arkasýna sýðýnýlmasýna aldanmayalým! Hepsi hikâye. Ergenekon ve AKP arasýnda olan mücadele iktidar kavgasýdýr ve her iki uçta da demokrasi-insan haklarý v.s. iþlerine geldiðincedir. Bir taraf ulusalcý kökten laik, diðer taraf ise küreselci ýlýmlý laiktir. Bir tarafýn dinsizliðine bakýp, diðer tarafa (AKP-Fetullah) aldanmayalým, onlar da imânsýzdýr, “Ýmânsýz Ýslamcýlýk”ýn temsilcisidir. ABD mamulüdür. Darbe giriþimcileri gözaltýna alýnýyor da darbeciler niye gözaltýna alýnmýyor? Asýl suâl budur. 28 Þubat Post-modern darbecileri, baþta Çevik Bir olmak üzere, Sincan’da tanklarý yürütenler, birçok zorbalýða ve haksýzlýða imza atanlara niye hesap sorulmuyor? Hani darbecilere karþý mücadele etmek meclisin onuru idi? Nerede demokrasi havarisi medya? Fetullah Gülen 28 Þubat maðduru deðil mi idi? AKP de öyle… Þimdi iþlerine geliyor, Çevik Bir’le de aralarý iyi. 12 Eylül 1980 kanlý askerî darbesinin baþý Evren Paþa niye yargýlanmýyor? Nice insanlarýn kanýna girdiler, iþkencehânelerden geçirdiler! Bodrum’da krallar gibi yaþýyor “Nitekim Paþa”!.. Ve diðerleri! Hani darbecilere karþý mücadele etmek meclisin onuru idi? Hani medyamýz, darbecilerin üzerine gidiyordu? Darbe giriþimcilerinin üzerine gidiliyor da, darbecilere lâf yok. Ýþlerine geldi mi, “darbecileri temizliyoruz, karanlýk aydýnlýða çýkýyor, çeteler ayýklanýyor” oluyor. Hâlbuki yeni çete Fetullah Terör Örgütü, eski çeteyi tasfiye ediyor ve Amerika’nýn “izni müsaadesi” ile olmakta bütün bunlar. Ulusalcý grup, askerden ümidini kesmiþ, tutunacak son dalý olan yargý ile hukukun aðzýný burnunu kýra kýra operasyon yaparken, diðer grup olan AKP-Fetullah ve liberaller ise, askeri etkisiz hale getirdikten sonra polis vasýtasýyla ve medya desteðiyle, aleyhte yayýn yasaðý koyarak (lehte serbest) Ergenekonculara yargýsýz infaz yapmakta. Hadiseyi doðru tahlil edelim ve semerelendirelim. Yoksa bizim tarafýmýz ne þu, ne bu sadece Ýslâm! Kimse bize ölümü gösterip sýtmaya razý etmeye uðraþmasýn. Ha Ýslâm’a cepheden saldýran dýþ düþman kökten laik, ha Ýslâm’ý içeriden yýkmakla mükellef iç düþman ýlýmlý laik – ýlýmlý müslüman fark etmez! Hükümet ve medya geçmiþte darbe yapanlara karþý kampanya baþlatmadýðý gibi, baþýmýza devamlý çorap ören ve çuval geçiren Amerika’ya karþý da kampanya baþlatmamaktadýr. Neden? Asýl darbeci Amerika deðil mi, önceki darbeleri o yaptýrmadý mý? Ýþlerine geldiðinde demokrasiden bahsederler fakat yüzde doksanlara varan halktaki Amerikan düþmanlýðýný desteklemek için harekete geçmezler. Çünkü haysiyetsiz ve mamacý soytarýlar onlar! Türkiye’de aydýn tarifi bunun için yok! Aydýnlarýmýz satýlmýþ maalesef! Gerçek aydýnlar ise bulunmasý gereken yerlerde, zindanlardalar. Günlerini saymakta, ellerini ovuþturarak geliþmeleri izlemekteler. Bize düþen ise; düzeni onlara uygun hâle getirmek, onlara hazýrlamak... Çünkü içerisi-dýþarýsý senkronize olmalý ki, gerçekler sahteleriyle yer deðiþtirsin, Ýslâm inkýlâbýna yol açýlsýn! Biz kendi þafaðýmýzý beklemekte ve gözlemekteyiz! Amerika, dün desteklediði ulusalcýlarý tasfiye eder ve “ýlýmlý laikýlýmlý Ýslâmcý” AKP-Fetullah’ý iktidara taþýrken, bizim tarafýmýz ne þu, ne bu sadece Ýslâm’dýr. AKP-Fetullah çizgisinin marka Müslümanlýðýna bakýp onlarý desteklememiz söz konusu deðildir. Bilâkis yeni tehdit ve tehlike onlardýr. Zaten yýllar önce bunu iþaret etmiþ, kavganýn artýk sahte Ýslâmcýlarla, gerçek Ýslâmcýlar arasýnda olacaðýný belirtmiþtik. Aslýnda bugün de olan budur: Amerika, Ýslâmcý hareketleri önlemek için sahte Ýslâmcýlarý öne sürmektedir. Darbe yaparsan alkýþlanýrsýn, darbe giriþiminden ibaret kalýrsan suçlanýrsýn! Gücü yeten yetene devrin kuralý budur ve ister hak, ister bâtýl kutuplarda olsun, iþler böyle yürümektedir, eþyanýn tabiatý icâbý. Bütün darbeleri-çeteleri sona erdirecek ve Yüce Hakk’ýn Divânýný yeryüzünde kuracak Hakkýn Darbesi’ne inananlardanýz!

E

Gerçek Darbeciler Keyif Çatýyor!..

PANORAMA
Ýþkencecilerin Eþbaþkaný
59 yaþýnda, göbekli Hitchens, su dökülünce hissettiklerini þöyle aktardý: “Bir süre nefesini tuttuktan sonra nefes verip alma ihtiyacý hissettim. Kumaþ hemen burun deliklerimi kapattý ve ýslak dev bir pençe ölümcül biçimde yüzüme bastýrýyormuþ gibi oldum. Nefes alýp alamadýðýmý bilemez halde sudan çok panik içinde boðulurken, ‘beni çýkartýn’ iþareti verdim. Resmi yalan, boðulma hissi yarattýðý. Doðrusu ise boðulduðunuz. Ýnanýn bana, bu iþkence.” Amerika puþt olmasý hasebiyle puþtluðunu yapacak da, ya þu Eþbaþkan’a ne demeli? Nasýl olsa iþkenceye, katliama maruz kalan kendi oðlu olmadýðý gibi, tecavüze uðrayanlar da kendi kýzý deðil. Alacaksýn gemicik sahibi oðlunu, yatýracaksýn; bakalým bir daha eþ baþkanlýk yapacak mý yapmayacak mý? - “Ýþkenceye karþý ne yapmalý Adem?” - “KISAS!”

5

kýsa...kýsa...kýsa...kýsa...kýsa...kýsa...
Suriye’de, 25 Ýslâmcý Mahkûm Þehid Edildi!
Suriye’de bir askeri hapishanede siyasi tutuklularýn baþlattýðý isyana kanlý bir þekilde müdahale edilmesiyle en az 25 müslümanýn öldüðü belirtildi. Birileri Amerika’ya ve küfre Anzaklýk yapmayý kâr bellerken, Ýslâm için ölüneceðini gösteren þehidlere selâm olsun!

rak iþgalinin baþ destekçilerinden olup, 11 Eylül karþýsýnda ‘Ýslami faþizm’ söylemini geliþtiren, Irak iþgalini destekleyen Hitchens, bir makalesinde ‘aþýrý sorgu’ ile ‘doðrudan iþkence’ yöntemleri arasýnda ayrým olduðunu savundu. Waterboarding’i aþýrý sorgu kategorisine soktuðu eleþtirisi, ‘Sýkýysa dene’ resti alan Hitchens, Vanity Fair’in Aðustos sayýsý için bu denemeye soyundu.

I

Ýþbirlikçiliðe Baþlayana Sýnýr Yok!
Celâl Talabanî denen iþbirlikçi soysuz, Sosyalist Enternasyonal toplantýsýnda, iþbirlikçi Irak Devleti tarafýndan da tanýnmayan Ýsrail’in Savunma Bakaný Ehud Barak’ýn elini sýkmasý, Amerika’nýn kurduðu Irak meclisindeki kukla milletvekillerinin bile zoruna gitti.

Coniler Kafayý Yiyor!
Petrol Fiyatlarý ‘Amerikan Yaþam Tarzý’ný da Etkiledi
merika’da yapýlan bir kamuoyu araþtýrmasýna göre, halkýn yüzde 39’u tatil planlarýný deðiþtirmeyi düþündüðünü söylerken, yüzde 31’i dýþarýda daha az yemeðe çýkmak zorunda kaldýðýný belirtirken, conilerin yüzde 58’i artýk daha az araba kullanýyor. Araþtýrmaya katýlanlarýn yüzde 10’u iþe yakýn bir yere taþýnmayý düþündüðünü söylerken, ayný oranda Amerikalý evlerine yakýn bir iþ bulmayý planladýklarýný bildirdiler. Araþtýrmacý John Zogby, “Bu büyük, kültürel bir deðiþim” diyerek yüzde 10 küçük bir rakam gibi görünse de, bunun milyonlarca insanýn hayatlarýnda esaslý deðiþim yapmayý planladýðýný gösterdiðini söyledi. Diðer yandan bazý Amerikalýlar, rahiplerin arkasýnda, petrol istasyonlarýnda ucuz benzin duasýna çýkýyor. Washington’da bir kilise korosunda çalýþan Rocky Twyman’ýn öncülüðünde Nisan ayýnda kurulan ‘Pray at the

Karakolda Ölüm Var!
Zonguldak’ta oturan evli ve bir çocuk babasý 38 yaþýndaki Metin Yüksel’in, gasp iddiasýyla gözaltýna alýndýðý karakoldan ölüsü çýktý… Doktorlar, Yüksel’in hastaneye getirildiðinde ölü olduðunu söylüyorlar. Polislerin iddiasý kaçmak isterken ayaðýnýn takýlýp düþtüðü yolunda... Bizim karakollarda kaçmak isterken merdiven boþluðuna düþüp öleni çok duymuþtuk da bunu ilk defa duyduðumuzu itiraf elim.

A

Karakolda Ýþkence Var!
Pump Movement (Benzin pompasýnda dua hareketi)’ gittikçe yaygýnlýk kazanýyor. Ülkenin her yerinde Shell ve Exxon Mobil istasyonlarýnda bir araya gelen grup topluca dualar ederek, Allah’tan benzin fiyatlarýnýn düþmesini talep ediyor. Baþbakanlýk Ýnsan Haklarý Kurulu’nca hazýrlanan 2007 Hak Ýhlalleri Raporu’nda iþkence ve kötü muamele olaylarý birbirinden ayrýlarak tablolaþtýrýldý ve iþkencenin azaldýðý iddia edildi. Ýþkencenin münferit olduðu iddia edilen raporda, polisin iþkence yapma nedeni ise “çok çalýþmasý” olarak açýklandý.

“Sümüklü Fetullah!”
li Kýrca’nýn Show TV’de sunduðu ‘Siyaset Meydaný’ programýnda, Deniz Som, Fethullah için “Sümüklü” deyince, Mehmet Metiner, Som’un üslubunu eleþtirdi. Metiner’in “Fethullah Hoca” demesi üzerine sinirlenen Som, “Eeeee. Ne hocasý efendisi? Ýlkokul mezunuyla beni muhatap etme ya” dedi. Metiner, Som’u terbiyeye davet etti. Bu Fethullahçýlar hep böyle, dine, imâna, Allah Resûlüne, sahabîlerine, bütün mukaddesata sövülür, Amerika ve Ýsrail Müslümanlarý katleder, bacýlarýmý-

A

Pakistan'da Lal Mescidi Civarýnda Patlama
Pakistan'ýn baþkenti Ýslamabad'taki Lal Mescidi civarýnda meydana gelen bombalý saldýrýda 10'dan fazla kiþi öldü. Ýslamabad yetkililerinden Rana Akbar, olayýn intihar saldýrýsý olduðunu bildirdi. Yabancý bir haber ajansý, yerde yatan 7 polis cesedi olduðunu duyurdu. Bilindiði üzere geçen sene Müþerref þerefsizinin köpekleri Lal Mescidi'ne haince saldýrýp, orada bulunan müslümanlarý kahpece þehid etmiþlerdi.

za tecavüz ederlerken gýklarý çýkmaz, hâlâ diyalog ve hoþgörüden bahsederler de, iþte, nefislerine bir þey dokunduðu zaman hemen aslan kesiliveririler.

6

-BAÞYÜCELÝK DEVLETÝ-

Usûl, Esastan Önce Gelir!
Her ne kadar “usule takýlýrsak, esasý kaybederiz!” diyerek, bu soruþturma kapsamýnda yapýlan haksýzlýklarý örtmeye çalýþan sözde demokrat Zamane piçi bilmeli ki, demokraside usul her þeyden önce gelir! Senin bu itirafýnda olduðu üzere, maksadýnýz demokrasi filan deðil, Amerika’nýn kucaðýndaki yerini saðlamlaþtýrmak. Bâkî Aytemiz
u yapýlan operasyonun polisiye tarafýyla, operasyon üzerinden yapýlan propagandayla zerk edilmeye çalýþýlan, demokrasinin ne kadar cici bir þey olduðuna dair “demokrasi mi darbe mi?” zýrvalarýný ayýrmak lâzým ilk önce… Daha doðrusu, hadiseye, operasyonun polisiye tarafýyla bize gösterilen yüzünden deðil de, bu “demokrasi mi, darbe mi?” sahte kutuplaþmasý edebiyatý üzerinden yanaþýp, polisiye operasyonu da ona göre deðerlendirmeli. Hadiseleri-vakalarý deðil de fikirleri öne alýcý bir bakýþ açýsý… Ýþin kara propaganda, psikolojik savaþ cephesi itibariyle de, bize sunulan doðrularýn seçilmiþ doðrular olduðunu bilerek, o resmin bütününden tecrid edilerek seçilen-cýmbýzlanan doðrularýn kendisine deðil de resmin bütününe, resmin bütünü içerisinde o seçilmiþ doðrularýn ne mânâya geldiðine bakmak… Misal, operasyondan bir gün önce, Zaman Gazetesi Genel yayýn Yönetmeni Ekrem Dumanlý’nýn, Tercüman Gazetesi’ni hedef gösterici bir yazý yazýyor (30 Haziran). Dumanlý’nýn Tercüman’ý hedef gösteren bu yazýsýnýn ertesi günü gözaltýna alýnarak kelepçelenen Tercüman Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Ufuk Büyükçelebi (1 Temmuz), nihayetinde serbest býrakýldýðýnda, ayný Zaman Gazetesi, utanmadan, “Sosyal statüsüne istinaden serbest býrakýldý” diye haberi 1. sayfadan veriyor. Yani, sosyal statüsü olmasa, aslýnda tutuklanmasýný gerektirecek bir suç iþlemiþ… Ya da “diðer tutuklananlarýn sosyal statüsü yok muydu da tutuklandýlar o zaman?” diye sorulabilir de… Ayný Zaman Gazetesi, Ufuk Büyükçelebi’ye neler sorulduðu, suçlamanýn ne olduðunu yazmamýþ ama biz söyleyelim: Tayyip, Fettoþ ve diðer bir kýsým balkondaki zevata küfretmek… Ben bunu üç gündür gazetelere bakamadýðýný söyleyen bir gönüldaþa söylediðimde, “Oha!” diye bir tepki geldi ve ekledi: “memlekette adam kalmaz be!” Nasýl olsa telefonlarý, interneti de takip ediyorsunuz ya, o “oha” diyen arkadaþýn kim olduðunu nasýl olsa biliyorsunuz, ismini vermeye gerek yok… Bu suç mu? Deðil! Suç olmasý için “alenî” olmasý lâzým. Ýki kiþinin kendi arasýndaki özel hayatýna bu þekilde müdahale etmek, zamanýnýn Bakýrköy Cumhuriyet Savcýsý Sayýn Hüseyin Akistanbullu Beyefendi’nin ifâdesiyle söyleyecek olursak, “terbiyesizlik”… Zira biz Metris Cezaevi’nde yatarken, benzer þey bizim de baþýmýza gelmiþ, diðer þehirlerdeki cezaevlerinde bulunan gönüldaþlara yazdýðýmýz mektuplarda geçen tahkir edici ifâdelerden rahatsýz olan o þehrin cezaevinin kimi iþgüzar savcýlarý, hakkýmýzda soruþturma baþlatmak istemiþ, bu çerçevede talimatla ifademizin alýnmasýný istediklerinden, biz de Hüseyin Bey’in huzuruna çýkarýlyýn, esasa bakýn” diyorsun… Evet, ben de ayný þeyi söylüyorum. Kendi nizâmýmýn hâkim olmadýðý yerde, kendi nizâmýmýn hâkim olmasý için, karþý tarafýn koyduðu kurallar beni baðlamaz. Ol sebeple demokrasi benim için hikâye de sen demokratým diyorsun be adam. Seni, senin kurallarýn baðlamýyorsa, sen kimsin? Olsan olsan bir Amerikan Anzak’ý… Demokrasi, demokratik usullerle var demiþtik. O usuller olmadan, demokrasiyi esastan nasýl savunabilirsin ki, esasa bakýn, usule bakmayýn demektesin? O usuller olmadan esas olabilir mi? Hukuk olabilir mi, adalet olabilir mi? Bu aralar sizin cenahta “adalet”e dair yazýlar yayýnlanmaya baþladý. Hz. Ali’nin “eþyayý yerine koymak akýllýlýktýr!” ibaresi, adalete temel teþkil eder, evet. “Þey”leri yerlerine koymak, adalettir. “Þey”lerin yerine gösteren ilâhî ölçünün adý da “þeriat”… “Demokrasi” bu þeriatýn neresinde a kuzum ki sabah akþam demokrasiye olan itikadýnýzý tazelemek ihtiyacýyla demokrasinin amentüsünü okumaktasýnýz? Hem demokrasinin amentüsünü tekrarlamaktasýnýz hem de sýkýþtýðýnýz yerde böyle, “usule deðil de esasa bakmalý” teraneleri okumaktasýnýz! Siz kimsiniz, nesiniz, neye inanmakta, neye inanmamaktasýnýz? Ýslâm’a gelince… Ýslâm’da idare þekli yok, idare ruhu vardýr. Peygamber Efendimiz’den baþlayarak, dört halife devrinde, idare þekli, iktidara geliþ biçimi farklýlýk göstermiþtir. Mesele de burada ki, zamanýnýn ihtiyaçlarýna göre Mutlak Fikre nisbet içerisinde bir sistem ve idare þekli belirlemek gerekmektedir. Ýslâmî bir sistem ve idare þekli, devlet plâný ortaya koymaktan âciz çapsýzlarýn, var olaný (Baþyücelik Devleti’ni) görmezlikten gelmekteki ihanetleri bir tarafa, demokrasiye yamanmalarýndaki mahiyet farklýlýk arz etse de, içlerindeki ahmaklar bir yana, ekserisi, Amerika’nýn cariyeliðinden memnun ve mesut bir hayat süren mürted ve münafýk tiplerden müteþekkildir. Baþyücelik Devleti, demokrasi deðildir ama yukarýda da ifade ettiðimiz üzere “Hukuk devleti” haysiyetinin ne demek olduðunu da dünyaya gösterecektir. Demokrasilerin insan haklarý ve insanca yaþamak cümlesinden olarak totaliter rejimlerin yerine tercih edilmesi gerektiði þeklindeki sunumuna nazaran da, Baþyücelik Devleti’nin bilinen klâsik totaliter rejimlerle yakýndan uzaktan akrabalýðýnýn olmadýðý, hukuk devleti ilkesiyle peþinen ifâde edilmiþ olunur. Bizim rejimimizde, kendi rejimimizin bütün usul ilkelerine uymak, Devlet Baþkaný olan Baþyüce’den baþlayarak herkese þamil bir mecburiyettir. Sizin demokrasiniz de sizin gibi ikiyüzlü ve riyakâr. Sisteminiz, üçkâðýt üzerine kurulu. Ne imânýnýz tam, ne de inkârýnýz. Hayatýnýz palavra ve Anzaklaþma… Demokrasi, insan haklarý palavralarýný bir tarafa býrakýp, “Amerika’ya imân ettim!” deyin de, bu kadar kývýrmaktan kurtulun hiç deðilse! Yoksa bu ikiyüzlü hâlinizle, yarýn bir gün iþi bittiðinde ilk Amerika tekmeleyecek sizi. Ýþte, operasyon yaptýklarýnýz hâli. Orada sizin istikbâlinizi görmekteyiz.

B

"Devlet Büyükleri (!) ve Fettoþ'a Sövdü Diye Kelepçelenerek Gözaltýna Alýndý!"
mýþtýk. Ýfâdemizi almak üzere Metris’e gelen Hüseyin Bey, ifâde alýnma sebebini ifademizi alýrken öðrenmiþ ve hayretinden küçük dilini yutacak noktaya gelerek, “Bu terbiyesizlikten baþka bir þey deðil. Ýki kiþinin kendi aralarýndaki özel haberleþmeye böyle müdahale edilemez!” demek mecburiyetinde hissetmiþti kendisini. Her ne kadar “usule takýlýrsak, esasý kaybederiz!” diyerek, bu soruþturma kapsamýnda yapýlan haksýzlýklarý örtmeye çalýþan sözde demokrat Zamane piçi bilmeli ki, demokraside usul her þeyden önce gelir! Senin bu itirafýnda olduðu üzere, maksadýnýz demokrasi filan deðil, Amerika’nýn kucaðýndaki yerini saðlamlaþtýrmak. Maksadý demokrasi olan insan, her ne pahasýna olursa olsun, yapýlanlarýn demokratik usullere uygun olmasý gerektiði üzerinde samimiyet ve ýsrarla durmak gerektiðini bilir ve ona göre davranýr. Zaten demokrasiyi diðer totaliter rejimlerden ayýran yegâne þey de bu usullerden baþka bir þey deðil ki! “Usul” þartýný bir tarafa býrakýrsan, ne demokrasiden bahsedebilirsin, ne de “hukuk devleti” ilkesinden. “Hukuk devleti” olabilmek için “demokrasi” þart deðil ama “demokrasi” için “Hukuk devleti” þart. Gayelerine ulaþmak için hukukun ýrzýna geçmeyi mübah-meþru gören sen, nasýl olur da demokrasiden, insan haklarýndan, darbenin kaka bir þey oluþundan bahsedebilirsin ki? Senin gerçek yüzün ve samimiyetsizliðin iþte bütün çýplaklýðýyla apaçýk ortada. Biz ne demokrasiye, ne de kendi baþýna darbenin kötü bir þey oluþuna inananlardan deðiliz. Bir darbe bana özlediðim rejimi getirecekse, öylesi bir darbenin baþýmýn üzerinde yeri var. Evet ben kendimi bu kadar samimi ve açýk bir þekilde ortaya koyarken sen ne yapýyorsun? Hem demokrasi diyorsun, hem de darbecilikle suçladýklarýnýn üzerine darbeci metodlarla gidildiðinde, “usule bakma-

Ufuk Büyükçelebi

BARAN

7

Ergenekon Esintileri
Ya sen,“Çirkin Kadýn” Yasemin Çongar! Sen ki, gencecik çocuklarý iþkence altýnda inim inim inleten Kenan Evren’i oraya taþýyan Pentagon’un kýdemli cariyelerinden deðil misin?
Ne yani, “NATO’culara karþý” oynadýðýnýz maçý kazanabileceðinizi sanacak kadar saf mýsýnýz siz yahu? Size “komünistlere bulaþýn” denilmiþti, “kendi kafanýza göre jeostrateji oynayýn” diyen oldu mu? Adnan Menderes’in bir tek cümlesi yetmiþti yahu, bir tek “Moskova’ya resmî bir ziyarette bulunacaðým” lafý yetmiþti, okyanusun ötesinde bir takým yeþil ýþýklarýn yanmasýna… 1974 yýlýnda Amerikan ittifakýnýn kurallarýný çiðnemiþ, dengelerini bozmuþtun da baþýna neler gelmiþti, ne çabuk unuttun? (Sabah, 4 Temmuz 2008) Yani, Ergenekon, düne kadar kendini kullanan NATO’nun emrinden çýkmaya ve baðýmsýz bir politika uygulamaya çalýþtýðý için, Türkiye üzerindeki projesi tehlikeye giren ve zayýf taraflarý Ergenekoncular tarafýndan iyi bilinen ABD tarafýndan tasfiye edilmektedir. Ergenekon’un NATO’cu kanadýndan olan Mümtazer Türköne, bugün ABD adýna, TSK’yý “sakýn ABD’ye karþý çýkmaya çalýþma” diye utanmazca tehdit etmeye çalýþýyor. Kendisi, NATO’cu, sahte Ergenekoncu, yani eski gladyocu Tansu Çiller’in bir numaralý danýþmaný ve Susurluk ve öncesi fail-i meçhullerin mimarý olarak bu iþleri iyi bilir ne de olsa! Zaman’e köpekleri, hem bu adamý sayfalarýna taþýr ve hem de utanmadan “temizlik yapýlýyor” diye zýrvalar! Peki ya Fettoþ’un gladyoculuðuna ne demeli? 1992 yýlý Eylül ayýnda, ABD gemisi, Muavenet gemimizi batýrdýðýnda (Dikkat! Hem de ayný ittifakýn üyesi bir ülkenin gemisi tarafýndan bir tatbikatta füzeyle batýrýlýyor!), Fettoþ deðil miydi, tam da o tarihlerde, hadiseyi manipüle etmek için, bugün Batý’ya jurnalledikleri JÝTEM’e tam sayfa tavsiyelerde bulunan ve “Müslüman Kürt halkýný ezim, ezim ezin!” diyen? Bugün, Fettoþçu Abantçýlar “Kürt Sorunu”nu tartýþýyor ya, hatýrlatalým, dedik… Ýhsan Daðý, ya sana ne demeli? Darbecilerin gazetesi Zaman’da, kalkmýþ bir de utanmadan “darbelere son!” diye yazýyorsun. Sor bakalým Fettoþ’a, en Amerikancý darbe olarak bilinen, 12 Eylül Darbesi ve onun ürünü 1982 anayasasý için ne terler (!) akýtmýþ? 12 Eylül darbesi sonrasýnda, solcu ve Ýslâmcý kesimden (tabii ki ÝBDA’cýlarýn da dahil olduðu), iþkence ve insan haklarý ihlâllerine karþý yürütülen eylemlere karþý ne fetvalar vermiþti acaba, demokrat(!) Fettoþ? Bir sor, öðrenirsin belki! Senin fettoþ’un, iþkence altýnda inleyen binlerce insanýn feryadýna ne cevap vermiþti? “Kenan Paþam için her þeyimi fedâ ederim!” demiþti di mi? Ya sen, “Çirkin Kadýn” Yasemin Çongar! Sen ki, gencecik çocuklarý iþkence altýnda inim inim inleten Kenan Evren’i oraya taþýyan Pentagon’un kýdemli cariyelerinden deðil misin? Senin Pentagon’un deðil mi, bugün ayný iþkenceleri uygulayarak, Irak’ta, Afganistan’da, Somali’de, Filipinler’de, Tayland’da, Guantanamo’da, Ebu Gureyb’de, milyonlarca müslümanýn kanýný içen? Ne de çabuk insancýl oluverdin? Seni okuyunca, aklýma birden bir karikatür geldi. ABD’nin, Afganistan’ý iþgale hazýrlandýðý 2001 yýlý Ekim ayýnda, bir yabancý gazetede þöyle bir karikatür yayýnlanmýþtý: Bir grup coni, askerî nakliye uçaðýna biniyor. En arkadaki coni, düðmeleri fýrlamýþ üniformadan, göðüsleri sarkan kadýn askere; “Suzi unutma, Taliban’a karþý son silahýmýz sensin!” diyor… Yasemin Çongar, biliyorum Pentagon’un son kozu sensin de, ama çirkinsin be! Hani Zeyno’yu gönderseydi Pentagon, hani hiç olmazsa gözümüz, gönlümüz açýlýrdý(!) Senin bütün derdin, TSK, NATO’nun emrinde kalsýn da, ister gladio, ister darbeci olsun, fark etmez. Yeter ki, cariyeliðini yaptýðýn NATO-Pentagon’a karþý istiklalini ilan etmesin! Peki ya siz, kadýnlarý -güya- baþörtülü fettoþçular, siz, “1990’lý yýllarda, porno dergi Penthouse’in editörlüðünü yapan ve düzenlediði bir yarýþmada, elinde cetvel, yarýþmaya katýlan erkeklerin (!) tenasül uzvunu cetvelle ölçen birinin elini sýkýp, sonra da nasýl ailenizle birlikte olabiliyorsunuz? Ve hocanýz Fettoþ’un müdafaasýný bu “penis ölçer” sapýða yaptýrtabiliyorsunuz? Hani siz müslümandýnýz (!) ve Ýslâm ahlâkýna göre yaþadýðýnýzý (!) iddia ediyordunuz! “Penis ölçer” sapýk Emre’nin derdi de ayný, zaten yukarýdaki yazýsýnda da açýkça ifade etmiþ… ABD’den baðýmsýz davranýrsan, baþýna bunlar gelir diye!

on “Ergenekon Operasyonu” üzerine, neogladio “Fettoþ-liboþ” ittifakýna ait medyada çýkan yazýlar üzerine kýsa deðerlendirmelerde bulunalým istedik. Ýstedik ki, kelime ve kavramlarý nasýl piç ederek, Müslüman Türk milletini NATO’nun “sadýk kölesi” yapmak istediklerini bir kez daha ifþa edelim! Mümtazer Türköne, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Nuh Gönültaþ, Þamil Tayyar, Mehmet Kamýþ, Emre Aköz, Engin Ardýç, Nazlý Ilýcak, Mustafa Karaalioðlu, Ekrem Dumanlý, Ali Ýhsan Karahasanoðlu, Mustafa Akyol, Ýhsan Daðý, Doç. Dr. Mustafa Acar vs. gibi, Zaman, Taraf, Star, Bugün, Vakit, Yeni Þafak ve Sabah gazetesindeki köþe yazarlarýnýn puþtluklarýný ifþâ edelim… Yukarýda saydýðým isimlerden Engin Ardýç ve Emre Aköz, operasyon üzerine diðer arkadaþlarýný yalancýlýkla suçlayacak ifadelerde bulundu, bilmem farkýndalar mý? Meselâ diðerleri kýsaca, “Ergenekon’un eski bir NATO yapýlanmasý olarak oluþturulduðu ve milletin egemenliðine karþý çýktýðýný, dolayýsýyla tasfiye edilmesinin iyi olduðunu” söylerlerken, Emre Aköz þunlarý yazdý: “Benim kurgum þudur: Bir zamanlar, düþman iþgaline karþý yeraltý direniþi yapmak için kurulan bu ‘paralel örgüt’, Sovyetler Birliði’nin 1991’de daðýlmasýyla birlikte eski vizyonunu yitirerek amaçsýz kaldý.” (Sabah, 2 Temmuz 2008) Engin Ardýç ise daha açýk ve alaylý bir dille þunlarý yazmýþ: “O temel hatayý yapmasaydýnýz, Amerika sizin tasfiye edilmenize bu kadar çabuk göz yumar mýydý? Kullanýlýp, atýlmanýn ne kadar kolay olduðunu gördünüz iþte…

S

Ahmed Birgivî

Öcalan’dan “Ergenekon” Yorumu!
mralý Cezaevi'nde kalan ve hala hücrede tutulan Öcalan'ýn saçlarý kazýtýldý. Öcalan, uygulama emrinin direk tepeden geldiðini söyledi. Öcalan, "Ne ulusalcýlarýn aðzýyla AKP'yi ne de AKP'nin aðzýyla ulusalcýlarý eleþtirelim. Bizim tarzýmýz bu deðil." dedi ve þöyle devam etti: "Bugün yaþananlar bir hegemonik savaþtýr. Ulusalcýlar tasfiye oluyor. Ýlk kez oluyor bu kadar üst düzeyde generallerle ilgili þeyler. (…) 1920-30'larýn ideolojisi, sistemi tasfiye oluyor. Mustafa Kemal'in o zaman kurduðu sistem bugün aþýlýyor. Bu yaþananlar hegemonik bir savaþtýr. Ulusalcýlar öyle dedikleri gibi ya da sanýldýðý gibi Amerika karþýtý deðildirler. Bunlar Irak'taki BAAS'çýlar gibidirler. Yalçýn Küçük diyor ki, Ýlhan Selçuk en Amerikancý kiþidir. Amerika ile en çok görüþebilen ve

Ý

anlaþabilen kiþidir. Amerika serbest býrakýrsa, generaller 24 saat içinde darbe yaparlar. ABD onay vermiyor, Ýsrail onay vermiyor. Hepsi, ABD Ýsrail'e baðlý, onlarýn izni olmadan bir þey yapamýyorlar. Bu hegemonik savaþ, ayný güç tarafýndan kontrol ediliyor. Her iki taraf ayný merkezi güce baðlý. Bunlar, hem ulusalcýlar hem AKP'liler ABD'ye "beni alýn" diyorlar. Yani biri diyor ki ben size en iyi hizmeti yapacaðým diðeri diyor hayýr ben daha iyi size hizmet ederim. Bu tartýþmalarýn nedeni darbe olup olmamasý deðildir. Tartýþmanýn temelinde Türkiye'nin demokratikleþmesi yoktur. Bu savaþ AKP'yi, orduyu aþar, dýþarýdan dayatýlan bir savaþtýr. Dýþarýdan kontrol ediliyor. Her iki taraf da ayný

güce baðlýdýr, ayný güç tarafýndan kontrol ediliyor ve bu güç tarafýndan çatýþtýrýlýyor. Bu güç ABD, Ýngiltere ve Ýsrail'dir." Irak’ta Amerikan iþgaline karþý direnen BAAS’çýlara Öcalan’ýn “Amerikan karþýtý deðiller” demesi dikkat çekici. Amerikan karþýtlýðý herhalde çapulcu Talabani ve Barzani’yle iþbirliði yapmak olsa gerek...

8

BARAN

‘Amerika’nýn Adamý Olmayan Fetullah’(!)
Televizyon’a çýkýp salya sümük aðlayarak, ülkemi, gariban köyümü Amerika’ya deðiþmem diye duygu sömürüsü yapan Fetullah, Amerika’da kalabilmek için beþ-altý yoldan ikâmet hakký baþvurusu yapmýþ. Birisi olmazsa, diðeri olsun denerek yapýlan bu baþvurularýn biri de Amerikan sisteminde “I-140” koduyla anýlan “üstün eðitimci” statüsü… Hasan Kurd
Þubat Batýcý-Amerikancý-Laik Darbe’nin sebebi ve neticesi malum: Gerçek Büyük Doðucu, tam baðýmsýzlýkçý, vatansever-inanan Salih Mirzabeyoðlu cezaevine; Sahte Büyük Doðucu –kücük ortadoðucu-, tam mandacý, vatansevmez-inanmaz AKP iktidara... Bu dönemde, gerek 28 Þubat’a gelene kadar, gerekse 28 Þubat sürecinde –“Amerika’ya hicret”inden önceki dönemde- Fetullah’ýn oynadýðý rol özetle zihinleri p.ç etmesidir... Hatýrlayýnýz... Sohbetleriyle, medyasýyla, Komplo Mahir’lerinin yaptýklarý programlarla sistemli bir þekilde müslümanlarýn zihinlerine nasýl da tecavüz edildiðini... AB-D karþýsýnda insanýmýzýn zihnine zerkedilen “aþaðýlýk psikolojisi”ni... Kafalara yerleþtirilen CIA ve MOSSAD efsanelerini... Özetle Vahþi Batý ve onun Ahmak Fil’i Teröristbaþý ABD’yi bir “Ýlâh”, sömürge vasýtasý “demokrasi”sini de “din” olarak insanýmýza dayatmasý... Ýnsanýmýzýn zihnine turuncu senaryolarla ektikleri “ahmaklýk” tohumlarýný “Amerika’ya hicret”inin ardýndan AKP iktidarýyla biçmeye baþladýlar... Öyle ki, günümüze kadar “komplo teorileri”nin ne menem yalan-dolanlar olduðu üzerine zihinleri ifsâd edenler, þimdi kendi yalanlarýný gerçek, gerçek olan hakikatleri de “komplo” deyiverip mahkûm etmekteler... ‘Komplo’nun belli bir maksat etrafýnda zihinleri bulandýrmanýn vasýtasý olduðu ve umumiyetle bu teorileri “yumurtlayan” mahfillerin hadiseleri okuma yönünden acziyetlerinin bir ifâdesini göstermesi veya zihinleri p.ç etme yolunda þuurlu manipulasyonlarý oluþu gerçeðini göz önünde tutmalý... *** Televizyon’a çýkýp salya sümük aðlayarak, ülkemi, gariban köyümü Amerika’ya deðiþmem diye duygu sömürüsü yapan Fetullah, Amerika’da kalabilmek için beþ-altý yoldan ikâmet hakký baþvurusu yapmýþ. Birisi olmazsa, diðeri olsun denerek yapýlan bu baþvurularýn biri de Amerikan sisteminde “I-140” koduyla anýlan “üstün eðitimci” statüsü… Amerika’da ikâmetini devam edebilmesi için “üstün eðitimci kiþilik” kimliðinin kabulüyle talep ettiði vize baþvurusunun reddedilmesi üzerine Fetullah Terör Örgütü’nün yayýn organý Zamanda Ekrem Dumanlý þunlarý söylüyor: “Güya, Amerika’da savcýlýk bir dosya hazýrlamýþ ve Gülen hakkýnda aðýr suçlamalarda bulunmuþ. Yanlýþ! Vize verilmeyince Gülen’in avukatlarý göçmenlik bürosunu mahkemeye vermiþ. Hâkim her iki tarafý da dinliyor. Göçmenlik bürosu vize vermeme gerekçelerini anlatabilmek için bir kýsým iddialar öne sürüyor. Bizim gazeteler, bunu Gülen hakkýnda savcýlýk dava açmýþ gibi takdim ediyor. Konu ne? Vize. E hani Sayýn Gülen “Amerika’nýn adamý” diye yeri göðü inletiyordunuz; ne oldu, basit bir vizeyi bile vermemiþler iþte.” kýnda yazýlmýþ referans mektuplarýný da mahkemeye sundu. Mart 2008’de Gülen’in temyiz isteði reddedildi.” Referans Fransýzca bir kelime olup, “Tavsiye mektubu”, “Bir kimsenin yararlýlýðýný gösteren belge” ve “baþvurulmasý gereken kaynak” mânâlarýna gelmekte... Graham Fuller: CIA Türkiye eski sorumlusu ve Yahudi olan Graham Fuller; CIA görevlisi olarak Ortadoðu’da aralýksýz 20 yýl “görev” yapan Graham Fuller; 1964-67 yýllarý arasýnda Ýstanbul’da CIA sorumlusu Graham Fuller; ABD’ye dönünce CIA Ortadoðu bölgesi sorumlusu olarak CIA’nýn ilk on þefinden biri olarak terfi eden Graham Fuller; SSCB yýkýlmadan önce “komünizm tehlikesine” karþý, sosyalist ülkelere komþu Müslüman ülkelerde, “yeþil kuþak” oluþturulmasý fikrinin de kurucusu olan Graham Fuller... vs... Morton Abramovitz: Teröristbaþý Amerika’nýn eski Ankara Büyükelçisi, CIA Türkiye þefi; AKP’nin kurulmasýndan önce, daha Tayyip Ýstanbul belediye baþkanlýðý yaptýðý dönemlerden gelen iliþkileri ve yaptýðý gizli görüþmeleri medyaya sýzan; Tayyip’in o dönemler ilk –17,21 Nisan 1995- Amerika’ya gidiþgeliþlerini organize eden ve onun için “referans” olan; “büyük bir deðiþimi gerçekleþtirmeye çalýþan ülke” takdimiyle yayýnlanan ve Liberal Çapulcu C. Çandar’ýn da yer aldýðý bir komisyonca çýkardýðý “Türkiye’nin Dönüþümü ve Amerikan Politikasý” -Turkey’s Transformation and American Policy- kitabýnýn yazarý... vs... Komploculuðu meslek edinmiþ zihniyetin yayýn organý Zaman’ýn baþyazarý E. Dumanlý’nýn kelime oyunlarýyla “basit bir dava” diyerek, vize baþvurusunun reddini, Amerika Ýþbirlikçisi Fetullah’ý “Amerikanýn adamý olmayan Fetullah”a çevirivermesi komikliði bir yana; bu davada Fetullah’a referans alan, Fetullah’ýn “yararlýlýðýný gösteren belge”leri mahkemeye gönderen Graham Fuller ve Morton Abramovitz baþta olmak üzere, CIA þeflerinin, sözümona “akademisyenler”in seferber olmasýna niçin esmediðini sormak lâzým... Tabiî, þu “Amerikanýn adamý olmayan Fetullah”ýn baþta Irak ve Filistin olmak üzere müslümanlarýn katli hakkýndaki sözlerine; Bebek Katili Ýsrail’e olan muhabbetine; Türbaný davasýný iþbirlikçiliðine yakýt yapmasýna; Teröristbaþý Amerika’nýn kucaðýnda hayat sürmesine; Ýslâm’ý içten yýkma projesinin mimarý olmasýna ve bu projeyi de Hýristiyan-Yahudi Deccal Komitesi’nin hizmetine sunmasýna... vs... Dumanlý’nýn þu “mal bulmuþ maðribi” tavrýna ne demeli?.. Adam(!), Fetullah’ýn hayatýnda “Amerikanýn adamý olmadýðýna” delil olarak bula bula –yok ki!- þu “vize davasý”ný bulmuþ ve çýðlýðý basýyor: “E hani Sayýn Gülen “Amerika’nýn adamý” diye yeri göðü inletiyordunuz; ne oldu, basit bir vizeyi bile vermemiþler iþte.” Sakýn bu “vize meselesi” de “Amerikanýn adamý olmayan Fetullah” imajýna dolgu malzemesi yapýlýyor ve sýrf þu E. Dumanlý böyle söyleyebilsin diye servis ediliyor olmasýn?..

28

Bakalým “Amerikanýn adamý olmayan Fetullah” ile ilgili bu “basit” davanýn seyrinde savcý ne demiþ ve bunun karþýsýnda “Amerikanýn adamý olmayan Fetullah”a kimler kefil olarak destek olmuþ: Savcý: “Fetullah Gülen, cemaatin 25 milyar dolarlýk bir malvarlýðýný yönetmektedir” “Davacý eðitim konusunda uluslararasý alanda takdir kazandýðýný iddia etmektedir. Oysa kendisi, ‘olaðanüstü yetenekli’ eðitimciler arasýnda olmadýðý gibi eðitimci bile deðildir. Kendisi delillerde de sunulduðu gibi büyük ticari kaynaklarý bulunan etkili dini ve politik bir hareketin lideridir. Dinlerarasý diyalog ve tolerans da bu statüde vize verilen alanlar deðildir.” “Gülen hareketinin, yürüttüðü projelerin finansmanýnda kullanýlan paralarýn büyüklüðü nedeniyle Suudi Arabistan, Ýran ve Türk hükümetleriyle gizli anlaþma içinde olduðu iddialarý dile getirilmektedir. CIA’in de bu projelere finansal ortaklýk ettiði þüpheleri bulunmaktadýr” “Kendisi hakkýnda konferanslar düzenleyip yazýlar yazdýrmasý eðitim alanýnda olaðanüstü bir faaliyet sayýlmaz”. Savcý, bu itirazlarý aþaðýdaki “kefillere raðmen” Göçmenlik bürosuna sunuyor. Referans Mektuplarý: “Amerikancý olmayan Fetullah”a bu dava seyrinde “referans” olan isimler de, herhâlde Ekrem Dumanlý’nýn “E hani Sayýn Gülen “Amerika’nýn adamý” diye yeri göðü inletiyordunuz; ne oldu, basit bir vizeyi bile vermemiþler iþte” þeklinde özetlediði “basit” davaya konu olan pek basiy isimler: “Fetullah Gülen’in 21 Kasým 2006 tarihinde vize için yaptýðý baþvuru Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýndan bir yýl sonra reddedildi. 18 Aralýk 2007’de bir kez daha ayný vize ve oturma izni için baþvuran Gülen bu kez toplam 26 “akademisyen”, “din adamý” ve aralarýnda Morton Abramovitz ve Graham Fuller gibi isimler tarafýndan kendisi hak-

BARAN
Ýktibas

9

Fettoþ’un Ýsrail’in ve Amerika’nýn Bir Numaralý Adamý Olan Darbeci Çevik Bir’e Yazdýðý Mektup

Dönüþ
Erdal Þafak

(Ýþte Saddam Hüseyin bunun için þehid edildi: Empeyalizmin 4 büyük petrol þirketi Irak’a geri dönüyor) Dünyanýn en büyük 4 petrol þirketi, Exxon/Mobil, BP, Shell ve Total, 1972’de kovulduklarý Irak’a geri dönüyorlar. Ve tarih tekerrür ediyor... 1920 Aralýk’ýnýn soðuk ve yaðmurlu bir gününde Fransa Baþbakaný Georges Clemenceau, Londra’da Ýngiltere Baþbakaný Lloyd George ile bir araya geldi. Fransa’nýn Londra Büyükelçiliði’ndeki bir odada. Clemenceau sordu: “Ne konuþacaðýz?” George “Mezopotamya’yý” dedi. Clemenceau yine sordu: “Ne istiyorsunuz?” George tek sözcükle yanýtladý: “Musul’u.” Clemenceau bir an düþündü, sonra “Kabul, Musul sizin olacak.” Ekledi: “Ama petrolünden payýmýzý alýrsak.” George, “Hiç merak etmeyin” güvencesi verdi. Pazarlýk bitmiþ, Osmanlý’nýn Ortadoðu’daki topraklarýný paylaþtýran 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaþmasý yarým saatlik görüþmeyle revize edilmiþti. Musul o anlaþmada Fransýz etki alanýnda yer alýyordu. Ancak Birinci Dünya Savaþý’nda petrolün hayati önemi ortaya çýkýnca ve Musul bölgesinde zengin petrol yataklarýnýn bulunduðu anlaþýlýnca, Ýngiltere yan çizmeye baþlamýþtý. Fransa’nýn pek de direnecek gücü yoktu: Savaþtan sonra ordularýný terhis etmiþti, Ýngiltere ise tam tersine Ortadoðu’da bir milyon asker tutuyordu. “Turkish Petroleum Company”deki Alman hisselerine karþýlýk Musul el deðiþtirdi. Adý dýþýnda Türkiye’yle ya da Osmanlý’yla zerrece ilgisi olmayan “Turkish Petroleum Company”, 1911’de Kalust Gülbenkyan’ýn çabalarýyla kurulmuþtu. Ortaklýk yapýsý þöyleydi: Deutsche Bank, Royal Dutch (Shell), Anglo-Persian Oil Company (BP’nin ilk adý) ve Türkiye Milli Bankasý (Ýngiliz sermayeli) yüzde 23.75’er, Gülbenkyan yüzde 5. Fransa devraldýðý Alman hisselerini deðerlendirmek için “Compagnie Française des Petroles” þirketini kurdu. O da ilerde adýný “Total” olarak deðiþtirecekti. Birinci Dünya Savaþý’nýn galipleri safýnda yer alan ABD, “Ben de Turkish Petroleum Company’den pay istiyorum” dedi. Ýngiltere, “Türkiye Milli Bankasý”nýn hisselerini devretti. Kime? “Near East Development Corporation”a. O da iki þirketin elindeydi: “Mobil” ve “Esso” (Exxon). Turkish Petroleum Company’ye büyük ikramiye 15 Ekim 1927’de isabet etti: Kerkük’ün Baba Gurgur bölgesinde açýlan kuyudan petrolün fýþkýrmasýyla. Saddam’ýn Ýkinci Ölümü Þirket adýný ertesi yýl “Iraq Petroleum Company” olarak deðiþtirdi. Ayný ortaklýk yapýsýyla. Ve henüz baðýmsýzlýðýný kazanamamýþ, yani Ýngiltere himayesinde olan Irak’ýn yetkililerinden (Özellikle Nuri Sait Paþa’nýn desteðiyle) 2000 yýlýna kadar geçerli olacak imtiyaz hakký kopardý. Yani ülkenin tümünde petrol arama, iþletme ve pazarlama hakký veya tekeli adýndan baþka Irak’la hiçbir ilgisi bulunmayan “Iraq Petroleum Company”de olacaktý. Irak’ta rejim deðiþti (krallýktan cumhuriyete geçildi), darbe üstüne darbe oldu ama gidip gelen iktidarlarýn hiçbiri bu imtiyaza dokunamadý. Ta ki 1972’ye kadar. O yýlýn Haziran ayý baþýnda Irak Cumhurbaþkaný Yardýmcýsý Saddam Hüseyin (Cumhurbaþkaný koltuðunda Hasan El-Bekr oturuyordu), Irak petrollerini millileþtirdiklerini açýkladý. “Iraq Petroleum Company” tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karþýlýðý ülkeden çýkarýldý. Irak petrollerini millileþtirdiðinde 115 milyar varil kanýtlanmýþ petrol rezervine sahipti. Saddam rejimi petrol ihracatýndan elde ettiði gelirle Irak’ýn çehresini deðiþtirdi: Tarýmý modernleþtirdi, saðlýk ve eðitimde olaðanüstü reformlar yaptý (2003’te ABD ordularý Baðdat’a girdiðinde, Irak sadece Ortadoðu’nun deðil, dünyanýn en nitelikli insan gücüne sahip ülkeleri arasýnda gösteriliyordu), yollarý, kentleri yeniledi... Ýþte o yüzden petrolün millileþtirilmesi kararýndan bugün bile tüm Iraklýlar gururla söz ediyorlar. O kararýn alýndýðý 1 Haziran’ý Irak’ýn onur günü olarak anýyorlar. Ama 1972 Haziran’ýnda Irak’a veda eden “muhteþem 4’lü” 36 yýl sonra yeniden “Merhaba” diyorlar. Saddam Hüseyin mezarýnda, Tarýk Aziz de hücresinde dönüyor olmalýlar... Yoksa siz Sykes-Picot Anlaþmasý’nýn tarihin tozlu arþivine kaldýrýldýðýný mý sanýyordunuz? 1 Temmuz 2008 /Sabah

enel Kurmayýmýz’ýn çok deðerli Ýkinci Baþkaný Sayýn Komutaným Son günlerde medyamýzda yeniden gündeme gelen ve yanlýþlýkla ismimle birlikte anýlan okullarla ilgili olarak, þu birkaç satýrla huzurlarýnýzý iþgal edeceðim için yüksek af ve hoþgörünüze sýðýnýyorum. “Yanlýþlýkla ismimle birlikte anýlan okullar” ifadesini kullandým. Bir defa, bizzat Atatürk gibi, bir enkazýn üzerinde büyük bir devlet kurmuþ askerî, siyasî ve idarî bir dâhî bile, “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktýr. Fakat Türkiye Cumhûriyeti, ilelebed pâyidâr kalacaktýr” derken, vatan, millet ve ülkeye hizmet aþký týpký Ýstiklâl Harbimiz yýllarýnda olduðu gibi þahlanan insanýmýzýn ortaya koyduðu bir hizmetin, benim gibi, ne askerî, ne idarî, ne siyasî hiçbir dehasý bulunmayan ve “nâçiz vücudu toprak olup gidecek” aciz bir insana mal edilmesi, o insanlarýn hizmet, aþk ve þevklerinin ve gayretlerinin mahsûlünü gasp etmek manâsýna geleceði için, “yanlýþlýkla ismimle birlikte anýlan okullar” dedim. Mutlaka mâlum-u âlîleriniz olduðu, âcizâne her zeminde fedalarca tekrarladýðým ve bizzat okullarý yapan ve iþletenlerin de itiraf edecekleri üzere, bu okullarla alâkam, sadece bir teþvik, bir çaðrý ve bazýlarýnýn yanlýþlýkla hakkýmda taþýdýklarý hüsn-ü zanný ülkeme ve devletime hizmet adýna bir kredi kartý gibi kullanmaktan ibarettir. Deðerli Komutaným. Kahraman ordumuzun þerefli bir mensubu ve en yüksek rütbede bir komutaný olarak takdir buyuracaðýnýz üzere, bilhassa Kars, Erzurum, Ardahan gibi serhat þehirleri sýk sýk düþman iþgaline uðradýðý için, bu þehirler halkýnda milliyetçilik duygularý çok ileridir. Birinci Dünya Harbi’nden çýkmýþ, Kurtuluþ Savaþý’ný vermiþ bir ülkede, Ýkinci Dünya Harbi’nin hemen arkasýnda Sovyetler Birliði tarafýndan tehdit altýnda tutulan bir doðu vilâyetimizde çocukluðu geçmiþ ve büyük acýlar içinde büyümüþ bir insan olarak, çocukluðumdan beri içimde uyanan milliyetçilik ve ülkeme hizmet duygularýmý, resmî bir Diyanet görevlisi olarak görev yaptýðým hemen her yerde ve cami kürsülerinde dile getirmeðe çalýþtým. Fýrsat bulduðum her defasýnda, insanýmýzýn ruhunda taþýdýðý kabiliyetleri, vatan ve millet sevgisini ateþlemeðe ve onlarý, dünyada, hattâ Ahiret’te bile hiçbir karþýlýk beklemeden devletimize ve milletimize hizmete davet ettim. Batý, Rönesansýný ilme ve sanata açýlarak yaptýðý ve dünya devletleri arasýnda

G

geri planda kalýþýmýzýn en büyük üç sebebi cehalet, fakirlik ve tefrika olduðu için, cemaati her defasýnda çocuklarýný okutmaya, bilhassa müsbet ilimlerle zihinlerini aydýnlatýp, baðnazlýktan ve hurafelerden kurtulmaya, çalýþýp kazanmaya ve devletimize ve kanunlara baðlýlýk içinde iç bütünlüðümüzü korumaya çaðýrdým. Bu þekilde teþvik ettiðim insanlardan bazýlarý, devletimiz özel okullar açýlmasýna izin verince, deðiþik yerlerde bir araya gelip, birbirleriyle yarýþ içinde malûm-u âlîleriniz olan okullarý kurdular. Verdikleri eðitim ve gerçekleþtirdikleri baþarýlarla kendilerini Türkiye’mizde ispat eden bu okullarýn benzerlerini, Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra Türkî Cumhuriyetlerde ve ardýndan, küçülen bir dünyada, ülkemizin önünü açmak ve dünyanýn her tarafýnda ülkemiz adýna lobiler oluþturmak, her yerde Türkiye dostluðunu mayalamak için gidebildikleri her yerde açmaya çalýþtýlar. Tamamen Türk eðitim sistemine baðlý olarak faaliyet gösteren bu okullarda eðer, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik, baðýmsýz ve sosyal bir hukuk devleti özelliðinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okullarýn açýlmasýný teþvik etmiþ biri olarak kapatýlmalarýný teþvik ederim. Eðer, bazýlarýnýn iddia ettiði gibi, bu okullarda herhangi bir dýþ ülkeden veya ülkemize düþman kuruluþlardan alýnmýþ tek kuruþluk destek varsa, zaten hastalýklarla sonuna gelmiþ hayatýmý bizzat kendi ellerimle noktalarým. Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okullarý dilediði zaman devralabilir. Kaldý ki, bu okullar zaten devletimizin olduðu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiþ þanlý ve kahraman ordumuzun seçkin ve þerefli bir mensubu ve Genel Kurmayýmýz’ýn Ýkinci Baþkaný olarak, ne zaman, nerede ve ne þekilde arzu buyurursanýz bu okullarý þereflendirebilir ve her türlü teftiþi yapabilirsiniz. Böyle bir mektupla kýymetli vakitlerinizi iþgal etme sû-i edebinde bulunduðum için tekrar özür diler, yeni yýlda sýhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygýlarýmýn kabûlünü arzederim efendim. Fethullah GÜLEN Kaynak: http://yenisafak.com.tr/arsiv/2000/ekim/16/dizi.html

10

BARAN

SESAR ve Sahte Ergenekon Üzerine
SESAR Baþkaný niye tutuklandý? Laik-Batýcý sahte Ergenekoncularla birlikte olduðu için mi? Tabii ki, hayýr! Çünkü Emniyet Genel Müdürlüðü, ÝBDA’cý çizgide yayýn yapmakta olan Aylýk ve Baran dergileri için özel birim kurmuþtu. Bu birimin hedefi, bu dergilerin etki alanýný tesbit etmek(!) ve ulaþtýðý kesimler üzerine istihbarat toplamak ve raporlar hazýrlamaktý.
Oðuzhan Gözcü
nce, geçtiðimiz yýla dönelim. Geçtiðimiz yýl, Ümraniye’deki bir evde el bombalarý bulunmasýyla baþlamýþtý bu operasyon. Operasyonun temeli olan bu bombalar, ertesi gün imha edilmiþ. Oysa, mamacý liboþlar ve fettoþçular az mý zýrlamýþlardý, bu bombalarýn izini sürün diye. Demek ki bu bombalar da bu liberalleri ve fettoþcularý morartacak bir þeyler var ki, bir yandan bombalarý hemen imha ettirip, diðer yandan bombalarýn üzerine gidin diye zýrlamýþlar. Bakýn, bombalarýn imha edildiði haberi ortaya çýktýktan sonra, þimdi hiç sesleri çýkýyor mu? Bu hadiseden hemen sonra, 10 Temmuz 2007 tarihinde, SESAR (Siyasal, Ekonomik ve Sosyal Araþtýrmalar Merkezi) Baþkaný Sayýn Ýsmail Yýldýz’la, Sevgili Behiç Gürcihan gözaltýna alýndý. Behiç Gürcihan daha sonradan serbest býrakýlýrken (bu sene Haziran ayýnda, ABD iþgâl belgelerini ifþa ettiði için yeniden gözaltýna alýnýp tutuklandý) Ýsmail Yýldýz tutuklandý. Ýsmail Yýldýz’ýn gözaltýna alýnmasý ve tutuklanmasý Fettoþ’un Baldýr-bacak gazetesi “Bugün” ve Neo Gladio Sabah dýþýnda, basýnýn diðer kýsmýnda adý ve soyadýnýn baþ harfleriyle geçiþtirildi. SESAR Baþkaný niye tutuklandý? LaikBatýcý sahte Ergenekoncularla birlikte olduðu için mi? Tabii ki, hayýr! Çünkü Emniyet Genel Müdürlüðü, ÝBDA’cý çizgide yayýn yapmakta olan Aylýk ve Baran dergileri için özel birim kurmuþtu. Bu birimin hedefi, bu dergilerin etki alanýný tesbit etmek(!) ve ulaþtýðý kesimler üzerine istihbarat toplamak ve raporlar hazýrlamaktý. 2007 yýlýnýn Þubat ayýnda kurulan bu birimin (elemanlarýn hepsi Fettoþçu) hazýrladýðý rapora göre, SESAR, ÝBDA’cýlar tarafýndan kurulmuþtu. Evet, birim böyle bir hükme varmýþtý. Neden? Çünkü, SESAR’ýn sitesinde yayýnlanan ve daha dakkasýnda Tayyip Erdoðan tarafýndan mahkeme kararlarýyla yasaklanan yazýlarda, çoðunlukla ÝBDA’cý dil ve söylem kullanýlýyordu da, onun için! Meselâ, Tayyip ve AKP için yazýlan meþhur “Hacc Yolundan, Haç Yoluna, Mekke’den Brüksel’e Tayyip Bey’e þunlar söylendi: “Söyleyin ona, Fettoþ Türkiye’ye gelmeye kalkarsa, biz ÝBDA’cýlar, ona daha geldiði gün, cehennemi yaþatacaðýz!” Söz yerine ulaþmýþtý tabii ki! (bugün Fettoþ’un, yasaðý kalktýðý hâlde niye Türkiye’ye gelmekten korktuðunu þimdi anlýyor musunuz? Kaçarken de ÝBDA’cýlardan korktuðu için kaçtýðýný, hem de emniyet resmen ifþa emiþti!) Daha sonralarý, Ýsmail Yýldýz Bey bize, bu adamý tokatlamaktan beter ettiðini ama “ahmaklarýn söz dinlemediðini ifade etmiþti. Ýsmail Bey birgün þöyle bir soru sormuþtu: “ÝBDA niye dünya çapýnda bu kadar tesirli?” Ben de kendisine sitelerindeki “Yeni Milis” yazýsýnýn, bu sorunun cevabý olduðunu söylemiþtim. SESAR, bir yandan Emin Çölaþan, Hurþit Tolon, Þener Eruygur ve Türkan Saylan gibi 28 Þubatçý Ýslâm düþmaný tipleri ifþâ ederken, diðer yandan 28 Þubat’ýn en büyük mirâsý AKP, Fettoþ ve Çevik Bir’i de adým adým izlemekteydi… Sevgili Behiç Gürcihan, Hayrullah Mahmud, Ýsmail Yýldýz SESAR’ýn kurucu emektarlarýydý. SESAR, özellikle ordu içerisindeki samimi vatansever odaklara yol gösterip, onlarýn direniþ umudunu sürekli kýlarak, Þener Eruygur, Hurþit Tolon, Ýlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Habertürk, Erol Mütercimler, Türkan Saylan gibi, Ýslâm ve Türk düþmaný, NATO’cu-Ýsrailci iþbirlikçilerin oluþturmak istediði “sahte vatansever” oluþumlara karþý uyarýda bulunarak, Müslüman Türk milleti için faydalý faaliyetlerde bulunmaktaydý. Meselâ orada Müslüman Kürt halkýna, ÝBDA’cý bir dille hitab edilmekteydi. Bu mânâda SESAR, “Müslüman Türk Ergenekon”cusuydu! Bugün NATO’nun kucaðýna oturmuþ ve bu kucakta birbiriyle kapýþan “neo gladio Fettoþ-Libareller güruhuyla, Ýsrailci–laik Batýcý eski gladio, Ýlhan Selçuk, Eruygur-Türkan Saylan güruhuna” karþý, gerçek bir vatanseverlik savaþý veren bir yapýlanmaydý… Sayýn Ýsmail Yýldýz, Sevgili Behiç Gürcihan, sizlere, Kumandan Salih Mirzabeyoðlu’nun bizlere tâ 1999 yýlýnda söylediði þu sözleri söylemek istiyorum: “Dik durun! Karþýnýzda leþler var!”

Ö

SESAR (Siyasal, Ekonomik ve Sosyal Araþtýrmalar Merkezi) Baþkaný Sayýn Ýsmail Yýldýz
Erdoðan” baþlýklý makale… Meselâ “kendinden zuhur - gerekeni gerektiði yerde yapma” diyalektiðine özenerek yazýlmýþ” Yeni Milis” yazýsý… Meselâ, TSK için þu iki tabirin kullanýlmasý “Türk Silahlý Kuvvetleri ve Turuncu Silahlý Kuvvetleri”… Meselâ, Demirel’e cevaben “ne yani, Ordu ABD için darbe yaparsa iyi de, ABD’ye karþý darbe yaparsa kötü mü oluyor?” yazýsý. Tabii ki, sitede bizi de kýzdýran yazýlar yazýlmýyor deðil di. Meselâ, 27 Nisan bildirisinin sahiplenilmesi (ki sonradan piþmanlýk yaþadýlar). SESAR ayrýca, ABD, Ýsrail ve diðer iþgâlci Batý büyükelçilerinin vatanýmýzdaki faaliyetleriyle ilgili olarak, haftalýk raporlar da hazýrlamaktaydý. Fettoþ’un 3. adamý “Ýsmail”, SESAR’a sýk sýk takýlanlardandý… Ne mi yapýyordu? Tabiî ki, Tayyip hakkýnda raporlar getiriyordu. Bir ara, SESAR’ý “Fettoþçularýn kurduðu” ifade edilmekteydi, oysa sitede, Fettoþ’un CIA ajanlýðýna kadar demedik laf býrakýlmamýþtý. Fettoþla, Tayyip arasýndaki örtülü kavgayý ifþa etmiþlerdi. SESAR’ýn Fettoþçu olduðu iddiasý, site ÝBDA’cýlarla muhatab olmadan önceydi. Yukarýda yazdýðýmýz gibi, daha sonra ÝBDA’cýlarýn kurduðu rapor edilmiþti, bizzat emniyet tarafýndan. Sanýrým 2005 yýlý Mayýs ayýydý ve bu Fettoþ’un 3. adamý oradaydý Ýsmail Yýldýz

Dergimize Ulaþmanýn En Kolay Yolu Abone Olmaktýr...

BARAN’A ABO NE OL!...

BARAN

11
Behiç Gürcihan’dan Mektup Var!
gözyaþlarým. Sonra baþladým hücremi turlamaya...Az buz deðil, 8 metrekare! Dolaþ dolaþ bitmedi hücrem; þaka deðil. Bir Salvador Dali'nin resimlerinde, bir bu duvarda gördüm ben bunu. Her baktýðýmda farklý bir þekil, farklý bir yazý buldum. Bitmedi, hâlâ okumaktayým; mezuniyetim için çalýþmaktayým. Neler yok ki...En komiðinden baþlayalým:

Ergenekon!
Seyfi Çabukel

Mesele, bunlarýn birbirini yemesi deðil, mesele bu niyeti bozuk operasyondan vatanýn-Ýslâm’ýn menfaatini temin etmek, tam baðýmsýzlýk için Kurtuluþ Savaþýmýzýn gübresi yapmak…
meller, niyetlere göredir!” O hâlde, gaza gelmeden, yapýlan propagandalarýn, söylenen sözlerin tesirinden kalmadan, soðukkanlýlýkla ve Ýslâm’ýn menfaatini göz önünde tutarak, Ergenekon Operasyonu’nun yapýlmasýndaki niyeti anlamaya çalýþalým… Ýddia þu: Türkiye, demokratikleþme yolunda, darbecileri temizliyor… Temizlenenler bir takým darbe teþebbüsçüleri olsa da, gerçekte yapýlmak istenen bu mu? “Demokrasi” kendi baþýna bir meþruiyet kaynaðý mý? Bize göre ne “demokrasi” kendi baþýna bir meþruiyet kaynaðý -ki kelimenin (meþruiyet) kök alâkasý þerî olmakla alakalý, þerî olmayan bir þey meþru ola-

“A

maz.- ne de gerçekten darbecilerle hesaplaþýlmak istenmekte. Türkiye’de darbeler bu güne kadar hep Amerikan menfaatlerini saðlamak için yapýldýðýna, Ergenekon Operasyonu’na Amerika’nýn verdiði destek de ortada olduðuna göre, mesele darbecilere karþý olmak ya da demokrasi olamaz. Yapýlanlar, olsa olsa Amerikan menfaatlerini bu hadise üzerinden daha da saðlama almak, kökleþtirmek, Müslümanlarý Amerika’nýn azat kabul etmez kölesi yapmak olur. Öyle ya, “demokrasi”ye kökten inandýrýlmýþ Müslüman Anadolu Ahalisi sayesinde, Amerika’nýn Irak’ta kurþun atarak yapamadýðý, burada Müslümanlarýn rýzasýyla yapýlabilir. Düþünsenize, Ýncirlik’i nükleer üs hâline getirmiþ bir Amerika ile mi bölgemizde insan haklarý, demokrasi ve barýþ saðlanacak?

Amerika’nýn adam kaçýrýp iþkence yapan uçaklarý ve gemilerine göz yumularak mý demokrasiye geçiliyor? 1 Mart tezkeresi mecliste reddedilmiþ olmasýna mukabil, Amerika’ya her türlü lojistik destek saðlanarak, tecavüz ve katliamlarýna devam etmesine imkân verilmek suretiyle mi Medeniyetler Arasý Ýttifak kuruluyor? Tecavüzcülerin, katillerin Eþ Baþkaný olursan, bundan gurur duyarsan mý demokrasi savaþçýsý oluyorsun? Bu Ergenekon Operasyonu’nun niyetinin bozuk olduðu tâ baþýndan belli. Niyet bozuk olunca da akýbetinin “hayr” olmayacaðý aþikâr. Bunlarýn tasfiyesini emreden Amerika, bunun karþýlýðýnda bizden bazý talepleri de olacaktýr elbette. Madem Tayyip’i bunlara yem etmedi, o hâlde bunlara geçmiþte verilen pis iþleri þimdi yerine getirme vazifesi Tayyip’in olacaktýr. Nedir bu pis iþler? Ekseriyeti bir takým din ve Allah düþmaný tipler de olsa, bu Amerika düþmaný hâline gelmiþ tiplerin tasfiyesinden Amerika bir menfaat bekliyorsa, bu durum Müslüman Anadolu Ahalisi aleyhine bir vaziyet arzetmez mi? Þayet, bu içten pazarlýklý bir operasyonsa -ki öyle-, o zaman da bu tipler arasýndan kahramanlar üretip, sonradan laik kesime yamanmasýnlar? Yani bu operasyon, laiklere yapýlmýþ bir 28 Þubat olmasýn? Sorular uzatýlabilir. Mesele, bunlarýn birbirini yemesi deðil, mesele bu niyeti bozuk operasyondan vatanýn-Ýslâm’ýn menfaatini temin etmek, tam baðýmsýzlýk için Kurtuluþ Savaþýmýzýn gübresi yapmak… Her kesimin samimisi tam baðýmsýzlýkçýlar, bu söylediklerimize katýlacaklardýr. Bu operasyona raðmen, hâlâ, “laiklik” diyerek, AKP’nin þahsýnda Müslümanlýðý deðerlendirerek Anadolu Ahalisini Tayyip ve Fettoþ’un kucaðýna itmeye devam edenler, iþte, sahte kurtuluþçular bunlardýr.

Ey dostlar... Bugün tam 1 haftadýr tutsaðým. (AÇIK ÝSTÝHBARAT'IN NOTU: Behiç Gürcihan, 17 Haziran 2008'de Bayrampaþa'dan Tekirdað F Tipi Cezaevi'ne nakledildi. Mektubu elimize bugün ulaþtý. Gürcihan, gözaltý süresiyle birlikte yirmi iki gündür tutukludur) Devlet duvar, ben dört duvar arasýndayým. Çevremde þehrin sesleri; bir parçacýk gökyüzü, biraz kasarsam "Nazým da kimmiþ" havasýndayým. Bayrampaþa'dayým. Bayrampaþa'nýn son günlerinin çetelesini tutmaktayým. Çok düþündüm ilk gün; çok düþündüm... Beni üzmemek için metin durmaya çalýþan anamý; polisler götürürken evimizin kapýsýnda peþimdan bakakalan, tanýdýðým en mert ve güzel kadýn niþanlýmý (Hadi ilk kez siz duyun; sizleri de bekleriz buradan çýkýnca Fatma Sibel Yüksek'le düðünümüze); en 'janti' haliyle en sevdiðim askeri; "Yazma oðlum; býrak onlar zaten belalarýný bulacak" deyip duran babaannem Münü'yü; kelepçeli halimla bana son bir kez el sallamaya çalýþan ailemi düþündüm. Kendime sýra gelene kadar daha çok var dostlar... Cumhuriyetimizin kilit taþý olmasý gereken savcýlarýn geldiði durum; Günlerdir binlerce sayfa döküman okumaktan ve fotokopi çekmekten uykusuz kaldýðý için, beni götürürken gözleri kapanan, Terörle Mücadele'den çok "Evrakla mücadele"ye dönüþmüþ þubenin genç polisini; beni ciddi ciddi "terörist" olarak gören ve sinekten delil çýkarmak için çabalarken bilgi ile bilgelik arasýndaki sýnýrý tutturamayan o genç komiseri; aslýnda bütün olup bitenlerin farkýnda ama zamanýnda görev yaptýðý yerlerde, "Sen benim kim olduðumu biliyor musun" diyen askerlerden ve çocuklarýndan çok çektiði için; bana kelepçe vurulurken ilahi adâletin yerine geldiðini düþünen o babacan polisi çok düþündüm... Sýra bana geldiðinde, gözyaþlarým çoktan "erkekler aðlamaz" vadisine gelmiþti bile... O noktadan sonra yeraltýna çekildi

"Ergenekon'dan" yatan bendenizin tam karþýsýndaki duvarda, her sabah uyandýðýmda (sabah derken, kendi sabahýnýzla karýþtýrmayýn) karþýmda durmakta "Laik þirk düzeni yýkýlacak elbet...Ergenekon bile kurtaramaz" Bir de gülen surat çizmiþler yanýna, altýna da atmýþlar imzalarýný: El-Kaide Ne ararsanýz var... Takvimler, edebiyat, arabesk... "Sensiz neyleyim ben sensiz yalnýzlýðýmý." Hemen yanýbaþýmda duruyor "küfre karþý baþ kaldýran Adýyamanlý'nýn", "Zindanlar bize gülistandýr" dizesi... Anlaþýlan aþk, adamý en iyi dört duvar arasýnda þairleþtiriyor... Gülmediðimi, gülümsemediðimi zannetmeyin; þehrin tam ortasýnda ironiler içinde dansetmekteyim... Soruþturmanýn gizliliðini ihlal kotasý, Þamil Tayyar gibi akredite vakanüvistlere kullandýrýldýðýndan ayrýntýsýna giremeyeceðim ama siz siz olun, arkadaþlarýnýzla halý saha maç ayarlamak için telefonla konuþurken "Abi, çekirdek kadro tamam" "Saha hazýr mý?" "Saha hazýra ama senin de adam bulman lazým" "Tamam, ben adam bulup ekibi tamamlarým" þeklinde laflarsanýz; "çekirdek kadro" ile sürekli top oynadýðýnýz arkadaþlarýnýzý; "saha" ile halý sahayý; "ekip" ile maç oynadýðýnýz ekibi kastettiðinizi özellikle vurgulayýn...Þaka gibi ama deðil. Ýnanýn. Ýnþallah buradan mezun olunca, ders notlarýmý hepinizle paylaþýrým. Þimdi izninizle biraz uyuyacaðým. Saatleri ileri, özgürlüðe doðru kuracaðým. Anayasa, TCK ve Basýn Kanunu kitaplarýný yastýk yapacaðým. Biraz sertler ama uyumasýný bilen için fazlasýyla netler. Bayrampaþa'dayým. Þehrin tam ortasýnda; sevgilinin gözlerinde, ailenin kaygýlarýnda, devletimin dört duvarý arasýnda; kýsacasý bir meçhûlün elinde tutsaðým... Behiç Gürcihan 11.06.2008, Bayrampaþa Kaynak: Açýk Ýstihbarat

BARA Ferruh SEZGÝN:

Laiklik Elden Gi Düzen Yahudi’yi
Þimdi, laiklik elden giderse yerine gelecek olan düzen yahudiyi rahatsýz edecektir. O yüzden Türkiye’deki bütün yahudiler, bütün sabetaycýlar, bütün mason localarý, onlarýn türevleri olan rötaryenlar, lionslar, þunlar, bunlar ve bunlara federasyoncularý, ikinci cumhuriyetçileri ekleyelim isterseniz… Yani idraksiz Türklere, bunlarýn hepsi son derece þuursuz olarak veya dýþarýdan aldýklarý talimat doðrultusunda laikliðin elden çýkmamasý için çýrpýnýyorlar. Tekrar biraz geriye ortasýna döneceðim, iþte laiklik elden gitmesin. Ben de gitmesini istemiyorum. Çünkü ben Türk milliyetçisiyim. Laikliðin devletin temel prensiplerinden biri olarak kalmasý Türk milliyetçiliðinin baþarýlý olmasýnýn þartlarýndan biridir. Sizin çizdiðiniz portföy açýsýndan düþünürsek: “Yahudiler ve yahudi düþüncesine sahip insanlar laikliðin gitmesini istemiyorlar. Yahudiler ve yahudi düþüncesine sahip insanlar, bizim Türk milliyetçiliðinin, Türk devletinin güçlenmesini istiyorlar gibi bir mana çýkabilir mi? Hayýr, çýkmaz. Maçýn ikinci devresi, o arkadan gelecek olan mücadele. Zaten laik olan Türkiye’de mücadele, Türkiye yahudi devleti mi olmalý yoksa Türkiye Türkler tarafýndan mý yönetilmelidir mücadelesi. O henüz baþlamadý. Onun baþlamasý için yani Türk milliyetçiliðinin tamamen ortadan kalkmasý, yok edilmesi ve Yahudiliðin Türkiye’ye tam olarak hakim olmasý lazým ya da bunun tamamen tersi Türk milliyetçiliðinin hakim olup yahudileri bertaraf etmeye çalýþmasý lazým ki o noktaya gelmedik. O noktaya gelmenin þartý düzenin laik olarak kalmasý. Þimdi isterseniz biraz daha geriye gidelim bu noktalara nasýl yaklaþtýk diye. 1980 iktidarýný çeþitli yönlerden beðenmeye bilirsiniz veya eleþtirebilirsiniz. Üstelik eleþtirdiðiniz bütün noktalarda haklý olabilirsiniz ama 1980-1983 döneminde yani askeri iktidar döneminde yapýlan doðru bir iþ var. biliyorsunuz bütün devletlerde yeraltý diye bir faktör vardýr veya yeraltý diye bir olgu vardýr. Devlet kendisinin yapmak istemediði bazý iþleri sivil halktan bazý unsurlarý maþa olarak kullanarak yapar. Bu da yeraltýdýr. 1980-83 döneminde iktidardan giderken yeraltýný bölücülerden temizlediler ve vatansever bir takým gruplara verdiler. Bunu çok yüksek bir vatan duygusundan çok yüksek bir milli þuurdan dolayý yaptýklarýný sanmýyorum. Bu refleks olarak doðru bir iþ diye yapýldý veya emniyetteki, jandarmadaki bazý profesyoneller, kendilerinin maþa olarak kullanacaðý insanlarýn bölücü olmamasýný, vatansever olmasýný þart olduðunu gördükleri için 12 Eylül iktidarýný bu tarafa yönlendirdiler de doðru bir iþ yaptýlar. 1983’te yapýlan ASALA operasyonlarýndan sonra, iþte Paris’te falan yapýlan eylemlerden sonra, 2005 yýlýnda Türk milliyetçiliðine karþý ilk hareket olarak yeraltý, vatanseverlerin elinden alýndý bölücülere teslim edildi. Þu anda 2005’den bu yana yeraltýna hakim olan bölücüler. Arkasýndan bir adým daha attýlar yukarýya doðru sýra geldi Vatansever Kuvvetler Güç Birliði’ne. Vatansever Kuvvetler Güç Birliði, oluþumu yönünden, baþýndakiler yönünden, baþýndakilerin genel yapýlarý yönünden eleþtirilebilir. Bu eleþtirilerle dolu olabilir ama ortada bir gerçek var; Vatansever Kuvvetler Güç Birliði çok ciddi bir milliyetçi veya milli oluþumun nüvesi olmak üzereydi. Onu da çökerttiler, o da gitti. Onun arkasýndan birkaç sene sonra bir adým daha attýlar. Bu sefer sýra geldi Ergenekon’a. Þimdi, Ergenekon’da henüz soruþturma aþamasýnda, iddianame hazýrlanma aþamasýnda olduðu için son derece iddialý son derece sert ifadeler kullanmak belki hem yakýþýk almayacak hem de yasak zaten. Ama þunu söyleyebiliriz, üzerine operasyon düzenlenen Ergenekon hareketi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bugünkü siyasi politikalarýna iyi gözle bakmayan bir takým milliyetçi ve sol çevrelerin ortaklaþa kurduklarý bir platform. Yani kendilerini MHP’nin ötesinde milliyetçi olarak gören, Türkiye’nin yönetiminin bu tür ellere düþmesinin þart olduðunu öne süren bir oluþum idi. Bu da gitti. Dolayýsýyla üçüncü aþamada da milliyetçilik bir týrpan daha yedi. Þimdi, bana göre, biraz abartýlmýþ bir iddia olacak belki ama bundan sonra sýrada MHP’nin bizzat kendisi var. Ocaklarýn kapatýlma süreci acaba bununla mý alakalý? Dolaylý olarak onunla alakalý olabilir yani öyle bir aþamaya geçilmesini önlemek için alýnan bir tedbir olarak düþünmek lazým.

Vatansever Kuvvetler Güç Birliði, oluþumu yönünden, baþýndakiler yönünden, baþýndakilerin genel yapýlarý yönünden eleþtirilebilir. Bu eleþtirilerle dolu olabilir ama ortada bir gerçek var; Vatansever Kuvvetler Güç Birliði çok ciddi bir milliyetçi veya milli oluþumun nüvesi olmak üzereydi. Onu da çökerttiler, o da gitti. Onun arkasýndan birkaç sene sonra bir adým daha attýlar. Bu sefer sýra geldi Ergenekon’a...
erruh Bey, AKP’nin çýkardýðý baþörtüsü yasaðýnýn kaldýrýlmasýyla ilgili yasanýn Anayasa Mahkemesi tarafýndan iptal edilmesini ve AKP’ye açýlan kapatma davasý üzerine son politik geliþmeleri deðerlendirebilir misiniz? Biliyorsunuz son aylarda Türkiye’deki bütün siyasi kavga laiklik üzerine. “Laiklik elden çýkacak mý, çýkmayacak mý?”, “Aman çýksýn”, “Aman çýkmasýn” üzerine... Taraflar arasýnda çok ciddi bir siyasi düello cereyan ediyor. Biliyorsunuz cumhuriyet kurulurken, cumhuriyet kurulduðu zaman cumhuriyetin ilkeleri laiklikten ibaret deðildi. Cumhuriyet 6 temel ilke üzerine kuruldu. Bunlarý herkes biliyor ama isterseniz bir daha sayalým; cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, laiklik, halkçýlýk ve inkýlâpçýlýk veya devrimcilik. Kimisi bunu kimisi bunu tercih ediyor. 6 ilkeden zaman içinde beþi ortadan kayboldu. Ýlk önce kaybolan, buharlaþýp giden halkçýlýk... Halkçýlýðýn nasýl olup da birden bire ortadan yok olduðunu hiç kimse bilmiyor. Zaten cumhuriyetin baþlangýcýndaki o 6 ilkeden biri olmasýna raðmen halkçýlýk ne kadar zaman nerelerde uygulandý onu bilemem. Onun arkasýndan devrimciliðe biz komü-

ye Am ola ma lah ma ek M aþ za ter nin siy lýr mi ma

Ya ha ze ler

F

nistlik dedik onu da attýk. Arkasýndan Türk milliyetçiliðine Atatürkçülük dedik onu da sulandýrdýk, attýk. Onun arkasýndan cumhuriyete numaralar vermeye baþladýk; ikinci cumhuriyet, üçüncü cumhuriyet, dördüncü cumhuriyet veya federasyoncular, þunlar bunlar. O da sulandýrýldý gitti. Arkasýndan devletçilik, 1980-1983 döneminde Turgut Özal’ýn iktidara getirilmesiyle memleket kapitalizme tam olarak teslim edildi. Karma ekonomi içinde devletçiliðin kalan son kýrýntýlarý da yok edildi. Beþi de gitti. Þimdi bu beþ ilke ortadan giderken aðýzlarýný açmayan cumhuriyetçiler laiklik elden gidiyorken çok büyük bir propagandaya veya çok büyük bir feryada baþladýlar. Peki niye? Laikliðin elden gitmesine ben de karþýyým. Ama ben Türk milliyetçisi olduðum için, Türk milliyetçiliðinin baþarý kazanmasýnýn þartlarýndan biri de devletin laik olmasý olduðu için karþýyým laikliðin elden gitmesine ama Türk milliyetçileri dýþýnda veya bu söylediðim þuura sahip olanlarýn dýþýnda laikliðin gitmesi karþýsýnda feveran edenlerin hepsi bu tür düþünceye sahip deðiller. Hangi düþünceden dolayý istemiyorlar?

an hu ki, po yo

he ge ki diy

ARAN

Röportaj: Fazýl Duygun-Tayyar Tercan

Giderse Yerine Gelecek Olan yi Rahatsýz Edecektir!
Karþý tarafa koz vermemek için... Bugünkü hakim unsur kim Türkiye’de? Dünyada Yahudilik, nasýl Amerikan harp mekanizmasýný vasýta olarak kullanýyorsa hedeflerine ulaþmak için bugün Türkiye’de de Fetullahçýlýk ekolü AKP’yi siyasi enstrüman olarak kullanýyor. Ve Fetullahçý ekolün gelecek planlamasýnda MHP’nin yeri yoksa bundan sonraki aþamada sýra MHP’ye gelecektir. O zaman iyi veya kötü, az veya çok, yeterli veya yetersiz Türk milliyetçiliðinin siyasi platformdaki temsilcisi olan siyasi parti de bertaraf edilirse, kapatýlýrsa þu veya bu sebeple, o zaman Türk milliyetçiliði siyaset sahnesinde kalmayacak. Yahudi sinsice hareket etmez mi? Yani, tamamen yok edip de alttan daha gür þekilde çýkmasýndansa pasifize edip anti emperyalist duruþunu silerek... Ama o onlarýn politikasý. Yani þu anda biz deþifre edebilmiþ deðiliz. Yahudilerin 5 sene sonraki, 7 sene sonraki, 10 sene sonraki Türkiye için olan politikalarýna sadece tahmin yürütüyoruz. Orada þu da çýkýyor. Neden MHP hedef noktasýnda? Tamam þimdi Ergenekon adý altýnda veya daha önceki süreçlerde gerçekten vatan kaygýsý, diyalektik olarak, ..12.02.. yanlýþ da olsa belli þeyleri vatan kaygýsý olan insanlar ekarte edilmeye çalýþýldý. MHP o pozisyonda mý þu andaki politikasýyla? MHP, daha doðrusu MHP adý altýnda Türk milliyetçiliðinin adý bütün noktalarýndan siyasi platformlardan silinmesi hedef alýnmýþ ise MHP’yi kapatýrsýnýz. Onun yerine vatansever görünümlü baþka bir siyasi parti, mesela diyelim yeni düþüncelere kadar, bu düþüncelerle var olan Nakþibendileri piyasaya çýkarýrsýnýz. O zaman da yön arayan Türk milliyetçileri giderler, bunlar Türk milliyetçisi diye, Nakþibendi hareketine katýlýrlar. Öyle bir hesap zaten yok mu þu anda? AKP’yi üçe bölerlerse eðer. Sanki üçe bölme hesabý yapýlýyor. Unsurlardan bir tanesi, parçalardan bir tanesi Nakþiler olacak. Bunlar da Doðru Yol Partisine büyük bir ihtimalle þu anda gönderecekler. O zaman gelecek planlamasýna yön verecek olan Kim? Yahudiler. Türkiye hakkýnda benim tahmin ettiðim, MHP’siz olarak yapmýþlarsa eðer MHP’ye yer yok. Þu veya bu sebeple, doðru veya yanlýþ biçimde kulp takýlarak kapatýlacak demektir. Ama böyle mi? onu bilmiyoruz. Sadece tahmin ediyoruz. 98’de sizin ikazýný yaptýðýnýz þey gibi. O zaman 28 Þubat’tan bir yýl sonra falan kapatýlma hesaplarý yapýlýyor. Siz basýn açýklamasýyla bir ikazda bulunmuþtunuz. O MGK toplantýsýnda görüþülmemiþti veya iptal edilmiþti. O zaman da MHP’nin kapatýlma ihtimali vardý. Tabii, yani enternasyonel düþünce tarzý Türkiye’ye hakim olmak istiyorsa eðer nasyonel düþünce tarzýný yok etmesi lazým. Bunun tersi de nasyonel düþünce Türkiye’ye hakim olacaksa eðer enternasyonel düþüncelerin tümünü yok etmesi lazým ortadan. Matematiksel bir kural... Zýddýný tasfiye etmek durumunda. Tasfiye edemezse dönüþtürür herhalde. Fetulahý nasýl dönüþtürdü? Tasfiye etti ama dönüþtürerek. MHP’ye de yapacaðý tahminin odur. Þimdi mesela tabanda samimiyetli insanlar var, çünkü geniþ bir taban. Ama “Kuklayý deðil kuklacýyý vurun” diyor Malkom X. Kuklacýlar farklý, oynatanlar farklý. Dergimizi takip ettiyseniz biz, Ergenekon Operasyonunda hükümete karþý, Fetullah’a karþý açýkça tavýr koyduk. Buradan maksadýn þu olduðu... Sayýn Suat Parlar “Kontrgerilla Cumhuriyeti” isimli kitabýnda þöyle ifade ediyor: “Gladyo kendini yenilemek istediði veya pislikleri ortaya çýktýðý ve zor duruma düþtüðü zaman, kendisinin kullandýðý, ne kadar iþbirliði yaptýðý- toplum gözünde anti-patik tipleri ‘temizlik yapýyorum’ kara propagandasýyla içeri alýr. Böylece 1 taþla üç kuþ vurur; bir tekrardan kendini makyajlar. Ýkincisi ‘ortalýðý temizliyorum’ gibi bir hava verir. Üçüncüsü de o bu tür operasyonlarla gerçek vatansever birimlere gözdaðý verir.” Diye bir tespiti var. Þu an yaþadýðýmýz hadiseye baktýðýmýz zaman birebir uyuyor. Yeni bir gladyo diyoruz. Fetullah gladyosu, liberaller diyoruz. Ýþte, Veli Küçük baþta olmak üzere diðer ekip bunlarla iþbirliði yapmýþ geçmiþte. Biliyorsunuz Fetullah Gülen’le Veli Küçük’ün Susurluk’tan önce iþbirliði ayyuka çýkan bir þey. Bu ayyuka çýkmýþ þey temizleniyor, toplum gözünde bir sempati kazanýlýyor. Ayný zamanda da esas hedef Ýslâmcý milliyetçi veya solcu milliyetçi dediðimiz gerçek vatansever unsurlara karþý bir gözdaðý veriliyor. Ýþ oraya uzanýyor. Esas onlarýn üzerine geliniyor. Þimdi, gladyo batý siyasi ekolü içindeki bütün devletlerde aþaðý yukarý var. Ama bir þey hariç! Hiçbirinde devletin dayandýðý temel direkleri, devletin temel deðerlerini yok etme görevi yok gladyoda. Fransa’daki veya Belçika’daki veya Ýngiltere’deki veya Ýspanya gladyosu hiçbir zaman kendi vatanýnýn deðerlerini yok etme göreviyle vazifesini yapmýyor. Ama Türkiye’deki tamamen ters. Kendi ülkesine karþý operasyon yapýyor Türkiye’deki gladyoya bakýn, kendi milli deðerlerimizi yok etmek ile sanki hükümlüymüþ gibi çýktý. Ferruh Bey, rejimin kuruluþun-

an þum. yaaki aþa cü art ikde an þte en liltý, cüen cülar ver ver yöbaen laanddi nütiaç seErmamaalý ak de lien Hapobir orm. de nin nin um cü daarunen-

ba

lasila-

Üzerine operasyon düzenlenen Ergenekon hareketi, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bugünkü siyasi politikalarýna iyi gözle bakmayan bir takým milliyetçi ve sol çevrelerin ortaklaþa kurduklarý bir platform. Yani kendilerini MHP’nin ötesinde milliyetçi olarak gören, Türkiye’nin yönetiminin bu tür ellere düþmesinin þart olduðunu öne süren bir oluþum idi.

14

BARAN

umhuriyet devrimleri baþarýlý olsaydý zaten bugün ortada AKP diye bir parti olmayacaktý.

C

C

umhuriyet’in hainler tarafýndan yönetildiðini söylemek çok fazla yanlýþ olmaz.

A

merika, Ýsrail ve bütün Batý Ýran’ý hep Türkiye’ye tercih etmiþtir.

ürkiye’nin Irak’a Amerikalýlarla beraber girmesi Amerika açýsýndan vazgeçilmez bir askeri mecburiyet idi.

T

dan beri diyebiliriz, devletle halk arasýnda o köprü kurulamamýþ. Çünkü bir dayatma var, zorlama var, belli þeyler var. halkýn kendi inancý, kültürü, yaþam tarzý var. o yaþam tarzýna karþý bir yaþam tarzý koyuyorsun ortaya. Kabul etmeyince zýtlaþma oluyor. Tabii ki hakim güç zorlama yapýyor. Yani o intibak saðlanamamýþ. O saðlanamadýðý için dýþarýya karþý olmasý gereken sopa içeriye dönmüþ. Ve bu kullanýlabilir hâle gelmiþ dýþarýdan. Ama þimdi bununla bunun fazla ilgisi olduðunu sanmýyorum. Bizim cumhuriyet devrimlerinin baþarýsýz olduðunu kabul edip cumhuriyet devrimlerini yeniden tasarlamamýz lazým. Yönetim biliminde þöyle bir kural vardýr: Cemiyetin tabii temayüllerine aykýrý olan kanunlar kanun vasfýný taþýmazlar. Bugün Türkiye için de öyle. Toplumun tabii eðilimlerine aykýrý olan kanunlar kanun vasfýný taþýmazlar. Devrimleri tasarlarken de siz toplum yapýsýna aykýrý tasarlarsanýz zorlarsýnýz, zorlarsýnýz, zorlarsýnýz ama iki ihtimal var karþýnýzda. Ya baþarýlý olursunuz zorlamayla ya baþarýsýz olursunuz. Cumhuriyet devrimleri baþarýsýz oldu. Çünkü bugün AKP’nin kapatýlma davasýnýn olmasý cumhuriyet devrimlerinin baþarýsýz olduðunun göstergesidir. Cumhuriyet devrimleri baþarýlý olsaydý zaten bugün ortada AKP diye bir parti olmayacaktý. O zaman bizim aklýmýzý baþýmýza devþirip “Niye cumhuriyet baþarýsýz?” sorusunu çok doðru analiz edip ikinci bir baþarýsýzlýða bizi götürmeyecek olan yeni bir tasarým yapmamýz lazým. Halkýn deðerleri diyorsunuz ya, kurallarýn meþrutiyet kazanmasý için halkýn deðerleriyle zýt olmamasý lazým. Demek ki bir zýtlýk var ki bu yaþanýyor. Gayet tabii. Bir sözünüz vardý hatýrlar mýsýnýz bundan 7 sene önce Gerçek Ha-

yat’a verdiðiniz röportajda. Þu anda cumhuriyet 85 yýldýr hainler tarafýndan yönetiliyor diyebilir miyiz? O zaman 79 yýldýr demiþtiniz. Cumhuriyetin hainler tarafýndan yönetildiðini söylemek çok fazla yanlýþ olmaz. Daha yumuþatarak açarsak, cumhuriyeti yönetenler baþýndan beri gafletten bir türlü kurtulamamýþlardýr falan da deyip aslýnda yumuþatabiliriz iþi ama ne kadar doðru olur? Gaflet içinde olanlar mý yönettiler, hainler mi yönettiler? O konuda benim biraz þüphelerim var. Yeni kuruculacak bir rejimde, bu hainlerden kurtulmak, sakýnmak, uyarmak, deþifre etmek demek. Mutlaka. Zaten yönetim þekli, yönetiliþ, ortaya konan kanunlar bir tarafa bir de devletin geldiði noktaya bakalým. Yani, öyle bir noktadayýz ki az önce dediðiniz hadise. Tabiri caizse satýlmamýþ bir toprak parçamýz kalmamýþ. Kurallarý emperyalistler belirliyor. Emperyalizmin içimizdeki kuklacýsýný vurmak gerekiyor. O kuklalarýý vurma noktasýnda bir düþünce ortaya koymak gerekiyor. Evet, haklýsýnýz. Sizce, Türkiye’de gerek AKP ve gerekse ordu içerisindeki iþbirlikçi kesim olsun, ABD’nin Ýran üzerindeki savaþla ilgili taleplerini yerine getirebilecek bir ihaneti gösterebilirler mi? Þimdi, Türkiye’nin ben, iktidar kim olursa olsun Türkiye’de, Ýran’a karþý bir Ýsrail-Amerikan-Ýngiliz müdahalesi baþladýðý zaman aktif olarak onlarýn yanýnda yer alabileceðini sanmýyorum. Þartlar o imkaný vermiyor diyebilir miyiz? Þartlar o imkaný vermiyor diyemeyiz. Daha farklý düþünmek lazým. Bir müttefikinizle bir alanda iþbirliði yaparken baþka bir alanda menfaati-

niz çatýþabilir. Baþka bir alanda yine iþbirliði yaparken dördüncü bir alanda yine menfaatleriniz çatýþabilir. Bu sizin ittifakýnýzý bozmaz. Veya tersine böyle bir þart varsa ortada, menfaat þartý, bugün düþmanýnýzla bile yarýn o menfaatinizi gerçekleþtirmek için yan yana gelebilirsiniz. Bu matematiksel bir þeydir. Kaba tabirle hani yahudiye sormuþlar “Cehenneme gider misin?” diye, “Maaþ kaç para?” demiþ. Çok basit bir örnek verdim ama dýþ politika da birazcýk budur yani. Amerika’yla beraber olur musun? Rusya’yla beraber olur musun? Çin’le beraber olur musun? Peki benim menfaatim ne? Þu, Irak’ta Amerika’yla, Ýsrail’le, Ýngiltere’yle menfaatimiz çatýþýyor. Afganistan’da da çatýþýyor. Peki Ýran’da? Ýran’da hem çatýþýyor hem çatýþmýyor. Þah döneminde Batý, Amerika demeyelim sadece, Amerika, Ýsrail ve bütün Batý Ýran’ý hep Türkiye’ye tercih etmiþtir. Dolayýsýyla Türkiye ikinci planda kaldý. Çünkü gerçekten de bugün dünya politikasýnýn düðümlendiði yerin Hazar havzasý olduðunu düþünürsek Ýran’ýn coðrafi konumu, jeopolitik konumu Türkiye’ye nazaran çok daha avantajlý. Evet, o noktada her tarafa uzanabiliyor. O yüzden Amerika’nýn iþbirliði yapmak görüntüsü vermekten kaçýndýðý veya mecburen bir çatýþmaya girdiði Humeyni rejimiyle devam etmezse Ýran, diyelim Þah rejimi gelirse, diyelim demokratik bir rejim gelirse, Humeyni rejimi dýþýnda herhangi kabul edilebilir bir rejim gelirse Türkiye tekrar ikinci plana düþecek. Ýkincisi de üç tane bölgede rekabet halinde olan ama bazen birbiriyle iþbirliði yapan ülke var. Türkiye, Rusya, Ýran. Tarih boyunca bunlardan hangisi ötekini yanýna alýp da üçüncüyü tek býrakmýþsa galip gelmiþtir. Ama hep Rusya Ýran’ý almýþ-

týr veya Ýran Rusya’yý yanýna almýþtýr. Türkiye’yi yalnýz býrakmýþlardýr. Türkiye hep yok olmuþtur. Türkiye, Ýran politikasýný tayin ederken bunlarýn hepsini birden deðerlendirmek zorunda. Peki bu deðerlendirme yapýlmýþ mý Türkiye’de? Tabii bilmiyoruz devletin gizli bilgilerine sahip olamadýðýmýz için ama bu açýdan deðerlendirmenin yapýlmýþ olabileceðini de ben pek aslýnda sanmýyorum. Dolayýsýyla Türkiye’nin Ýran politikasý birazcýk hayal, realist bir politika deðil. Irak’ta düþtüðü gibi diyebilir miyiz? Irak’ta Amerika’ya güvenirken, Amerikan politikasýna tezkere hadisesinde olduðu gibi destek verirken hayaller peþinde koþuyordu Türkiye. Orada da ben Türkiye’nin aldatýlmýþ olduðu kanaatindeyim tezkere konusunda. Türkiye’nin Irak’a Amerikalýlarla beraber girmesi Amerika açýsýndan vazgeçilmez bir askeri mecburiyet idi. Ama Amerikan politikasýna hakim olan neoconlar açýsýndan da bu intihardý Amerika ve kendileri açýsýndan. O yüzden Türkiye’ye tezkereyi reddettirip öç olarak onu gösterdiler ve Türkiye’nin Irak’a girmemesini saðladýlar. Peki Ýran’a olan bir saldýrý, Ýran açýsýndan düþünürsek, Amerika nerelere baþarýlý olabilir veya iþ nerelere uzanabilir? Ýran, Türkiye’ye, Ýsrail’e saldýrabilir kendisinin caný yandýðý için, Irak’taki Amerikan askerlerinin durumu vs. Ýran’da da hiç tahmin edilemeyecek kadar fazla oranda iþbirlikçi çýkacaðýný sanýyorum. Yönetim içerisinde mi? Yönetimde de zaten ne kadar Ýran yahudileri ne kadar Farslarýn hakim olduðu tartýþýlýyor. Ayný Türkiye’deki sabetaycýlar gibi orada da Ýranlý yahudiler bu iþgalci kuvvetleri alkýþlarla karþýlayabilirler.

BARAN

15

Türkiye’nin Demografik Tahlillerindeki

Ýki Vahim Yanlýþ -IIKONDA sözkonusu oldu mu dikkatli olmak lazým...Alevilerin nüfusunun fazla gösterilmesi, Sünnîler’in nüfusunun az gösterilmesi, Kürtlerin nüfusunun çok gösterilmesi, Türkler’in nüfusunun az gösterilmesi için KONDA çok açýk bir gayret sarfetmekte verileri buna göre eðip bükmekte, birleþtirip ayýrmaktadýr...

Ali Haydar Can
ürt kökenli aydýn/politikacý/önder/yazarlara “Türkiye’de kaç milyon Kürt yaþýyor ?” diye bir soru yöneltseniz alacaðýnýz cevap 15 milyondan baþlayýp 25 milyona kadar çýkabilir... Peki ya gerçek? KONDA, 2006 ortalarýnda Türkiye’de yaþayan Kürt-Zaza (çocuk, genç ve yetiþkinler) toplamýnýn nüfusu için yaptýðý son araþtýrma ve TÜÝK verilerine dayanarak 11 milyon 445 bin olduðunu iddia etmektedir... KONDA sözkonusu oldu mu dikkatli olmak lazým... Bu kuruluþun yapýtýðý anket sonuçlarýnýn deðerlendirilmelerine biraz dikkatlice bakýldýðýnda þu 4 husus çok bariz olarak görülmektedir: Alevilerin nüfusunun fazla gösterilmesi, Sünnîler’in nüfusunun az gösterilmesi, Kürtlerin nüfusunun çok gösterilmesi, Türkler’in nüfusunun az gösterilmesi için KONDA çok açýk bir gayret sarfetmekte verileri buna göre eðip bükmekte, birleþtirip ayýrmaktadýr... Bu durumu yazýnýn birinci bölümünde þöyle ifade etmiþtik: “KONDA, (...) Sünnî nüfusu Hanefî Þafiî diye bölerken, Alevî ve Þii nüfusu toplayarak vermesine ve büyük ihtimalle bu rakama %1-2 civarýnda bir caba koymasýna raðmen sayý bu...” KONDA Türk-Kürt nüfus hakkýnda da ayný þeyleri daha pervasýzca yapýyor: Kürt nüfusa kendilerinin Kürt olduðunu asla kabul etmeyen Zazalarý da ýsrarla dahil ederken, diðer yandan da “ yetiþkin Kürt nüfusu (Zazalar dahil)” baþlýðý altýnda ” Kendisini ‘Kürt’ ve ‘Zaza’ olarak tanýmlayan yetiþkinlerin toplam nüfusa oraný yüzde 13.4’ tür” dedikten sonra; bu oranýnýn üstüne “18 yaþ altýndaki nüfusun eklenmesi” gerekçesiyle, çok garip bir þekilde yüzde 2.2 daha ilave ederek “yüzde 15.68’e” çýkarmaktadýr. Bu garabetin sebebini de “Kürtlerin doðurganlýk oranýndaki fazlalýk olarak” göstermektedir. Kürtlerdeki çocuk ölüm oranlarýnýn fazlalýðý ile “ortalama hayat süresi”nin kýsalýðýný niçin dikkate almadýðýný belirtme zahmetine katlanmadan... Þimdi gelelim Kürtlerin nüfusunu fazla göstermek için, bu nüfusa kendilerini asla Kürt olarak kabul etmeyen ve anadillerini de Zazaca olarak ifade eden Zazalarý da ýsrarla kürt nüfusa ilave eden KONDA’nýn, Türk nüfusu olduðundan az göstermek için nasýl çarpýtmalar yaptýðýný kendi ifadeleri içinden gösterelim: “Anadil kontrolüyle saðlanan dolaylý bilginin de katýlmasýyla ortaya çýkan tabloda Türkiye’de yetiþkinlerin (18 yaþ ve üstündekilerin) etnik kimliklerin daðýlýmý, yüzde 78.1 Türk, yüzde 13.4 Kürt, yüzde 1.5 “Laz” ve “Türkmen” gibi yerel kimlikler, yüzde 0.1 Asya Türkü, yüzde 0.3 Kafkas kökenli, yüzde 0.2 Balkan kökenli, yüzde 0.4 göçmen, yüzde 0.9 Müslüman Türk, yüzde 0.2 Alevi, yüzde 0.3 “Türkiyeliyim, dünyalýyým” vs. diyenleri ifade eden genel tanýmlayan, yüzde 0.7 Arap, yüzde 0.1 gayrimüslim, yüzde 0.03 Roman, yüzde 0.05 diðer ülkelerden ve yüzde 3.8 TC vatandaþý þeklindedir.”

K

Dikkat edildiði gibi bu tespitte Kürtler ve Zazalarýn toplam oraný yüzde 13.4 olarak gösterilirken; Türklerin toplam nüfusa oraný “yüzde 78.1 Türk, yüzde 1.5 “Laz” ve “Türkmen” gibi yerel kimlikler, yüzde 0.1 Asya Türkü, , yüzde 0.2 Balkan kökenli, yüzde 0.4 göçmen, yüzde 0.9 Müslüman Türk, yüzde 0.2 Alevi, yüzde 0.3 “Türkiyeliyim, dünyalýyým” vs. diyenleri ifade eden genel tanýmlayan, ve yüzde 3.8 TC vatandaþý” þeklinde bölük pörçük edilerek küçültülmeye çalýþýlmaktadýr. KONDA’nýn kendi çizdiði bu grafikte durum çok daha net olarak görülmektedir: Þimdi bu grafikte Türk oraný yüzde 76’dýr. Peki ”Türk Kökenli” olarak ifade edilen yüzde 2.9’un etnik kökeni nedir? Ya “Genel tanýmlayanlar” olarak gösterilen yüzde 3.9’un etnik kökeni? Birbiriyle ilgisi olmayan Kürt ve Zazayý birleþtiriyorsun da birbiriyle ilgili olduðu açýk Türk etnik kimliði ifade edenleri niçin bölüyorsun? Þimdi durumu yine KONDA’dan daha açýk gösterelim: “Anadil ile kimlik karþýlaþtýrmasý, kimliklerin tutarlý belirlenmesinde önem taþýyor. Türkiye’de oturanlarýn yüzde 85’inin anadili Türkçe... Ýkinci sýrada yüzde 13 ile Kürtçe-Zazaca geliyor.” “Anadilim Türkçe” diyenlerin Toplam nüfusa oraný yüzde 85 ama Türklerin toplam nüfusa oraný “yüzde 76”!... “Anadilim Kürtçe-Zazaca” diyenlerin toplam nüfus içindeki oraný “yüzde 13”, ama KürtZaza nüfusun toplam nüfusa oraný “yüzde 15.7” Bu nasýl hesap böyle? Bu “kafa karýþtýrýcý hesap”ý incelemeye devam edelim: KONDA diyor ki: “1927 yýlýndan 1965’e kadar Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün (Türkiye Ýstatistik Kurumu) yaptýðý 7 nüfus sayýmýnda vatandaþlara “anadil” ve “konuþtuðu ikinci dil” sorulmuþtur. Ancak 1965’ten sonraki nüfus sayýmlarýnda bu soru yöneltilmemiþtir. Bu sorularýn yöneltildiði 7 nüfus sayýmýnda “Anadilim Kürtçe” veya “Bildiðim ikinci dil Kürtçe” diyenler, en düþük yüzde 8.07, en yüksek yüzde 9.88 olmuþtur(..).” KONDA’nýn Milliyet için yaptýðý araþtýrmanýn bir grafiðine küçük puntolarla sýkýþtýrýverdiði þu rakamlara büyüteç altýnda bakalým: “Deneklerin cevaplarýna göre yetiþkinlerin etnik daðýlýmý: KÜRT-ZAZA YÜZDE 9!... KÜRT yüzde 8.61, ZAZA yüzde 0.41!...” Hayret deðil mi? KONDA’nýn verileri DÝE’nin verileriyle neredeyse týpatýp ayný ama, KONDA bunu el çabukluðuyla yaptýðý hesap oyunlarýyla neredeyse yüzde yüz artýrarak yüzde 9’u önce yüzde 13’e, sonra da yüzde 15.7’ye çýkarýyor... Bu nasýl hesap böyle? Sayýn Hasan Celal Güzel “Türkiye, Yüksek Yoðunluklu Psikolojik Harekátýn Hedefi” olduðu için bu çarpýtmalarýn bilerek yapýldýðýný savunuyor. Ayrýntýsý aþaðýdaki haberde:

Türkiye’nin Demografik Yapýsý Türkiye’nin etnik yapýsýnýn mozaik olmadýðýný savunan Hasan Celal Güzel, Radikal Gazetesi’ndeki köþesinde ülkede en fazla 6.5 milyon Kürt nüfusun bulunduðunu yazdý. Güzel “Ana dilini Türkçe bildirenlerin oraný yüzde 93. Ancak kalan yüzde 7’de kardeþimiz” dedi. Radikal Gazetesi yazarý Hasan Celal Güzel “Türkiye, Yüksek Yoðunluklu Psikolojik Harekátýn Hedefi-1” baþlýðýyla dün Radikal Gazetesi’nde yayýnlanan köþe yazýsýnda Türkiye’de yaþayan Kürt nüfusunun en fazla 6.5 milyon olduðunu savundu. P. A. Andrews’in yaptýðý araþtýrmaya göre, Türkiye’deki Kürt nüfusu oranýnýn yüzde 8.36 olduðunu, TÜÝK’in (Türkiye Ýstatistik Kurumu) ana dili esas alarak yaptýðý sayýmlarda bu oranýn yüzde 7.07, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü’nün araþtýrmalarýnda ise yüzde 6.2 olduðunu söyleyen Güzel, Ali Tayyar Önder’in de Kürt ve Zaza nüfus oranýný yüzde 7.84 olarak hesapladýðýný anlattý. Türkiye’de yaþayan Kürt nüfusunun en fazla yüzde 8.5 oranýnda olduðunu belirten Güzel, bunun 6.5 milyon kiþiye denk geldiðini söyledi. Güzel, þunlarý anlattý: “çeþitli araþtýrmalara ve istatistiklere göre, Türkiye’de yaþayan insanlarýn en az yüzde 85’i Türk kökenlidir. Bu derece homojen bir yapýyý, hiç bir milli devletin bünyesinde kolay kolay gösteremezsiniz. ABD’de ‘Ethnologue Data from Languages of the World’ adlý araþtýrma kurumunun hazýrladýðý ‘Türkiye’de Etnik Daðýlým’ baþlýklý raporda, 2001 yýlý içinde Türkiye’de etnik nüfus oraný yüzde 13.79 olarak gösterilmiþtir (Yani, yüzde 86.21 Türk asýllýdýr). Gene Eylül 2005’te AB Eurobarometer Anketi’nde, ana dilini Türkçe olarak bildirenlerin (yani Türk kimliðini benimseyenlerin) oraný yüzde 93 olarak tesbit edilmiþtir.”](1) Bizce Sayýn Hasan Celal Güzel’in ifade ettiði rakamlar KONDA’nýn verileri hesap oyunlarýyla çarpýtmadan önceki bulgularýyla da, DÝE rakamlarýyla da, Kürtlerin kurduklarý partilerin aldýklarý oy oranlarý ile (yüzde 5) de uyumludur. Sayýn Güzel bu rakamlarý Türkiye’nin nüfusunun 73 milyon olduðunu kabul ederek yapmýþtýr. Türkiye’nin nüfusu mükerrer kayýtlar silindikten sonta 70 milyon olarak ilan edilmiþtir. Buna göre Türkiye’de yaþayan Kürt nüfusu yüzde 8-9 oraný üzerinden yaklaþýk 5-6 milyon kiþi civarýnda olduðu anlaþýlmaktadýr... 5-6 milyon nerede? 15-25 milyon nerede?
Dipnot: 1- Bu haberin ve Konda araþtýrmasýnýn internet adresi: http://siradisi.e-politica.com/topic/turkiye-nin-demografik-yap-s—1220.html

16

BARAN

“Büyük Doðu-ÝBDA”
Salih Mirzabeyoðlu

ÝNSAN
Umde: Ýnanýlacak þey. Prensib, temel fikir. Dostluk. Güvenilecek yer ve kimse. Kavim ve kabilenin muteber ve mutemedi olan. Reis. Serasker: 119. Adliye: Mahkeme: 119. Falt: Ansýzlýk: 119. Ahsen: En güzel. Çok güzel: 119. Eflah: Taleb ettiði þeye, arzusuna kavuþan. Çok felâh bulan, kurtulan, selâmete çýkan: 119. Tafel: Güneþin batmaya yaklaþmasý. Yaðmur. Karanlýk: 119.

TAVSÝYE
Levha: (…) Þubat 2005… (Zuhurat.): Hazret-i Hatice validemizi gördüm, “kadýnlar çarþaf giysin!” diyor. Öbür yanýmda Ýsmail Aleyhisselâm; onu görüyorum, sadece buyurduðunu duyuyorum: “Mehdî çok gecikti, daha fazla tehir olmasýn, kurban kesin!” (Mevlüde Haným.)

62+92+129+1302= 1585.

Çar-þeb: Çarþaf, cilbab, ferace: 506. Þare: Libas, elbise. Heyet: 506. Selase (üç) ýþýk: 1036+470= 1506. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 59+126+322= 507= 1506. Ýtidal: Bir þeyde ifrat veya tefrite düþmemek: 506.

Levha: 11 Nisan 2005… Güneþ, tepeden batmaya doðru geliyor, sonra tekrar tepeden batmaya doðru. (Tefe’ül’de, Mevlüde Teyze’nin zuhuratýnýn bizimle ilgisi müsbet çýktý. Yine ayný zuhurat hakkýnda yapýlan istihare — Ýstihareci.)

Hadiyce. (Büyük ebcedle.): Vakitsiz ve erken doðan kýz çocuðu. (Allah Resûlü’nün ilk zevcesinin ismi.): 706. Fikir Kahramaný: 706. Aktör: 707= 1706. Hâl-i siyah: Ben: 707= 1706. Hanedan: Peygamber sülâlesi. Soyca dindar ve asil aile: 706. Sevr: Dünyaya müekkel 4 melekten birinin ismi. Öküz, boða. Boða burcu: 706. Üsre: Seleften gelen þan ve þeref. Söz veya hadis nakletmek: 706. Veþt: Güzel: 706. Cezzab: Çok cezbeden: 706.

Ferace: Örtünecek gibi olan bol elbise. Kadýnlarýn üzerlerine örttükleri örtü. Cübbe: 289. Allah ekber: 289. Mahmud Usataosmanoðlu: 98+1191= 1289. Sey-yide Nefis(e): (Üstadým’ýn “Veliler Ordusundan 333” isimli eserinden: Allah indinde dua ve niyazý o kadar makbul bir insan ki, bazý büyükler, erdirecek nezirlerin sevabýný kendilerine hediye etmeyi tavsiye etmiþlerdir. Yani herhangi bir murad mevzuunda nezir, Seyyide-Tün-Nefise Hazretlerini hedef tutacak.): 289.

Düluk: Batma, güneþ batmasý: 60. Müeyyid: Tayin eden. Doðrulayan. Saðlamlaþtýran. Yardým eden. Kuvvet veren: 60. Sin: ÝNSAN. Bir harf, ebced deðeri: 60.

Tekrar: 821. Resteqîn. (Kürtçe.): Hakiki, gerçek: 821.

Nesa: Tehir etmek, sonraya býrakmak: 112. Salih Ýzzet Erdiþ: 129+477+506= 1112. Alaf: Binler: 112. Zâtî: Zata mensub. Hususî. Özel: 1111= 112. Zindan: 112.

Uhdiye: Allah rýzasý için kesilen kurban: 824. Ýktitab: Yazýlmýþ olan bir þeyin kopyasýný çýkarma, suretini alma: 824. Harita: Yol ve yön gösteren kâðýt. (Rahname: Harita: 302… Mirzabeyoðlu: 1302.): 824.

VESM
Levha: 24 Ekim 2007… Bir kýz çocuðu hasta olmuþ, omuzunu-sýrtýný açýyorlar. Kumandanýmýz’la ilgili dövmeler var ve ýþýl ýþýl yanýyor, parlýyor. Ben, kýz çocuðu olduðu için utanýp baþýmý çeviriyorum. Halk bu hâdise üzerine toplanmýþ, müthiþ bir kalabalýk, heyecanla tekbir getirip slogan atýyorlar. Bu sýrada Kumandanýmýz geliyor, durduðu yerde –ince Sýrat Köprüsü yaný–, þükür namazý kýlýyor: Medine gibi bir yer… Pencereler açýlmýþ, insanlar sokaklarda. Ben, elimde sopa ile, binaya girmiþ bir baþörtülü bacýmýzýn baþýna dokunup, “sessiz” diyorum. Ýhtilâl olmuþ. Sonra, “herkes namaza!” diye sesleniyorum. Fakat orada Mahmud Efendi Hazretlerinin topluluðu da var, “onlara ayýp oldu!” diye içimden geçiyor. Bu sýrada Mafmud Efendi Hazretleri, Kumandanýmýz’a yaklaþýyor ve kucaklaþýyorlar. Ben, –güvenliði saðlamak için oradaydým!–, bu manzaradan rahatlýyorum ve seviniyorum. Büyük bir coþkuyla uyandým. (Mustafa Þahin.)

Ýsmail: (Ýsmail Aleyhisselâmda tecelli eden, “Alî” hikmettir.): 212. Tahbir: Haber verme, haber etme: 1212. Ýbtar: Þaþma, tuhafýna gitme, hayrette kalma. Alabileceði miktardan fazla yük yükletme: 213= 1212. Tehir: Geciktirme: 1211= 212. Teratir: Büyük iþler: 1211= 212. Isna’: Yardým etme, yardýmda bulunma: 212. Itra: En güzel þekilde sena etmek. Bir kimseyi mübalaða ile methetmek: 212.

Nesike: Halk yolunda kesilen kurban. Altun veya gümüþ külçesi: 145. Rahman sûresi, 19. âyet: 1145. Suadî: Topalak otu. Kust: 145. Allâme: Büyük mütefekkir. Her ilimde ihtisas sahibi: 145. Kenisa: Kilise. (Biat: Kilise… Biat: Tâbi olma.): 145.

Tadhiye: Kurban kesmek: 1223. Ýstizan: Bir hususta izin istemek, izin için danýþmak: 1222= 223.

Kýram: Çarþaf. Nakýþlý perde: 341. Efser: Tâc. Padiþah tâcý: 341. Nasýr: Yardýmcý. Yardým eden: 341. Þam: Sol. Yemen “sað” demek olduðundan, Hicaz’a nisbetle sol taraftaki memleketlere Þam, sað taraftakilere “Yemen” ismi verilmiþtir. Suriye ve Lübnan’a da Þam denilmiþtir: 341. Rakam: Bütün satýcý, bütün satan: 341. Mustabir: Sabreden: 341.

Vücub: Güneþin batmasý. Vâcib olmak, zorunlu olmak. Býrakýlmasý mümkün olmamak. Sabit olmak. Muzdarib olmak: 17. Ýbaha: Sevab ve günah olmamak. Ýzin vermek. Mübah ve helâl kýlmak. Bir þeyi izhar etmek: 17. Peyda: Mevcud, var olan, açýk, aþikâr, meydanda olan: 17. Tabv: Davet etmek: 17. Ciddi: Gerçek. Hakikat. Aðýrbaþlý. Mühim: 17.

Çarþaf: 585. Þer’iyyet: Þeriate uygun olma: 585. Þifre: 585. Müstefad: Anlaþýlýp istihrac olan. Kazanýlmýþ olan, istifade edilmiþ. Mânâ. Mefhum: 585. Mehdî Muhammed Salih Mirzabeyoðlu:

Týfl: Batmaya yakýn güneþ. Küçük çocuk. Her þeyin cüz’ü. Kývýlcým: 119. Ebulhasen Harkaanî: (Hacegân yolunun 7. büyüðü.): 1119.

Veþm: Vücutta yapýlan damga, iþaret: 346. Mersum: Yazýlmýþ, çizilmiþ. Alâmetli, iþaretli. An’ane, gelenek. Adý ve bahsi geçmiþ. Bahsedilmiþ: 346. Makru: Okunan. Okunmuþ olan: 346. Kurum: Deðerli insanlar: 346. Hamiþ: Mektubun altýna sonradan yazýlan. Hâþiye: 346. Sefare: Islah etmek, düzeltmek: 346. Muþ: Fare. (Muþa: Ýki renk üzerine dokunmuþ elbise.): 346. Rukum: Rakamlar: 346.

BARAN
Sifare: Habercilik: 346. Þame: Vücuttaki ben. Kadýn baþörtüsü: 346. Eþme: Kumsal yerde kaynayan pýnar: 346. Sýnare: Kulak. Demir ið. Yay kabzasý. (Sýnar: Çýnar.): 346. Sýrat köprüsü: (Sýrat: Etrafý hudutlu iþlek cadde… Hudud: Sýnýrlar. Þeriat hükümlerinin tatbiki, herkese yaptýðýnýn karþýlýðýný verme… Köprü: Berzah.): 300+294= 594= 1593. Mehdî Muhammed Salih Mirzabeyoðlu: 1592= 593.

17
Siyaset: Memleket idare etme sanatý. Seyislik, at idare iþleriyle uðraþma: 531. Mehdî Salih Ýzzet Mirzabeyoðlu: 59+691+477+1302= 2529= 531.

Tevþim: Bedene dövme yapma: 756. Nüviþt: Yazýlý, yazýlmýþ. Mektub: 756. Maziye: Beyaz, ince, yumuþak kumaþ. Þarab. Beyaz iyi bal: 756. Mezbuh: Kesilen. Boðazlanmýþ. Kurban edilmiþ: 756. Mensuh: Hükmü kaldýrýlmýþ. Hükümsüz býrakýlmýþ: 756. Kilvaz: Tevrat’ýn mukaddes sandýðý: 757= 1756. Ýncizab: Cezbedilme, çekilme: 757= 1756. Senaver: Medheden, öven: 757= 1756. Zilhicce: Hacca gitmenin içinde yapýldýðý onikinci ay. Kurban bayramý, bu ayýn onuncu gününe rastlar: 757= 1756. Havanýk: Tekkeler: 757= 1756. Neþvat: Keþifler, neþeler, sevinçler: 757= 1756.

Þükür namazý: 520+108= 628. Kaasým bin Muhammed bin Ebubekir: 628. Müstahsal: Yetiþtirilmiþ, hasýl olmuþ, üretilmiþ: 628. Müstahsil: Yetiþtiren. Üretici: 628. Ýstikvas: Kavislenme, yay gibi eðilme: 628 Hareket: 628. Habîde: Uyuya kalmýþ, uyumuþ: 628.

Hayyal: At terbiyecisi, at yetiþtiren. (Hayyale: Fikir sahibleri.): 641. Mir’at: Ayna. Meþhur bir cins lâle: 641. Mer’e(t): Kadýn. Zen: 641. Hayâl: 641. Kassam: Hayrý çok olan kimse. Yorulmuþ, kendini býrakmýþ, mahzun kiþi: 641. Meþarýk: Þark taraflarý: 641.

Þükür namaz(ý): 520+98= 618. Derviþ Mahmud: 520+98= 618. Tevsim: Daðlamak suretiyle ten üzerine iþaret koymak, döðme yapmak. Hacýlarýn Hac zamaný toplanmalarý. Ýsimlendirme: 516. Müsteva: Müzekker ve müennesi þâmil olan, içine alan: 516. Müstevi: Her tarafý bir, doðru. Tesviye görmüþ. Müennes ve müzekkeri bir olan isim. Sýfat: 516. Destane. (Kürtçe.): ELDÝVEN: 516. Dâsitan: Destan, sergüzeþt. Þöhret: 516. Ý’timad: Güvenerek baðlanmak. Emniyet etmek: 516. Mübtedi’: Yeni bir þey icâd eden. Bedi’a çýkaran: 516. Mübtede’: Aslýnda yok iken yeni çýkmýþ olan: 516. Kýþ’ame: Kene. Küçük arý: 516. Mu’terize: Parantez. Cümle içinde geçen bir sözü metin dýþý tutmak için o sözün baþýna ve sonuna konulan týrnak iþareti. Temyiz eden, ayýran, iyiyi kötüyü farkeden. Ýmtihanda talebenin bilgisini imtihan ederek yoklayan kimse.): 516. Tashih: Daha iyi ve daha doðru hâle getirmek. Düzeltmek. Hastanýn aðrý ve acýsýný gidermek: 516.

Medine: Þehir. Polis-poli. Allah Resûlü’nün türbesi bulunan þehir-Ýslam’dan önceki ismi “Yesrib” idi. (Medin: Kul, köle, abd. Borçlu.): 109. Zevata: Ýki zat. Ýki sahib. Çift: 1108= 109. Desthilâtdar. (Kürtçe.): Ýktidar, güç sahibi: 1108= 109. Kifah: Din için muharebe: 109. Kazb: Çok nikâh. (Þýn: Bir harf. Çok nikâh… Þin: Kürtçe’de mavi.): 109. Kýtt: Nasib, hisse. Kitab ve kâðýt. Erkek kedi: 109.

Hayl: At. At sürüsü. Zümre, güruh. Düþünmek, hýfzetmek: 640. Halil: Samimi dost: 640. Halat: Kalýn ip, gemi ipi: 640. Muhh: Beyin. Ýlik. Cevher, madde: 640. Miþrak: Her zaman güneþli olan yer: 640. Muhaddar: Yeþil renkle boyanmýþ. Rengi yeþil yapýlmýþ: 1640. Meþrýk: Güneþ doðacak cihet. Doðu. Güneþi bol yer. Kýþ vakti güneþe karþý oturacak yer. Tövbe kapýsýnýn adý: 640. Halide: Halid’in müennesi: 640. Hacegî: Efendilik, hocalýk. Tüccar. (Kustar: Tüccar. Kesedar. Sarraf. Mizan, ölçü. Bir beldeye vâli olan kimse.): 640. Tansis: Tetkikten sonra karar verme. Bir meseleyi þer’i hükümlere isnad etmek: 640. Hulud: Bir þey aslî hâleti üzere daim olmak. Ebedilik: 640. Ýrtihal: Bir yerden baþka bir yere irtihal etmek. Ölmek: 640.

Lem’: Parýldama, parlama. Parlayýþ: 140. Nass: Kat’ilik, kesinlik: 140. Ýsa: 140. Kefil: Kefalet eden: 140. Alîl: Hasta, illetli: 140. Muill: Hasta eden: 140. Gusn: Aðaç dalý: 1140. Lükya: Birbirini görmek: 141= 1140. Lesen: Fesâhat. Düzgün, güzel ve açýk konuþmak: 140. Asi: Uygun, elveriþli: 140. Müsellî: Yarýþ atlarýnýn üçüncüsü. (Musalli: Namaz kýlan.): 140. Alem: Bayrak. Niþân, iþâret. Özel isim. Yüksek dað. Büyük âlim: 140. Isham: Hasad zamanýnýn gelmesi: 140. Mutmainn(e): Ýçi rahat. Müsterih. Þübhesi kalmamýþ. Emin: 140.

Ý’tinak: Kucaklaþma. Birbirlerinin boynuna sarýlma. Sýkýca kavrayýp alma: 622. Ýstiklâl: Kendi baþýna olmak, müstakil oluþ. Az bulma, kafi görmeme: 622. Ýntisaf: Hakkýný tam olarak alma. Zaman yarý olma. Vakit yarýyý bulma: 622. Terekküb: Birleþmek. Karýþmak. Ýmtizac etmek. Bir þeyin birkaç maddeden meydana gelmesi: 622. Etrak: Türkler: 622. Tarziye: Cübbe ve zýrh giymek: 622. Teberrük: Hayýr, bereket sayma: 622. Hatice: Vakitsiz ve erken doðan kýz çocuðu: 622.

Ahyal: Atlar: 642. Huule: Dayýlýk: 642. Müretteb: Tertib edilmiþ, dizilmiþ, yerli yerine konulmuþ. Tayin edilmiþ. Bir þey için, bir yer için ayrýlmýþ. Sonradan kurulmuþ: 642.

FOSFORLU IÞIK
Levha: 29 Mart 2001… Fosforlu bir ýþýk gördüm. (Telegram’ýn neticesiyle ilgili niyet — Ayþe Ustaosmanoðlu.) Fosfor: Kan, kemik, beyin ve idrarda da bulunan, kötü kokulu, yanabilir zehirli ametal. Bazý ýþýklý cisimler de bu adla anýlmýþtýr. (Üstadým’ýn bir mýsraý: Fosfordan daha parlak, ince uzun ellerim.): 432. Salih Mirzabeyoðlu: 129+1302= 1431= 432. Kaside-i Ercuze: Hazret-i Ali’nin istikbâlden haber veren meþhur kasidesi: 432. Bedihiyyat: Delil ve isbatýna lüzum olmayan sarih ve açýk þeyler: 432. Âlât: Aletler. Vasýtalar: 432. Tebellüð: Anlayýp alma. Yetiþme, eriþme. Tebliði kabul etme: 1432. Lemean-ý fosforî: Fosforlu parýltý, parlama: 191+432= 623. Berekât: Bereketler. Bolluklar: 623. Ýrtikâ’: Güvenme, dayanma: 623. Su’ban: Büyük yýlan. Ejderha. Semanýn kuzey yarým küresinde bulunan Týnnin Burcu’nun çevirdiði büyük kavisin ortasýnda ve küçük ayý dörtgeninin tam karþýsýnda bulunan en parlak yýldýz: 623. Tebarek: Mübarek etsin: 623. Ýstiska’: Su isteme. Susama: 623. Tebarük: Çoðalmak, ziyâde olmak. Uzamak. Büyüklük. Geniþlemek. Zâhir olmak: 623. Teraküb: Birbirine baðlanýp kenetlenme: 623.

TALÝM GÖRMÜÞ ATLAR
Levha: 13 Mart 2003… Daire þeklinde, talimli bir hâlde yürüyen dörderli-beþerli saflar hâlinde atlar… At terbiyecisinin komutuna göre yürüyorlar… Sonra bir takým hayvanlarla sarmaþ dolaþ oynuyorum!

Sýrat köprüsü: 300+294= 594. Tasadduk: Sadýk ve gerçek olduðu tahakkuk etmek. Sadaka vermek: 594. Ýstikbâl: Gelecek zaman. GELEN BÝR KÝMSEYÝ KARÞILAMAK: 594. Nakþ-ý kadem: Ayak izi: 594.

Müsevveme: Talim ve terbiye görmüþ, hilkaten tamam at. Niþân edilmiþ, süslü: 151. Mehdî Muhammed: 151. Âlemî: ÝNSAN. Dünyaya âit: 151. Mesabih: Lâmbalar. Fenerler. Siraclar: 151. Kaveme: Namazda, rükudan kýyama kalkýp, bir kere “Sübhâne Rabbiyel Azim” diyecek kadar durmak: 151. Alenen: Gizli olmayarak, açýktan: 151.

18
Tezvir: Þâhidin þehadetini kabul etme. Kendini ziyaret edene ikram etme: 623. Tibrak: Býçak: 623.

BARAN
bilgide üstünlük. Kurtulmak: 203. Ebr: Bulut: 203. Ebr: Ürkmek. Kaçmak: 203. Gaber: Büyük meþakkat: 1202= 203. Gabr: Bâki olmak, ebedî olmak. Memede kalan süt bakiyyesi: 1202= 203. Gair: Gayret. Ýnsan topluluðu: 1202= 203. Gareb: GÜMÜÞ kadeh. Kavak aðacý. Havuzla kuyu arasýna dökülen su: 1202= 203. Ýrb: Akýl. Zihin. Zekâ. Akýllýlýk: 203. Ýstismar: Menfaatine âlet etmek. Kýymetlendirmek: 1202= 203. Ý’tizal: Bir þeyi iþlemeye kasd ve teveccüh. Cürüm ve hatasýný kabul: 1202= 203. Rüba: Tepe, yüksek yer: 203. Garb: Güneþin battýðý taraf. Batý. Sýðýr derisinden yapýlan kova. Atýldýktan sonra bulunmayan ok. Yürügen at. Nasýr acýsý. Gözyaþý. Gözyaþýnýn geldiði damar. Kenar: 1202= 203. dayamýþ otururken, ben de tam karþýsýnda oturuyorum... “Efendim, KASIM dediniz; bu ay olarak mý, isim olarak mý acaba?” diyorum... Sigarasýndan bir nefes çekiyor ve dumanýný havaya üflerken, yüzünde beliren çok güzel bir gülümseme ile cevab veriyor: “Ýkisi de!” (Sinami Orhan.)

KUYU
Levha: 22 Eylül 1997... Mustafa Þâhin geniþ bir kuyunun dibine inip, oradan Kur’ân’-ý Kerim’le çýkýyor... Kuyunun dibindeki kapýdan baðýrýp içerideki kiþiyi –ki bende onun canavar olduðu hissi var– korkutarak, sözkonusu Kur’ân’ý aldýðýný anlatýyor... Ve, “bu Kur’ân Kumandan’ýn!” diyor... Ben içimden, “bu Kur’ân Kumandan’ýn olsa, daha tarihî olmasý gerekirdi!” diye geçiriyorum... Bu, yeni ve sarý sayfalý... Yazýsý çok güzel... Mustafa, açýk Kur’ân’dan, sol taraftaki sayfanýn ortasýnda bulunan üç satýrlýk bir âyeti göstererek, “Kumandan’ý anlatýyor!” diyor... Sevinç içindeyiz... Eðilip âyete bakýyorum... Okuyamadan uyandým. (Sadeddin Ustaosmanoðlu.)

Kur’ân: 351. Risman: Ýp, halat: 351. Kýran: Yakýnlýk, mukarenet. Ayrý iki þeyin birleþmesi. Ýki gezegenin bir burçta olmasý: 351. Farisî: Farsça: 351. Raif: Önde giden at. Dað burnu: 351. Fari’: Yüce nesne: 351. Rakan: Kýna. Za’feran çiçeði: 351. Tahmîþ: Týrmalamak. Hiddetlendirmek: 1350= 351. Nasara: Nasranîler: 351. Neriman: Pehlivan, yiðit, kahraman: 351. Neþ’: Yiðit olmak. Yüksek olmak. Rüzgâr esmek. Ýyi ve hoþ kokulu þeyler koklamak: 351. Akren: Kaþý çatýk olan adam. (Kýtab: Kaþlarýný bir yerde toplayan adam. Yüzünü pötürdetmek. Karýþtýrmak: 112... Kit’ab: Kur’ân. Kitab. Levh-i mahfuz... Salih Ýzzet Erdiþ: 1112.): 351. Muktezi: Lüzumlu olduðu taayyün etmiþ, anlaþýlmýþ: 1350= 351. Mimar: 351. A’ref: Arif. Yelesi ve boynu uzun at: 351. Sinimmar: Ay, kamer: 351. Fekaki’: Su üstünde kabarcýklar: 351. Yoldaþ: 351.

Tereccül: Kuyu içine girmek. Paklanmak, temizlenmek. Süslenmek, ziynetlenmek. Saç ve sakal taramak. Yayan yürümek: 633. Ahillâ: Sadýk ve samimi dostlar: 633. Ahbel: Divane, deli: 633. Seabin: Büyük yýlanlar, ejderhalar: 633. Hulc: Küçük gemi: 633. Ebhal: Büyük gözlü. En hasis: 633. Halib: Aldatýcý, hilekâr, sahtekâr: 633.

Kalizem: Kuyu. Suyu çok olan deniz. (Müridd: Suyu çok olan deniz.): 880. Harf: Yemiþ toplamak: 880. Þefkat: Baþkasýnýn kederiyle alâkalanmak. Karþýlýksýz ilgi, sevgi: 880. Mahrem: Ýki dað arasýndaki yol: 880. Ferruh: Mübarek, kutlu, uðurlu: 880. Nazl: Ok atmak: 880.

Þehr: Ay. Otuz günlük zaman. Bir þeyi izhar etmek. Teþhir etmek: 505. Þarid: Tutulup beðenilmiþ ve yayýlmýþ þiirler. Þiir tarzýnda ata sözleri: 505. Tefekküh: Yemiþ toplayýp vermek. Meyvedar olmak. Meyvelenmek. Piþman olmak. Pek hoþlanýp hayrette kalmak: 505. Tenmiye: Büyütmek. Yetiþtirmek. Arttýrmak. Bereketlendirmek: 505. Güfte: Herhangi bir makama göre bestelenen manzume. Söylenmiþ söz: 505. Ýþcar: Aðaç yetiþtirme. Aðaçlandýrma: 505. Ýctinan: Gizlenmek: 505. Erþed: Her hâli iyi ve doðru olan. Doðru yola diðerlerinden daha yakýn olan: 505. Ýcsa: Dizüstü getirme. Çökertme: 505. Mutavattýn: Yerleþmiþ. Vatan eylemiþ. Vatan eyleyen: 505. Müntehî: Sona eren. Son. Bir þeyi tamamlayan. Biten: 505. Mütehekkim: Alay eden: 505. Mütehemmik: Ýþinin üzerine düþen. Ýþini sýký tutan: 505. Raþid: Rüþde ermiþ olan: 505. Reþad: Hak yolda yürümek. Doðru yolda olmak. Aklýn kuvvetli olmasý: 505. Taka: Ýki-üç kiþiyle idare edilebilen yelkenli: 505. Adalet: Zulüm etmemek. Herkese hakkýný vermek: 505. Tekehhüf: Maðara biçiminde oyulup kazýnma: 505.

Âbar: Kuyular. Su kuyularý. Hesab defteri. (Abr: Rüyâ tabir etmek. Düþ yormak. Gözyaþý akýtmak. Sudan veya baþka bir yerden geçmek. Söylemeden bir þeyi düþünmek.): 204. Bâri: (Esma-i Hüsna’dandýr: Takdir edici.): 204. Mukaddes: Kudsî: 204. Gabir: Ýstikbâl. Kalan: 1203= 204. Garib: Batan. Gurub eden. Ýki omuz arasý: 1203= 204. Bera’: Her ayýn ilk ve son günü: 204. Çâr: Dört. Cihar: 204. Çera: “Niçin? Niye böyle?” Mer’a, otlak: 204. Hüsameddin: Dinin keskin kýlýcý: 204. Izaet: Parlatmak. Iþýklý olmak. Aydýnlýk olmak: 1203= 204. Sadik: Çok sadýk. Doðru sözlü, dost: 204. Mahkun: Suçsuz, masum: 204. Diraht: Aðaç, þecer: 1204. Câr: Kadýnlarýn, elbisenin üstüne örtündükleri çarþaf: 204.

Birnas: Derin kuyu: 313. Hacer-ül esved: 313. Mirzabeyoðlu: 1312= 313. Zarok. (Kürtçe.): Çocuk: 313. Nebras. (Süryanice.): Nur merkezi. Lâmba. Çýra. Kandil: 313. Çaþit: Casus. Hafiye: 313. Zevrak: Ýbrik. Kayýk, sandal: 313. Ýbrik: Emzikli su kabý. Ýyi ve parlak kýlýç: 313. Mürecca: Tekrar avdet olunmuþ, tekrar geri dönülmüþ: 313. Perniyan: Nakýþlý atlas. Ýpekten dokunmuþ bir cins iþlemeli kumaþ: 313.

Þehr: 505= 1504. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 62+129+1312= 1503= 504. Ýbþar: Müjdeleme, sevinçli bir haber bildirme: 504. Ýþrab: Ýçirme veya içirilme. Bir maksadý açýktan deðil de dolayýsiyle gösterme. Kapalý surette anlatmak: 504. Rüþd: Büluða erme. Hayra isabet etme. Ýstikamette olmak: 504. Ýcalet: El kitabý: 504.

Kalîb: Kuyu, çok eski zamanlardan kalmýþ kuyu: 142. Kýllîb: Eski kuyu. Kurt: 142. Men ene: Ben kimim?: 142. Mehdî. (Büyük ebcedle.): 142. Asib: Dað, cebel: 142. Nusb: Meþakkat, zahmet, elem. Zehir, aðu. Belâ, musibet. Heykel: 142.

Kasým: Taksim eden, ayýran, bölen: 201. Enfüsî: Bir kimseye mahsus görüþ ve düþünüþ. Nefse, kendi hayatýna âit: 201. A’kal: En akýllý: 201. Asým: Kendisini günahlardan men’edip pâk ve ismetli tutan, koruyan, men’eden: 201. Kassam: Varisler arasýnda miras taksim eden. Taksim eden: 201. Kali’: Kökten söküp atan. Kökünden çýkaran: 201. Fasýl: Fasýllara ayýran. Kýsým kýsým eden: 201. Alemeyn: Ýki âlem. Dünya ve ahiret: 201.

Bi’r: Kuyu: 203. Tehabbür: Esasýný bilme, iyice bilme: 1202= 203. Be’r: Kuyu kazmak: 203. Ber’: Halketmek. Hastanýn iyileþmesi: 203. Bür: Hastanýn iyileþmeye baþlamasý. Fazilet ve

Zehk: Derin kuyu. Çýkmak, huruç etmek: 112. Salih Ýzzet Erdiþ: 129+477+506= 1112.

KASIM
Levha: (...) 1993... Kumandan, kollarýný masaya

Kasîm: Güzel kimse. Taksim eden, bölen: 210. Daðdar: Damgalý. Kýzgýn demirle niþân vurulu. Gönlü yaralý. Pek acýklý, üzüntülü: 1210. Müstahlef: Kendi yerine geçirilmiþ. Baþkasýnýn yerine konulan: 1210. Sun’: Ýbda. Yapmak. Eser, yapýlan iþ. Tesir. Güzel

BARAN
iþ yapmak: 210. Münsal: Kýlýç: 210. Rebub: Üvey oðul. Üvey baba: 210. Tahattur: Hatýrlamak. Muhatara ve tehlikeden kaçýp uzaklaþmak: 1209= 210. Ýchar: Aðaçlarý sýk bitmiþ yer: 210. Asef: Büyük kadeh. Bir þeyi almak. Birisini istihdam etmek. Ölüm: 210. Ýll: Keskinlik ve parlaklýk mânâsýna alýnmýþ olup, “feryad, yemin, ahid ve karabet” mânâlarýna gelir. Bu kelimenin Ýbranice’de “ilâh” olduðu söylenmiþtir: 31. El: 31. Kûh: Dað: 31.

19
Firkateyn: Harb gemileri: 840. Kazem: Tez, seri, acele: 840. Kýzým: Katý, þiddetli, þedit: 840. Mahr: Yarmak. Yükseltmek. Rüzgârýn çýkardýðý gürültü: 840. Mazz: Gönlün gamdan ve tasadan yanmasý. Ýkrar etmek, açýktan söylemek: 840. Merh: Bir yeþil aðaç: 840. Meþakkat: Zahmet. Sýkýntý: 840. Müþtail: Yanan, tutuþan, alevlenen: 840. Müstansýr: Yardým dileyen: 840. Udhuke: Komedi: 840. Zamm: Bir þeye bir þeyi ekleme, arttýrma. Katma: 840. Þefeteyn: Ýki dudak: 840.

Besim: Güleryüzlü kimse: 112. Salih Ýzzet Erdiþ: 129+477+506= 1112. Ýlmam: Ýki þey birbirine yaklaþma: 112. Tenasüh: Ruhun bir bedenden diðerine geçtiðine inanan fýrka. Miras sahibinin ölümü ile malýn varisine geçmesi. (Tenassuh: Nasihat almak, aklý baþýna gelmek. Baþkasý hakkýnda iyilik istemek... Tenasuh: Birbirine nasihat etmek... Dedi ki: Bu dünyadan göçeceðim diye hiç üzülmeyiniz. Mansur’un nuru, 150 sene sonra Feridüddin-i Attar’ýn ruhunda tecelli edip, onun mürþidi oldu. Ne hâlde olursanýz olunuz, benimlesiniz. Size gözükmem için beni hatýrlayýn. Hangi kýyafette olursam olayým, daima sizinleyim; kalblerinize mânâ ve hakikatleri dökerim. Allah Sevgilisi’nin, “benim ölüm de, dirim de sizin için hayýrlýdýr” buyurduðu sözünü, ben de aynen tekrar ediyorum. Bunun mânâsý, “benim dirim doðru yolu göstermek ve ölümüm de yardým etmek içindir!” demektir... Dedi ki: Mevlâna Hazretleri birgün mütalâada bulunuyordu... Bir münasebetsiz adam, “Bu Attâr’ýn sözüdür!” deyince, “ey kahbenin kardeþi! O hâlde ben kimim?” cevabýný aldý!): 1111= 112. Ünas: Halk. Ýnsanlar: 112.

Sahra-il: 300+31= 331. Gufran: Allah’ýn günahlarý affedip örtmesi, rahmeti: 1331. Þagil: Ýþgal eden, tutan. Meþgul eden. Meþgul olmayý gerektiren. Bir mülke oturan: 1331. Süryanî: Suriye halkýndan. Samilerin Aramî kolundan ve garb kýsmýndan olan ve bunlarýn dininden olan: 331. Þükuh: Azamet, ululuk, celâl: 331.

Kadeh: 112. Zer-riþte: Altun tel. Sýrma. Sarý. 1112. Ýhtilâf: Anlaþmazlýk, karýþýklýk. Karþý karþýya olma. Birisinin halifesi olmak: 1112.

Hammar: Meyhaneci. Mürþid, þeyh, kýlavuz: 841. Ruham: Mermer: 841. Erham: Baþý beyaz olan at: 841. Ketkat: Kelâmý çok olan, fazla konuþan: 841. Gamz: Göz yummak, gizli olmak, yumuþak muamelede bulunmak: 1840= 841. Zifan: Öldürücü zehir: 841. Mehdî Muhammed Salih: 59+92+691= 842= 1841.

Cam: Cam, þiþe, bardak, kadeh: 44. Dil: Lûgat. Lisân, zeban: 44. Hücul: Uçurumlar, çukurlar, derinlikler, yarlar: 44. Ücem: Sýk aðaçlýk yerler: 44.

IZTIRAB ÞARABI
Levha: (...) Salih Mirzabeyoðlu, bir kayanýn üzerinde diz çökmüþ bir biçimde oturuyor. Sahra-il isimli büyük bir melek, altundan bir þarab kadehini ona uzatýyor. Kadehin içinde “ýzdýrab þarabý” varmýþ. (Havarî Keser.)

Salih Mirzabeyoðlu: 691+322= 1013. Iztýrab: Acý, elem, sýkýntý, vesvese, azab. (Dedi ki: Her belâda bir rahmet vardýr... Her belâ hususî bir rahmeti müþtemildir. Yâni, Allah, Zâtýný, rahman ve rahîm vasfý ile vasfeylemiþtir ve “Rahmetim gazabýmý geçti” diye iþaret etmiþtir. Bundan dolayý, ondan gelen belâ sebebsiz deðildir; mübtelâ, istidadý kadar denenir... Ve belâ her ne kadar insan tabiatý bakýmýndan kötü bir iþ ise de, aslýnda sevimli bir iþdir ki, sabredenlerde güzel izi, hoþ afiyeti vardýr. Bu sebebledir ki, has kullarýn iptilâsý, diðerlerinden ziyadedir... Çünkü tam rahmet için istidatlarý çoktur...): 1013. Habab: Son derece muhabbet. Su üzerindeki hava kabarcýðý: 13. Ecuc: Iþýk veren, parlayan. Parlak nesne. Suyun tuzlu ve açýk olmasý: 13. Gazv: Küffarla cenk etmek: 1013.

Cam-(ý) zerrin: Altun kadeh. Allah âþýkýnýn kalbi. Bir þarab adý: 312. Rakib: Daima görüp kontrol eden, gözeten. Bekçi. Her iþde birbirinden üstün olmaya çalýþanlarýn her biri. (Esma-i Hüsna’dan, Er-Rakib: Üstün çýkýcý... Üstadým’ýn “Ýþaret” isimli þiirinden: Var olan yokluklarýn ömrünü sürüyorum! — Aþklar bomboþ kuruntu, hürriyetler esaret! — Yalnýz, RAKÝB ismiyle Allah’ý görüyorum! — Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan iþaret...): 312. Mirzabeyoðlu: 1312. Armâ’: Alaca yýlan: 312. Muabbir: Rüyâ tâbir eden: 312. Mihsere: Süpürge: 313= 1312. Tesbit: Saðlam olarak yerleþtirme. Bir þeyin aslýný kat’i olarak tesbit etme: 1312. Mi’ber: KÖPRÜ. Su geçme geçidi. Suyu geçmeye yarayan kayýk, sal gibi vasýtalar: 312. Murabba’: Dörtlü. Dört þeyden olmuþ. Kare. Dörde çýkarýlmýþ: 312. Senber: Her umuru bilen, her iþten anlayan: 312. Bayrak: 312. Yeþb: Yeþim denile taþ: 312. Þib: Üzerine kar düþen dað: 312. Þeyb: Ýhtiyarlýk. Saç, sakal aðarmasý. Pîrlik: 312. A’mar: Sinler, yaþlar. Ömürler, yaþayýþlar. Mes’ut hayat. Hoþa gidecek garib ve mesut þeyler: 312.

Þarab: Ýçki. Mey. Bâde. Hamr: 503. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 62+129+1312= 1503. Bâþir: Müjde veren: 503. Tünban: Don. Þalvar: 503. Tencim: Yýldýz ilmiyle uðraþmak. Yýldýzlarýn hareketinden mânâ çýkarmaya çalýþmak: 503. Biþar: Esir, kul. Harbte teslim alýnan kimse. Altun, gümüþ kakmalý iþlemeler. Takatsiz, dermansýz, hâlsiz: 503. Ýstima: Birisinin ziyâretine gitme: 503. Ýstizmar: Düþüncelerini öðrenme, fikrini yoklama. Maksat ve niyetini anlamaya çalýþma: 1502= 503. Mütecennî: Meyve devþiren, meyve toplayan: 503.

Mey: Þarab. Ýçki: 50. Nasreddin Hoca: 1050. Kudek: Çocuk. Sabi. (Ma’sum: Suçsuz. Küçük çocuk. Saf, temiz.): 50. Nazar: Altun. Tazelik: 1050. Kell: Aðýrlýk. Yorgunluk. Yetim. Ufak taneli yaðmur. Semizlik. Cibinlik dedikleri ince örtü: 50. Gül: 50. Mevvac: Radyo. Çok fýrtýnalý. Fýrtýnalý: 50. Edeme: Derinin içyüzü. (Dýþýna “beþere” derler.): 50. Hulave: Kafanýn ortasý: 50. Zamir: Bir þeyi gizlemek. Ýç. Bir þeyin iç yüzü. Niyet. Vicdan. Kalb. Gaye. “Ben, sen, o” gibi ismin yerini tutan kelime: 1050.

Casiye: Diz çökmüþ. Topluluk, cemaat. Yýðýn, taþ yýðýný: 519. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 59+129+332= 520= 1519. Ýstincad: Yardým isteme: 519.

Sahra: Yazý. Kýr, ova, çöl: 300. Fikr: Düþünce. Akýl. Rey, istek: 300.

Hamr: Þarab. Ekþi. Sarhoþluk veren þey. Bir hususu söylemeyip örtmek. (Hamr: Yüzmek... Hamra: Çok kýrmýzý, kýzýl renk. Þiddet ve meþakkatli geçen yýl. Þiddetle olan ölüm. Arab olmayan cinsten. Yüzü kýzarmýþ kadýn.): 840. Müþtakk: Ýþtikak etmiþ, baþka kelimeden türemiþ. (Müþtak: Arzu ve iþtiyak gösteren, fazla istekli... Müþtekâ: Þikâyet olunan, kendisinden þikâyet edilen.): 840. Hürrem: Sevinçli, mesrur. Þen. Ferahlýk veren. Taze ve hoþ. Güleryüzlü: 840. Tenfiþ: Pamuk gibi ditme. Yün atma: 840.

Bâde: Þarab, içki. Kadeh: 12. Hubub: Su üzerinde kabarcýklar: 12. Hacc: Hacý. Hacca gitmiþ kimse: 12. Hev: Himmet: 12. Bedv: Zihne âniden doðan: 12. Cankurtaran: 1012. Bâhâ: Suyun derin yeri. Açýk meydanlýk. Alan. Bir evin çevresindeki kapalý avlu veya bahçe: 12.

Melsa’: Þarab. Pürüzsüz düz yer: 140.

20
Kayl: Ulu, þerif kimse. Öðle vakti þarab içmek: 140. Ken’: Tilki eniði: 140. Ýsa: 140. Mesbah: Doðacak yer ve zaman. Tulu’ edecek yer ve zaman: 140.

BARAN
koyu kahverengi ve gür. Býyýklarýnýn dikdörtgenimsi þekli dikkatimi çekiyor. Eve girmek istiyoruz, fakat nasýl oluyorsa kapýyý iþaret ediyor. Üstad, tam týrmanacakken sakin bir þekilde, “diyet ödeme zamaný geldi!” diyor. Bu sözü garib karþýlýyorum. Rüyânýn baþýndan beri Üstad’a 2-3 metre uzaktaydým ve film seyreder gibi yaptýklarýný takib ediyorum. (Erkan Acar.)

HACC
Levha: 24 Mayýs 1995... Kumandan’la Hacca gidiyoruz. Yollarda ve gittiðimiz yerlerde tehlikeler. Kumandan’la kaldýðýmýz mekânýn müdavimleri arasýnda kavga durumu var... Tabanca saklama gibi bir mesele. (Hayreddin Soykan.)

Racife: Þiddetle sarsan sarsýntý. Dünyayý yerinden oynatan vakýa. Ýlk nefha: 289. Fýtr: Oruç açmak, iftar etmek: 289. Futr: Yaratmak, halk: 289. Mahmud Ustaosmanoðlu: 98+1191= 1289.

Hacc: Hacý. Hacca gitmiþ kimse: 12. Büdüv: Görünür hâle gelme. Âþikar olma. Zâhir hâle gelme: 12. Hebbe: Vak’a. Zamandan bir asýr: 12. Gata: Örtü. Perde: 1011= 12. Tehatub: Hitablaþma: 1012. Tabbað: Kýlýç yapan kimse: 1012. Tabe: “Ýyi ve temiz olsun” meâlinde: 12. Zad: Artsýn, çoðalsýn: 12. Bud: Varlýk: 12.

Kunbul(e): 30 ile 40 yaþ arasýndaki kimse. Kalýn vücudlu kimse. Sinirli ve hiddetli olan. At. Bomba: 187. Mehdî Salih: 188= 1187. Vâkýf: Bilen, haber sahibi. Aþina. Bir iþten iyi haberi olan. Vakfeden. Duran, ayakta duran: 187. Mukavim: Saðlam. Dayanýklý. Mukavemet eden. Direnen: 187. Vifak: Bir fikir üzerinde anlaþmak. Barýþ. Uygunluk: 187. Sý’sýa: Sýðýnacak yer. Her nesnenin aslý. Horozun ayaðýnda çýkan fazlalýk parmak: 187.

Zelzal: Sarsýntý. Zelzele. Deprem. Sarsýlma: 75. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 62+691+322= 1075. Lümme: Niþân. Alâmet. Nokta. Damga. Vesvese. Çok cemaat, çok kalabalýk: 75. Savt: Kamçý, kýrbaç. Bir þeyi diðerine karýþtýrmak: 75. Sübüha: Nur. Azamet, büyüklük: 75. Hüneyhe: Saat. Kýyamet: 75. Nahide: Yeni yetiþmiþ kýz. Zühre (Venüs) yýldýzý: 75. Kene: Hayvanlarýn etine yapýþýp emen küçük böcek: 75.

Hatar: Tehlike. Uçurum. Emniyetsizlik. Korku. (Hatare: Hürmetli ve izzetli olmak.): 809. Berzah: Ýki âlemin arasý. Kabir. Dünya ile ahiret arasý. Perde. Sýkýntýlý yer. Ýki yer arasýndaki geçit. Mani’a, engel: 809.

Muhatara: Tehlike. Korkulacak hâle tutulma. Ziyân. Korku: 855. Mahyere: Beðenip seçmede serbestlik: 855. Mahtur: Hatara, tehlikeye yakýn. Düþünen. Fikir ve endiþe: 855. Tente: Örümcek aðý: 855. Hurtum: Þarab. Burun: 855. Uztumme: Ýnsanýn ýrk ve nesebi. Her þeyin aslý: 855.

Kunbul(e): 187= 1186. Sufî: Tasavvuf ehli: 186. Vefk: Uygun gelme. Uyma. Muvafýk olma. Tesirli dua:186. Naus: Yüksek yer: 186. Masun: Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan. Sâlim, saðlam: 186. Ayyuk: Samanyolunun daima sað tarafýnda olan çok parlak ve uzak bir yýldýzýn ismi. Gökyüzünün pek yüksek yeri: 186. Lakane: Zeki ve seri anlayýþlý olmak: 186. Kavf: Bir kimsenin peþinden gitmek. Ense saçý: 186. Fevk: Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarý: 186.

Tahdik: Gözünü dikip, ayýrmadan ve dikkatle bakmak: 522. Kelime-i Tevhid: 523= 1522. Hadîs: Allah Resûlü’nün sözleri: 522. Tensib: Uygun görme. Münasib kýlmak: 522. Ý’nat: Zahmete uðratma, meþakkate maruz býrakma. Mukayyed kafiye ve mukayyed seci’ sanatý: 522.

ÝKÝ CEMEL
Levha: 27 Ekim 1998... Bahçede meyveli, yemyeþil bir aðacýn altýndayým. Gaibten, “iki deve bir araya gelince Ýsâ Aleyhisselâm zuhur edecek!” diye bir ses geliyor. (Bandýrma Cezaevi — Ahmed Söylemez.)

Ahtar: Tehlikeler. (Ahter: Yýldýz. Baht, talih.): 811. Ahîr: En son, sonraki: 811. Dervah: Hastalýktan yeni kurtulan. Doðru, asýl, gerçek. Cesaret, þecaat. Ayýp, utanma. Sertlik, kabalýk: 811. Ýhtar: Hatýrlatmak. Tenbih. Uyarma. Kalbe doðuþ. Ýlhâm: 811. Hýyar: Hayýrlýlar. Bir iþi yapýp yapmamada serbestlik: 811. Zabt: Zabt etmek. Ýdaresi altýna almak. Sýkýca tutmak. Kendine maletmek. Kavramak. Kaydetmek. Hülâsasýný yazmak. Baðlamak: 811. Teettî: Asan olma, kolaylaþmak. Beklemek, gözlemek: 811.

Diyet: Kan bedeli. Yaralanan veya öldürülen bir kimse için en yakýn vârisine ödenmesi þer’an hükmolunan para veya mal. Can pahasý. Para, deðer, kýymet: 414. Muhammed Mirzabeyoðlu: 92+322= 414. Hut: Balýk. Büyük balýk. Þubat ayýnda güneþin girdiði, semanýn güney yarýmküresindeki burc: 414. Derdur: Anafor. Girdab. Derin çukur yer: 414. Ýki aktör: 707+707= 1414. Ýttihad: Birleþmek: 414. Ab-þinas: Gemi kýlavuzu. Sudan anlayan: 414. Ebyat: Beyitler. Beyitlerden müteþekkil: 414. Tegayüb: Birkaç kiþinin topluca kaybolmasý: 1413= 414. Ýctihad: Gayret etmek. Çalýþmak. Anlayýþ. Kanaat: 414. Caniþin: Birinin yerine geçen. Vekil: 414. Tababet: Hekimlik: 414.

Cemel: Erkek deve. (Cemil: Güzel.): 73. Mehdî Salih Mirzabeyoðlu: 59+691+322= 1072= 73. Hilbilab: Sarmaþýk: 73. Sücud: Secdeye varmak: 73. Tahhane: Çok asker. Deve sürüsü: 73. Ýsa’: Teselli verip, sabra irþad etmek: 73.

ZELZELE
Levha: 13 Nisan 2001... Kumandan sakalsýz, býyýksýz ve çok genç. Dizüstü oturmuþ, ben de ayaktayým. Bana birþeyler anlatýyor. Dýþarýdan gürültüler geliyor. Ýlkönce baþka koðuþlardan geliyor sanýyordum, sonra deprem olduðunu anladým. Tavandan tozlar dökülüyor. Kumandan’a, “efendim deprem oluyor!” diyorum. Kumandan oturuþunu hiç bozmadan bir noktaya bakýyor. (Kartal Cezaevi — Ünsal Zor.)

Ýki cemel: 73+73= 146. Rahman sûresi, 19. âyet: (Meâli: Ýki deniz birbirine kavuþuyorlar.): 146. Ya’lul: Su üzerinde peyda olan kabarcýk. Beyaz bulut. Çift hörgüçlü deve: 146. Ullame: Kýna: 146.

Cane: Silâh: 59. Mehdî: 59. Dehen: Aðýz: 59. Hýna: Kýna: 59.

Ýbl: Diþi deve. Deve sürüsü: 33. Dü-dide: Ýki göz: 33. Güz: Sonbahar: 33. Kuz: Bardak, kadeh. Tas, çanak: 33.

DÝYET
Levha: 21 Ekim 2001... Bartýn’da bir süre durduðumuz evin geniþ bahçesinin ortasýnda Üstad. 30-40 yaþlarýnda. Üzerinde kahverengi ceket var. Saçlarý Recefe: Zelzele: 288. Harf: Harf. Vecih, üslûb. Her þeyin ucu, kenarý, sivri ve keskin kýyýsý: 288.

Ýki ibl: 33+33= 66. Seha: Büyük cüsseli. (Seha’: Beyin zarý.): 66. Hilâl: Yeni ay þekli. Yeni ay: 66.

B Ü Y Ü K D O Ð U ÝSTÝKLÂL SAVAÞI
: yan þ ýrla ta Haz n Bek a Osm

21

lenen saldýrýda 4 kiþi öldü, 10 kiþi de yaralandý. Rice, Irak iþgalinden gurur duyduðunu söylüyor. Ýþbirlikçi Irak Aðýr Ceza Mahkemesi, Kerbela’da yargýlanan üç Sünnî Müslümaný terör suçundan idama mahkum etti. 3 Temmuz 2008 Þii Ýtilaf Partisi kadýn milletvekili Þeda el-Musevi’nin Baðdat’taki evine sabah saatlerinde bombalý saldýrý düzenlendi. Milletvekilinin ev büyük hasar gördü. Recep Tayyip Erdoðan’ýn 4 Temmuz’da (Amerikanýn Kurtuluþ-Baðýmsýzlýk ve çuval hadisesinin yýldönümü) yapmasý beklenen Irak gezisinin Türkiye’de yaþanan geliþmeler nedeniyle ertelendiði bildirildi. 2 Temmuz 2008 Anbar vilayetinde düzenlenen intihar saldýrýsýnda 5 ABD askeri öldürüldü. Irak Savaþý’nda diðer savaþlara göre daha fazla Amerikan kadýn asker öldürüldüðü bildirildi. Ebu Gureyb Cezaevinden 4 yýl önce kurtulan dört Iraklý, iki Amerikan özel güvenlik þirketi aleyhine tazminat davasý açtý. 1 Temmuz 2008 Baðdat’ýn farklý yerlerinde üç iþbirlikçi yargýcý hedef alan bombalý saldýrýlar düzenlendi. Can kayýplarý saklanýyor Þii Mukteda El Sadr, her zaman yaptýðý dönekliðe bir yenisini daha ekleyerek iþbirlikçi Irak ordusuyla tekrar barýþ imzaladý.

Filistin Ýstiklâl Savaþý

Yahudinin Aklýný Alan Þehadet Eylemi!
Mescid-i Aksa’ya yönelik saldýrýlarýna devam ettikçe bundan daha da fazlasýný beklesin” dedi. Ýslami Cihad açýklamasýna þöyle devam etti: “Düþman, Gazze’de ateþkese varmakla güvende olacaðýný zannetti. Filistin halkýnýn hepsi direniþçi hepsi mücahiddir. Filistin halký, kaný ve canýyla Filistin’i ve Mescid’i Aksa’yý koruyacaktýr.”

7 Temmuz 2008 Bakuba’da Iraklý mücahideden bombalý saldýrý: 9 ölü Baðdat’ta yola terkedilmiþ bomba yüklü bir taksinin Amerikan ve Irak ordusunun ortak devriyesi geçtiði sýrada patlatýlmasý üzerine 20 iþgalci ve iþbirlikçi asker öldü. Irak Ýslam Devleti örgütüne baðlý 4 lider ve 26 direniþçi Ramadi’de hapisten kaçtý! Baðdat’ýn güneyinde, ABD ile ittifak yapan Sünni bir grubun iþbirlikçi lideri öldürüldü. 6 Temmuz 2008 Baðdat’ýn kuzeyindeki Þii bölgesi Þaab’da düzenlenen bombalý saldýrýda 6 kiþi öldü, 14 kiþi de yaralandý. Diyala vilayetindeki Kara Tepe kasabasýnda bulunan Irak Kürdistan Yurtseverler Birliði’nin yerel liderinin evi önünde bomba patladý. Düzenlenen bombalý saldýrýda, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliði’nin yerel liderinin evi önünde patladý. Kürt yetkilinin aðýr yaralandýðý saldýrýda, eþi, kayýn validesi, iki çocuðu, bir kardeþi ve iki korumasý öldü. 5 Temmuz 2008 Baðdat’ta düzenlenen intihar saldýrýsýnda 5 kiþi öldü, 9 kiþi yaralandý. Birleþik Arap Emirlikleri (BAE), Irak’ýn yaklaþýk 7 milyar dolarlýk borcunun tamamýný sildi. 4 Temmuz 2008 Baðdat’ta, bir hastane yakýnýnda bomba yüklü araçla düzen-

udüs’ün kalabalýk caddelerinden biri olan Yafa Sokaðýnda 2 Temmuz 2008 öðleden sonra filistinli Hüsam Teysir Dayat (30) düzenlenen buldozerli þehadet eyleminde 4 yahudi ölürken 6 tanesi aðýr olmak üzere 70 yahudi de yaralandý. Filistinli Hüsam Teysir Dayat’ýn kullandýðý buldozer ile içi dolu olan iki otobüsü yerinden kaldýrarak ters çevirdiði, sonra da kepçesiyle bir diðer taksiye yöneldiði sýrada bir Ýsrail polisi tarafýndan vurularak þehid edildiði bildirildi. Ýsrail televizyonu, Filistinlinin þehid ediliþ anýný görüntüledi. Ýsrail Kudüs’te kýrmýzý alarm verdi. Acil müdahele timleri ve ambulanslar otobüslerde ve taksilerde sýkýþan onlarca kiþiyi tahliye etmek için bölgeye sevkedildi. Eylemin iþlendiði cadde, trafiðe kapatýldý. Ýsrail iþgal kuvvetlerine baðlý birliklerin, eylemi düzenleyen Filistinlinin evine baskýn düzenlediði, evdeki tüm evraklara el koyduklarý, eylemi düzenleyen Filistinlinin kardeþini de tutukladýklarý öðrenildi. Kudüs’te Yahudi- Siyonist Ýsrail’i sarsan eylemi Ahrar Celil Tugayý üstlendi.

K

Ahrar Celil Tugaylarý: Bekleyin Siyonistler!
Kudüs’teki Buldozer eyleminin hemen akabinde baþta Ýsrail Baþbakaný Ehud Olmert olmak üzere, diðer Ýsrailli yetkililerin Kudüs’teki Filistinlilere tehditler savurmuþlardý. Bu tehditlere, Ahrar Celil Tugay’ýndan sert yanýt geldi. Ahrar Celil, Ýsrail’in herhangi bir ahmakça eyleme giriþmesi halinde siyonist hedeflere karþý olan eylemleri geniþleteceklerini ileri sürdü. Ahrar Celil, Ýsrailli yetkililere hitaben þu açýklamayý yaptý: “Siyonist oluþumun liderlerine kana kan savaþa savaþ uyarýsýyla yöneliyoruz. Sizleri bekleyen, sizin zulmünüzden daha büyüktür. Her türlü yasaklarý meþru kýlarak iþlediðiniz suçlara karþý sessizliðimiz fazla uzun sürmeyecek.” Ahrar Celil açýklamasýna þöyle devam etti: “Dün sizinle direniþ ve mücadele derslerinden bir dersimiz vardý. Bizden daha þiddetlisini bekleyin. Zulmünüze ve uygulamalarýnýza beklemediðiniz þekliyle yanýt vereceðiz. Dünkü ders, iþlediðiniz suçlara karþý ilk adýmýmýzdýr. Yanýtýmýz yakýndýr. Eylemlerimizi, hiç beklemediðiniz yerlere de aktaracaðýz.” Ahrar Celil, korkak olan düþmanla savaþ devam etmekte olduðunu savundu. Açýklamada ayrýca “Ahrar Celil düþmanýn her türlü ahmak adýmýna karþý sarsýcý öfkesini indirmek için uygun zaman ve mekaný belirleyecektir” denildi. Ahrar Celil açýklamasýna þu sözlerle son verdi: “Bizler, þehit Alaa Ebu Duhaym ve Husam Teysir Duvat þehadete aþýðýz.”

Hamas: Ýsrail’in Ýþlediði Suçlara Cevaptýr!
Ýslami Direniþ Hareketi Hamas ise eylemle iliþkilerinin olmadýðýný belirtti. Hamas resmi sözcüsü Sami Ebu Zuhri, þehadet eyleminin Ýsrail’in iþlediði suçlara cevap olarak geldiðini söyledi.

Ýslami Cihad’tan Tebrik
Ýslami Cihad Hareketi ve askeri kanadý Kudüs Seriyyeleri, eylemi düzenleyen Filistinlileri tebrik etti. Ýslami Cihad yayýnladýðý bildiride “Filistin halký ve Ýslâm ümmeti adýna düzenlenen bu eylem, düþmana apaçýk mesaj iletmiþtir. Düþman Filistin halkýna ve

Afganistan Ýstiklâl Savaþý

Ýþgalciye Operasyona Devam!
aliban Silâhlý Kuvvetlerine baðlý mücahidler her gün iþgalcilere ve iþbirlikçilerine baþarýlý operasyonlar düzenlemeye devam ediyor. Âdeta düþmana darbe üstüne darbe indiriyor. Baþkent Kabil’deki Hindistan Büyükelçiliði yakýnýnda bomba yüklü araçla gerçekleþtirilen intihar saldýrýsýnda 41 kiþi öldü, 141 kiþi de yaralandý. Öldürülenler arasýnda bir askeri ataþe ve bir diplomatýn da bulunduðu da bildiril-

T

di. Ayrýca; son bir haftada Taliban’ýn gerçekleþtirdiði saldýrýlarda, 12 iþgalcinin öldürüldüðü bildirildi. Yine yapýlan saldýrýlarda 25 iþbirlikçi kukla polisin öldürüldüðü, en az 50 kuklanýn da yaralandýðý bildirildi. Taliban’dan darbe üstüne darbe yiyen galci Amerika 57 sivili katletti. Ýþgalci ve katil Amerika ve onun kuyiþgalci Amerika ve kuyrukçularý, silah ve bombalarýný masum sivillere doðrultuyor. rukçu ve iþbirlikçileri, 2001’den bu yana Üç gün içinde üç katliam gerçekleþtiren iþ- Afganistan’da sayýsýz sivili katletti.

22

Ýmân ve Ýslâm
“Zulme Karþý Tek Baþýna Olsan da Yürüyeceksin!”

Hazýrlayan: Samed Sancar

Üç Aylar, Faziletleri ve Bir Duâ
slâm’ýn mübarek saydýðý hicrî kamerî aylardan üç ay vardýr ki, onlar Recep, Þaban ve Ramazan aylarýdýr. Bu aylar ve diðer dokuz ayýn süreleri, ayýn hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri aylarýn süresi, þemsî aylarýn süresine nazaran deðiþiklik arzeder. Kamerî sene, þemsî seneden on bir gün daha kýsadýr. Ayrýca kamerî aylarýn diðer bir özelliði þemsî aylarda olduðu gibi senenin ayný mevsimine deðil, deðiþik mevsimlerine tesadüf etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayý, senenin mevsimlerini dolaþýr. Hicrî ve kamerî aylar arasýnda küçük önem taþýyan ve “üç aylar” diye adlandýrýlan Receb, Þaban ve Ramazan aylarý mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu aylarýn Müslümanlarca önemli ölçüde deðer kazanmasýnýn sebepleri arasýnda Hz. Peygamber (s.a.s)’in bu aylar hakkýnda verdiði haberler gösterilebilir. Resûlüllah (s.a.s) bir hadis-i þerifinde; “Recep Allah’ýn ayý, Þaban benim ayým ve Ramazan ümmetimin ayýdýr” buyurmuþtur. Ayrýca Peygamber Efendimiz, Receb ayý girince, “ Âllahým! Receb ve Þabaný bize mübarek ký! Bizi Ramazana ulaþtýr” diye dua ederdi. Üç aylarýn deðerini ifade eden diðer bir önemli özellik ise beþ mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasýdýr. Regaib gecesi –geçen hafta kutladýðýmýz-, Recep ayýnýn ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayýnýn yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Þaban ayýnýn on beþinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayýnýn yirmi yedinci gecesine rastlar. Hz. Peygamber (s.a.s) Þaban ayýnda çok oruç tutardý. Hz. Aiþe, Resûlüllah (s.a.s)’ýn bu aydaki orucu hakkýnda þöyle der: “Þaban ayýndaki kadar çok oruçlu olduðu bir ay görmedim” Ramazan ayýnýn fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) þöyle buyurmaktadýr: “Ramazan geldiðinde Cennet kapýlarý açýlýr, Cehennem kapýlarý kapanýr, þeytanlar da baðlanýr” (Müslim). Receb ve Þaban aylarý, rahmet ayý olan Ramazaný

Ý

karþýlayan aylar olup Ramazan ayýnýn müjdecisidir. Dinimizde ayrý bir deðeri olan üç aylarýn, kiþide insanî özelliklerin olgunlaþmasýnda ve iradenin kontrol altýna alýnmasýnda rolü büyüktür. Zira Receb ve Þaban aylarýnýn feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kiþi Ramazan ayýnda ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasýflarýnýn artmasýna gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacaðý ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaþýr. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol tövbe istiðfar ve ibadet etmek, icrasýný arayacaðýmýz dua etmek gerekmektedir. Duâ; Ya Rabbî! Kendi devletimizde kutlayacaðýmýz ve îfâ edeceðimiz üç Aylarý,Kandilleri ve Bayramlarý görmeyi nasip et! Ya Rabbî! Kumandanýmýza Ýslâm ihtilâl inkýlâbýný yapmayý nasip et! Ýslâm Ýhtilâl ve Ýnkýlâbýnýn madde ve mânâ þartlarýna sahip olmayý bizlere nasip et! Bizlere þehidlik þuuru nasip eyle! Bizden ölüm ve dünya korkularýný al! Pörsüme illetinden bizleri koru! Bizleri nefslenmekten, böbürlenmekten ve fitneden koru! Ya Rabbî! Kumandanýmýzý þerlilerin þerrinden muhafaza eyle! Bilip bilmediðimiz güçlerinle teçhizatlandýrýp güçlendir! Onun düþmanlarý senin düþmanlarýn, bütün düþmanlarýna karþý her zaman ve heryerde mansûr ve muzaffer eyle! Ayaklarýmýzý istikamet yolunda sabit kýl! Son anda ayaðý kayýp hem dünyasý, hem ahireti berbat olan müflislerden eyleme! “Güç senin, kuvvet senin, kudret senin Ya Rabbî!.. Senin izninle büyüklerimizin. Büyüklerin ruhaniyetlerini üzerimizden eksik etme Yâ Rabbî!.. Yâ Rabbî!.. Kâfirleri bizim lehimize olacak þekilde birbirlerine kýrdýr, onlarýn güçlerini helâk et, binalarýný baþlarýna yýk! Kâfirlerin kalplerine korku düþür ve onlarý korkularýndan dolayý iþ ve hareketten kes Yâ Rabbî!.. Yâ Rabbî!.. Bizlere de dâvânýn istediði hay-

siyeti ve vakarý ver! Bize þehidlik þuuru ver ve bunun zevkini yaþayacak davranýþta bulunmamýzý nasip eyle! En küçük hareketlerimizi bile fazlýnca misillerce bereketlendir! Yâ Rabbî!.. Hareketimizin baþarýsý için huruç gerekiyorsa hurucu, savunma gerekiyorsa savunmayý, hayýrlýsý ne ise bize onu nasip eyle!” Yâ Rabbî!.. Bizlere yiðitlik nasip eyle! Elimize, yüreðimize ve bileðimize; güç, kuvvet ve imân ver! Ferasetli ve basiretli olmamýzý nasip eyle! Yâ Rabbî!.. Bize “Ya Muntakîm Allah! Bizi Ýntikamýna Memur Et!” duasýný her dem icracýsý olmayý nasip eyle! Yâ Rabbî!.. Ýmanýmýzý kavî, bileðimizi güçlü ve intikam hissimizi daim kýl!

AMÝN!

Þeytanýn Hileleri
Muhyiddin-i Arabî (Hz.)

du: - "Madem ki, sözlerinde doðru olacaksýn. O halde bana anlat: Halk arasýnda en çok sevmediðin kimdir?" Þeytan þu cevabý verdi: - Sensin, ya M.......... Allah'ýn yarattýklarý arasýnda senden daha çok sevmediðim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki? Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz sordu: - "Benden sonra, en çok kimlere buðuzlusun ve sevmezsin?.." Þeytan anlattý: - Müttaki bir gence ki... Varlýðýný Allah yoluna vermiþtir. Bundan sonra, sual cevap aþaðýdaki þe-kilde devam etti. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz sordu; þeytan anlattý: - "Sonra kimi sevmezsin?"

B

undan sonra, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz þöyle sor-

- Kendisini sabýrlý bildiðim, þüpheli iþlerden sakýnan alimi... -"Sonra?.." - Temizlik iþinde... Yýkadýðý yerleri üç defa yýkamaya devam eden kimseyi. -"Sonra?.." - Sabýrlý olan bir fakiri ki; ihtiyacýný hiç kimseye anlatmaz... Halinden þikayet etmez. - "Peki, bu fakirin sabýrlý olduðunu nereden bilirsin?.." Ya M......., ihtiyacýný kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacýný kendi gibi birine üç gün üst üste anlatýrsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabýrlý kimselerin iþi buna benzemez. Hasýlý, onun sabrýný; halinden, tavrýndan ve þikayet etmeyiþinden anlarým. - "Sonra kim?.." - Þükreden zengin. - "Peki, ama o zenginin þükreden olduðunu nasýl anlarsýn?.." - Onu görürsem ki, aldýðýný helal yoldan alýyor ve mahalline harcýyor. Bilirim ki: O þükreden bir zengindir.

Sistemli Taarruz
skerlik kanunu: Düþmaný nerede ve ne vaziyette görürsen, hemen ve bütün gücünle taarruz edeceksin! Hayatta yalnýz taarruz var, hayatta yalnýz taarruz. Herþeyden evvel çocuk, erkeðin taarruz mahsülüdür. Dünyaya bir taarruz eseri olarak ve taarruz etmek gayesiyle geliyoruz. Cemad cemada, nebat nebata, hayvan hayvana, insan insana ve her þeye taarruz eder. Güzel sanatlar þekle, ses ve mânâya taarruz, müsbet bilgiler eþya ve hâdiselerin birbiriyle münasebet sýrlarýna taarruz iþidir. Bütün bunlarýn müþterek aleti olan fikir ise sadece taarruz ve fetih manivelasý... Þu halde yapmak, etmek, oldurmak, vücuda getirmek ve eser vermek yalnýz taarruzla kabil... Herhangi bir þeye karþý (Ol!) hitabý,o þeye taarruzdur. Duvara çivi çakmaktan, “Arz cazibesi kanunu”nu keþfetme-

A

ye kadar... Þu kadar ki, getireceði yeni bir ifade, taze bir þekil, baþka bir terkip olmayan her taarruz hareketi; düþen çýð, saldýran kaplan ve yurya eden güruh gibi gýrtlaklayan bir bozguncu... Taarruzun taarruz olmasý için fikrin emrine girmesi sistemleþmesi lâzým... Sitemli taarruz!.. Ýþte cemiyetlerin bugünkü davasý! Bütün dünya, taarruza kabiliyetli cemiyetlerle kabiliyetsizler arasýnda iki bölüme gidiyor. Zafer taarruz edebilenin. Müdafaa ki, baþkasýnýn (Ol!) dediði þeye (Olmam!) demektir, ne aciz silah! O olmak istemiyorsan ne olmak istediðini söyle ve taarruz et! Taarruzu taarruz çürütür. 9 Nisan 1939

(Devam edecek...)

23

Hazýrlayan: Yavuz Arslan / [email protected]

Bir Fotoðraf Virtüözü:

ROGER BALLEN
Baþlangýçta fotoðraflarýnda ana unsur olarak mekanlarý sonra insanlarý son zamanlarda ise nesneleri seçen Ballen’ýn gizemli, hücreye benzeyen odalarda, çizilmiþ, karalanmýþ yada teller sarkan bir duvarýn önünde ister insanýn ister hayvanýn ister nesnelerin olsun bir arada ve içinde bulunduklarý kurguyla fotoðraflarý oluþmuþ oluyor.
yýlýnda New York’ta doðan Roger Balen 1982’de jeolog olarak gittiði Güney Afrika’da fotoðrafçýlýkla profesyonel olarak ilgilenmeye baþlamýþ ve çektiði kenar mahalle insanlarýnýn fotoðraflarýyla meþhur olmuþtur. Sanatçý olmakla ilgili düþüncelerini ‘‘Aslýnda en önemlisi bir sanatçý olarak nereye varmak istediðinizi kafanýzda kurmanýz, kim olduðunuzun yansýmasýný kendinizle bulmanýz ve sanat dünyasýnda gerçekleþen her deðiþime tepki vermemenizdir. Örneðin ben, bundan sonraki yaþamým boyunca sadece siyah beyaz fotoðrafla uðraþmak istiyorum ve hedefimin bu alaný daha da iyi anlamak ve derinlemesine içime iþlemesine izin vermek olduðuna inanýyorum’’ sözleriyle ifade etmesi sanatçý olarak çok büyük bir ideal beslemediðini ispatlasa da kompozisyonlarýnýn rahatsýz ediciliði ve uydurukluðu fotoðraflarýný bir o kadar da gerçekçi ve kara mizahla dolu kýlmýþ ve bu fotoðraflar sa-

(Merhaba! Söze, Temel Demirer'in Aylýk Dergisi'ndeki röportajýna baþladýðý gibi baþlamak istiyorum: Farklýlýðýmýz bâki. Bununla birlikte, emperyalizme ve faþizme karþý mücadele eden siz deðerli siper yoldaþlarýmýzýn emeðine saygý duyuyor, gerçek Ýslâm'ýn temsilcisi olan sizlerle omuz omuza mücadele etmekten onurlanýyoruz. Kumandan için yazmýþ olduðum aþaðýdaki þiiri de bu baðlamda deðerlendireceðinizi düþünerek paylaþmak istedim. Nâçizane yeteneðimle dilimin döndüðünce, Mirzabeyoðlu Destaný'ný þiirleþtirmeye çalýþtým. Kendisine de iletebilirseniz sevinirim. Dualarýmýz O'nunla... Allah yardýmcýnýz olsun!)

1950

neksiz veya eðitimlerini tamamlayamayacak kadar tembel’ olan baþarýsýz ressamlarýn bir sýðýnaðý olarak nitelendirmiþti… Fotoðrafla ilgilenen insanlarýn büyük çoðunluðunun geçmiþinde resimin de önemli bir yerinin olduðu inkar edilemez. Ve fotoðrafýn bir sanat olup olmadýðý hala tartýþýlan bir meseledir. Pek çok fotoðrafçý da bu mesele üzerinde durmadan edememektedir. Ballen da son dönem fotoðraflarýnýn resime benzediðini söyler ancak fotoðrafý kullanmanýn saðladýðý imkanlar açýsýndan önemli olduðunu düþündüðünü ifade eder ve ekler: ‘‘Fotoðraf içinde bulunulan an ile ilgili bir sanat. Baþka sanatlarda bu durumun etkisi o kadar görülmüyor. Çekime baþlarken fotoðrafýn içinde oluþacak hareketleri tamamýyla tahmin etmeniz mümkün deðil, en azýndan insanlarla çalýþýrken böyle. Ýçinde insan olmayan fotoðraflarýmda bile ayný þeyi defalarca fotoðrafladýðýmda farklý görüntülere ulaþmayý çok ilginç ve büyüleyici

Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu

Yanardað yürekli, yanardað boylu Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Müslüman atalý, Müslüman soylu Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu 'Müslüman' der, cihad etmeli cihad Yakýþmaz mümine kalmak bîtakad Dededen yâdigâr kendine bu ad Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Ýslâm'a çaðýrýr dünyayý dili O'dur yönetecek bu âsi seli Tekbirle uzanýr silâha eli Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu

yesinde Ballen 2000 yýlýndan bu yana üst üste pek çok ödül kazanmýþtýr. Baþlangýçta fotoðraflarýnda ana unsur olarak mekanlarý sonra insanlarý son zamanlarda ise nesneleri seçen Ballen’ýn gizemli, hücreye benzeyen odalarda, çizilmiþ, karalanmýþ yada teller sarkan bir duvarýn önünde ister insanýn ister hayvanýn ister nesnelerin olsun bir arada ve içinde bulunduklarý kurguyla fotoðraflarý oluþmuþ oluyor. ‘‘Ýþaretler ve simgelerin karmaþýk görsel etkileþimini yaratmaya çalýþýyorum. Çizgileri ve iþaretleri Twombly çizimlerindeki gibi görüyorum veya grafiti ve hatta maðara resimleri gibi… Zaten fotoðraflarýmýn içindeki bir çizgiyi bile çýkarsanýz o fotoðrafta bir þeyler yanlýþ hale gelir.’’ Gerçekliði yavaþ yavaþ terk ederek, belgesel yaklaþýmdan uzaklaþarak estetik ve psikolojik unsurlarýn aðýr bastýðý bir yöne doðru kaydýðýný, çünkü amacýnýn kendi yaþamý olan, açýklamaya muhtaç olmayan fotoðraflar üretme peþinde olduðunu ifade eden sanatçýnýn gerçeklikten uzaklaþmasýnýn fotoðraflarýna büyük anlamlar yükleme peþinde olmasýndan deðil, kendi dünyasýnýn, kafasýnda kurduðu imgelerin karþýlýðýný oluþturmaya çalýþmasýndan olduðunu söyleyebiliriz. Belki de bu yüzden Balen son dönem fotoðraflarýnýn resme yakýn durduðunu söylemektedir. Fotoðraf makinesi icad edildiðinde artýk resim bitti demiþlerdi… Baudlaire fotoðraf endüstrisini ‘yete-

buluyorum. Çok durgun geçen bir çekimde bile çok özel bir an görünebiliyor gözüme, belki de bazen ‘gerçek’ olarak nitelendirdiðimiz bir þey gözüme iliþebiliyor. Aklýmda yapmak istediklerim varsa da bunlar o ‘an’ýn bende uyandýrdýklarýyla deðiþebiliyor…’’ Fotoðraflarýn resime yakýnlýðýnýn ölçüsü ortada bir kurgunun olmasýdýr. Ballen’in fotoðraflarý da tamamen kurgu üzerine kurulmuþtur. Kompozisyonlarý hakkýnda da þunlarý söyler: ‘‘Aslýnda fotoðraflarým için kurgulanmýþ veya kurgulanmamýþ analojisini yapmak yetmiyor. Karanlýk ve aydýnlýk, akýllýlýk ve delilik, komedi ve trajedi karþýtlýklarý da örnek olarak verilebilir. Fotoðraf karþýtlarý bir araya getirir, bu onun doðasýnda vardýr adeta. Karmaþaya baktýðýmýzda, karmaþayý göz önünde tuttuðumuzda, karmaþanýn insanýn var olmasý olduðunu da fark ederiz. Bunu kelimelere dökmekte zorlanýyorum, çünkü yaptýðým iþlerin büyük bölümü sözle ifade edilmiyor zaten. Görsellik kesinlikle sözle ifade edilebilir bir þey deðildir.’’ Sanatçýnýn eseri hakkýnda konuþmasý neredeyse her alanda müþkül iken, fotoðraf sanatçýnýn eseri hakkýnda en çok konuþtuðu, konuþabildiði alandýr. Bu durum fotoðrafýn insana, ortaya koyduðu eserin gerçekliðinin kendi dýþýnda olduðunu yakinen yaþatmasýndan dolayýdýr belki de…

Lâikçi kâfirler çamur atarlar Müslüman geçinir puta taparlar Dâr'ül harpten hâlâ medet umarlar Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Sakýz olmuþ dilde þer'i-at lafý Anlamýný bilmez, yaparlar gafý Unutmuþ mu seni, bu TC safý Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu 'Müslüman'ým ben' der, ya fuhuþ yapar Ya rüþvet yedirip ihale kapar Þer'i-at deyince ödleri kopar Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Haksýzsýn münafýk sen bu saikte Arama boþ yere erdem lâikte Müebbet yatarýz O'nla birlikte Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Gönüldaþ Yýlmaz der, bu fâni cihan O'nun sayesinde olur Müslüman Baþ eðmez göðsünde oldukça iman Mücahid Kumandan Mirzabeyoðlu Yýlmaz AKSAK

Dilara Sevinç

BARAN

Teklif:

Hukukî Bir Hukuk Devleti
Av. Ali Rýza Yaman ‘Onlar’ýn Hukuk Devleti: Kanunî Hukuk Devleti
Türkiye’deki en sahte doðrulardan biri de ‘hukuk devleti’ söylemidir. Bu da, týpký demokrasi gibi, fetiþleþtirilmekte ve zamanla bedihî bir hakikat gibi telâkki edilmektedir. Bauman’ýn ‘mevcut durumun bekçileri’ dediði aydýnlarýn üzerinde pek de kafa yormayýp biteviye tekrar ettiði ‘hukuk devleti’, bir tasarýmýn, ‘modern ulus-devlet’in bir parçasýdýr. ‘Demokrasi, insan haklarý’ vb. söylemlerle bütün toplumlar için ‘olmasý gereken’ olarak gösterilen hukuk devleti ideali de Batý burjuvasisinin ekonomik durumunu güçlendirmekte, kapitalizmin sebep olduðu adaletsizliði perçinlemekten öte bir fonksiyon icra etmemektedir. Bu anlayýþýn, hukukî liberalizmin natüralist bir tavrý, anlayýþý vardýr. ‘Onlar’a göre bu adaletsizliðin, çatýþmanýn altýnda birilerinin doðuþtan daha zeki, daha yetenekli olmasý vardýr. Herkeste doðuþtan farklý olan yetenekleri özgürce sergile(ye)meyen ‘özgür giriþimci’ bunu yapamýyorsa ezilmeye ve adaletsizliðe katlanmalýdýr. Bu adaletsizlik son derece tabiîdir. Hegel’in öðrencisi Lorenz sen Stein’in çalýþmalarýnda ifade ettiði ‘sosyal devlet’ ilkesi de bu anlayýþa ve bu anlayýþýn sebep olduðu adaletsizliðe bir tepkidir. F. Neumann: ‘Liberal burjuvazi sadece kendi devletini hukuk devleti olarak adlandýrmakla, kendi talepleriyle uyuþmayan diðer bütün devlet tiplerini, hukuksuzluk devletleri ya da despotluklar kategorisine yerleþtirmiþtir.’ Olmazsa olmaz hâline getirilen, Batý’nýn geçirdiði tekâmülde, geldiði noktada pek de sorgulanmayan ve çilesi çekilmemiþ bir doðru olan ‘hukuk devleti’ söylemi, kanunlarýn mutlaklaþtýrýlýp, ferdin iradesinin tevdi ettirildiði egemenlerin kanun devletine hizmet etmektedir. Bu anlayýþýn tabiî neticesinde meþruiyet kazandýðý zehabýna düþen kanun devleti, ‘özgür ve eþit birey’e bazý haklar bahþeder. Onun bahþedilen haklarýný da güvence altýna alacaðýný taahhüt eder. Yýllardýr erilmesi gereken bir ülkü olarak vaz’ettiði hukuk devleti söylemiyle de ferdî hakikatini ortaya koyamayan bireyi bir araç, güdülmeye teþne bir nesne hâline getirir. Böylece herkes þekvacý olsa da, o, varlýðýný yine devam ettirmeyi baþarýr. Herkesin þekvacý olduðu hukuk; ‘modern devlet’in hukukudur. ‘Modern hukuk’; yapýma dayalýdýr. Olan ile olmasý gereken arasýnda bir ayniyeti ifade eder. Bir ‘ideal’e nispetle deðil de kanun yapýcýlarýn irade, istek ve heveslerine nispetle þekillenir. Bundan dolayýdýr ki, ‘kanun’un ‘hukuk’a tekâbül ettiði ân nadirdir. ‘Modern hukuk’; kanunlardan mütevellit, ondan ibaret olduðu için son derece bürokratize bir retine eriþir. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; ‘adam’ kalpazanlýktan hüküm giyer, ama baþbakan olduðu için ceza infaz edilemez. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; ‘adam’ memleketi satar, bunu da ‘babalar gibi satarým’ þeklinde ifade eder, yine sahtekarlýktan hüküm giyse de ceza infaz edilemez, zira o ‘adam’ bakandýr. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; Adalet Bakaný tv. ekranlarýnda ‘Türkiye’deki hapishanelerde iþkence yoktur.’ diye çemkirirken ayný ânda arkasýna kanunu ve kanun uygulayýcýlarýný alan, yumurtasýzlýðý ve piçliði nam yapan birkaç âdet hilkat garibesi, savcýnýn ilân ettiði ‘tarafsýz bölge’de iþkence seanslarýna devam eder. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; bir siyasi parti hakkýnda dava açýlýrken ‘yargý darbesi’nden, ‘Abdurrahman hukuku’na kadar bir sürü lâf edilir, ama basit bir þüpheye istinaden seri operasyonlarýn tertip edilmesine ‘ne oluyoruz yahu?’ denilince ‘yargýya güven’e dair bildik cümleler biteviye tekrar edilir.

‘Biz’im Hukuk Devletimiz: Hukukî Bir Hukuk Devleti

erilen cevaplarýn toplamý ve toplamýndan daha fazlasý Baþyücelik Devleti’dir ki, Baþyücelik Devleti, ‘en yüksek iyi’ye nispetle þekillenen hukukun mücessem ifadesi olup hukukî bir hukuk devletini de temsil etmektedir.

V

hâl belirtir. Zaten varoluþunu borçlu olduðu modern devlet de son kertede bürokratik bir aygýttýr. Hukuk, bu aygýtý tanýmlayan, meþrulaþtýran, realize eden, ona iþlerlik kazandýran iþlevsel bir þeydir. Bu þeyde hukukîlik aramak çok da mantýklý deðildir. Zira, ifade edildiði üzere, bu þey, elinde tutana göre mânâ ve mahiyet kazanýr. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; iki siyasi parti seçime girer. Ýki parti baþkaný da sahtekârýn önde gidenidir. Ýki parti baþkaný da bunu bilmekte, ikisinin de elinde birbirleri hakkýnda bilgi ve belge bulunmaktadýr. Hukukîliðin aranacaðý bir devlette ikisi de yargýlanmalý ve ardýndan mahkûm olmalýdýr. Ama modern hukukta öyle olmaz. Seçimi kazanan ve iktidar olan parti, adýna hukuk dedikleri þeyi eline alýr ve rakibini tasfiye etmek için bu þeye iþlevsellik kazandýrýr. ‘Onlar’ýn devletinde meselâ; bir parti ve onun ilgili yöneticilerine dair sahtekârlýktan ceza verilir. Nitelikli dolandýrýcýlýktan cezaya çarptýrýlanlardan biri zamanla cumhurbaþkaný olurken, diðeri siyasi yasak alýr. Nitelikli dolandýrýcýlýktan ceza alan cumhurbaþkaný, bilmem kaç rakýmlý tepeye çýktýðý için ceza almak bir tarafa suç ortaðýný affetme kud-

Çözüm sadedinde kliþe hâlinde tekrar edilen mânâsýyla bir ‘hukuk devleti’ teklif ediyor deðiliz. Yukarýda yapýlan kýsacýk izâhtan da süzülebileceði üzere, meseleler hukuk telâkkisinin bizâtihi kendisinden kaynaklanmaktadýr. Mevcut hukuk telâkkisi, güçlüyü haklý kýlmakta, hukuku idari hiyerarþide bir yere yerleþtirmek suretiyle adalet mekânizmasýný bürokratize etmekte, adalet mekanizmasýnýn bürokratize olmasý ile birlikte hukuk fonksiyonel bir þey hâline gelmekte ve neticede tedricî olarak nizâmsýzlýk ve adaletsizliðin bizzat muharrik unsuru yine hukuk olmaktadýr. Hukuk; bir yönüyle ‘olmasý gereken’e dair, ona âittir. Pratik veriler de bu ‘olmasý gereken’e nispetle mânâ, mahiyet ve deðer kazanýr. Ve yine bu ‘olmasý gereken’e göre deðerlendirilir, bu ‘olmasý gereken’e göre hakkýnda hüküm verilir. Son kertede bütün mesele; olmasý gerekeni temsil eden ‘en yüksek iyi’nin ne olduðu ve bunun pratiðe nasýl tatbik edilip, bir varoluþ konsepti hâlini alacaðýdýr. Meselelerin çözümüne dair fikirleri serdetmeye buradan baþlamak gerekir. Bu mânâda bizim için olmasý gerekeni temsil eden ‘en yüksek iyi; Ýslâm’dýr. Bu doðru, çilesi çekilmemiþ bir doðru da deðildir. Çünkü ÝBDA anlayýþý ortadadýr. Bu anlayýþ, ‘en yüksek iyi’nin pratiðe nasýl tatbik edilip, bu deðerlerin bir varoluþ konsepti hâlini nasýl alacaðýnýn cevabýný da mündemiçtir. Verilen cevaplarýn toplamý ve toplamýndan daha fazlasý Baþyücelik Devleti’dir ki, Baþyücelik Devleti, ‘en yüksek iyi’ye nispetle þekillenen hukukun mücessem ifadesi olup hukukî bir hukuk devletini de temsil etmektedir.

HAFTALIK SÝYASÝ DERGÝ
Sayý:79, 10 Temmuz 2008 - 28 BÝZE Y AZIN: [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Aydýn Alkan Genel Yayýn Yönetmeni: Ali Osman Zor Yayýn Kurulu: Harun Yüksel, Kâzým Albayrak, Nazif Keskin, Mevlüt Koç Haber Müdürü: Fazýl Duygun Hukuk Danýþmaný: Av. Ahmet Arslan Abone Ýdare Yeri:Emekyemez Mah. Gümüþgerdan Sk. No: 6/4 Þiþhane-Beyoðlu / ÝSTANBUL Tel: (0212) 361 44 18 Bedeli: 3 Aylýk: 25 YTL 6 Aylýk: 50 YTL Yurtdýþý: 3 Aylýk: 60 Euro 6 Aylýk: 120 Euro Posta Çeki Hesabý: Aydýn Alkan:5070378 (on line tercih ediniz) Banka Hesap No: Akbank Galata Þb. Hesap No: 93 465-3 Teknik Hazýrlýk: Baran Baský: Kuþak Ofset Himayei Etfal Sk. Yýldýrým Han No:1171-2 Caðaloðlu-ÝSTANBUL Tel: (0212) 527 41 03 Daðýtým: Merkez Daðýtým Yayýn Türü: Yaygýn Süreli Baský Tarihi: 09 Temmuz 2008

Sponsor Documents

Or use your account on DocShare.tips

Hide

Forgot your password?

Or register your new account on DocShare.tips

Hide

Lost your password? Please enter your email address. You will receive a link to create a new password.

Back to log-in

Close